Erdoğan konuştu, Quaresma dikkatle dinledi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dünya Göçmenler Günü vesilesiyle ATO Congresium’da düzenlenen “Anadolu Dünya Dolu” Programı’nda konuştu.
- Ege Postası
- 18.12.2017 - 17:25
Erdoğan'ı dinleyenler arasından Beşiktaş'ın Portekizli yıldızı Ricardo Quaresma ve Galatasaray'ın Uruguaylı file bekçisi Fernando Muslera da vardı. Erdoğan konuşmasında Kudüs konusuna değinerek, "Kudüs, İsrail’in işgalinden beri adaletsizliğin yaşandığı bir yer haline gelmiştir. Kudüs konusunda elle tutulur gözle görülür netice almaya yönelik adımlar atmak zorundayız. Bu mübarek topraklar geçmişte çok büyük acılara şahitlik etti. Üzerine dökülen çok kanı emmek zorunda kaldı. Ağlatılan her çocuk, acı çektirilen her anne, vurulan dövülen her insan, yaklaşan yeni bir fırtınanın habercisidir. Adaletin olmadığı yerde evet zulüm vardır. Aynı zamanda bir uyanış da vardır, başkaldırı da vardır. Kudüs meselesi insanlığın, özellikle de Müslümanların uyanışına vesile olacaktır" dedi.
İşte Erdoğan’ın konuşmasından satır başları:
Türkiye, dünyada en çok mülteciyi barındıran ülke olmasına rağmen diğer yerlerde sergilenen çirkinliklerin hiçbirinin yaşanmadığı bir ülkedir. Karşınızdakini önce insan olarak gördüğünüzde ona insana yakışmayan bir davranış sergileme imkanınız zaten olamaz.
Anadolu asırlar boyunca bir göçmenler yurdu olmuştur. Siz bakmayın bugün Avrupalılar Amerikalıların göçmenleri böylesine dışladığına. Bu coğrafyaların hepsi de göçmenler tarafından bugünkü haline getirilmiştir. Batı da öyledir, Amerika da öyledir. Üstelik bu serencamın altında çok büyük acılar, katliamlar, utançlar da vardır. Hamdolsun bizim böyle bir yüz karamız asla yoktur.
“ANADOLU KAPILARI DAİMA AÇIK OLMUŞTUR”
Polonya’daki muhalifler ülkelerinden gidecek yer bulamadıklarında İstanbul’un hemen yanı başında onlara yer göstermişizdir. Kafkasya’da Balkanlar’da Güney Asya’da Kuzey Afrika’da, dünyanın neresinde başı sıkışan kendisine güvenli bir liman arayan varsa hepsine Anadolu kapıları daima açık olmuştur.
Beşiktaşlı yıldız futbolcu Quaresma da salondaydı
“KARDEŞ KARDEŞE BU DURUMLARDA LAZIMDIR”
Bugün de Suriye’den Irak’tan başka yerlerden kardeşlerimiz başları sıkıştığında hemen Anadolu’ya yönelmişlerdir. Doğru da yapmışlardır. Kardeş kardeşe bu durumlarda lazımdır. İyi günde dost bulunur önemli olan kötü günlerinde bu insanların yanlarında olabilmektir.
Bugün Avrupa’da sayıları 5 milyonu aşan vatandaşımız yaşıyor. İş için, eğitim için, kendilerine yeni bir hayat kurmak için gitmiş milyonlarca insanımız bulunuyor. Türkiye olarak bizim göçmenler konusunda başımız ne kadar dikse, maalesef kendilerini modern çağdaş olarak tanımlayan ülkelerin başı da o kadar eğiktir. Esasen Batı, bir insanın ölümünü trajedi, bir milyon insanın ölümünü ise istatistik olarak gören bir anlayışa sahiptir. Suriye’de bir milyon insanın, rejimin saldırılarında ölmüş olması hiçbir anlam ifade etmiyor. Tam tersine ikinci dünya savaşı 60 milyon insanın ölümüyle sonuçlanmış olmasına rağmen, Batı aynı hatayı tekrarlıyor.
“ORADA İNSANLIK BİTMİŞ DEMEKTİR”
Irkçı partiler bu coğrafyadaki gelecekteki felaketinin örneğidir. Sınırlarını geçmeye çalışan herkesi ölümle tehdit eden bir milletin geleceği olamaz. Göçmenlerin paralarına, ziynet eşyalarına, çocuklara el koyan bir medeniyetin insanlığa sözü kalmamış demektir. Avrupalı kimi bakanlar sığınmacıları kast ederek ‘Hepsini denize dökmek lazım. Boğulsalar da umurumuzda değil’ diyebiliyorlarsa orada insanlık bitmiş demektir.
“BUGÜN 10 BİNİN ÜZERİNDE KAYIP GÖÇMEN ÇOCUĞU VAR”
Akdeniz’de Ege’de, kırık dökük teknelerdeki, botlardaki insanları kurtarmak için gemi göndermek yerine savaş helikopteri göndermeyi öneren yazarlar revaçtaysa durum vahim demektir. Babanın ayağına çelme takacak kadar insanlıktan çıkmış bir Avrupa’nın artık kendisini sorgulama zamanı çoktan gelmiştir.
Bugün 10 binin üzerinde kayıp göçmen çocuğu var. Bu ülkemizde olsaydı inanın bana dünyanı başımıza yıkarlardı.
“KÖLE DEMEK İLLA BOYNUNA ZİNCİR VURULAN DEMEK DEĞİLDİR”
Bugün 700 bin göçmenin başka yere gidemediği için Libya’da kaldığını biliyoruz. Bu durum bizim paramızla 1000 lira gibi bir meblağa, istenilen şartlarda çalıştırılabilen, modern kölelerin alınıp satıldığı pazarların kurulmasına yol açmıştır. Köle demek illa boynuna zincir vurulan demek değildir. Bunun adı modern köleliktir. 1000 liraya süresiz şartsız köle gibi çalıştırılmasının utancı tüm insanlığı bedbaht etmeye yeter.
“7 YILDA TOPLAM 30 MİLYAR DOLARLIK BİR HARCAMA YAPTIK”
Türkiye olarak biz ülkemize gelen 3,5 milyona yakın kardeşimize herhangi bir hesapla değil, sadece Allah için kucak açtık. Avrupa’nın tamamındaki Suriyeli sığınmacı sayısı ise toplam 987 bindir. Almanya kendi sınırları içerisindeki sığınmacılar için 2016 yılında 16 milyar Euro harcadığını beyan ediyor. Biz de ülkemizdeki sığınmacılar için, kamu kuruluşlarımızla, STK’larımızla, belediyelerimizle, 7 yılda toplam 30 milyar dolarlık bir harcama yaptık. Bu rakamı zikretmemin sebebi yardımları ifşa etmek değildir. Sadece sığınmacılar için söz verilip yapılmayan yardımlarla, bizim yaptığımız yardımların mukayesesi için söylüyorum.
“AB’NİN BİZE VERDİĞİ SÖZ, 3+3 MİLYAR EURO’DUR”
Birileri bu parayı kendi bütçemize aktardığımız intibahı vermeye çalışıyor. AB’nin bize verdiği söz, 3+3 milyar Euro’dur. Bu sözü verdiği halde şu zamana kadar aktardığı nedi? Gelen rakam 900 milyon Euro’ydu. Öbür tarafta BM’ye bakıyoruz, o da herhalde en son 600 milyon dolardır. Ama bizim harcadığımız 30 milyar dolardır.
Sorduğumuzda “E bize onu bütçeye koyduk” Koydunuz da bize gelen bir şey yok. Devamlı hemen ipe un seriyorlar. Verseler de vermeseler de biz ‘veren el alan elden hayırlıdır’ anlayışıyla bu desteğimizi vermeye devam edeceğiz.
“BİZ BU YARDIMLARA MUHTAÇ OLSAYDIK NE OLURDU'”
Ya bir de tam tersi olsayd? Biz bu yardımlara muhtaç olsaydık ne olurd? O günleri yaşadık. 3-5 milyon dolarlık krediler için el açtığımız devirler vardı. IMF’nin kapısında olduğumuz günler vardı.
Biz sığınmacı geçişini engelleyecektir. AB de serbest geçişi verecekti. Verilen sözler yerine gelmedi ve biz anlaşmadaki yükümlülüğümüzü yerine getirdik. Kara ve deniz sınırlarımızı kontrol altına alarak Avrupa’ya göçmen akımını sıfırladık. Ama onlar verdikleri sözleri tutmadılar. Serbest dolaşım hakkımızın üzerine bir kez daha yattılar. Söz verilen ilk dilimin 1 milyar eurosu gelmiş değil.
Hadi Avrupalıların riyakarlıklarını anladık da bizim ana muhalefet partisi niye bu işin peşine düştü anlamıyorum. Ömründe bir tek garibe üç kuruşluk faydası olmayıp, 1 yaşındaki çocuğu bile sigortalı yapacak kadar helal-haram nedir bilmeyenden böyle bir şey sorma hakkı olabilir m? 1 yaşındaki torununa SSK’dan imkan sağlıyor. 15 yaşında SSK’lı yapıyor. Bu zatın ekonomik bilgisini, insanlık anlayışını biz SSK döneminden iyi biliriz. Azıcık hesap bilse, her şeyiyle bu insanlar için kişi başına aylık harcamanın birkaç yüz dolar civarında olduğunu kendisi de görecek. Dikkat ediniz bu para sığınmacıların eline verilen para değildir, hizmetlerin maliyetidir.
Türkiye’ye söz verdiği yardımı yapmayan Avrupa ile bu insanlara yaptığımız hesabı soran ana muhalefet kafası, bunların arasında hiçbir fark yoktur. Her ikisi de yakın tarihin en büyük insani operasyonunu gölgelemeyi amaçlamaktadır. Bizim için önemli olan kapımızı açtığımız, bağrımıza bastığımız bu kardeşlerimizin ne dediğidir. Onların bir ‘Allah razı olsun’ sözü bizim için tüm yardımlardan çok daha değerlidir.
Diyor ki merhum Aliya “Her şey bittiğinde düşmanlarımızın sözlerini değil, dostlarımızın sessizliğini hatırlayacağız” Bu söz bize peygamber efendimizin “Sizden biriniz bir yanlış gördüğünde eliyle düzeltsin. Buna gücü yetmezse diliyle ihtar etsin. Buna da gücü yetmezse kalbiyle buğz etsin” diyor. Biz elimizle yapabildiğimiz her şeyi yapıyoruz. Müdahale dışımızdaki konularda dilimizle ihtar görevini de gerçekleştiriyoruz. İşte bugün başbakanımız Bangladeş’te. Turistik seyahate gitmedi bay Kemal. Myanmar’dan kovulan, göçe zorlanan, o dereleri geçerken bazı çocukların ölümünü, annelerin babaların ölümünü sizler de izlemişsinizdir. Oradaki aileleri görmeye, onlara nasıl yardım yapabiliriz yerinde tespit etmek için oraya gitti. Oradan kampları gezecekler.
Bir ay kadar önce, dışişleri bakanımız, eşim çocuğum, bir heyet STK’larla onlar da gitmişti, takip ediyoruz. Biz dertliyiz dertli, bizim derdimiz var. Ama o batının derdi yok. Onlarda bol bol laf var. Ama biz dertli olmaya devam edeceğiz.
“KUDÜS MESELESİ İNSANLIĞIN, ÖZELLİKLE DE MÜSLÜMANLARIN UYANIŞINA VESİLE OLACAKTIR”
Kudüs, İsrail’in işgalinden beri adaletsizliğin yaşandığı bir yer haline gelmiştir. Kudüs konusunda elle tutulur gözle görülür netice almaya yönelik adımlar atmak zorundayız. Bu mübarek topraklar geçmişte çok büyük acılara şahitlik etti. Üzerine dökülen çok kanı emmek zorunda kaldı. Ağlatılan her çocuk, acı çektirilen her anne, vurulan dövülen her insan, yaklaşan yeni bir fırtınanın habercisidir. Adaletin olmadığı yerde evet zulüm vardır. Aynı zamanda bir uyanış da vardır, başkaldırı da vardır. Kudüs meselesi insanlığın, özellikle de Müslümanların uyanışına vesile olacaktır.
Biz bu konuda üzerimize düşenleri yaptık, yapmayı sürdüreceğiz. 70 yıldır göçmen durumunda olan Filistinli kardeşlerimiz evlerine kavuşana kadar bu mücadelemizi sürdüreceğiz. Teröre, çirkinliğe müsaade etmeden bu mücadeleyi zafere ulaştırmakta kararlıyız.
Dünyanın her köşesinde, evsiz, yurtsuz, garip tüm insanlara selamlarımı yolluyorum. Nüfus ne kadar artmış olursa olsun, dünya hepimize yetecek, müreffeh bir gelecek sağlayacak büyüklüktedir. Biz Aşık Veysel’in deyimiyle “iki kapılı bir han” olan bu dünyada, sadık yârimizin kara toprak olduğunu hiç unutmadan yolumuza devam edeceğiz.
Yorum Yazın