Başkan Soyer’den köylülere çağrı: Kırsal mahalle statüsü için başvuru yapın
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer İzmir’in yeni tarım politikasını Ödemiş’te açıkladı. Toplantıda, torba yasa ile köylerin kapatılmasına neden olan Büyükşehir Yasası’nın değiştiğini ve köylerin ‘kırsal mahalle’ olarak belirlenebilmesinin önü açıldığını hatırlatan Başkan Soyer, köylülere çağrı yaparak, “Adı mahalle olarak değiştirilen tüm köylerimize sesleniyorum. Kırsal mahalle statüsü için başvurunuzu bir an önce ilçe belediyelerimize gerçekleştirin. Büyükşehir Belediyemiz her konuda olduğu gibi bu konuda da köylerimizin yanında olacak”
- Ege Postası
- 21.01.2021 - 13:12
TENZİLE AŞÇI/EGEPOSTASI- İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı “Başka bir tarım mümküm” sloganıyla başlattığı tarım hareketi kapsamında başlattığı ilçe ziyaretlerine devam ediyor.
Dün Beydağ ve Kiraz’a giden Başkan Soyer’n bugünkü durağı ise Ödemiş oldu. Tohumdan satışa kadarki bütün süreçlerin tasarlandığı modelin detaylarını paylaşan başkan soyer, 2012 yılında çıkarılan Büyükşehir Yasasına da değindi. Yas aile köylerin mahalle statüsüne alınmasının tarımı olumsuz etkilediğini belirten Başkan Soyer, geçtiğimiz aylarda çıkarılan torba yasa ile köylerin “kırsal mahalle” olarak belirlenebilmesinin önünün açıldığını hatırlattı ve köylülere seslenerek Kırsal mahalle statüsü başvurusu yapmaya çağırdı.
"KURAKLIKLA MÜCADELEDE İZMİR TARIMI"
İzmir Tarımı’nın kuraklık ve yoksullukla mücadelede etkili olacağını belirten Başkan Soyer, “İzmir Tarımı’nı, Türkiye’de bugüne kadar uygulanan tarım politikasından ayıran iki temel farktan biri kuraklıkla mücadele. 2019 verilerine göre Türkiye’de suyumuzun yüzde 77’si tarım için kullanılıyor ve bu durum acilen değişmez ise yakın bir gelecekte içme sularımız tehlikeye girecek. İzmir Tarımı, ekonomik değeri yüksek ve suyu az tüketen stratejik ürünleri destekleyerek tarımsal sulamada harcanan suyu yüzde elli oranında azaltmayı hedefliyor. Kuraklığa karşı çiftçimizi ve şehrimizdeki milyonları koruyor, içme suyu kaynaklarımızı teminat altına alıyor. Yeni politikamızın ikinci farkı ise yoksullukla mücadele hedefi. Biz tarımı sadece tarlada yapılan ve sonlanan bir zirai faaliyet olarak görmüyoruz . İzmir Tarımı, tohum aşamasından başlayıp son tüketiciye uzanan tüm süreçleri kapsıyor. Satış ve pazarlamayı en baştan planlayarak ürünlerimizin katma değerini büyütüyor, yoksullukla mücadele ediyor ve refahı artıyoruz” diye konuştu.
"KÖYLÜYE YANLIŞ ÜRÜNLER DAYATILDI"
Yanlış tarım politikalarının hem ürünsel anlamda yelpazenin daralmasına hem de kuraklığa neden olduğunu söyleyen Başkan Soyer, "Türkiye’de tarımda bu kadar çok su tüketmemizin iki ana nedeni var. Birinci ve en önemli neden köylümüze dayatılan yanlış ürün tercihleri. Türkiye iklimine uygun olmayan, aşırı su tüketen yabancı tohumların desteklenmesi ve topraklarımızı işgal etmesi. Dolayısıyla siz ne kadar sulama yatırımı yaparsanız yapın, ürün deseni hatalı olmaya devam ettiği sürece su ihtiyacını karşılamamız asla mümkün olmayacak. Yeraltı suları, Küçük Menderes Havzası’nda olduğu gibi yüzlerce metre aşağılara inecek. Tarımsal sulama oranının bu kadar yüksek olmasının ikinci nedeni ise vahşi sulama. Yani sulama sırasında yapılan israf. İzmir’in yeni tarım vizyonunun en temel özelliği, sulamaya hiç gerek duyulmayan, yağmur suyunun yettiği ya da tasarruflu sulamayla yetişebilen tarımsal ürünlere öncelik vermesi. Tarımı havza ölçeğinde planlayarak bölgenin iklim koşullarına uygun stratejik ürünleri teşvik etmesi, yani daha planlama aşamasından itibaren kuraklıkla mücadele etmesi. Böylece bugün tarımsal sulamada kullanılan suyu en az yüzde 50 oranında azaltmayı hedefliyoruz. Bu yüzde 50’nin büyük kısmı havza planlamasıyla, yani doğru ürünün doğru yerde ekilmesiyle sağlanacak. Öngörülen su tasarrufunun diğer kısmı ise modern sulama teknikleriyle gerçekleşecek. İzmir’de, el birliğiyle, tarımsal su kullanım oranını yarı yarıya düşürmek mecburiyetindeyiz. Böylelikle hem meralarımızın daha sağlıklı gelişmesini ve yeraltı sularının korunmasını; hem de tüm İzmirliler için içme suyu rezervlerimizin teminat altında olmasını sağlayacağız" ifadelerini kullandı.
Başkan Soyer, İzmir Tarımı'nın en büyük önceliğinin kuraklık ve yoksullukla mücadele etmek olduğunun altını çizdi ve hayata geçirilecek arım politikasıyla elde edilecke kazanımları şu şekilde sıraladı;
"Tarımsal su kullanımını yüzde 50 azaltarak içme suyumuzu koruyor.
Sulama ihtiyacı olmayan, ekonomik değeri yüksek, yerel tarım ürünlerini alım garantisi ile destekliyor.
Tarımsal ürünlerin markalaşmasını ve pazarlamasını destekleyerek katma değerini büyütüyor.
İhracat potansiyeli yüksek, nitelikli tarım ürünlerini teşvik ederek Türkiye ekonomisini büyütüyor.
Küçük üreticinin örgütlenmesini teşvik ediyor; çiftçilerimizin doğduğu yerde doyabilmesinin önünü açıyor.
Kadınların ve gençlerin tarım ekonomisinde yeniden söz sahibi olmasını sağlıyor. Kırsaldaki yaşam kalitesini büyütüyor.
Tarım alanlarını sadece gıda üretimi için değil, tüm canlılar için geliştiriyor; doğanın korunmasını destekliyor.
Toprağı, suyu ve tohumu en dengeli şekilde kullanarak iklim kriziyle mücadele ediyor.
Yerli tohumları ve hayvan ırklarını yaygınlaştırarak tarıma sahip çıkıyor.
Şehirlerimizde yaşayan milyonlarca insanın sağlıklı, güvenilir ve ekonomik gıdaya erişmesinin önünü açıyor."
BAŞKAN SOYER'DEN KÖYLÜLERE ÇAĞRI
Köylerin mahalleye dönüştürülmesinin tarıma byük darbe vurduğunu ifade eden Başkan Soyer, “Türkiye’de tarımın içine düştüğü sıkıntıların en temel sebeplerinden biri; 8 yıl önce, 2012 yılında Büyükşehir Yasası ile toplamda 16 bin 220 köyün kapatılması oldu. Buna karşı Seferihisar’da ‘Geleceğin Köyleri’ adıyla bir hareket başlatmıştık ve kısa sürede 1000’e yakın köyün katıldığı bu oluşum tüm Türkiye’ye yayılmıştı. 2013 yılında Teos Antik Kenti Tarihi Parlamentosu’nda, yüzlerce köy muhtarıyla bir araya gelerek Büyükşehir Yasası’yla kapatılan köylere karşı tepkimizi haykırdık ve mücadelemizi başlattık. Çünkü köylerin mahalleye dönüştürülmesinin, bir isim değişikliğinden ziyade Türkiye tarımının çökmesine neden olacak sonuçlar doğuracağını biliyorduk. Ne yazık ki dediğimiz gerçek oldu ve bu yasa değişikliği sonrası aradan geçen 8 yılda Türkiye tarımı, hiçbir zaman olmadığı kadar büyük yara aldı. Yakın zamanda bir torba yasa ile köylerin ‘kırsal mahalle’ olarak belirlenebilmesinin önü açıldı. Bu yasa bir kez daha, bizim köy kapatmalara karşı mücadelemizin haklılığını ortaya koydu. Kırsal mahalle olarak belirlenecek köylerde; vergi, harç ve su gibi çeşitli muafiyet ve indirimler getirilmesi, elbette olumlu bir gelişme ama yeterli değil. Köyler kapatılınca ortak mülkiyet alanları, ortak meralar ve araziler elden çıkmıştı. Yapılan düzenleme bu malları, köylere geri vermiyor. ‘Başka bir tarım mümkün’ diyerek hayata geçirdiğimiz İzmir Tarımı’nın, şehrimizden başlayarak tüm ülkemizde, köylerimizin ve çiftçimizin dertlerine derman olacağına inanıyoruz. Buradan, adı mahalle olarak değiştirilen tüm köylerimize sesleniyorum. Kırsal mahalle statüsü için başvurunuzu bir an önce ilçe belediyelerimize gerçekleştirin. Büyükşehir Belediyemiz her konuda olduğu gibi bu konuda da köylerimizin yanında olacak, üreticimizin refahını büyütmek için sizlerle birlikte canla başla çalışacak” dedi.
“HALKIMIZIN YOKSULLAŞMASINA ASLA İZİN VERMEYECEĞİZ”
İktidarın “yerli ve milli” politikalaırnın pratikte uygulanmadığını ifade eden Başkan Soyer, çözümün yerli üretimden geçtiğinin altını çizdi ve şunlarıo söyledi; “Yerli ve millî olmak, sözde değil, özde olması gereken bir meseledir. Bir bayrak düşünün! Göklerde dalgalanması için göğsünüzü siper edeceksiniz. Bir memleket düşünün! Sınırlarını korumak için binlerce şehit vereceksiniz. Fakat o sınırların içindeki vatan toprağını kaderine terk edeceksiniz. Tarlaların ve köy evlerinin birer birer boşalmasına seyirci kalacaksınız. Yerli ve milli tohumlarımız hızla yok olurken, yabancı tohumlara teşvik vereceksiniz. Kültürümüzü, köklerimizi ve geçmişimize ait ne varsa her şeyi inşaat sektörüne kurban edeceksiniz. Büyük bir ustalıkla, tarımın doğduğu topraklarda tarımı yok etmeyi başaracaksınız. Buğdayın, koyunun, keçinin, sığırın, armudun, kirazın, üzümün, incirin, zeytinin ve daha nicesinin ana vatanında, tarımın binlerce yıldır yapıldığı bu topraklarda, Anadolu tarımından geriye eser bırakmayacaksınız. Verimi yüksek diyerek memleketin her yerini ithal ve yabancı tohumlara boğacak, yerli tohum ve ırklarımızı teker teker tasfiye edeceksiniz. Yabancı tohumlar ülkemizi istila ederken, topraklarımız çoraklaşacak, göllerimiz bir bir kuruyacak, yer altı sularımız yüzlerce metre derinlerde kaybolacak. Üstelik tüm bunlar olup biterken, yerli ve milli olmak hamaseti yapmaya devam edeceksiniz. Merak ediyorum. Bizi biz yapan toprağımızdan, suyumuzdan ve doğamızdan daha yerli ve milli ne olabili? Ellerimiz ülkemize ait tüm değerleri tek tek yok ederken, sözlerimiz nasıl yerli ve milli olmaktan bahsedebili? Kimse kusura bakmasın. Tarım tekelleri daha da büyüsün; yabancı şirketler borç batağı altında ezilen köylümüze daha da fazla ithal tohum, daha çok ithal ilaç, ithal yem ve hayvan satsın diye; topraklarımızın kuraklaşmasına ve halkımızın yoksullaşmasına asla izin vermeyeceğiz. Milletimiz için yoksulluğun ve topraklarımız için kuraklığın kader olmadığını çok iyi biliyoruz. Eskiden savaşlar topla tüfekle, işgaller askerlerle ve postallarla olurdu. Bugünün savaşları ve işgalleri ise tohumla, ilaçla ve topraklarımızı çoraklaştıran, köylümüzü esir eden yanlış tarım politikaları ile oluyor.”
“SEÇİMLE KAZANILAN YERİN KURA İLE KAYBEDİLMESİ UYGUN DEĞİL”
Basın açıklamasının ardından Basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Başkan Soyer, Menemen Belediye Başkan Vekili kura çekimine ilişkin konu hakkında şu değerlendirmelerde bulundu; “Menemen’de çok haksızlık oldu. Seçimle kazanılan yerin kura ile kaybedilmesi uygun değil. Her hukuki çözüm her zaman meşru olmayabilir. Bu sürecin tamamlandığına inanmıyorum. Yapılacak çok şey olduğunu düşünüyorum.”
Yorum Yazın