Yıldırım: Basın, millet adına ülkeyi yönetenleri denetler
TBMM Başkanı ve AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım, basının milletin gözü, kulağı olduğunu, millet adına ülkeyi yönetenleri denetlediğini ve bunun bütün demokrasilerde bulunduğunu belirterek, "Demokrasinin, çok sesliliğin savunucusudur basın. Türkiye'de basının bu manada son derece dinamik ve özgür olduğunu biliyorum. Basın özgürlüğü konusunda ülkemize yapılan saldırıları da doğrusu kabul etmek mümkün değildir. Burada bir çifte standardın olduğunu hep gördük" dedi.
- Ege Postası
- 11.01.2019 - 06:01
Belediye ve Özel İdare Çalışanları Birliği Sendikası (BEM-BİR-SEN) tarafından bu yıl 9'uncusu verilen "İbrahim Keresteci Basın Ödülleri" törenle sahiplerini buldu.
Yeşilköy'deki bir otelde düzenlenen ödül töreni, Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı. Törende, 2010'da geçirdiği bir trafik kazasında hayatını kaybeden İbrahim Keresteci'nin yaşam öykünü anlatan film gösterildi.
Yıldırım, törende yaptığı konuşmada, Memur Sendikaları Konfederasyonu (Memur-Sen) kurucusu Mehmet Akif İnan, İbrahim Keresteci, görev başında hayatlarını kaybeden gazeteci, polis ve askerlere rahmet, gazilere ise şifalar diledi.
Bu ülke için gayret eden gazetecilerin ödüllendirildiğini ifade eden Yıldırım, "Muallim Naci'nin güzel bir sözü var. 'Marifet iltifata tabidir, alıcısı olmayan meta zayidir.' diyor. Dolayısıyla başarılar, iltifatla olur. İyi başarıları beraberinde getirir. Millet olarak tenkitte çok cömert ama taltifte maalesef o kadar çok cömert değiliz. Bunu iyi bilmemiz lazım. Bugün aynı zamanda 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'dür. Bütün gazetecilerimizin bugününü tebrik ediyorum." diye konuştu.
"BASIN 15 TEMMUZ'DA GÜZEL DURUŞ SERGİLEDİ"
Gazetecilik mesleğine yasal bir konumu sağlayan ve haklarını güvence altına alan 212 sayılı kanunun 58 yıl önce 1961'de yürürlüğe girdiğini hatırlatan Yıldırım, şöyle devam etti:
"Basın deyip geçmeyelim. Basınsız da olmuyor, bazen basınla da olmuyor. Siyasetçi olarak bunu bilen birisiyim ve basınla çok muhabbeti olmuş, tatlı, biraz da buruk hatıraları olan birisi olarak söylüyorum. Meslek hayatları boyunca, çok okunan ya da günümüzün dijital tabiriyle çok tıklanan haber, araştırma, makale ve mülakata daha nice yıllar imza atmalarını diliyorum. 15 Temmuz alçak darbe girişiminin defedilmesinde, şüphesiz Cumhurbaşkanımızın liderliği, o zaman sorumluluğunu taşıdığım 65. Hükümet, aziz milletimiz, ülkeye, bayrağa, ezana sahip çıkması ama onun yanı sıra medyanın, basının o gece çok güzel bir duruş sergilemesi, durumdan vazife çıkararak teröristlere, alçaklara karşı tek yürek, tek yumruk olması, alçak girişimin bastırılmasında da çok büyük katkı sağlamıştır."
Yıldırım, 12 yıllık Ulaştırma Bakanlığı döneminde basınla çok sıkı ilişkileri olduğunu anımsatarak, "Başbakanlık döneminde de sağ olsunlar bizi yalnız bırakmadılar, ilgilerini artırarak devam ettirdiler. Bu doğal bir durumdu. Çünkü hükümetin başındaydım ve içeride, dışarıda bütün meselelerde ilgilenmek, onlara çözüm bulma sorumluluğu taşıyordum. Şimdi TBMM Başkanıyım. Tabii bunun yanı sıra da dünya başkenti İstanbul'un Cumhur İttifakı'nın belediye başkanı adayıyım. 'Önce millet, önce memleket' diyerek, bu yola çıktık. 31 Mart'ta seçim yapılacak. 31 Aralık 2018'in son dakikalarını Ümraniye'de bir itfaiye istasyonunda geçirdim. İstanbul'un her köşesinde, tam 122 noktada 4 bin personeliyle biz yatıyorken, ayakta duran itfaiyeci kardeşlerimiz, İstanbul'un can ve mal emniyetini koruyor. İtfaiyeciler kutsal bir görev yapıyorlar. Aynı şekilde zabıta ve sağlık ekiplerimiz, insanımıza hizmet eden, hayatını kolaylaştıran kim olursa olsun başımız gözümüz üstünde yeri var." ifadelerini kullandı.
Binali Yıldırım, önlerinde bir seçim olduğunu ve ortaya çıkacak adayların düşüncelerini, projelerini anlatarak halktan oy isteyeceklerini vurgulayarak, "Günün sonunda sandığa gidenler, kim daha ikna edici olmuşsa, kim daha aklına yatacak şeyler söylemişse, onda karar verilecek. Verilen karar bizim için en makbul ve en doğru karardır. Adaylığımızın Yüksek Seçim Kurulu tarafından onaylanmasıyla beraber, basın mensuplarıyla daha çok görüşeceğiz. Çünkü, İstanbul'un her tarafına, ilçe belediye başkan adaylarımızla beraber, bütün sivil toplum kuruluşları, gençler, yaşlılar, kadınlar, memurlar, çalışanlar, velhasıl 15 milyon İstanbullu ile çeşitli vesilelerle bir araya geleceğiz." diye konuştu.
"ÜÇ ŞEYDE HİKMET VARDIR"
Seçim çalışmaları boyunca çok az konuşacaklarını ancak halkı çok daha fazla dinleyeceklerini anlatan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çünkü, Rabbimiz bize boşuna iki kulak, bir ağız vermemiş. İki dinleyin bir konuşun diye vermiş. Bunda bir hikmet var. Üç şey makbuldür. Biz de ona riayet edeceğiz. Derler ki, 'Üç şeyde hikmet vardır: Musa'nın asası, babanın kesesi, sözün kısası.' Dünya değişiyor. Başkan Levent Uslu, bazı sorunlar anlattı. Değerli dostlar. Karşınızda 12 yılda Türkiye'yi, alt yapıda 39. sıradan, dünyadan 9.sıraya yükseltmiş birini görüyorsunuz. Hava yolunu halkın yolu yapan birini görüyorsunuz. Yolları bölen, gönülleri birleştiren birisini görüyorsunuz. Yolları bölen, milleti birleştiren birini görüyorsunuz ama söylediğimiz bir şey var. Yolları böleriz, Türkiye'yi böldürtmeyiz. Bu kadar açık konuşuyoruz. Bizim için makamlar, mevkiler geçer, gider. Büyük projelere, köprülere, havalimanlarına, hastanelere, Türkiye'nin kaderini değiştiren milyarlık işlere imza atan ve bu konularda geçmişi olan birinin 'yemek, kreş parası' gibi meselelerle bir saniye bile kaybedecek vakti yok. Size söz veriyorum. Bir pazarlık konusu olamaz. Bugün içinde bunu üzerime aldım. Birkaç gün içinde çözeceğim. Bunlar, seçim vaadi falan değil. Bunlar en temel insani ihtiyaçlardır. Biz bu kurumları biliriz. Bize ne ot yoldurduklarını biliriz. Biz onlara rağmen 20 bin kilometre yol, 56 havalimanı, Hakkari'den Edirne'ye kadar internet yaptık. Onun için onların anlayacağı dili iyi bilirim. Gereğini yaparım."
Adaylık sürecinde halkla iç içe olacaklarını, bunlara ilişkin pek çok haberlerin yayımlanacağını aktaran Yıldırım, "Gazetecilerin kendi mesleklerinin kurallarına uymasını çok önemsiyorum. Doğru haber, doğru yorumu getirir. Yanlış haberi düzeltmek zorunda kalmak, çok zor bir iştir. Bir yanlışı düzeltmek için 28 tane doğru iş yapmanız lazım. Eleştiri her zaman yapılır. Buna saygı duyarız. Çünkü basın milletin gözü, kulağıdır. Millet adına ülkeyi yönetenleri denetler. Bu bütün demokrasilerde olan bir şeydir. Demokrasinin, çok sesliliğin savunucusudur basın. Türkiye'de basının bu manada son derece dinamik ve özgür olduğun biliyorum. Basın özgürlüğü konusunda ülkemize yapılan saldırıları da doğrusu kabul etmek mümkün değildir. Burada bir çifte standardın olduğunu hep gördük. Eleştiri ile hakaret, tehdit ile tenkit, habercilikle iftira arasındaki farkı, mutlaka ayırmamız lazım. Çok kez bu farkı dikkate almayanların hedefi haline geliyoruz. Kamu adına iş yapanların kaderidir bu ama bu bizi ülkemize, milletimize hizmet etme arzusu ve azminden geri bırakmaz." değerlendirmesinde bulundu.
Erdal İnönü'nün, "Gazetecilerde başkalarıyla ilgili bir haber gördüğümde hemen inanıyorum. Kendim ile ilgili bir haber gördüğümde hiç inanmıyorum" sözünü anımsatan Yıldırım, "Başkalarıyla ilgili bir haberi okuyan kişi 'Vay namussuz' der, geçer ama siz işin öznesisiniz, işin konususunuz. Dolayısıyla iftira ve hakaretin olup olmadığını en iyi bilen sizsiniz." dedi.
"MUAZZAM BİR DEĞİŞİM YAŞANIYOR"
"Her şeyde olduğu gibi basında da muazzam bir değişim yaşanıyor" diyen Yıldırım, sözlerini şöyle tamamladı:
"Eskiden gazeteler vardı. 24 saatte bir haberin değişmesi vardı. Sonra radyolar devreye girdi, televizyon geldi. Nihayet internet hayatımıza girdi. Gazetecilik mesleğine adını veren gazeteler işin öznesiyken, şimdi artık tali konuma düştü. Bu anlaşılabilir bir şey. Çünkü teknoloji hayatımızı değiştiriyor. Hemen her alanda, üretim ve tüketim değerlerimiz değişiyor. Dünyada yeni yeni meslekler ortaya çıkıyor. Bildiğimiz meslekler kayboluyor. BM'nin yaptığı bir araştırmaya göre, önümüzdeki 25 yıl içinde bugünkü mesleklerin yüzde 48'i yok olacak. Bu dünyada çalışanların yarısına yakını eğer bu değişimi anlamamışsa işinden olacak demektir. Yeni meslekler gelecek. Çoğu bilgisayar ve bilgisayar uygulamaları olmak üzere yeni yeni meslekler olacak. Gazetecilik mesleğine ismini koyan gazeteciler de iletişim platformu haline geldi. Okuyucu yerine, artık takipçi diye bir tabir çıktı. Eskiden gazete bayiliği iyi bir işti. 15 yıl önce 3 milyon gazete okunuyordu. Bugün de 3 milyon kişi gazete okuyor. Türkiye'de iletişimde büyük bir değişim yaşanıyor. Türkiye'nin internet geçmişi çok uzun değil. 1994'ten beri internet var. 2002 yılına geldiğimizde geniş bant internet diye bir şey yoktu. Sürekli aktif olan 10 milyon internet sayfamız var. Gazetelerden çok daha etkili ve dinamik bir mecradan bahsediyorum. Biz dünyadan farklı değiliz, dünya da bizden. İnternet, cep telefonları hayatımızın bir parçası oldu. Cep telefonlarını elimizden alsınlar, şaşırıp kalırız. Bazen, bizi ailemizden ayıran bir aygıta dönüştü."
"İSTANBUL İÇİN BİR ŞANS OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM"
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin çalışanlarına değer veren bir kurum olduğunu belirterek, personelin yaşadığı kreş sorunu ve yemek yardımı sıkıntılarının aşılacağına inandığını söyledi.
Yalçın, "Bunu aşabilecek iradenin bugün bu salonda olduğunu görüyorum. Memurların yemek yardımı, İstanbul'da çok fazla yaşanmıyor ama ağırlıklı olarak Anadolu'da yaşanan bir sorundur. Bu sorunu gidermek için çalışmalarımızı yapıyoruz. Bugün bu konuların burada dile getirilmesini son derece anlamlı buluyorum." dedi.
Ali Yalçın, şunları kaydetti:
"Sosyal denge sözleşmesi önemli bir kazanımdır. Yerel yönetim seçimlerinden sonra Sayın Yıldırım'ın riyasetinde büyük bir sözleşmenin imzalanacağını hayal etmekteyim. İstanbul'u tanıyan, bilen, buradan Ankara'ya giden ve tekrar İstanbul'a gelen bir Başbakan ve Meclis Başkanı var. Bunun İstanbul için bir şans olduğunu düşünüyorum."
Ev sahibi Belediye ve Özel İdare Çalışanları Birliği Sendikası (BEM-BİR-SEN) Levent Uslu da hak ve emek mücadelesi verdiklerini belirtti.
"Gerçeklerden hiç kopmadık" diyen Uslu, "70 bin üyemiz, büyük bir başarının göstergesidir. Bu mücadelede bayrağı taşımanın gururunu yaşıyoruz. Sendikamız, bugün çeyrek asrı geride bırakıyor." diye konuştu.
DEMİRÖREN MEDYA GRUBUNA 5 ÖDÜL
Demirören Medya Grubu Başkanı Mehmet Soysal ödüle layık görülürken Soysal'ın ödülünü Demirören Medya Holding Reklam Grup Başkanı Gürcan Korkmaz, Binali Yıldırım'ın elinden aldı.
CNN Türk'de yayınlanan "Seyirci Kalmayın"ın sunucusu Güven İslamoğlu ödüle layık görülürken, ödülü İslamoğlu adına CNN Türk muhabiri Özgür Deniz Kaya aldı.
CNN Türk'ten Elif Emel Tekel de ödüle layık görülürken, Elif Tekel'in ödülünü eşi Cem Tekel aldı.
Demirören Haber Ajansı Ankara Bölge Temsilcisi Nursima Özonur ile Posta Gazetesi'nden Nedim Şener de ödüle layık görüldü. AA
Yorum Yazın