Başbakan Erdoğan, dün Rumeli Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Olağan Genel Kurulu’nda, Kağıthane’deki Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Yeni Hizmet Binası’nın açılış töreninde ve HaberTürk TV, Bloomberg TV ve Show TV ortak yayınında konuştu. Erdoğan konuşmalarında Taksim olaylarına tepkisini sürdürdü.
Taksim’de tarihi Topçu Kışlası’nı yapacaklarını açıklayan Erdoğan, “Çok açık ve net söylüyorum: Biz birkaç tane çapulcunun o meydana gelip, insanımızı, halkımızı yanlış bilgilendirmek suretiyle tahrik etmesine, pabuç bırakmayız. Bu millet bize reyini verirken, ‘Tarihime, tabiatıma sahip çık’ diye verdi” dedi. Başbakan şöyle devam etti:
CHP YALNIZ KALDI: Polis biber gazı kullanmak suretiyle aşırıya gitmiştir, dün bunların hiçbirini yapmadı. Yani minimize oldu iş. Peki ne yaptıla? Polisin araçlarını gereçlerini yaktılar... Bütün kitle aynı kitledir diye bir iddianın içinde değiliz. Sebep netice ilişkisine bakıyoruz. Toplum, kitle psikolojisinde öyle bir durum söz konusudur ki; oradaki azınlık çoğunluğu alır sürükler götürür. CHP Genel Başkanı oraya kadar çıkıp gelmeye çalıştı. Ne yapt? Orada kendisi beklediği havayı bulamadı... Bu işi körükleyenlerin arasında başından itibaren onları görüyorsunuz. Bütün olumsuzluklarına rağmen MHP bu işin içine bulaşmadı, BDP de bu işin içine bulaşmadı. CHP ortada bu şekilde yalnız kaldı.
NE OLDU: Burada aşırı uçlar var... Protesto eylemlerindeki hasarlara bakıyoruz, aldığım resmi rakamlar bunlar; 24 saatte, 89 polis aracı, 42 özel araç, 4 otobüs, 18 belediye aracı, 4 bize ait bina, 94 işyeri, 1 konut, 1 polis merkezi, çok sayıda otobüs durakları, bunların hepsi yakılıp yıkıldı, kırıldı, döküldü. Bunlar neyin karşılığında yapıld? Ne oldu da siz bunları yapıyorsunu? Sizin seçim haklarınız, demokratik haklarınız mı elinizden alınd? Neden acaba bunlar oluyor.
TEKEL GİBİ OLMASIN: Bazı gruplar belli yerlere yerleştikleri zaman, oradan çıkmayı bilmeyebilirler ve orayı sürekli olarak terörize edebilirler. Biz bunu Ankara’da Tekel işçileri meselesinde de yaşadık. Biz müşfik davranalım, hatta yeme içme, bu konularda da kendilerine destek verilsin, yardımcı olunsun, sendikayla görüşmeler yapıldı. Bütün bunlara rağmen aylarca o iş çözüme kavuşmadı. Sonra yine arzu edilmeyen neticeyle bitti...
Alışveriş merkezi değil otel
Gezi Parkı olayı, AVM olayı da değildir. Ben bunu alışveriş yeri diye söylerken, üstünde otel, rezidans gibi şeylerin olabileceğini söyledim. Bir de şehir müzesi telaffuz ettim. Şehir müzesinin dışında İstanbul’a milli kütüphane düşünüyoruz. O milli kütüphane de Rami Kışlası olacak.
İstanbul AVM’de doyuma ulaşmış durumda. İstanbul’un en büyük sıkıntısı rezidans ve otel. Otellerde yer bulunamıyor. Orada Şehir Müzesi olacak kabul edin. Gezi Parkı’nın olduğu yerde kot farkı var, ondan sonra tekrar düşüş var, o fark sıfırlanacak, yeni alan kazanılacak. Mete Caddesi’nde taşıt ulaşımı yerin altına alınacak. Cumhuriyet Caddesi aynı şekilde, Asker Ocağı arka tarafta da yine yerin altına alınacak. Dolayısıyla tamamiyle çevre yayalaşmış olacak. Yani Taksim Meydanı İstanbul’un önemli gezi alanı olacak. O tarih ve kültürle AKM’yle aynı şekilde yeni peyzaj ve düzenlemeleri o parkta görmüş olacak. Ciddi manada otel ihtiyacı var. Topçu Kışlası büyük ihtimalle otel olacak.
AKM yıkılacak
Bir başka hedefim daha var, AKM’yi yıkmak. Yan tarafta boşluk var, arkada otopark var. Tüm bunları da alarak çok daha büyük bir kültür merkezi yapalım. Burada yapacağımız eserle dünyadaki en ileri mimari, teknoloji kullanarak böyle bir eser yapalım. Hatta Mete Caddesi’ndeki mimariyle de uyumlu yapalım... Benim adım Tayyip Erdoğan. Orada temeli attığımız gün, tarihini veririz, o tarihte de AKM’yi bitiririz.
Maksim’in arkasına cami
Taksim’E cami Maksim’in arkasına yapılacak. Arkasındaki alanın tamamına. Kilise Vakfı ile görüşmek suretiyle oranın önündeki tüm dükkanları kaldıralım istiyoruz. Vakıfla anlaşacağız, kamulaştırma bedelini ödemek suretiyle, oradaki kiliseyi meydana çıkaralım, öbür tarafta da camii. Bizim medeniyet anlayışımızın çok açık net görüntüsü olur. Böyle bir güzelliği de kazanabiliriz.
Twitter denilen bir bela var
Bizim yaklaşımlarımız doğru, samimi ama şu anda ‘twitter’ denilen bir bela var. Burada abartı, yalanın daniskası burada. Sosyal medya denilen şey şu anda toplumun ve toplumların bana göre baş belasıdır. Çünkü bu denli yalanlar... Bakıyorsunuz ağaçlarda sallandıracaklar, photoshop’larla cesetler yayınlanıyor.
“Sessiz mi kalacağız”
Ben istesem onlar Taksim Meydanı’na mı çıkard? 500 bin kişiyi Kazlıçeşme’ye çıkarırım. Ben de bunu yaparım. Benim bir partim var, tabanım var. Ama biz bunlara aynı anda böyle bir şeyle cevap verme yoluna gitmedik. Partimin tabanı da ‘Ne oluyo? Biz bunlara karşı sessiz mi kalacağız'’ diye, sürekli bizi onlar da aradılar. Biz hepsine sukunet telkin ettik...
“Özür beyanında bulunuyorum”
“MUHAFAZAKAR  demokrat bir parti olarak biz düşüncelerimizi bütün çıplaklığıyla söylüyor ve ortaya koyuyoruz. Bizim bu açıklamalarımızdan rahatsız olanlar varsa, onlara karşı özür beyanında bulunurum. Bilsinler ki onların da sağlığını düşündüğüm için bunu istiyorum.
İçkiyi içiyorsa alkoliktir... Alkolü alıp yola çıktı, karşıdan gelene bindirmek suretiyle canına kastti, ne olaca? (Sosyal içiçiler arasında AK Parti’ye oy verenler de var” denilince) Onlar zaten alkolikler arasına girmemiş oluyor... Bir bağımlılık varsa o alkoliktir. Yani orada devamlılık var. Benim tabanım içinde de ayda yılda bir kadeh içen var... Giderek alkol yasağına dönüşecek, alakası yok.“
“O anons doğaldır”
Başbakan Ankara Metrosu’ndaki ‘ahlak anonsu’ hakkındaki soru üzerine şunları söyledi: Her yerin kendine has kurlaları vardır. O devletin metrosudur. Ahlak kuralları vardır. Bunları aşarak, birilerini tahrik etmek suretiyle böyle birşey yapılırsa, bu anons doğaldır. Bir grup karşı çıkıyor, onlar da gelip, ellerinde alkoller falan... Bu iş değil ki. Kardeşim kurallara dikkat edin. Dolmabahçe’de ofisimin önünden gelenlerin durumunu görüyorum. Benim değerlerimle uyuşan şeyler değil.
Yorum Yazın