Bülent Arınç: Yanlış yapanı kınayacak grup başkan vekillerine ihtiyaç var
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, TBMM Genel Kurulu’nda yaşanan küfürleşme hadisesi ile ilgili “Yanlış yapana ‘sen yanlış yapıyorsun, bundan sonra kürsüye çıkmayacaksın, bu yanlışlıktan dolayı seni kınıyorum’ diyecek grup...
- Ege Postası
- 02.05.2013 - 15:19
AK Parti Tokat Milletvekili Zeyid Aslan’ın küfürlerinin 'tek, tekil yalın bir olay' olmadığını belirten Arınç, “Başka milletvekilleri de maalesef her partiden hemen hemen ağızlarına geleni söylemekte, kişilik haklarına saygısızlık yapmakta, hakaret içeren cümleleri gelişi güzel sarf etmektedir. Eğer bu tür olayların yaşanmamasını istiyorsanız milletvekillerinizi ikaz etmelisiniz. Öncelikle grup başkan vekillerinizi hem iç tüzüğe uygun hareket edecek hem de ahlaki bakımdan kimsenin özeline karışmayan, dedikodusunu yapmayan, kişilik haklarına saygı göstermeyi vazife bilen, üslup sahibi insanlardan seçeceksiniz. Böyle olmazsa kim kavgacı kim daha çok hakaret eden, kim daha çok saygısızlık yapan insan grup başkanına vekaleten grup başkanlığı yapacak olursa, başkan vekilliği yapacak olursa bunların önü kesilmez. Bu kötülükleri yapanlar ödüllendiriliyor.” dedi.
RTÜK'ün 19. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla düzenlenen etkinliğe katılan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, gündemdeki konulara ilişkin açıklamalarda bulundu. Gazetecilerin sorularını cevaplayan Arınç’a ilk olarak 1 Mayıs’a ilişkin bir soru yöneltildi. Arınç, “1 Mayıs’ta yaşananlar üzüntümüze mucip oldu. Buna sebep olanları kınıyorum. Öncelikle şunu söylememiz gerekir; 1 Mayıs'ı önce gün sonra da bayram haline getiren hükümetimizdir. Dünyada çalışanların, işçilerin bayramı olarak kutlanıyor. Bunu bir bayram günü haline getirmeye geçtiğimiz yıllarda hükümetimiz karar vermişti. Bildiğiniz gibi bu bayram sadece İstanbul'da Taksim'de değil Türkiye'nin her yerinde kutlanıyor. Her yerinde olaysız kutlanıyor, büyük bir coşku ve heyecanla kutlanıyor.” şeklinde konuştu. Ancak İstanbul'da bazı sendikaların özellikle Taksim Meydanı'nda toplantı yapmak istemelerine idari, mülki amirlerin izin vermediklerini söyleyen Arınç, sözlerine şöyle devam etti: “Hem alanın durumu itibariyle hem de toplantı ve gösteriş yürüyüşlerinin yapılacağı yerler önceden bellidir, bu alanlarda yapabilirsiniz. ‘Taksim bunun için ayrılmış bir alan değildir’ dediler. Ancak buna rağmen bazı sendika yöneticilerinin kısmen işçilerin ama daha çok marjinal ve anarşist grupların Taksim'de kutlama yapmak istemesi, bu kutlamaları bayram olduğu için değil devlete hükümete karşı her şeyi yakıp yıkmak amacıyla yaptıklarını mülki amirler biliyor. Bu yüzden izin vermediler.”
TAKSİM KARARINI BEĞENMEYEN YARGIYA GİDER
Buna rağmen ortaya çıkan olayların üzüntü verici olaylar olduğunu ve işin içine siyasetçilerin de girdiğini belirten Arınç “1 Mayıs'ta bu kutlamaların yapılması gerekmezdi. Çünkü kanun gereğince burası gösteri yürüyüşleri yapılacak yerlerden değildir. Kadıköy’de, Kazlıçeşme’de veya başka yerde bu toplantının yapılmasına izin ve imkan veriliyor. Ancak alınan kararlar idari yargıya bile götürülmemiş, restleşmeye dönüşmüştür ve maalesef sonunda polis, emniyet, güvenlik güçleri görevlerini yapmak zorunda kalmışlardır.” diye ekledi.
Bu sırada meydana gelen olaylarda zarar gören, yaralanan, hayati tehlike içerisinde bulunacak kadar olayların yaşandığını aktaran Arınç, şöyle devam etti: “Ancak unutmayın ki ellerindeki sapanlarla, taşları veya demirleri polislerin üzerine savuran, bir polisimizin de başından yaralanmasına yol açan anarşist grupların yaptıkları da TV ekranlarından gösterilmiştir. Güvenlik güçleri görevini yapıyor, bundan sonra da yapmaya devam edecek. Buna izin ve imkan tanıyanları bir kez daha ikaz ediyorum. Hukuk devletinin ilkelerine alınan kararlara ancak yargı yoluyla gidebilirsiniz. ‘Tanımıyoruz, tanımayacağız, istediğimizi yapacağız’ düşüncesi elbette düzenin olmadığı, anarşinin hakim olduğu yerlerde geçerlidir. Ana muhalefet liderinin bırakınız istediklerini yapsınlar, istedikleri yerlerde yapsınlar ne karışıyorsunuz sözleri bir devlet adamına yakışacak sözler değildir. Onların iktidarında böyle bir şey olacaksa Allah öyle günü Türkiye'den muhafaza buyursun. Yaşanan olayların tekrarlanmamasını diliyorum. Bundan sonrası için yine Taksim Meydanı’nın toplantı ve gösteriş yürüyüşlerine açık olup olmayacağına valilik karar verecektir, İçişleri Bakanlığı karar verecektir. Bu kararı beğenmezseniz gideceğiniz yer yargıdır. Yargının kararına herkes uymak zorundadır.”
TBMM'DE KÜFÜRLEŞME
Bülent Arınç’a ayrıca TBMM Genel Kurulu’nda ettiği küfürlerle gündem gelen AK Parti Tokat Milletvekili Zeyid Aslan’ın durumu da soruldu. Arınç, şöyle konuştu: “Zeyid Aslan, Tokat milletvekili, Kamer Genç'e hitaben gerçekten çok galiz cümleler, kelimeler kullanarak hakaret etmiştir. Bu tutanaklarda kayıtlıdır. Tutanakların her gün ilan edilip toplumun bundan rencide edilmesini doğru bulmam. Ama hepimiz biliyoruz ki, gazetelerde de yayınlandı ki hangi halet-i ruhiye ile, hangi tepki ve öfkeyle söylemiş olursa olsun Zeyid Aslan'ın sözleri kendisine de yakışmamıştır, partisine de yakışmamıştır. Alenen küfür ve hakaret içeren cümlelerdir. Bununla ilgili olarak oturumu yöneten meclis başkan vekili kınama cezası vermiştir. Ama ayrıca AK Parti’nin kendi iç düzenlemesi ile bu yapılan olay karşısında milletvekilini disiplin kuruluna veya grup disiplinine gönderip göndermeyeceğimizi ilgili arkadaşlarımız sizlere söyleyebilirler. Ancak bu olay tek tekil yalın bir olay değildir. Başka milletvekilleri de maalesef her partiden hemen hemen ağızlarına geleni söylemekte, kişilik haklarına saygısızlık yapmakta, hakaret içeren cümleleri gelişi güzel sarf etmektedir. Eğer tutanaklara bakarsanız bunun çeşitlerini de üzülerek göreceksiniz. Sayın genel başkanlara bir hitabım olacak. Eğer bu tür olayların yaşanmamasını istiyorsanız milletvekillerinizi ikaz etmelisiniz. Öncelikle grup başkan vekillerinizi hem iç tüzüğe uygun hareket edecek hem de ahlaki bakımdan kimsenin özeline karışmayan, dedikodusunu yapmayan, kişilik haklarına saygı göstermeyi vazife bilen üslup sahibi insanlardan seçeceksiniz. Böyle olmazsa kim kavgacı kim daha çok hakaret eden kim daha çok saygısızlık yapan insan grup başkanına vekaleten grup başkanlığı yapacak olursa başkan vekilliği yapacak olursa bunların önü kesilmez. Bu kötülükleri yapanlar ödüllendiriliyor. ‘Aferin aslanım daha kötüsünü söyle’ diye sırtları sıvazlanıyorsa bunların arkası gelmez. Ama yanlış yapana ‘sen yanlış yapıyorsun bundan sonra kürsüye çıkmayacaksın bu yanlışlıktan dolayı seni kınıyorum’ diyecek grup başkan vekillerine ihtiyaç var. Maalesef bugün ön plana sürülen bazı isimler var ki sayısı 20-30’u geçmez, onlar ‘yürü aslanım ağzına geleni söyle, adamlara öyle bir hakaret et ki hayatları boyunca unutulmasın’ diye arkası sıvazlanarak meydana sürülüyor. İsim söylemeye gerek yok, zahmet edip tutanakları karıştırırsanız göreceksiniz.”
Meselenin AK Parti de dahil Meclis’in meselesi olduğunu vurgulayan Başbakan Yardımcısı Arınç, “Meclis’in itibarı meselesidir. Milletvekillerini itibarı meselesidir. Küfürbaz milletvekilinin kendisine partisine de meclise de hayrı yoktur. Kendi partimi işin içine koyarak söylüyorum. Öncelikle genel başkanlar grup başkan vekillerini, asil edepli ahlakı bilinen herkesin saygı gösterdiği insanlardan seçmeli, sicilleri olmamalı, kamburları bulunmamalı, defoları olmamalı, dokunulmazlık dosyalarında da yüz kızartıcı fikirler işlediği konusunda bir kayıt bulunmamalıdır. Kimi kastettiğimi herkes biliyor. O zaman genel başkanlar bu yapılanları isim zikrederek söylemek yerine ben gereğini yaptım diyeceklerdir. Parlamento'ya yakışmayan milletvekilleri var. Bunların çaresini bulmak da başta meclis başkanına daha sonra genel başkanlara düşen bir görevdir. Bir daha tekrarlanmamasını diliyorum. Zeyid Aslan'ın sinirli bir arkadaş olduğunu biliyorum, ama ne olursa olsun yaptığını mazur görecek bir sebep bulamayız. Yanlış yapmıştır, kötü yapmıştır gereğini kendisi de partisi de yapacaktır, yapmalıdır.” ifadelerini kullandı.
ANAYASA UZLAŞMA KOMİSYONU
Arınç’a, yarın toplanacak Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na ilişkin değerlendirmesi ve umudu olup olmadığı da soruldu. Arınç, şöyle cevap verdi: “Allah'tan umut kesilmez. Umut kesecek açıklamalar geliyor, ne yapalım. Sürecin sahibi TBMM Başkanı'dır. TBMM Başkanı bu süreci başlattığından bu yana 1,5 yıl geçmiştir. 1,5 yıl içerisinde 4 parti mutabakat noktasında ortaya bir şey koyamamışsa, bundan sonra da koyabilecek noktada değilse herhalde cuma günü akşam saatlerinde Sayın Meclis Başkanı sonucu açıklayacaktır. Biz orada bir parti olarak temsil ediliyoruz. Ne gariptir ki BDP'nin kaç temsilcisi varsa bizim de o kadar temsilcimiz var. 20 milletvekili olan grup 3 milletvekili, 50 milletvekili olan grup 3 milletvekili, 130 milletvekili olan CHP 3 milletvekiliyle, toplarsanız 9 milletvekiliyle temsil ediliyor muhalefet. Biz de sadece 3 milletvekili ile temsil ediliyoruz. Bugüne kadar gelinen nokta oyalama noktasıysa, sivil bir anayasa yapmak iddiasından bir kısım partiler vazgeçmişlerse, Meclis Başkanı işin gereğini yapacaktır. Ben şahsen kendimi onun yerine koyup da 'şöyle bir karar ver' diyemem. Deneyimli bir siyasetçidir. Bizzat başkanıdır o kurulun. Ne yapacağını sayın başkanımızın isabetli kararı ile cuma günü öğrenmiş olacağız.”
ARINÇ'TAN KILIÇDAROĞLU'NA: BEN DE SENİ TANIMIYORUM
Arınç’a son olarak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 1 Mayıs’ta yaşananlarla ilgili 'Siyasal iktidar bizi dünyaya rezil etti' ifadeleri soruldu. Bülent Arınç da “Kendisi rezil oldu. Siyasal iktidar neden rezil olsun. Kendisi düşünsün. Yarın başbakanlığa namzet olan bir partinin genel başkanı, ‘bırakın canım isteyen istediğini yapsın, bunlara çok fazla karışmayın’ diyebilir m? Yarın başbakan olduğu zaman isteyen istediği yerde her şeyi yapabilecek m? Böyle bir kaos, böyle bir anarşi ortamı, ‘Türkiye Cumhuriyeti laik, demokrat, sosyal bir hukuk devletidir’ diyen anayasaya uygun m? Kıbrıs seyahatinde kendisine iyi günler diliyorum. İstanbul'da 1 Mayıs'ta bunlar yaşanırken beyefendi Kıbrıs'taydı. Ben kendisine ‘yakışmıyor, çocuklar bile hukuk devletinin gereğini bilir. Sen nasıl oluyorsun da böyle bir cümle sarf ediyorsun'’ dediğimde beni ciddiye almadığını ifade eden çok zarif cümleler kullanmış. Ben de seni ciddiye almıyorum. Lazların dediği gibi 'ben de seni tanımayrum.” değerlendirmesinde bulundu.
Yorum Yazın