CHP'li Emre: Seçilen il başkanları Kılıçdaroğlu'nun yanında: Mesela İzmir İl Başkanı
CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeynel Emre il kongrelerinde Kılıçdaroğlu’na desteğin çok büyük olduğunu, Kılıçdaroğlu’nun kurultayda büyük farkla kazanacağını söyledi. Emre, 'Seçim sonrasında da seçilen başkanların birçoğu “Biz genel başkanın arkasındayız” diye açıklama yapıyor. Şu ana kadar olan illere bakın, il başkanlarını arayın. Çok büyük bir kısmı genel başkana haksızlık yapıldığını, bu yerel seçime onun liderliğinde gidilmesi gerektiğini söyler. Partinin böyle bir kavgalı görüntü, parçalanma görüntüsü vermemesi gerektiğini o nedenle genel başkana oy vereceklerini söylüyorlar. Mesela İzmir il başkanı. Daha yeni seçildi, en büyük üçüncü il.' dedi.
- Ege Postası
- 22.09.2023 - 10:28
- Güncelleme: 22.09.2023 - 10:45
Geride bıraktığımız seçimin ardından Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) merkezinde olduğu çok fazla tartışma yaşandı. Çoğunlukla CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun hedefte olduğu bu tartışmaların kimi tüketildi, kimiyse güncellenerek devam edecek görünüyor. Bugünlerde kamuoyu, partinin yaklaşan kurultayını, il kongrelerindeki “değişimciler” ve “genel merkezciler” yarışını, yerel seçimlerde yeni iş birliği olasılıklarını, İstanbul’un ile diğer büyükşehirlerin kaybedilme ihtimalini ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in geride bırakılan seçim sürecine dair her gün bir yenisini eklediği sert açıklamalarını konuşuyor.
CHP’nin seçimden sonra şekillenen yeni parti yönetimiyse tabanının “değişim” çağrısına yanıt olabilmek ve partiyi daha ileri taşıyabilmek adına bazı adımlar atıyor. Bu adımlardan biri parti yöneticilerinin “devrim niteliğinde” olacağını söylediği tüzük değişikliği çalışması. Çalışma kapsamında teşkilatlardan gelen tüzük değişikliği önerileri eylül sonuna kadar bir taslak haline getirilecek ve aralık ayında gerçekleşecek tüzük kurultayında delegelerin onayına sunulacak.
Çalışmanın yürütücüsü, CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeynel Emre ile hem bir türlü dinmeyen CHP tartışmalarını, CHP’ye yönelik sert eleştirileri ve hazırlanan yeni tüzüğü konuştuk...
Kemal Kılıçdaroğlu’na "haksızlık edildiğini" düşünen Emre’ye göre CHP’nin bütünlüğü korunamazsa mevcut rejim kalıcılaşır. Devam eden il kongrelerinde Genel Merkez ve Kılıçdaroğlu’nun önde olduğunu ve büyük kurultayda Kılıçdaroğlu’nun açık ara kazanacağını ifade eden Emre’nin sorularımıza yanıtları şöyle:
Seçimin ardından “devrim niteliğinde” olacağını ifade ettiğiniz tüzük değişiklikleri için çalışmaya başladınız. Nasıl değişiklikler, düzenlemeler olacak ki CHP seçmeninin ‘değişim’ ihtiyacını karşılayacak?
Tüzükler partilerin anayasası. Nasıl anayasalar herkesin görüşü alınarak yapılır, biz de tüm partinin görüşlerini alıyoruz. Sol partilerde olduğu gibi güçlü genel sekreterlik talebinde bulunanlar oluyor. Delegelik sisteminin kaldırılmasını, il ve ilçe yöneticilerini üyelerin seçmesini önerenler var. Cinsiyet kotasıyla, partinin yönetim şemasıyla, aday belirleme yöntemiyle ilgili, ön seçimle ilgili öneriler geliyor. Biz tüm bunları somutlaştırıp kurultayda delegelerin iradesine sunacağız.
‘PARTİLİLERİN ÖN SEÇİM BEKLENTİSİNİ KARŞILAMAK LAZIM’
Aday belirleme yöntemine, ön seçim yapılmasına ilişkin öneriler geldiğini söylediniz. Ön seçim Türkiye’deki siyasi partilerin hemen tümünün, CHP’nin de tüzüğünde olan ama bir türlü uygulanmayan bir yöntem. Nasıl bir ön seçim modelini tartışıyorsunuz?
Evet, tüzüğümüzde ön seçim yapılabilmesine imkan var ama istisnalar da var. Partilerin ittifak halinde seçime girmesi durumunda ya da baskın seçim olması durumunda ön seçim yapılmayabilir. Ama şimdi partililerin bu beklentisini karşılamak lazım.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeynel Emre, Gazete Duvar muhabiri Ceren Bayar'ın sorularını yanıtladı.
‘ÖN SEÇİM OLURSA HİÇ KİMSE KİMİN KAÇ DÖNEM MİLLETVEKİLİ OLDUĞUYLA İLGİLENMEZ’
Şöyle tepkiler görüyoruz; “hayatında hiç ön seçime girmemiş ama sürekli genel merkez adayı olarak gösterilmiş isimler bilmem kaç kez seçildi.” Bu böyle paylaşılınca ve yaygınlaşınca bir reaksiyon oluyor. Oysa ön seçim olduğu zaman hiç kimse kimin kaç dönem milletvekili olduğuyla ilgilenmez. Çünkü başarılıysa üyeler seçer. İstanbul'da her bölgede 100 bin üye var. Ortalama 100 – 150 kişi yarışsa ve ilk beşe giriyorsan zaten başarılısındır.
‘BAŞARI KRİTERİ GETİRİLEBİLİR’
Bir de başarı kriterini getirmek lazım. Türkiye genelinde en başarılı beş ilin il başkanı ilk kurultayda parti meclisine genel merkez tarafından önerilebilir. Bu bir motivasyon aracıdır aynı zamanda.
‘MAHALLE DELEGELİĞİ SİSTEMİNİ KALDIRMAK DEVRİM NİTELİĞİNDE OLUR’
“Delegelik sisteminin kaldırılmasını, il ve ilçe yöneticilerini üyelerin seçmesini önerenler var” dediniz. Bu delegelerin belirlenmesinde kişisel ilişkilerin etkili olduğu gibi eleştiriler de var. Delege sistemi nasıldı, nasıl olacak?
Mahalle delegesine “ilçe kongre delegesi” deniyor. Onlar da ilçe başkanı ve yönetimini seçiyor. Bu seçimlerde çok kavga çıkıyor, ayrışma oluyor. Bunu kaldırmakta fayda var.
Biz istiyoruz ki ilçe başkanlarını, yönetimlerini, delegelerini direkt üyeler seçsin. O ilçedeki bütün CHP üyelerinin katıldığı bir seçim olsun. Bu gerçekten devrim niteliğinde bir şey olur. Direkt üyenin seçeceği bir yöntemde gizli oylama açık tasnif yaparsınız. Tartışmasız, kavgasız, adil olur. Böyle olunca ilçe yönetimlerinde daha güçlü figürleri yaratmak durumunda kalırsınız. Bir ilçe başkanı güçlüyse yerinde kalır. Mahalledeki, ilçedeki dengeleri tutuyorsa yerinde kalır.
CHP’de genel başkanlık için yarışan Meclis Grup Başkanı Özgür Özel’in genel başkanı da üyelerin seçmesi yönünde bir önerisi var. Bunu sağlamak mümkün mü?
CHP'nin 1 milyon 425 dört bin üyesi var. Genel başkanı üyelerin seçmesi çok güzel kağıt üstünde. Ama bunun organizasyonunu nasıl yapacaksınız? Zorlukları var. Bunun ideali nasıl olur? Veri güvenliği, elektronik oylama güvenliği sağlanır, o zaman olur. Ama ben diyorum ki bunu aşama aşama yapalım. Önce bir ilçe başkanlıklarını uygulayalım, görelim.
AİDAT TEŞVİKİ, CİNSİYET KOTASI, KÜÇÜK KURULTAYLAR
Partiyi güçlendirecek başka ne gibi değişiklikler var gündeminizde?
Yerel yönetimlerin belediye meclislerinde meslek kotasına bakılması lazım. Bir belediye meclisinde mimar, avukat, mühendis, mali müşavir olmalı.
Partide danışma kurulları var ama yapılmıyor. Bunun yapılmasını zaruri hale getirmek lazım.
Zaman zaman “küçük kurultayların” toplanması faydalı olabilir. Seçim olmadan siyaset konuşulacak kurultaylar olabilir.
Engelli kotasını tartışmamız lazım. Depremden sonra bu bir zorunluluk haline geldi.
Dünyada bazı muhalefet partileri bakanları izleme kurulu oluşturmuş, benzer önerileri tartışacağız. Belli bir sürenin üzerinde üye olanların mükafatlandırılması, aidatını düzenli ödeyen üyelerin teşvik edilmesi, mesela parti içi seçimlerde oy kullanması gibi düzenlemeleri de tartışıyoruz.
Cinsiyet kotasını da tartışmak lazım. İdeali yüzde 50 yüzde 50 ama Avrupa'daki sol partilerde genelde yüzde 40 uygulanıyor. Bizde yüzde 33 ama onu yakalayamıyoruz. Belirlenen kotanın uygulanmasını sağlamak lazım.
KADIN KOTASI NASIL TUTTURULACAK?
Nasıl sağlayacaksınız?
Mesela “aday listesi belirlenirken 3 erkek adayı üst üste yazamazsın. 2 erkek yazarsan 1 kadın yazmak zorundasın” gibi. Tabii bunlar fikri tartışma düzeyinde. Hepsini kurultayda konuşacağız.
‘DÖNEM KISITININ NE KADAR ZARURİ OLDUĞUNU TARTIŞIYORUZ’
Milletvekili, belediye başkanı, belediye meclis üyesi, genel başkan gibi seçilerek göreve gelen kişilere dönem kısıtı getirilmesi de tartışılıyor. Az önce ön seçimin dönem tartışmasını da sonlandıracağını ifade ettiniz. Dönem sınırlaması getirilecek mi?
Dönem sınırlaması için dünya örneklerini inceledik. Demokratik ülkelerde hiçbir partinin tüzüğünde böyle bir örnek görmedik. Yasamada kısıtlama yok ama yürütmede var. Çünkü parlamentoda bulunanlara halkın temsilcisi olarak bakılıyor ve böyle bir sınır konulmuyor. Türkiye’deki örneklere baktığımızda dönem kısıtı sadece AK Parti ve HDP’de var. Birinde üç, birinde iki dönem. AK Parti'nin tüzüğünde, genel başkan açısından dört dönem.
Tüm bunları göz önünde bulundurduğumuzda “dönem kısıtı ne kadar zaruri” ya da “acaba popülist bir söylemin etkisinde mi kalıyoruz” diye endişe ediyoruz. Bunu da eğrisiyle doğrusuyla tartışacağız.
‘MYK’Yİ PARTİ MECLİSİ’NİN SEÇMESİ YÖNÜNDE ÖNERİLER VAR’
Parti yönetim organlarının belirlenmesinde, Parti Meclisi’nin yapısında bir değişiklik olur mu?
MYK’yi Parti Meclisi’nin seçmesi yönünde öneriler var. Artısıyla eksisiyle tartışmak lazım. Bir genel başkan kendi kadrosunu ne kadar kurabilmeli, ne kadarı PM’den çıkmalı, güven oyu almalı mı diye konuşuyoruz. Mevcut tüzükte bir etik kurul var ama işlevini tam yerine getiremiyor. Buna işlerlik kazandırmak gerekiyor. Denetim komisyonu olabilir, hakem kurulu, uzlaşma kurulu olabilir; ismini tartışacağız. Bazı gelişmelerde, tartışmalarda etik olup olmadığı konusunda görüş verecek, geçmiş dönemde görev yapmış deneyimli isimlerden oluşan bir kurul olabilir. Parti meclisi üye sayısının artırılması önerisi var. Meclis’teki komisyonlara paralel komisyonlar kurulsun ve çalışma yürütsün önerisi var.
‘GÜÇLÜ GENEL SEKRETERLİK GÜCÜN MUTLAKLAŞMASININ ÖNÜNE GEÇER’
Bir de güçlü genel sekreterlik tartışması var. CHP’nin güçlü bir genel sekreterinin olması nasıl bir katkı sağlar?
Ben İstanbul'da il sekreterliği yaptığım zaman mevcut il başkanı yönetim kurulu üyeleri arasından birini il sekreteri olsun diye öneriyordu. İl sekreterini görevden alması için de yönetimin üçte ikisinin güvensizlik oyu lazımdı. Kendisi görevden alamıyordu. Bu bir denge oluşmasını sağlıyordu. Gücün mutlaklaşmasının da önüne geçmiş oluyordu. Şimdi bunu parti meclisi açısından değerlendirmek lazım. Bu konuda gelen önerilerde genelde şöyle isteniyor; genel sekreterin parti meclisi tarafından seçilmesi -genel başkan tarafından önerilebilir- görevden alınmasının da yine parti meclisi kararıyla mümkün olması, genel başkanın görevden alamaması.
Önümüzdeki hafta gerçekleşecek PM toplantınızda kurultay takvimini netleştireceksiniz? Nasıl bir takvim bekliyor CHP’yi?
4-5 Kasım’da büyük kurultay, ondan 2 ya da 3 hafta sonra da tüzük kurultayı olmasını önereceğiz. Tüzük kurultayının 3 hafta sonra olmasını önermemizin sebebi, büyük kurultaydaki seçim ve bir yarış ortamı olması. Tüzüğümüz o yarışma, o seçim telaşında tartışılmasın, popülist ortamın etkisinde kalmasın istedik. Özenle, dikkatle, objektif bir şekilde tartışalım istiyoruz.
‘ÖZEL’İN İSTİFA ETMEMESİ ÜZERİNDE DURMADIK, BİZ İŞİMİZE BAKIYORUZ’
Şimdiye kadar yürüttüğünüz içerik çalışmalarını konuştuk. Ama partiniz etrafında şekillenen güncel polemikler de var. Bunlardan biri CHP Genel Başkan adayı Özgür Özel’in Meclis Grup Başkanlığı görevinden istifa etmemesine dair. Değerlendirmeniz nedir?
Biz yönetim olarak bunun çok üstünde durmadık. Aday olmak istedi, burada bir genel başkan yardımcımıza söyledik, karşıladık, ikram verdik. “Hangi salonu istiyorsanız kullanabilirsiniz” dedik. Partimizin kurumsal hesabından yayınladık basın toplantısını. Onun dışında bir şey söylemek istemiyorum. Biz kendi programımıza, işimize bakıyoruz.
‘İZMİR KONGRESİNİ İNCELEYECEĞİZ, İŞLEM YAPACAĞIZ’
İl kongreleriniz devam ediyor ve başta İzmir olmak üzere bazı illerde arbedeye varan tartışmalar yaşandı. Bu görüntüleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Parti içi demokrasinin bir göstergesi mi, yoksa CHP'ye yakışmayan görüntüler mi?
Sert tartışmalar olur ama iş fiziki itiş kakışa döndüğü zaman olmaz. İzmir Kongresi'nde kimse kimseye vurmasa da o itiş kakışta birbirlerini ittirdiler. Ben divan başkanıydım. Bu hoş olmayan bir görüntü. Disiplin açısından inceleyeceğiz, kameralardan bakacaklar ve bir işlem yapacağız.
Ama elbette sonuçta kongre dediğiniz; yarışın olduğu, binlerce, on binlerce kişinin bulunduğu ortamlar. Tansiyonun yükselmesi normal. Bundan sonra da olacaktır ama ölçüyü şuraya koymak lazım; kimse kimseye dokunmadan, kimse kimseye hakaret etmeden tartışacak.
‘ARADA UÇURUM VAR’
İl kongrelerinde yaygın deyimle “değişimciler” ve “genel merkezciler” yarışıyor. Bugüne kadar ortaya çıkan tabloya göre ‘değişimciler’ mi, ‘genel merkezciler’ mi daha avantajlı durumda?
Öncelikle bu değişim kelimesine dair bir şey ifade etmek istiyorum. Biz zaten sürekli kendimizi geliştiriyoruz, değiştiriyoruz, yeniliyoruz. Genel başkan geldiğinden beri birçok yeniliğe imza attı. Partiyi farklı kesimlere açtı. 25 yıl sonra kazanılan büyükşehir belediyeleri oldu. Oralardaki ittifak stratejisi doğru sonuçlar doğurdu. Yeni aktörler belki ortaya çıkmasını sağladı.
Kongrelere ilişkin de benim gördüğüm şu; arada bir uçurum var. Fark çok büyük. Biz hiçbir ile, kongreye müdahale etmiyoruz. Gidiyorlar, serbest seçimlerini yapıyorlar. Seçim sonrasında da seçilen başkanların birçoğu “Biz genel başkanın arkasındayız” diye açıklama yapıyor. Şu ana kadar olan illere bakın, il başkanlarını arayın. Çok büyük bir kısmı genel başkana haksızlık yapıldığını, bu yerel seçime onun liderliğinde gidilmesi gerektiğini söyler. Partinin böyle bir kavgalı görüntü, parçalanma görüntüsü vermemesi gerektiğini o nedenle genel başkana oy vereceklerini söylüyorlar. Mesela İzmir il başkanı. Daha yeni seçildi, en büyük üçüncü il. Bursa en büyük dördüncü il. Bu hafta sonu Ankara seçilecek. Kim seçilir bilmiyorum ama seçilir seçilmez arayıp sorun. Ya da Şanlıurfa; büyükşehirdir, çok delegesi vardır. Konya arayıp sorun. Seçilenlerden delege sayısı çok olan yerleri söylüyorum. Tabloyu görüyorsunuz. Bu böyle örtülecek, saklanacak bir iş değil ki. Kurultayda Kılıçdaroğlu açık ara kazanır.
‘SEÇİMDEN ÖNCE HERKES ‘SENİNLEYİZ KILIÇDAROĞLU’ DEDİ, ŞİMDİ KİMSE ‘BEN DEMİŞTİM’ DİYEMEZ’
İl kongrelerinde Kılıçdaroğlu’na ve genel merkeze destek bu denli yüksekse CHP tabanında seçim sonrası yükselen kaygı, öfke, moral bozukluğu sönümlendi mi?
Sağduyuyla oturup düşündüğümüzde, “bu sonuçtan tek başına Sayın Kılıçdaroğlu sorumludur” demek haksızlık olur. Genel başkanımız seçimden önce İzmir'deki kampta 7 yaşında bir çocuğun bile anlayacağı bir şekilde “benimle misiniz” diye sorduğunda milletvekilleri, tüm belediye başkanları, yöneticiler, herkes “Seninleyiz Kılıçdaroğlu” dedi, açıklama yaptı, tweet attı. Herkesin genel başkanın adaylığı konusunda mutabık kaldı. Şimdi dönüp hiç kimse “ben istemedim, ben demiştim” diyemez.
‘2 PUAN DAHA FAZLA ALSAYDI KILIÇDAROĞLU'NA YÖNELİK ÖVGÜLERİ DÜŞÜNEBİLİYOR MUSUNUZ?’
Eksik bıraktığımız şeyler elbette ki vardı, sonuç bu oldu. Ama yüzde 48 alan adamla yüzde 50 alma ihtimali olan adam aynı adam. 2 puan daha fazla alsaydı şimdi Kılıçdaroğlu'na yönelik övgüleri düşünebiliyor musunuz? Aradaki iki puan bir insanın karakterini, siyaset yapma şeklini, liderliğini, yönetim şeklini değiştirmez.
Bir de Kılıçdaroğlu’ndan başka bir isim üzerinde bir tazyik, bir halk desteği, aday olması şiddetle istenen bir kişi görüyor musunuz? CHP kamuoyunun genel başkan olması yönünde baskı oluşturduğu bir isim yok. Dolayısıyla Sayın Genel Başkanımızın liderliğinde bu yerel seçime gidilmesi konusunda bir ortaklık var.
‘CHP DURDUĞU AN MEVCUT REJİM KURUMSALLAŞIR’
Bizim, partinin bütünlüğünü koruyarak ilerlemek gibi bir sorumluluğumuz da var. Çünkü CHP durduğu an, CHP'de bir karmaşa olduğu an mevcut rejim kendi pozisyonunu kurumsallaştırır ve kalıcılaştırır. Bunun önündeki engel muhalefetin öncüsü pozisyonundaki CHP. ‘Tek CHP var’ demiyorum ama Cumhuriyet Halk Partisi'ne oy vermeyen seçmenlerin dahi umudu CHP oldu. Çünkü CHP işin lokomotifi pozisyonunda. Onun için sorumluluğumuz çok büyük. Bizim öncesinden daha dirençli, daha istekli olmamız lazım.
‘CHP SOL BİR PARTİ AMA İTTİFAK OLMADAN 50+1’İ NASIL BULACAKSINIZ?’
CHP’nin bazı söylemlerinin ve iş birliklerinin partiyi “sağcılaştırdığı” yönündeki eleştirileri hatırlayacak olursak bu süreçte CHP’nin politik konumlanışında bir farklılaşma olacak mı?
CHP sol bir partidir, sosyal demokrat partidir. Elbet buna göre kendi ilkeleri vardır, altı oku vardır. Onlara uymanız ve günün şartlarına göre o doğrultuda politika üretmeniz gerekir. Ama başka bir gerçeklik de var; ittifak siyaseti. İttifak olmadan 50+1’i nasıl bulacaksınız? Bu bir gerçeklik. Biz ne yapabiliriz başka? Ben burada kendi seçmenimin hoşuna gidecek şeyler, özlü sözler söyleyebilirim. Ama işin reeline geldiğiniz zaman 50+1’in arandığı tüm ülkelerde partiler pozisyonunu buna göre belirlemek zorunda. Yani kendi programı, kendi ilkeleri, kendi değerleri var. Onu savunuyor ama yanına kendisinden farklı düşünenleri de almak zorunda kalıyor.
‘AKŞENER’E CEVAP VERMİYORUZ, İŞİMİZE BAKIYORUZ’
Kendinizden farklı düşünenlerden birini yanınıza aldınız; İYİ Parti. Son günlerde İYİ Parti kanadından son derece sert açıklamalar yapıyor. Nasıl değerlendirirsiniz?
Dikkat ederseniz biz bu konuya hiç cevap vermiyoruz. Çünkü biz bir seçim ittifakı yaptık. Ayrı partileriz. İttifak içerisindeki partiler kendilerine bir siyaset alanı geliştirmeye çalışıyorlar. Belki seçmenini arttırmaya çalışıyorlar. Ama biz kendi işimize, kendi yolumuza bakıyoruz. Hiçbir ilde ittifak olmayacakmış gibi çalışıp o günün şartlarında buna bakacağız. Kimseyle bir ittifak görüşmesi için bir araya gelmedik. Yerel seçim atmosferine girilsin, illerin özelliklerine göre bakılır, edilir. Her parti kendi kurullarında tartışır, isteyen tek girer, isteyen ittifakla girer. Ana gündemimizde olan bir mesele değil şu anda.
‘YEREL SEÇİM ATMOSFERİNE GİRİLSİN, BAKACAĞIZ’
Ama yakın zamanda gündeminize gelecek. İYİ Parti yöneticileri “Biz kimsenin kapısını çalmayız ama kapımız çalınırsa açarız” diyorlar. Siz o kapıyı çalar mısınız?
Kurultayımız bir geçsin. Yerel seçim sürecine girerken bunu değerlendireceğiz. Hangi ilde ne yapmamız lazım, bakacağız.
Diyelim ki İYİ Parti'yle iş birliği mümkün olmadı, HDP de kendi adayını çıkardı. CHP'nin B planı ne olacak?
Şu an genel merkezde yerel seçim atmosferine girilmeden biz bunu konuşmuyoruz. Yani o atmosfer içerisinde ve o zamanki değerler üstünden buna bakmak lazım. Diğer partiler ne karar verecek, bunu görmek lazım. İhtimaller üstüne böyle bir açıklama polemiğe sebebiyet verir. Her partinin kendi stratejisini göreceğiz, ondan sonra bakacağız.
Yorum Yazın