Binlerce çalışan torba yasayı bekliyor
Hükümetin geçtiğimiz günlerde taşeron işçi taslağı ve esnek çalışma modelleri üzerindeki çalışmalarında sona geldiğini ve önümüzdeki süreçte bu değişiklikleri torba yasa kapsamında hayata geçirmeyi planladığını duyurması tüm Türkiye’de olduğu gibi İzmir’de de bomba etkisi yarattı. Hazırlanan taşeron yasa taslağında 661 bin kamu işçisine yönelik getirilmesi planlanan ek düzenlemeler, İzmir’deki yerel yönetimlerde çalışan belediye personeli ve kamu çalışanları arasında büyük bir beklentiye yol açarken, DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı son gelişmeleri masaya yatırdı.
- Ege Postası
- 29.04.2014 - 12:20
2,5 MİLYON TAŞERON İŞÇİNİN 661 BİNİ FAYDALANACAK
Yerel seçimler öncesinde de çeşitli seferler gündeme gelen taşerona yönelik taslak çalışmalar ve esnek çalışma modellerine yönelik uygulama modeli yeniden Türkiye gündeminin baş sıralarına oturdu. İzmir’de de büyük bir merak uyandıran ve önümüzdeki günler torba yasa gündemine girmesi beklenen bu değişikliklerin kapsam, amaç ve uygulama esasları konusunda hükümet tarafından henüz net bir açıklama gelmedi. Başta İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde ve bağlı şirketlerde olmak üzere, ilçe belediyelerinde, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında norm kadro yasası gereği sözleşmeli istihdam edilen personel ve taşeron işçiler konunun detayları ile ilgili birçok soru da gündeme gelirken, taşerona yönelik bu düzenlemeleri yorumlayan ve süreci başından bu yana takip eden DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, “Tüm bu düzenlemeler taşeronu kaldırmaya yönelik değil, aksine taşeronlaşmayı yasallaştırmaya yönelik çalışmalardır. Hükümetin yine bir süre önce gündeme getirdiği ancak daha sonra geri çekmek zorunda kaldığı Ulusal İstihdam Stratejileri başlıklı değişiklikleri yeniden hayata geçirmeye çalıştığını görüyoruz. Eğer samimilerse, norm kadro sınırlamasını kaldırıp yasal mevzuat değişikliğine gitsinler” sözleriyle tartışmalara açıklık getirdi.
ESNEK ÇALIŞMA MODELİNİN EKSİLERİ
Sözlerinin devamında esnek çalışma modelleri ile ilgili gündeme gelen değişiklikleri ve Devlet Personel Başkanlığı’nın “657 sayılı Kanun’da yapılan değişiklikle, kamu kurumlarının, zamana ve mekana bağlı olmaksızın personel istihdam edebileceğinin hükmüne bağlanmasına” yönelik çalışmalarını da değerlendiren DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, “Torba yasa ile birlikte hükümet bu düzenlemeleri yasallaştıracak ve vahşi emek sömürüsüne devam edecek. Burada esas amaç, işçiyi çalıştığı gün kadar sigortalı yapmaktır. Kayıt dışını kaldıracağız diye, özel istihdam büroları vasıtası ile esnek çalışmayı yaşamın her alanına sokmaya çalışıyorlar. Taşeronlaşma tamamen yasallaşıyor” şeklinde konuştu.
“DÜZENLEME GETİRMEYİN, NORM KADRO SINIRINI KALDIRIN”
Sarı, güvencesiz çalışmaya karşı olduklarını hatırlatarak, uzun süredir kadro için mücadele verdiklerini de vurguladı ve, “Biz sendika olarak kesinlikle güvenceli ve kadrolu çalışmaktan yanayız. Çünkü her sene ihale yolu ile personel istihdam ediliyor. Her yıl “İhale ne oldu'”, “İhale taşerona mı gitti'”, “Çalışanlar işsiz mi kalacak'” gibi sorular ve sonrasında aynı krizler, aynı tartışmalar ile karşılaşmak istemiyoruz. Biz de bu ülkede üreten ve çalışan insanlar olarak, işimizi, geleceğimizi ve iş garantimizi sağlamak için kadro talebimizi yineliyoruz. Yapılacak bu düzenleme yerine norm kadro sınırlandırılması kaldırılsın ve herkes kadroya geçirilsin. Personel taşeron eli ile, ucuz emek gücü ile değil de, kendi kurumunun elmanı olarak çalışsın. “Biz taşeronlaşmayı bitiriyoruz, herkes kendi işinin sahibi olacak” diyorlar. Ama bu söylemlerin detayları ve kapsamları detaylı biçimde paylaşılmıyor. Biz zaten DİSK olarak yıllardır herkes kendi işinde, kendi kadrosunda çalışsın diye defalarca bağırıyorduk. Sağlık Bakanlığı’nda çalışan taşeron bakanlık kadrosunda, belediyede çalışan taşeron belediye kadrosunda, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan taşeronlar asıl kuruma bağlı olsun diye yıllardır alanlarda mücadele veriyorduk, isteklerimizi dile getirdik. Burada bir aldatmaca var. Siz bu işçileri kadrolu yapıyor musunu? Hayır. Türkiye’de yaklaşık 2,5 milyon taşeron işçisi var. Hükümet şimdi diyor ki, “661 bin taşeronu kadroya alacağız.” Kadro bir kandırmaca. Bu 661 binlik sayı, kimleri kapsıyor, hangi kurumları, hangi illeri kapsıyor, henüz net değil. Kafalarda birçok soru işareti var” ifadelerini kullandı.
“KADROLU ÇALIŞMANIN ÖNÜNÜ AÇACAKLARSA DESTEK VERMEYE HAZIRIZ”
Taşeron uygulamasının yarattığı sıkıntılara ve ortaya çıkan dramlara İzmir’den çarpıcı örnekler veren Memiş Sarı “Taşeronun ne kadar güvencesiz olduğunu hep birlikte görüyoruz. İl Özel İdaresi’nde çalışan taşeronlar, İZSU’daki personel, Alsancak Devlet Hastanesi personeli, Adliye’de çalışan temizlik personeli bunun en basit örneği. Üst işveren hak edişleri taşeron firmaya ödüyor ama firma ortada yok. Çalışanlar maaşlarını alamıyor. İşçi parasını nereden alaca? Bu böyle devam ederse, emek sömürüsü artarak devam edecek. Madem öyle 2007 yılında çıkartılan Norm Kadro Yasası’nı iptal edip, her kurum kendi işçisini istihdam edebilir şartını getirsinler ve kadrolaşmanın önünü açsınlar. Eğer bu kapsamda bir yasa çıkartırlarsa biz bunu destekliyoruz, DİSK olarak arkasındayız. Ama aldatmaca üzerinden taşeronlaşmayı resmileştirip, yine vahşi emek sömürüsüne devam edip işçiyi kandıracaklarsa, bunu da iyi bir şey gibi göstereceklerse, biz bu değişikliğe karşıyız. Her işçi kendi kurumunun kadrosunda olmalıdır ve bunun adı da kadrolu işçidir. Hükümet bu yasayı çıkartırsa, her kurumun taşeron çalışanı da kendi kurumunun asil çalışanı olacaksa, biz buna destek sunuyoruz. Ama maalesef bu tür dolambaçlı oyunlarla kıdem tazminatlarımıza el uzatıyorlar. İşte 1 Mayıs’ı engellemek istemelerinin sebebi de budur. Çünkü örgütsüz işçi de orada bizlerle birlikte alanlarda olacak ve hak arayacak. Bunun önüne geçmek istiyorlar” dedi.
TAŞERON FİRMA TAM YETKİLİ OLACAK
Düzenlemelerin getireceği bir başka sıkıntının ise alt işveren-üst işveren ilişkisini ortadan kaldırmak olduğunu belirten Sarı, “Örnek olarak İZSU’da taşerona bağlı çalışan belediye personeli, işverenle olası bir anlaşmazlığında, örnek olarak maaşını alamadığında ya da kıdem tazminatı konusunda bunu üst işverenden, yani İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden mahkeme yoluyla talep edebiliyordu. Şimdi bunu kaldırıyorlar. Ve İşçiyi tamamen taşeronun insafına bırakıyorlar. Yarın bir gün şirket iflas ettiğinde, taşeron firma bırakıp kaçtığında, maaşlar ödenmediğinde üst işveren diye bir durum olmayacak. Bu durum büyük bir çıkmaza yol açacak. Diğer yandan, bu durum kıdem tazminatının kaldırıp fona devredilmesine de yönelik dolambaçlı bir oyundur” diye konuştu.
KIDEM TAZMİNATLARI NE OLACAK'
DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, yasayla gelmesi beklenen esas sıkıntının ise kıdem tazminatlarına dönük olduğunu vurgulayarak, geçmiş dönemde bu konu hakkında verdikleri yoğun mücadeleyi hatırlattı ve “Kıdem tazminatı bizim kırmızı çizgimizdir” diyerek şöyle konuştu: “Direk kıdem tazminatını kaldıracağım demiyorlar. Tazminatları taşerondan başlayarak kaldırıyorum diyorlar. Eğer buna başlarlarsa, gerisi de gelecektir.”
HİZMET ALIM İHALELERİNDE ALT SÜRE 3 YILA ÇIKIYOR
Hizmet alım ihalelerinde alt sürenin üç seneye çekilmesini ve sözleşmeli işçilikte asgari sözleşme süresinin üç yıla getirilmesinin artı ve eksilerine de değinen DİSK Ege Bölge Temsilcisi Sarı, “Eskiden bir yıl çalışınca personel izin hakkı ve kıdem tazminatı alamıyordu. Bu hakkı mahkeme yolu ile ve dava açarak kazanıyordu. Şimdi bu düzenleme ile açılan davaların önüne geçebilmek için, “En az 3 yıl olacaktır” şartı ile hizmet alım ihalelerine uzun süre sınırı getiriyorlar, iş akitlerini uzatıyorlar. Bunun arkasında da şöyle bir şey yapıyorlar, 4857 sayılı yasanın 2 No’lu maddesinde yer alan düzenlemeyi ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Alt işvereni sorumlu hale getiriyorlar. Alt işveren işi alır, herhangi bir sorunda, ücret ödemediğinde de üst işveren sorumluluk alır ve çalışana hak edişlerini öderdi. Şimdi üst işveren sorumluğunu kaldırmaya çalışıyorlar. İşi alan yüklenici firma, zaten üst işverenden çalışanların izin paralarını ve kıdem paralarını alıyor. Ama ödemediği zaman da yanlarına kar kalıyor. Hiçbir işçi bu konuda dava açmazsa firma bu parayı alıp gidebiliyor. Diğer yandan, hizmet alım ihalesini belediye şirketi değil, taşeron firma kazandı. İşte işçimiz o zaman yandı… 3 sene gerçekten oldukça zorlanacak. Kıdem tazminatı ne olaca? Ödenmedi, üst işverenin de yetkisi kalkıyor, ortada muhatap yok…” diye konuştu.
1 MAYIS’IN ARDIDNAN YENİ EYLEM SÜRECİ BAŞLIYOR
DİSK Ege Bölge Temsilcisi Sarı, “Torba yasanın içindeki tehlikeler” olarak nitelediği değişikliklere “Bu oyunlara karşı uyanık olmak zorundayız. Evet bir yandan kadro isterken, bizim özlük haklarımızı da ortadan kaldırmak için torba yasa gibi ihanet yasaları çıkarmamalıdırlar. Tüm bu düzenlemeler örgütsüz iş gücünü arttırmaya, Türkiye’yi taşeron cenneti ve ucuz iş gücünün merkezi yapmaya yönelik girişimlerdir. Bu yüzden 1 Mayıs’ta herkesi alanlara davet ediyor ve bu haksızlıklara karşı haykırmaya çağırıyoruz. Biz bu tartışmaların içindeyiz. Önümüzdeki günlerde 1 Mayıs İşçi Bayramı’nın ardından ilk gündem maddemiz de bu konu olacaktır. Konfederasyon olarak özellikle “Taşerona karşı #direnİŞÇİ” kampanyamızı yeniden hayata geçireceğiz ve uzun soluklu bir eylem planımız olacak. Taşerona karşı, özelikle güvencesiz çalışan tüm arkadaşlarımızı, İzmir’deki belediyelerde ve kamuda çalışan arkadaşlarımızı mücadeleye çağırıyoruz. İşçi sınıfı olarak bize karşı yapılan her türlü saldırılara göğüs germek zorundayız. Emek savunucuları ve diğer konfederasyonlar doğru kararlar aldıkları ve dik durdukları takdirde, bu tarz anti demokratik düzenlemeleri aynen geri püskürtürüz. Yeter ki, sendikalar dik dursun ve toplumsal muhalefet görevini yerine getirsin. Diğer sendikaları ve konfederasyonları da bu yolda bizimle birlikte olmaya çağırıyoruz” şeklinde yorum getirdi.
“İZMİR ÖRGÜTLÜ MÜCADELENİN KALESİDİR”
İzmir’deki tüm belediye başkanlarına “Taşerona karşı dik durun” mesajı da veren Sarı, “Tüm belediye başkanlarına norm kadro yasasının değişmesi için, ya da en azından ihale mevzuatının değiştirilerek belediye şirketlerine ihalesiz hizmet alımı verilebilmesi için yürüttüğümüz ve TBMM nezdinde devam ettiğimiz girişimlerimizde bize destek olmaları için çağrıda bulunuyoruz. Özellikle hizmet alım ihalelerinde kendi yaşadıkları ve ilerleyen süreçte yaşayacakları sıkıntılardan kurtulabilmelerinin yolu da bu çalışmaya destek vermesi ve baskı unsuru oluşturmalarından geçiyor. Biz bu mücadeleyi başlattık ama bu Türkiye genelindeki tüm belediyeleri kapsıyor. İzmir sendikal örgütlenme ve güvenceli çalışma mücadelesinde son kalelerden bir tanesidir. Bu konuda dik durmak zorundayız” diyerek konuştu.
“HEM TAKSİM’İ YASAKLAYACAKSIN, HEM DE…”
Sarı 1 Mayıs öncesinde gündeme gelen yasa taslağının işçi sınıfına yönelik bir kandırmaca olduğunu savunarak, “Son seçimlerde başarısız olan ve 3 milyon oy kaybeden AKP hükümeti, 1 Mayıs öncesinde işçi sınıfını kandırmaya ve gönlünü kazanmaya çalışıyor. Bir yandan Taksim’i işçi sınıfına yasaklayacaksın, bir yandan da taşeronlaştırmayı yasallaştırıp bunu da “güvence” adı altında bize sunacaksın. Böyle bir şey yok…” dedi ve norm kadro yasasına dair çağrısını yineleyerek sözlerine şöyle son verdi: “Eğer gerçekten samimilerse, belediyelerin hizmet alımlarında ihale şartını kaldırarak, işi kendi şirketlerine ihalesiz verebilmesinin yolunu açsınlar. Kim nerede çalışıyorsa, o kendi kurumunun personeli olsun. Norm kadro sınırlamasını kaldırsınlar. Kamu hizmetlerinin taşeron eliyle yapılmasının önüne geçsinler. Kamu hizmetlerinin aksamasının, verimsiz olmasının ve kalitesizleşmesini engellesinler. 15 senedir kamuda çalışan bir arkadaşın verimiyle, işe yeni başlayan ve dışarından getirilen birinin verdiği hizmet aynı olamaz. Bu hizmetlerin halka kaliteli bir şekilde sunulması lazım. Resmi bir kurumun sunduğu hizmetle, dışarından rant ve kar hırsıyla işe giren bir kişinin sunacağı hizmet kalitesi farklıdır. Taşeronun eliyle yapılacak her iş, kentliye kötü hizmet olarak yansıyacaktır.”
Yorum Yazın