Dolar 34,5424
%0.18
Euro 36,0063
%-0.62
Altın 3.005,890
%1.48
Bist-100 9.550,00
%1.94

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
Başkan Tugay, Bayraklı'daki ormanlık alan ile ilgili konuştu: Orası gerçekten kayalık ve ağaçlık bir yer değil

Başkan Tugay, Bayraklı'daki ormanlık alan ile ilgili konuştu: Orası gerçekten kayalık ve ağaçlık bir yer değil

İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Cemil Tugay, Bayraklı'daki ormanlık alanın imarlı alana dönüştürülmesiyle ilgili konuştu. Tugay, "2020 depreminden sonra orası rezerv alan ilan edilecek şekilde ormanlık alandan çıkarılıyor. O zaman İzmir Büyükşehir Belediyesi itiraz etmiyor. Çünkü orası deprem konutlarının yapıldığı alan, itiraz etseniz deprem konutlarının yapımına engel olmuş olacaksınız diye. Şu an çıkan kararda o alan biraz genişletilmiş, bir miktar daha ilave edilmiş. İlave edilen alan da orman yangınından etkilenen bir alan. Ancak orası gerçekten kayalık ve ağaçlık bir yer değil. İlave bir rant alanı var diyebiliriz, ilave bir imar alanı açıyor diyebiliriz devlet, doğrudur. Oraya ne yapacakları önemli, onu da sormak lazım. Ancak oranın gerçekte bir orman alanı olduğu iddiası görebildiğim kadarıyla doğru değil. Planda öyle ama gerçekte, fiili değil." dedi.

  • Ege Postası
  • 04.09.2024 - 20:36
  • Güncelleme: 04.09.2024 - 20:57

İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Cemil Tugay, Gazete Pencere Genel Yayın Yönetmeni Yavuz Oğhan’ın sorularını cevapladı.

Cemil Tugay, cumhurbaşkanlığı seçimlerinden, CHP’nin cumhurbaşkanı adayının kim olacağına, İzmir yangınından, iktidarın CHP’li belediyelere çıkardığı zorluklara kadar bir çok konuda açıklamalarda bulundu.

Tugay, Cumhurbaşkanlığı sistemine ilişkin “bugün cumhurbaşkanını meclis mi halk mı seçsin dediğinizde yüzde 90’ı halk seçsin diyecek. Artık bu böyle. Cumhurbaşkanını halk seçecekse ayrıca bir başbakan olması çok zor ihtimal” ifadelerini kullanırken CHP’nin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Cumhurbaşkanı adayı kim olacak sorusuna da cevap verdi.

“Seçim birden fazla kişiyle kazanabilir ama aday olarak en güçlüsünü çıkarmamız lazım” diyen Tugay, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun olası Cumhurbaşkanlığı adaylığına destek verdi.

Tugay kendisine sorulan sorulara şöyle yanıt verdi:

Şimdi nasıl olacak, vazgeçilmesi mi gerekli?

Bu sözleri söyleyebilecek bir insan değilim ama kendi görüşüm olarak söylerim. O da şudur; gördüğümüz kadarıyla bakanların memur gibi atanması çok sağlıklı görünmüyor. Belediye başkanlıkları için de aynı şey geçerli bakanlıklar için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Arkanızda bir siyasi güç, halk olmazsa, size ait oyla seçilmiş bir vasfınız yoksa güçsüz hale geliyorsunuz. Bir A4 kağıdına yazılan atama kararıyla atandığınız gibi bir başka A4 kağıdıyla alınabiliyorsunuz. Bakanlıklarda hep şu yaşanıyor gördüğümüz kadarıyla, cumhurbaşkanlığı sistemine geçtikten sonra, bakan yardımcıları, genel müdürler bakanları dinlemiyorlar. Onların da ayrı ilişkileri var. Öyle olunca çok başlı yönetimler çıkıyor. Halbuki siyasi olarak güçlü bir bakan ki o, meclisten çıkabilir. Çok daha hakim olur.

Siz, bir takım düzeltmeler yapılmalı ama sistemin özüne ilişkin bir şey söylemenin bir karşılığı olmadığını söylüyorsunuz…

Hayır, şöyle; cumhurbaşkanlığının yetkilerinin biraz kısılması şart. Bu kadar olmaz. Varlık Fonu falan gibi kontrol dışına çıkmış yapıların giderilmesi lazım. Bu önemli. Ama çok kritik olan şey orada bakanların meclisten çıkması ve onların siyasi olarak güçlü insanlar olması. Öyle bir durumda biraz da cumhurbaşkanlığının yetkileri daha şey hale geliyor.

Son dönemde genel sorunlardan biri zaten insanların kendi yetkilerine sahip çıkmaması. Yargıtay’a İstanbul Başsavcılığı’ndan gidip Yargıtay’da iki gün bile çalışmadan Anayasa Mahkemesi’ne Yargıtay üyeleri seçildi. Onun ötesinde bir durum yok. Dediğinize bir miktar katılıyorum ama sonuçta CHP’nin verdiği bir sözle devam ediyor. Son dönemde parlamenter sistem çok fazla konuşulmuyor. Anladığım kadarıyla Kemal Bey de bundan rahatsız olmuş. Eski genel başkanın sistemin içindeki rolünü nasıl görüyorsunuz. CHP ile hükümet ile ilgili açıklamalar…

Kemal Kılıçdaroğlu, eski Genel Başkan’ımız CHP’nin içindeki belli bir zümreyi, kitleyi temsil ediyor görüntüsünde. Bu tam böyle mi emin değilim ama en azından ona vefanın gösterilmesi gerektiğini kuvvetle savıunan bir grup var ve onlar bu konuda hassaslar. Bizim partide şu anda ona karşı vefasız davranan birisi var diyemem, öyle bir şey yok. Sağ olsun beni de ziyarete geldi. Ben de saygıyla kapıda karşıladım, kapıda uğurladık ve tavsiyelerini dinledim. Kemal Kılıçdaroğlu benim için de kıymetli birisi. Ama partide bir yenilenme isteğini halktan duyduk biz. Halk istedi bunu. 2023 seçimlerinden sonra siz farklı isimlerle çıkmalısınız, farklı şeyler yapmalısınız, söylemelisiniz dedi resmen halk bize. Bunu duyduk, onun üzerine değişim süreci başladı. Bunun aslında daha köklü değişimlere giden süreç olması lazım belki. Kadro değişimi değil sadece. Biraz partinin siyaset yapış şekliyle ilgili samimi bir değişime ihtiyacımız var. Bu kolay değil. CHP üyeleriyle, örgütüyle, seçmeniyle çok büyük bir parti. Konunun netleşmesi, flu (bulanık, belirsiz) alanların ortadan kalkması, tam olarak neyin hedeflendiğinin belirlenmesi ve onun bütün örgütçe kabul edilip, ona uygun davranılması gerekiyor. İçinde bulunduğumuz şartlarda ulusal birlik beraberliğe ihtiyaç var, mümkün olduğunda geniş tabanlı bir ittifaka ihtiyaç var, bu, partiler düzeyinde altılı masa organizasyonunda olduğu gibi çok başarılı olamıyor, olamıyor. Bir taraflara çekiliyor. Birisi bir an bir kriz yaşatıyor. Yaşanıyor bunlar. Ama toplumda bu ittifak sağlanabilir. Son yerel seçimde genel başkanımız Türkiye İttifakı diye çokça söyledi bunu. Oradaki amaç şuydu; biz bunu yukarıda yapmaya çalışmayalım, halk sandıkta yapsın, bize de şans versin şeklindeydi. Yerel seçimde bu önemli bir ölçüde sağlandı ancak genel seçimde yüzde 51’lik bir ittifaka ihtiyaç var.

Yerel seçimde insanlar farklı oy veriyor. Farklı parametrelerle düşünüyorlar.

Yerel seçimde biraz daha yerel faktörler ön plana çıkıyor. Adaylar, meclis üyesi adayları vs. onlar üzerinden epey bir farklılık oluyor. Ama genel seçimde iki tane konu; biri ekonomi diğeri ulusal güvenlik öne çıkıyor. O çerçevede konuşulması, çaba gösterilmesi lazım. Tüm parti benim bildiğim kadarıyla bu şekilde hazırlanıyor. Ülkenin ekonomisini, genel olarak güvenlikle ilgili her sorunu iç, dış politika, net olarak tanımladığı bir süreçte genel seçimi yönetecek CHP.

2023’te kaybedilen genel seçim var. Şimdi 2028 seçimleri, bir erken seçim bekler misiniz, sokakta ne görüyorsunuz?

Kesinlikle bekliyorum.

Ne zaman bekliyorsunuz?

Muhtemelen ekonominin düzelmesini bekleyecek hükümet. Şöyle düşünelim; başarısız olurlarsa o da dayanılması zor bir şey olacak onlar için. Mümkün olan en optimum zamanı belirlemeye çalışacaklar. Ama hükümet şunu temizlemek isteyecek yani AK Parti son yerel seçimdeki başarısız tabloyu, kaybetmiş, ikinci parti olmuş görünümü düzeltmek isteyecekler. Şu an ekonomi iyi durumda olsa hemen bir genel seçime gitmek isteyeceklerini düşünüyorum açıkçası.

Kiminle kazanır CHP?

Bence birden fazla kişiyle kazanabilir ama en güçlüsünü çıkarmamız lazım aday olarak.

Kim o?

Şu anda Ekrem İmamoğlu gibi görünüyor. Ekrem İmamoğlu’nun toplumda çok geniş bir desteği var. Gittiği her ortamda bunu görüyoruz.

Biraz İzmir konuşalım mı?

Tabii.

Yangın çıktı. Sonra hükümet aslında geçmişte Akdeniz’de, Ege’de çıkan yangınlar gibi CHP’li belediyeleri suçladı, itfaiye yeterli değil diye. Sonra dün bir tartışma vardı, yanan yerler Bayraklı’da imara açıldı diye, olayın aslı nedir? Oralar gerçekten imara açıldı mı? Geçmişte bir otel alanı yanıyor tesadüfen orası birden otel oluveriyor. İnsanlarda güvensizlik var. Buradaki yangından sonra imara açılma söz konusu mu? Kendinizi itfaiye olarak yetersiz hissetiniz mi yangınlarda?

Önce ikincisinin cevabını vereyim. Biz İzmir İtfaiyesi olarak görevimiz, sorumluluğumuz çerçevesinde kendimizi yetersiz hissetmedik. Ama yangınların söndürülmesindeki zafiyeti gördük. Bu orman yangınıydı ve orman alanında çıkan yangını söndürmekle ilgili beklediğimiz hızda bir müdahale olmadı. Bunu ısrarla söylüyorum. Çünkü sorunu kabul etmezsek, fark etmezsek sonrasında bununla ilgili düzeltmeyi yapamayız. Böyle bir sorun olduğunu görmemiz lazım. Benim kendi adıma çıkardığım sonuç ve ders şu oldu; bizim itfaiyemiz şehir içindeki, yerleşim yerlerindeki yangınları söndürmek üzere yapılanmış, aracı gereci, personeli ona göre hazırlık yapılmış bir kurum. Orman yangınlarında biz zafiyet olduğunda oraya destek verecek bir yapıya da ihtiyacımız var. Bundan sonra sadece şehir içinde, yerleşim yerlerinde değil aynı zamanda orman yangınlarına da müdahale edilecek şekilde personelimizi, araç gerecimizi ona göre geliştireceğiz.

Alabiliyor musunuz itfaiyeci? Çünkü Ekrem Bey itfaiye eri alımında da bir sorun yaşadığını söylemişti.

Tabii tabii. İki bin kişi falan almak için başvurmuşlar, olumlu cevap gelmemiş. Bizim İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden de iki sene kadar önce 120 itfaiyeci alımı için izin istenmiş, bir buçuk yıl sonra 50 kişi için izin verilmiş. Şu anda bizim eksiğimiz 800 kişi falan. Biz 300 kişinin alımı için bakanlığa yeni yazı yazdık.

Ne kadar oldu?

2-3 hafta oldu. Bu yangından sonra yeni oldu. Henüz cevap yok. Araç alımıyla ilgili de izin istedik. Onun da izni gerekiyor. Onunla ilgili de cevap gelmedi. Biraz daha bekleyeceğiz ondan sonra hatırlatarak devam edeceğiz.

Uçak alalım dediniz, iktidardan tepki gördünüz, sen önce sokaklara ulaşıma bak diye…

Bir kere uçak almak, kiralamak, helikopter almak, kiralamak sanıldığı kadar zor bir şey değil. Problem onları o sistem içinde sağlıklı bir şekilde kullanabilmek. Onun için tek merkezli koordinasyona ihtiyaç var. Vatandaşımız istiyor, çünkü havadan söndürme yeterli olmadı, belediye uçak, helikopter alsın dediler. Ben de izin almamız lazım diye cevap verdim. Biz önümüzdeki yıl için uçak, helikopter kiralayabiliriz. Satın almak değil de kiralama yoluna gidebiliriz, buna gücümüz var. Onu kendi bölgemizde tutarız. İhtiyaç olduğunda Orman Bakanlığı bizim helikopter ya da uçağı kullanabilir. Mantıklı olan bu ama bunu bakanlığın kabul etmesi lazım.

İmar meselesi…

Bayraklı’daki o imara açıldı denilen bölgeler aslında daha önceden imara açılmış bölgeler. Depremden sonra bakanlığın TOKİ eliyle yaptığı konutlar bu bölgede yapılmış. Dolayısıyla orası zaten halihazırda imara açılmış bir bölge. Normalde fiili olarak imara açılmış. Daha önce ilk karar alındığında binalar hızlıca yapılırken dava açılıyor. Davayı Danıştay’da kazanıyor itiraz eden avukat hemşehrimiz. O nedenle plan iptal oluyor ama binalar orada yapılmış durumda şu an. Ormanlık alanın imarlı alana dönüşmesi için bir itiraz bu. İlk 2020 depreminden sonra orası rezerv alan ilan edilecek şekilde ormanlık alandan çıkarılıyor. O zaman İzmir Büyükşehir Belediyesi itiraz etmiyor. Çünkü orası deprem konutlarının yapıldığı alan, itiraz etseniz deprem konutlarının yapımına engel olmuş olacaksınız diye. Şu an çıkan kararda o alan biraz genişletilmiş, bir miktar daha ilave edilmiş. İlave edilen alan da orman yangınından etkilenen bir alan. Ancak orası gerçekten kayalık ve ağaçlık bir yer değil.

Bir fırsatçılık yok yani

İlave bir rant alanı var diyebiliriz, ilave bir imar alanı açıyor diyebiliriz devlet, doğrudur. Oraya ne yapacakları önemli, onu da sormak lazım. Ancak oranın gerçekte bir orman alanı olduğu iddiası görebildiğim kadarıyla doğru değil. Planda öyle ama gerçekte, fiili değil.

 

 

 

 

 

 

Balıklar niye ölüyor? İzmir’de arkadaşlarım var, balık yemeyi kesmişler.

Zehirlenmeden değil havasızlıktan ölüyorlar.

Bilimsel olarak kesinleşti mi?

Kesin kesin. Birçok farklı kaynaktan araştırıldı. Herkes aynı şeyi söyledi. Suyun içinde azot, fosfor, amonyum oranı çok yüksek. Organik içerik bunlar. Onlar orada mikroorganizmaların, küçük canlıların gelişmesine zemin hazırlıyor. Hava sıcaklığı yükselince, su sıcaklığı yükselince patlama şeklinde çoğaldılar bir anda. O yüzden suyun rengi değişti. Yeşil ve kahverengi renklerine büründü. Bu organizmalar inanılmaz bir hızda çoğalıyorlar. Akşam normal denizin rengi sabah yemyeşil görebiliyorsunuz. Hem çoğalırken hem de öldükleri zaman oksijeni yok ediyorlar. Suyun içinde oksijen olmayınca balıklar yaşayamıyor. Ve en kötü şey şu; bu mikroorganizmaları balıklar yiyorlar. Onları yem olarak görüp geliyorlar ama havasız ortama girdiği zaman kaçamıyorlar.

Çözümü var mı? Bir şey planladınız mı?

Suyun oksijenlenmesi, havalanması lazım. Su biraz soğuduğunda, biraz rüzgar çıktığında, deniz dalgalandığında, o günlerde deniz dümdüzdü, kendi kendine geçiyor. Bir de geçen yıl da olmuş. Böyle olmadı ama geçen yıl 13 gün falan mikroorganizmaların çok yoğun yaşandığı bir dönem yaşandı. Bu sene balıkların toplu ölümüne yol açınca dikkat çekti. Kendi kendine de şu aşamada geçecek, büyük ölçüde geçti, hava biraz değişince. Ancak önümüzdeki yıllarda tekrar olmaması için denizin temizlenmesi gerekiyor. Denizin temizlenmesi için, bir; kirletilmesinin durması lazım ikincisinin de; denizin kendi içinde bir akıntısının olması ve onun denizi temizlemesi gerekiyor. Ayrıca bir dip temizliğine de ihtiyaç var.

Onları da siz mi yapacaksınız?

Aslında bizim sorumluluğumuzda değil. Birinci derecede Çevre, ikinci derece Tarım Orman, üçüncü derecede Ulaştırma bakanlıklarının sorumluluğunda bu iş.

Temas halinde misiniz?

Onların incelemelerini tamamlamalarını bekliyoruz. Ama dolaylı olarak kurumlar sürekli iletişim içindeler bürokrat düzeyde. Zaman zaman toplantılar da yapıyorlar. Çevre Bakanlığı’nın yeni bir bilim kurulu oluşturma gibi kararı oldu. Onlar çalışmalarını yapsınlar, bitirsinler sonra konuşuruz.

Göreve geldiniz, elektrik faciası, iki insan hayatını kaybetti. Yangın oldu, balık ölümleri… Geçmiş başkanlar bunu yaşadı mı diye düşündünüz mü? Şanssızlık olarak bakıyor muşunu?

Üst üste gelmesi insanı üzüyor. Kötü etkiliyor, moralini bozuyor.

Karşıyaka iyiydi mi diyorsunuz mesela?

Geçen dönemde de depremler, pandemiyi yaşadık. Bunlar her zaman böyle olmaz ama bu dönemde üst üste geldi.

İzmir’de çok ihtiyaç sahibi var mı?

Var. Kesinlikle var.

Var mı bir sayı?

Bir sayı veremem ama toplumun yüzde 40’ı, Türkiye genelinden bahsediyorum, yardıma muhtaç gibi. Bu kadar çok. İzmir’de de var. Büyük şehirlerin hemen hepsi böyle.

Baş edebiliyor musunuz destek verme konusunda?

Yüzde yüz biz yönetemiyoruz o işi ama o alanda normalden çok daha yoğun çalışmamız gerektiğini biliyoruz. O yönde çalışıyoruz zaten. Emekliler için dayanışma kartı çıkardık. Su fiyatının yüzde 50 indirilmesi, kira yardımı, market, fatura yardımı gibi yardımlar yapıyoruz.

Önceliğiniz ne?

Sıkça söyledim. Bu dönemde bir; temel belediyecilik hizmetlerini öncelikli, eksiksiz yapmamız lazım. Onun üzerine sosyal yardımlar yapmamız lazım. Ondan sonra diğer yatırımları düşüneceğiz.

Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.