Dolar 34,5338
%-0.02
Euro 36,2525
%0.68
Altın 2.968,110
%-1.24
Bist-100 9.550,00
%0

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°

Hamza Dağ'ın CHP sevdası: Koltuk aşkı mı, yoksa siyasi hesap mı?

AK Parti'nin büyükşehir belediye başkan adayı Hamza Dağı'nın havalimanındaki karşılanması, gerçekten de görülmeye değerdi. Hani derler ya, 'gövde gösterisi' diye, işte tam da öyle bir şeydi.

Ama durun, bu sadece bir gösteri miydi, yoksa altında daha derin anlamlar mı yatıyordu?

Bakınız, havalimanına akın eden ilçe başkan adayları, meclis üyesi olmak isteyenler... Hepsi oradaydı. Bu durum, parti içi dinamiklerin ne kadar sağlam olduğunun bir göstergesi mi, yoksa siyasi bir sahne oyununun parçası mı?

Bu kalabalık karşılama, hafızalara kazınan Binali Yıldırım'ın havalimanı karşılamasını hatırlattı. O zamanlar da benzer bir coşku, benzer bir kalabalık vardı. Demek ki AK Parti'nin teşkilat yapısında bir değişiklik yok; aynı coşku, aynı kalabalık, aynı heyecan...

Peki, bu dayanışma ve sevgi gösterisi, adaylar açıklandığında ve meclis listeleri yazıldığında nasıl bir şekle bürünecek? İşte asıl mesele burada. Bu coşkulu karşılama, acaba parti içi rekabetin bir yansıması mı, yoksa gerçekten samimi bir destek mi?

Şunu unutmamak gerek: Siyaset sahnesinde her şey göründüğü gibi değildir. Bu karşılamalar, belki de daha büyük bir oyunun sadece bir parçası. Kim bilir, belki de AK Parti içindeki güç dengeleri, bu karşılamalarla bir şekilde yeniden şekilleniyor.

Hamza Dağı'ın havalimanındaki bu görkemli karşılama, sadece bir gövde gösterisi olabilir. Ya da belki de parti içi birlikteliğin, dayanışmanın ve stratejilerin bir göstergesi.

Ne dersiniz, bu sadece bir şov mu, yoksa siyasetin derinliklerine işaret eden bir durum mu?

DAĞ'IN BİRDENBİRE DEĞİŞEN RÜZGARLARI: SİYASETİN GARİP OYUNLARI

İşte karşınızda, siyaset sahnesinin en yeni ve en ilginç manevralarından biri: Yıllarca İzmir'de siyaset yapmış olan Hamza Dağ, aday olunca  CHP'de büyükşehir belediye başkanlığı yapmış eski başkanları ziyaret etme kararı alıyor.

Evet, evet, yanlış okumadınız.

 Hem de” ' Terör örgütlerine desteği var' dediği CHP’de...

Bu ziyaretler için CNN Türkte katıldığı canlı yayında yaptığı açıklamada CHP'eski başkanlık yapmış Aziz Kocaoğlu ve yüksel Çakmur'u ziyeret edeceğim “hem helallik alacağım hem de ellerini öpeceğim" ve  CHP'nin eski başkanlarından vefat etmiş "efsane" diyerek andığı CHP’nin eski başkanlarında rahmetli Ahmet Priştina’nın mezarını ziyaret edecekmiş..

Peki, bu ne anlama geliyor?

Hamza Dağ, siyasi kariyeri boyunca hiçbir CHP'liyi ziyaret etmezken, aday olduktan sonra neden böyle bir yol izliyor?

 Acaba bu, siyasi bir ustalık mı, yoksa tam tersi bir çaresizlik mi?

Bir yandan düşünüyorum da, bu hamleler Hamza Dağ'ın siyasi imajını nasıl etkileyecek?

 AK Partili seçmenler bu duruma ne diyecekler acaba?

"Bravo Hamza Bey, işte bu siyasi cesaret!" mi diyecekler, yoksa "Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?" mi diyecekler?

Bu durum, bir yandan Hamza Dağ'ın siyasi manevra kabiliyetini gösteriyor gibi. Belki de, siyasetteki kutuplaşmayı aşma ve yeni ittifaklar kurma çabası. Ya da, daha basitçe, seçimler yaklaşırken oy kazanma taktiği.

Ne dersiniz, Hamza Dağ'ın bu "CHP sevgisi", siyasette yeni bir dönemin başlangıcı mı, yoksa sadece seçim stratejisinin bir parçası mı?

Siyaset, her zaman sürprizlerle dolu bir sahne…

 Ve Hamza Dağ'ın bu son hamlesi, siyasi sahnede beklenmedik dönüşlerin mümkün olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Fakat şu bir gerçek ki, siyasetin bu tür dönüşleri her zaman seçmenlerin beklentileriyle örtüşmeyebilir.

ZİYARET ÇILGINLIĞI GERÇEKTEN SAMİMİ Mİ, YOKSA SİYASİ BİR HESAP MI?

İşte siyasetin tuhaf ve dönek yüzü!

Hamza Dağ, bir yanda CHP'yi yıllarca eleştirirken, şimdi eski CHP'li yöneticileri ziyaret etme planları yapıyor.

Peki, bu ne anlama geliyor?

Gerçekten samimi bir yaklaşım mı bu, yoksa siyasi bir hesap mı?

Düşünün, yıllarca bir partiyi topa tutan bir isim, birdenbire “hem helallik alacağım hem de ellerini öpeceğim" ve "efsane" ifadeleriyle onları ziyaret edeceğini söylüyor.

 Bu, siyasetin özünde yatan esnekliği ve çıkar odaklılığını göstermiyor mu?

Eğer bu kadar kolayca düşmanca tutumlar unutulabiliyorsa, siyasetin samimiyeti nerede kalmış oluyor?

Ve işin daha da ilginç yanı, Hamza Dağ'ın HDP'ye de aynı yaklaşımı sergileyip sergilemeyeceği.

Eğer bu gerçekleşirse, bu, onun siyaset anlayışındaki tutarlılığı ciddi şekilde sorgulamamız gerektiğinin bir işareti olabilir.

Yoksa bu sadece, muhalif seçmenin gözünde kendisini iyi bir pozisyona sokma çabası mı?

Bu tür ziyaretlerin, seçmenler arasında nasıl bir algı yaratacağı da büyük bir soru işareti. Acaba seçmenler, bu ani yaklaşım değişikliğini samimi bir uzlaşma çabası olarak mı görürler, yoksa sadece seçim öncesi yapılan bir oy avcılığı mı?

Sonuç olarak, Hamza Dağ'ın bu ziyaretlerinin ardında yatan gerçek niyet ne olursa olsun, siyasetin bu tür dönüşleri her zaman seçmenlerin dikkatini çekmeyi başarır. Ancak, bu tür manevraların siyasi güvenilirliği ve samimiyeti konusunda ciddi soru işaretleri yaratıyor.

Şimdi karşınızda siyaset dünyasının çelişkili yüzünden bahseceğim: Hamza Dağ'ın beş yıl önce yaptığı ve CHP meclis üyesi listelerinde terör örgütü üyeliği yapmış kişiler olduğunu iddia eden basın toplantısı. Toplam 14 ilçeden 27 kişi, 19'u doğrudan terör örgütleriyle ilişkili diye damgalanmış. Peki, bu iddiaların ardından ne oldu? Gerçekten bir girişimde bulundu mu yoksa bu sadece siyasi bir algı yaratma çabası mıydı?

Peki, bu iddiaların arkasında ne var?

Uzun yıllar AK Parti’de genel başkan yardımcılığı ve milletvekili olarak bu konuda bir adım attı mı, yoksa bu sadece siyasi bir algı yaratma çabası mıydı?

Bir seçmen olarak, bu tür iddiaların ciddiye alınmasını ve araştırılmasını beklerdim. Eğer bu iddialar doğruysa, neden hukuki bir süreç başlatılmadı?

Neden bu konuda somut bir girişimde bulunulmadı?

Yoksa bu, seçmenleri etkilemek için atılmış bir iftira mıydı?

Siyasi bir oyunun parçası mı?

Peki günü kuratmak için siyaset buna benzer aciklamalar yapan bir siyasetçiye nasıl güveneceğiz...

 Eğer öyleyse, bu durum siyasi dürüstlüğü ve şeffaflığı ciddi şekilde sorgulamamız gerektiğini gösteriyor. Siyasi arenada bu tür iddiaların atılması, seçmenlerin güvenini sarsabilir.

Son olarak şunu ifade etmek istiyorum:

Siyaset sahnesindeki en büyük zorluklardan biri, ilkelerle siyasi gereklilikler arasındaki dengeyi bulmaktır. Hamza Dağ'ın geçmişteki ve güncel tutumlarına bakıldığında, bir gazeteci olarak sormak gereken soru şu:

 Siyasetçiler, makam ve mevki için ilkelerinden ödün veriyorlar mı?

“Dün beyaz dediğine bugün kara demek,” siyasette sıkça rastlanan bir durum olabilir.

Bir gazeteci olarak, bu tür konuları ele alırken amacımız, siyasetçilerin ilkelerine ve sözlerine sadık kalıp kalmadıklarını sorgulamak. Herhangi bir siyasetçi veya partiye yönelik önyargıdan ziyade, gerçekleri ve tutarlılığı ön plana çıkarmak esastır.

Siyasi arenada, ilkelerin korunması ve sözlerin tutulması, demokrasinin temel taşlarından biridir. Siyasetçiler, seçmenlerin güvenini kazanmak için sadece popüler söylemlerle değil, tutarlı ve ilkeli hareketlerle ön plana çıkmak zorundadırlar.

Sonuç olarak, Hamza Dağ'ın ve diğer siyasetçilerin geçmişteki ve şimdiki tutumları, bu ilkeler ışığında değerlendirilmelidir. Bir gazeteci olarak, amacımız siyasi tartışmalara netlik ve şeffaflık kazandırmak ve siyasetçilerin ilkelerine bağlı kalmalarını teşvik etmektir.

Bu yazdıklarım ve eleştirilerim bir kişisel mesele olarak algılanmamalı…