20 yıl sonra başörtülü olarak duruşmaya giren avukat: Türkiye normalleşiyor
Danıştay’ın, avukatların mahkemelerde ‘başı açık' görev yapmasını zorunlu kılan düzenlemenin yürütmesini durdurması üzerine 20 yıl sonra başörtülü olarak duruşmaya giren avukat Ayşe Sula Köseoğlu, büyük bir heyecan, huzur...
- Ege Postası
- 16.05.2013 - 10:47
Trabzon’da serbest avukatlık yapan Ayşe Sula Köseoğlu, 1992 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. 1994 yılından avukatlığa başlayan Köseoğlu, Barolar Birliği’nin avukatlara getirdiği başörtüsü yasağından dolayı, mesleğe başladığı yıllarda hakimin müsaadesi ile girdiği 1-2 duruşma dışında, başını açmadığı için 20 yıldır hiç duruşmaya katılamadı. Mesleğini icra etmekten geri kumlayan Köseoğlu, açtığı avukatlık bürosunda ortak çalışarak duruşmalara katılmadan da olsa mesleğini yapmayı sürdürdü. Avukat Köseoğlu, aldığı davaların ön hazırlık gibi boyutlarıyla ilgilendi, duruşmalara ise ortağı olan avukat arkadaşı girdi. 28 Şubat sürecinde de ciddi tacizlere maruz kalan Köseoğlu, tüm zorluklara rağmen mesleğini 20 yıl devam ettirdi. Danıştay’ın, duruşmalarda başörtüsünü serbest bırakmasından sonra Köseoğlu, Artvin Arhavi Adliyesi’ndeki bir duruşmaya başörtülü olarak girdi.
İnsanların şekli tercihleri üzerinden bir dayatma yapılmasını ‘insanlık suçu’ olarak gördüğünü belirten avukat Ayşe Sula Köseoğlu, insanların eşit, adil ve özgür bir sistemde diledikleri gibi yaşayabilme tercihlerinin olması gerektiğini vurguladı. Köseoğlu, çoğunluğu aynı kimlik ve inanca sahip insanların oluşturduğu bir ülkede böyle bir mağduriyetin yıllarca sürmesinin ise bir utanç olduğunu kaydetti. Köseoğlu, yılarca bunun eksikliği ve ezikliğini hissettiğinin altını çizdi.
BAZILARI PERUK TAKTI, BAZILARI DURUŞMADA BAŞINI AÇTI
20 yıllık avukat olmasına rağmen başörtüsü yasağından dolayı duruşmalara giremediğine değinen Köseoğlu, “Bu süreçte birçok arkadaşımız başını açmak istemediği için mesleğini yapamadı. Bazıları peruk takarak, bazıları da duruşmalarda başlarını açarak çalıştı. Yetişkin bir insansınız, 20-25 yaşındasınız, doğruyu yanlışı ayırt edebilecek bir yaştasınız. Müvekkiliniz ile adliye kapısına kadar gidiyorsunuz, orada başınızı açmak zorunda kalıyorsunuz. Bu insanın kişiliğini ezen bir uygulama. Ben de bu süreçte başımı açmak istemediğim için ortak çalışmaya karar verdim.” diye konuştu. Duruşmaya girmenin avukatlık mesleğini icra etmenin bir boyutu olduğunu söyleyen Ayşe Sula Köseoğlu, “Ama bunun yanında müvekkillerle diyalogları sağlamak, davanın dilekçelerinin hazırlamak, davayla ilgili görüşmeleri yapmak gibi işimizin farklı boyutları da var. Ben duruşmaya girme boyutunu ortak çalışarak aştım. Bu şekildeki engellemeler beni mesleğimi yapmaktan, en azından avukatlığı fiilen yapmaktan engellemedi ama duruşma boyutunda yıllar yılı bir eziklik hissettim içerimde. Türkiye’nin bu boyuta geldiğini görebilmek en büyük idealim ve ülkümdü.” ifadelerini kullandı.
Danıştay’ın kararının ardından 20 yıl aradan sonra başörtülü olarak ilk duruşmaya girdiğini ifade eden avukat Köseoğlu, duygularını şöyle dile getirdi: “Hem heyecan, hem acemilik, hem yılların özlemi var. 20 yıldır avukatlık yapıyorsunuz ve işinizde iyi olduğunuzu düşünüyorsunuz ama o işin bir boyutunda eksiksiniz. Çünkü o işi yapma imkanınız yok. Dolayısıyla onu yakalamış olmak, orada kendimi kendim olarak ifade edebileceğim bir ortamda dosyamı savunabilmek benim için büyük bir mutluluk kaynağı oldu. Bunu kelimelerle ifade etmem mümkün değil. Yılların özlemi ve hasreti vardı bu noktada. Çok şükür Rabbim bugünleri de gösterdi. 20 yıllık avukatım ama duruşma boyutunda benim için bir ilk oldu. Mesleğe başladığımda 1-2 defa duruşmaya girmiştim. O zaman hakim müsaade etmişti ama şimdi izne tabi olmaksızın özgürce girebilmek benim için büyük bir mutluluk ve huzur kaynağı oldu.”
“BAŞÖRTÜLÜ OLARAK TELEVİZYONA ÇIKTIĞIM İÇİN ŞİKAYET EDİLDİM”
Türkiye'nin din ve inanç özgürlüğü konularında ciddi badireler atlattığını hatırlatan Köseoğlu, bu badirelerden birisinin de 28 Şubat süreci olduğunu hatırlattı. Köseoğlu, o dönemde yaşadıklarını ise şöyle anlattı: “28 Şubat sürecinde başörtülü olarak televizyona çıktım diye şikayet edildim. Başörtülü olarak ofiste durulmaması gerektiği noktasında da sözlü uyarılar oldu. Adliyede de İcra Dairesi’nde başörtülü görev yaptığımdan dolayı da bir meslektaşım tarafından baroya şikayet edildim. Soruşturmalar, tahkikatlar yapıldı fakat ceza almadım. Ama gerçekten o süreç içerisinde çok zor zamanlar geçirdik. Ciddi anlamda taciz edildiğimiz zamanlar oldu. Zaten duruşmaya girememe gibi bir mağduriyetimiz var ama onun dışında da duruşunuzdan, tarzınızdan, kimliğinizden rahatsız olan insanlar tarafından bu şekilde uygulamalara maruz kaldık maalesef.”
Bir kıyafetten dolayı mesleğin yapılmasını engellemenin insan hak ve özgürlüklerine aykırı olacağını söyleyen Köseoğlu, “Benin avukat olarak duruşmaya girmemem, bir hak arayışında olmam hakimi olumlu ya da olumsuz etkilemez. Ben vatandaş olarak duruşmaya başörtülü girdiğimde eğer hakim benim haklı olup olmadığıma başörtülü olup olmadığıma göre karar verecekse zaten adalet mekanizması işlemiyor demektir. Avukat olarak girdiğim bir duruşmada da aynı şekilde hakim benim başörtülü olup olmadığına göre karar verecekse zaten mekanizma hiç bir zaman işlemiyor demektir. Yani benim vatandaş olarak duruşmaya girmemle avukat olarak girmem arasında bir fark yok. Mesleği icra etmenin temel şartı cübbe giymektir. Onun dışında avukatın kıyafeti mesleğin şekli kuralı olmamalı.” diye konuştu.
“TÜRKİYE NORMALLEŞİYOR”
Türkiye’nin normalleştiğini ve demokratikleşme yolunda ciddi adımlar attığını anlatan Köseoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye kendi kamburlarından kurtuluyor. Bunlar Türkiye’nin daha ileriye gitmesini, daha büyümesini, birlikten güç doğmasını, ortak aklı kullanmasını engelleyen şekli faktörlerdi. Türk insanının kendi içerisinde bir engelleme, ayrışma yoktu. Yukarıdan yapılan dayatmalarla oluşturulan ayrıştırmalardı bunlar. Bu süreci sadece başörtüsü için değil, Türkiye’nin demokratikleşmesi yolunda önemli bir adım olarak görüyorum.”
Yorum Yazın