Bahçeli, Kılıçdaroğlu ve CHP'lilere ateş püskürdü: Gafillik, ahlaki çarpıklık ve siyaset ayıbıdır
MHP lideri Devlet Bahçeli partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, İzmir depremi sonrası CHP'lilerin yaptıkları açıklamalara adeta ateş püskürdü. CHP’lilerin asılsız ve temelsiz sözlerinin maksadının ne olduğunu öğrenmek isteyen Bahçeli, "CHP Genel Başkanı’nın depremden bir gün sonra afet alanına gidip siyasi propagandaya heves etmesi, mücadelenin merkezine İzmir Büyükşehir Belediyesini yerleştirmesi bir defa gafillik, ahlaki çarpıklık ve siyaset ayıbıdır" değerlendirmesini yaptı.
- Ege Postası
- 03.11.2020 - 12:42
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, yaşamını yitiren Osman Durmuş’a, Mesut Yılmaz’a ve Burhan Kuzu’ya Allah’tan rahmet diledi.
2020 yılı başladığından bu yana maruz kalınan pek çok musibetten her insanın muzdarip olduğunu belirten Bahçeli, "Kanaatimce 2020’nin bir an önce bitmesi herkesin ortak arzusudur. Doğrudur, 2020 yılı adeta felaketlerin mayalanıp teknesinden taştığı bir yıl olmuştur. Zira her felaketi bir diğeri takip etmiştir. Her felaket bir diğerini tetiklemiştir. Ancak tüm suçu 2020 yılına yıkmak mevzi bir değerlendirme, kolaycı bir yaklaşımdır" değerlendirmesinde bulundu.
2020'de yaşanan bazı felaket ve kötü olayları anımsatan Bahçeli, en son yaşanan depremin felaketler serisine yenisini eklediğini söyledi.
"Neresinden bakarsak bakalım, büyüklüğünü nasıl kabul edersek edelim, karşımızdaki doğal afetin kahredici hasar ve hüznü yüreklerimizi kavurmuştur" ifadesini kullanan Bahçeli, felaketin ağır bilançosunun güzel İzmir’e kabus gibi çöktüğünü belirtti.
Bahçeli, "Karşımızdaki yıkım devasa boyutlardadır. Depremde hayatlarını kaybeden her insanımıza, her kardeşimize Allah’tan rahmet, ailelerine sabır ve başsağlığı, halen tedavi altında bulunan kardeşlerimize de şifalar diliyorum. İnanıyorum ki, İzmir’in yaraları kısa süre içinde sarılacaktır. Depremin derin izleri milli birlikle silinecektir" diye konuştu.
"COĞRAFYAMIZIN DEĞİŞTİRİLEMEZ GERÇEĞİ..."
Afetzedelere, Türk devletinin müşfik ve cömert elinin uzanıp herkesi kucakladığını dile getiren Bahçeli, şöyle devam etti:
"Keşke, birkaç metrekare fazla pay alma uğruna riskli binalarda oturmak tercih edilmeseydi. Keşke zemin etüdü yapılsaydı, biraz daha fazla kazanmak uğruna; betondan, demirden, harçtan çalan insanlık müsveddelerine zamanında tepki gösterilseydi. Keşke sağlam yapılmış binaların kolonlarını kesip alan genişleten basit ve ölümcül kurnazlıklara tevessül edilmeseydi. Keşke uyarılar, hazırlanmış raporlar dikkate alınıp çöken binaların depreme dayanıklı olup olmadığı ta yıllar önce kontrol edilseydi, anbean etkili bir denetim süreci işletilebilseydi. Ne yazık ki depremin ağır faturasını mazlumlar ödemiş, suçu günahı olmayan insanlarımızın üzerini beton bloklar örtmüş ve kapatmıştır. Ölüm bu kadar ucuz olmamalıdır. Geliyorum diyen felakete bu denli sessiz ve hareketsiz kalmak akıl karı değildir."
Türkiye'nin birinci derece deprem kuşağında olup çok sayıda diri fay hattının üzerinde bulunduğuna işaret eden Bahçeli, "Coğrafyamızın değişmez, değiştirilemez gerçeği budur. Ancak kaderimiz kederimize de dönüşmemelidir" dedi.
Önemli olanın depreme karşı dayanıklı binaların yapılması, depremle mücadele şuurunun topyekün kazanılması olduğunu vurgulayan Bahçeli, şunları kaydetti:
"Depremle yaşamasını öğrenmek, buna müzahir bir hayat ve gelecek planlaması yapmak artık ihmal edemeyeceğimiz bir mecburiyettir. İller bazında hazırlanacak deprem master planlarının süratle icrası, kentsel dönüşüm çalışmalarının kararlılıkla devamı, çürük binalara zamanında müdahalelerin yapılması, yapı denetimlerinin eksiksiz ifası, hatta ihtiyaç duyulan Deprem Bilim Kurulu’nun teşkili akla gelen ilk tedbirlerden bazılarıdır.
Biliyoruz ki hayatları söndüren deprem değil tedbirsizliktir. Kaçak binalar, kaygan zeminler, hırsız müteahhitler, denetim kusurları, tehlikeyi hafife alan düşüncesizlikler, bana bir şey olmaz pervasızlığı çözülmesi gereken öncelikli sorunlar arasındadır. Deprem dünyanın her yerinde görülen doğal bir felakettir. Bundan kaçış yoktur. Yerimizde sayarak, depremle mücadeleyi günlük siyasi polemiklere kurban ederek ulaşacağımız bir yer olamayacaktır. Muhtemel İstanbul depremi için acilen her türlü senaryo baz ve esas alınarak hazırlık yapılmalı, önlemler derinlemesine geliştirilmelidir."
Bahçeli, "İzmir’deki depremi siyaset malzemesi yapanlar, sosyal medyadan nefret ve nifak yayanlar, özellikle ifade etmek isterim ki, bu milletin evladı olmayanlar, bu vatana sevgiyle bağlanmayanlardır." dedi.
Bahçeli, İzmir’e "gavur" benzetmesi yapanların, depremle ilgili şerefsiz yorum getirenlerin vatana, millete, ülkeye kast etmiş hainler olduğunu ifade etti.
"UTANÇ VESİKASIDIR"
Yakalanan Türkiye düşmanları hakkında gerekli her türlü cezai işlemin yapılmasını isteyen Bahçeli, "Bunun yanında, CHP Genel Sekreteri’nin (İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke) çadırlar üzerinden İzmir Belediyesini övüp AFAD’ı kötülemesi, bir başka CHP’linin 'Kendi binalarının güvenliğini sağlayamayan devlet kendi vatandaşlarının canını nasıl koruyacak' sorusunu sorması hakikaten utanç vesikasıdır" diye konuştu.
İzmir’de 4 ayrı merkezde bin 40 çadır kurulmuşken, bin 430’nun kurulum çalışması devam ederken, üstelik hiç kimseye evinin hasarlı olup olmadığı sorulmazken, CHP’lilerin asılsız ve temelsiz sözlerinin maksadının ne olduğunu öğrenmek isteyen Devlet Bahçeli, "CHP yönetimine soruyorum, sizde hiç mi izan, hiç mi insaf, hiç mi vicdan kalmad? Bu kadar mı küçüldünü? Bu kadar mı düştünüz'" ifadelerini kullandı.
AHLAKİ ÇARPIKLIK VE SİYASRT AYIBI
"Bir diğer asıl ve ana sorunun ise Kemal Kılıçdaroğlu’nun tutumu" olduğunu belirten Bahçeli, "CHP Genel Başkanı’nın depremden bir gün sonra afet alanına gidip siyasi propagandaya heves etmesi, mücadelenin merkezine İzmir Büyükşehir Belediyesini yerleştirmesi bir defa gafillik, ahlaki çarpıklık ve siyaset ayıbıdır" değerlendirmesini yaptı.
İzmir feryat ederken partizanlık yapmanın Kılıçdaroğlu'na ne kazandırdığını soran Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Başı göğe mi ermiş, ayağı göle mi dönmüştü? Bu nasıl bir sorumsuz üslup, nasıl çiğ ve ucube savrulma halidi? Kahramanca mücadele eden AFAD, JAK, UMKE, AKUT, İnsani Yardım Vakfı ekiplerine, Soma’dan kalkıp gelen madencilere ne diyeceği? Bakanlıklarımızın fedakarca çalışmalarını nereye koyacağı? Görevlerini cansiperane yapan askerlerimizi, göz pınarlarından akan yaşlarla taş yığınlarını, moloz kalıntılarını bir umutla kaldıran kurtarma ekiplerimizi, hatta enkazı koklaya koklaya hayat kurtaran köpeklerimizi ne yapacağı? Sorarım sizlere haklarını nasıl ödeyeceğiz'
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığının yerine getirmesi gereken görevlerini yapması lütuf mudur, bağış mıdır, ödül müdü? CHP Genel Başkanı neyi ima ve ihsas etmenin arayışındadı? Merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasına fitne sokmakla, ayrım varmış gibi sunmakla neyi amaçlamaktadı? Çorba dağıtmak tamam da ya arama kurtarma ekiplerinin çabalarını ne yapacağız, nasıl yorumlayacağı? Kılıçdaroğlu ve yakın çevresi istismarın dibini boylamış, siyasetlerini maskaraya çevirmiştir. Deprem enkazı üzerinde siyaset yapayım derken hamaset ve hamakat çukuruna yuvarlanmışlardır.
Kılıçdaroğlu’na ve icazetli kurmaylarına büyük halk ozanımız Yunus Emre’nin şu dizeleriyle sesleniyorum; 'Bir bahçeye giremezsen durup seyran eyleme, bir gönül yapamazsan yıkıp viran eyleme.' Bir şey biliyorsanız konuşun ibret alalım, bilmiyorsanız susun da adam sanalım. İnsan vardır, heybesinden zarafet ve lezzet akar, insan vardır, testisinden yalnızca çamur ve cehalet sızar. Kılıçdaroğlu çok dinleyenim var diyorsa, hemen sevinmesin, hemen havaya girmesin, ucuz malın alıcısı olmaz, ucuz etin yahnisi yenmez. Ne güzel söylemiş Hz. Mevlana: 'Kargalar ötmeye başlayınca bülbüller susar.' 'Karga çöplüğe, bülbül de güle götürür.' Aynı Kılıçdaroğlu’nun, felaketin harabesi maşeri vicdanda kor gibi dururken, toplanan deprem vergileriyle ilgili yeni bir tartışma başlatması, bunun peşine tekraren düşmesi hiç kimse açısından sürpriz olmamalıdır.
CHP demek karanlık demektir, CHP demek uçurum demektir, CHP demek millete tepeden bakan kibir saltanatı, kifayetsiz muhterislik, aldatma ve yalan makinesi demektir. Bu kireçlenmiş zihniyetin yaptığı tek şey milletin sırtına hançer sallamaktır."
"ÖNÜMÜZDE MEŞAKKAT DOLU BİR SÜREÇ VARDIR"
Felaketlerle mücadele eden Türkiye'nin bir yandan da vahim bir salgına karşı direniş gösterdiğini ifade eden Devlet Bahçeli, Covid-19 salgınının dünya genelinde tekrar tırmanışa geçtiğini söyledi.
"Anlaşılan önümüzde meşakkat dolu bir süreç vardır" diyen Bahçeli, ülkelerin yeniden kısıtlama tedbirlerini devreye aldıklarını hatırlattı.
Nefretin veba gibi yayıldığı bir ortamda Çin’in Wuhan kentinde nasıl çıktığı, nasıl ürediği hala muammalı olan bir virüsün kısa süre içinde insanlığı kuşattığını dile getiren Bahçeli, "Onlar ne yapar bilemem ama biz bu virüsü inşallah yeneceğiz. Bu virüse boyun eğmeyeceğiz. Ancak bizim de düşünmemiz, sorgulamamız, gerekirse özeleştiri yapmamız gereken pek çok şey olduğu açıktır. Sahte içkiden ölümlere bakınız, ihtilafların derinleşmesine, terör saldırılarına, cinayet, tecavüz ve taciz haberlerinin sıradanlaşmasına lütfen dikkat ediniz. Bunları normal karşılamak hiç mümkün mü'" diye sordu. Bahçeli, şunları kaydetti:
"Bugünler geçer, döviz iner çıkar, enflasyon düşer kalkar, faiz derseniz onun da beli bükülür, ama birbirimizi kaybedersek, birbirimize çatık kaşlarla bakarsak, sıkılı yumruklarla mukabele edersek, coğrafyayı vatan yapan ruhumuzu emin olunuz kaybederiz.
Devlet kurmakla övünelim, ama geride yıkılan 16 Türk devletinden de ders alalım, sonuç çıkartalım. Misafiri olduğumuz bu dünyada birbirimizin külüne bile muhtacız. Mutabakat varken münakaşa ayrık otudur. İttifak varken ihtilafa düşmek akıl noksanlığıdır. Toplumsal güveni ayakta tutmak varken kuşku ve kuruntuya yaslanmak ahmaklık işaretidir. Siyaset demokratik bir rekabettir. Nezaket ister, samimiyet ister, mertlik ister, adamlık ister, hadim ve halim bir şahsiyet ister, hepsinden önemlisi de vatan ve millet sevgisini vazgeçilmez değer addeder. Bunlardan mahrum olanların siyasetleri ise çürük tahtaya çivi çakmaktan farksızdır.
Covid-19’la mücadeleye hep birlikte katılırsak, kurallara aynen uyarsak, tedbirlere azami ölçüde riayet edersek cephemiz yıkılmayacak, varlığımız zarar görmeyecektir. Maske-mesafe-temizlik şartlarına bağlılık devamlı vurgulanırken, boğaza nazır mekanlarda cadılar bayramı düzenleyip vur patlasın çal oynasın demek en hafif tabirle pespayeliktir. Cadı olmak için bayrama falan ihtiyaç yoktur. İnsan ve toplum sağlığını riske atmak en vahim cadılık ve canilik değil midi? Bir insanının vebaline ortak olmanın izahı nasıl yapılacaktı? Şımarık bir şekilde davranarak hastalığı bulaştırmak cinayet olmayacak mıdı? Maskeyi vicdana değil yüze takmak, mesafeyi ahlaki duyarlılıklara değil karşımızdaki insanlara geçici olarak koymak hepimizin görevidir. İnancımıza göre, temizlik imandandır, insan yaratılmışların en şereflisidir. O halde, biz bu Covid-19'u alt ederiz, bu virüsü kesinlikle ezer geçeriz. Aşıysa inşallah buluruz, olmuyorsa bulanlardan alırız, gene de Covid'e 'tamam' demeyiz. Hükümetimize, Sağlık Bakanımıza ve Bakanlık personelimize sonuna kadar güveniyor, hepsine teşekkür ediyoruz."
"KARABAĞ, PAZARLIK KONUSU YAPILMAMALI"
Azerbaycan’ın haklı ve inanmış mücadelesinin günbegün sonuç aldığını belirten Bahçeli, Dağlık Karabağ'ın işgalin zincirlerinden hızla azat edildiğini söyledi.
Bahçeli, terör devleti Ermenistan'ın yine sivillere misket bombalarıyla, füzelerle saldırarak kansızlığının ve katilliğinin gereğini yaptığını ifade ederek, "Ne yapsalar boşunadır, Dağlık Karabağ Türk’tür, Türk kalacaktır" dedi.
"Çözüm olur mu olmaz mı bilemeyiz ama bize göre kesin çözüm askeri başarıdan sonra siyasi ve diplomatik müzakerelerle sağlanacaktır." ifadelerini kullanan Bahçeli, "Geçtiğimiz Nevruz Günü’nde PKK’lılarla halay çeken Paşinyan’ın sonu yaklaşmaktadır ve akıbeti terörist yoldaşlarıyla birlikte aynı karanlık dehlizdir. Karabağ Türk’tür, Azerbaycan’dır, emanettir, ecdadın yadigarıdır. Pazarlık konusu yapılmamalı, Türk milletinin fedakarlıklarıyla hak sahibine geçmelidir" diye konuştu.
Yorum Yazın