CHP İzmir Milletvekili Özkan'dan örgüte mektup
CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan, CHP'li İl başkanları, ilçe başkanları, delege ve milletvekillerine mektup gönderdi. "Bugüne ve yarına dair düşüncelerim" başlıklı mektubunda Özkan, yaşanan terör olaylarına, başkanlık tartışmalarına ve hükümetin baskılarına değindi. CHP İzmir Milletvekili Özkan'dan
- Ege Postası
- 17.03.2016 - 10:13
"Bugüne ve yarına dair düşüncelerim" başlıklı mektubunda Özkan, yaşanan terör olaylarına, başkanlık tartışmalarına ve hükümetin baskılarına değinerek "Sizleri faşizme karşı omuz omuza Mustafa Kemal’in aydınlığını yeniden iktidar yapmak için mücadeleye çağırıyorum. Sivil toplum kuruluşlarında toplanmaya, Türkiye’yi konuşmaya, aydınlık güzel günler için gönüllerinizin çoban ateşlerini yakmaya, kurucu felsefemizin aydınlığına sahip çıkmaya çağırıyorum" ifadelerini kullandı.
"Atatürkçü bir yaklaşımla yeniden aydınlanma devrimine sarılıp mücadeleye başlamanın günü geldi" diyen Özkan, mektubunu şu çağrıyla sonlandırdı:
"Artık durmanın zamanı değildir. Komşularınızla konuşmaya çağırıyorum. Çok olmaya çoğalmaya çağırıyorum. Ötekisiz bir Türkiye’yi yaratmak için kardeşliğimizi baki kılmak için alt kimlik mezhep ve din istismarcılığını yıkıp halkın devrimci iktidarını kurmaya çağırıyorum."
İşte tüm CHP'li İl başkanları, ilçe başkanları, delege ve milletvekillerine gönderilen o mektup:
"Değerli dostlarım,
Yaşadığımız terör saldırıları karşısında acımızın isyanımızın büyüklüğünü tarif etmeye kelimeler yetersiz kalıyor. Ulusumuzun bu denli yoğun acılara muhatap olmasının birincil nedeni AKP iktidarıdır. Bu iktidardan kurtulmak boynumuzun borcudur. Bunun için halkımızdan başka güveneceğimiz hiçbir güç yoktur. Halkın iktidarını kurana kadar bütün gücümüzle çalışmaya ve bu karanlığı Mustafa Kemal Atatürk’ün aydınlığıyla yıkayıp, söküp atıncaya kadar mücadeleye and olsun.
Türkiye genel bir çürüme ve çözülme süreci yaşıyor. Sınırlarımızın hemen yanında yaşanan vekaletler savaşı bitti. Bunun ardından gelecek olandan büyük kaygı ve endişe duymak durumundayız. Suriye ve Irak topraklarında iki ayrı "Kürdistan" oluşturuldu. Birinin hamiliğini Amerika diğerini ise Rusya yapıyor. Ortadoğu’nun klasik terör bataklığını ülkemize ithal etmek dışında hiçbir işe yaramayan AKP politikaları çöktü. Şimdi bize siyasi enkaz“terörle yaşamaya alışmak zorundayız” diyor. Kendine usta dedirten Recep Tayyip Erdoğan kan ve gözyaşına boğduğu Ortadoğu’da çırak çıktı. Şimdi bu çırak Türkiye’ye seçilmiş kral olmak istiyor. Rejimi otokratlığa, diktatörlüğe faşizme doğru büken bu siyasi aymazlığa asla izin vermeyeceğiz.
İşimiz çok zor. Çünkü faşizm gelirken şunları yapıyor:
1) Bütün iletişim araçlarını ele geçiriyor.
2) Sermaye sınıfının neredeyse tamamını arka bahçeleri haline dönüştürüp militer güçleri haline getiriyor.
3) Aydınları topluma karanlık yüzlerini anlatan herkesi cezaevleri veya baskıyla susturuyor.
Günümüzde Cumhuriyet mirasımızı ve Atatürkçü aydınlanma devriminin yok edilme yolculuğunda izlenen yöntem de budur.
Ayrıca yeni bir sistem üretimini parti devleti haline dönüştürülmek istenen ülkemizde bu yolla uygulamaya koydular. Yüzyılın başında Aultheser bugünkü dönüştürme çabasını bize şöyle aktarmıştı: “Sistemin yeniden üretimini asker, polis, mahkeme ve hapishane yapar. Bunlar devletin baskı aygıtlarıdır. Bunlar her türlü eylemin bastırılmasında ve denetlenmesinde kullanılırlar. Bu kaba kuvvetin, kuvvetin kullanımıdır. Parti devletinin ideolojik aygıtı ise medyadır. Medya sistemin kabulü için çabalar. Din adamları ve kurumları en önemli destektir. Bunlar insanları yalan fikir sahibi yapmakta ve doğruları çarpıtmak, inançları sarsmakta kullanılırlar.”
Bu çürüme ve yozlaşma içinde her şey parayla alınıp satılır hale geldi. Acılarımızın ve sevinçlerimizin de bu bataklıkta bir bedeli olmasını istiyorlar. Tıpkı tanrı ile para arasında kurdukları bağ gibi bizim de alınır satılır olmamızı istiyorlar.
Yoldaşlarım,
İşte bu durum karşısında fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bireyler olarak kötü gidişe dur diyecek, “ya istiklal ya ölüm” şiarıyla ulusu yeniden aydınlık günlere taşıyacak olanlar bizleriz. Bunca sefaletin içindeki devrimci yanı bulup çıkartmak zorundayız. Çürümenin içinden yeni ve temiz Türkiye’yi bulup kurmak zorundayız. Çünkü biz en olumsuz günlerde bunu yapan önderin Atatürk’ün devrimcileriyiz.
Gerçeklik bir zorunluluktur. Toplumcu, gerçekçi ve Atatürkçü bir yaklaşımla yeniden aydınlanma devrimine sarılıp mücadeleye başlamanın günü geldi. Unutmamamız gereken bir şey var, insanlık acı çekerek değil mücadele ederek bugünlere geldi. Bize acı çektiren koşulların tamamıyla savaşmak zorundayız. Bize kolektif teslimiyet duygusunu kabul ettirmek istiyorlar. Tacizin, tecavüzün, güvensizliğin, terörün egemen olduğu bir dönemde kimseye güvenmememiz gerektiğini yalnız olduğumuzu ve bu çaresizliği kabul etmemiz gerektiğini dayatıyorlar. Çaresizlik, sorumluluktan kaçmayı dayatıyor. Yöneticilerin yönetmekten korkması öğretmenlerin öğretmeye isteksiz olması ve en son geldiğimiz aşama anne babaların çocuklarını nasıl yetiştirecekleri konusunda çelişki içinde bulunmaları toplumumuzun bir büyük çözülme aşamasına geldiğini bize gösteriyor. Ve her siyasetçinin bu şartlar altında dahi pek çok yalan söylemek için nedeni var.
Mustafa Kemal’in devrimci yoldaşları olan bizlerin bütün bu olumsuzlukları elimizin tersiyle itip devrimci bir mücadele için partimiz CHP’ye ve birbirimize aşkla sarılmasının günü bugündür. Sizleri öğretilmek istenen çaresizliği reddetmeye çağırıyorum.
Çocuklarımızın geleceği, mutlu ve güçlü bir Türkiye için yurdumuza sıkı sıkı sarılmaya çağırıyorum. Sizleri Cumhuriyet Halk Partisi’nin devrimci ruhunun sembolü olan altı oka sahip çıkmaya çağırıyorum. Sizleri parlamenter demokrasiye sahip çıkmaya çağırıyorum. Sizleri seçilmiş kralların düzenine, başkanlık sistemine karşı çıkmaya çağırıyorum. Sizleri faşizme karşı omuz omuza Mustafa Kemal’in aydınlığını yeniden iktidar yapmak için mücadeleye çağırıyorum. Sivil toplum kuruluşlarında toplanmaya, Türkiye’yi konuşmaya, aydınlık güzel günler için gönüllerinizin çoban ateşlerini yakmaya, kurucu felsefemizin aydınlığına sahip çıkmaya çağırıyorum. İllerimizde başkanlık rejimi heveslilerine karşı konferans dizileri başlatmaya, toplantılar yapmaya çağırıyorum. Artık durmanın zamanı değildir. Komşularınızla konuşmaya çağırıyorum. Çok olmaya çoğalmaya çağırıyorum. Ötekisiz bir Türkiye’yi yaratmak için kardeşliğimizi baki kılmak için alt kimlik mezhep ve din istirmarcılığını yıkıp halkın devrimci iktidarını kurmaya çağırıyorum.
Hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum...
Sağlıcakla kalın...
Tuncay Özkan"
(ODA TV)
Yorum Yazın