Futbolcu Metin'in 2 kızı Beşiktaş basketbol takımında oynuyor
Şu anda Beşiktaş altyapısında futbol antrenörü olarak görev yapan eski futbolcu Metin Uzun’un 2 kızı aynı kulübün altyapısında basketbol oynuyor.Selin ve Sevgi Uzun… Beşiktaş takımında forma giyen iki kardeş… Aralarında sadece bir...
- Ege Postası
- 29.05.2013 - 14:31
Selin ve Sevgi Uzun… Beşiktaş takımında forma giyen iki kardeş… Aralarında sadece bir yaş fark var… Babaları Metin Uzun ise Metin-Ali-Feyyazlı Beşiktaş takımının kadrosunda yer alan ve “Metin 3” lakabı ile tanınan eski bir futbolcu.
Samsun’da gerçekleştirilen Genç Kızlar Türkiye Şampiyonası sırasında Selin ve Sevgi Türkiye Basketbol Federasyonu Basın Departmanı'ndan Dilvin Yücebarlas'a özel açıklamalar yaptılar. Selin ve Sevgi'nin babası Metin Uzun ile telefon görüşmesi yapılırken, Selin ve Sevgi ile de evlerindeki spor aşkını, sahadaki kardeşliği, basketboldaki hedeflerini, sporcu bir babanın çocukları olarak yaşadıkları avantajları anlattılar.
“DERBİLERİ KAÇIRMIYORUM”
Selin’in kardeşi Sevgi’yi ikna ederek basketbola yönlendirdiğini anlatarak sözlerine başlayan Metin Uzun, “Büyük kızım ilkokul ikinci sınıfa giderken kardeşi ile birlikte ikisini okuldaki basketbol kursuna yazdırmıştık. İkisi de o kadar enerjik ve hareketliydi ki bu şekilde hem deşarj olmalarını hem de farklı bir sosyal çevre kazanmalarını hedeflemiştik." diyerek şunları söyledi:
"Selin basketbolu sevdi ve oynamaya karar verdi ama küçük kızım Sevgi voleybolcu olmak istedi. Bu sırada benim antrenörlük yaptığım Beşiktaş Kulübü’nün altyapısındaki basketbol antrenörü arkadaşlarım kızları kulüpte oynatabileceklerini ve seçmelere katılmalarının iyi olacağını söyleyince Selin, Beşiktaş’ta basketbol oynamaya başladı ardından da kardeşini ikna ederek aynı kulübün ve aynı takımın oyuncusu oldular. Bizler, anne ve baba olarak onları sporun içinde görmekten son derece mutluyuz. Hem ahlaki açıdan hem de bulundukları çevre açısından sporun onlar için çok önemli olduğunu düşünüyoruz.
Diğer taraftan ise evde oluşan rekabet ortamı aile hayatımıza bambaşka bir renk getiriyor. İlk zamanlar iki kardeşin birbirleri ile olan rekabetini yönetmekte zorlansak da şimdi çok tatlı bir ortamın içinde anneleri ile birlikte zevk alarak onları takip ediyoruz. Birbirlerine kol kanat gerip, itici güç olurken, paylaşmayı da basketbol sayesinde öğrendiler. Dürüst olmam gerekirse futbolun içinden gelen biri olarak önceleri basketbolu çok sevmez, kurallarını ve düzenini bilmezdim. Kızlar işin içine girince sevmeye ve bu güzel oyunu öğrenmeye başladım. Şimdi onların gerek antrenmanlarını gerekse maçlarını yakından takip ediyorum. Özellikle derbi karşılaşmalarını ise hiç kaçırmıyorum. Galatasaray ve Fenerbahçe maçlarında bir taraftan nostalji yaşarken diğer taraftan da kızlarımı izlemenin keyfini çıkartıyorum.”
İki kızının da kendilerine günlük değil gelecek için hedefler koyması gerektiğini söyleyen Metin Uzun, “Ben gerçekçi bir babayım ve gözlemlerimi her zaman onlarla paylaşırım. İyi yaptıkları şeyleri takdir ettiğim kadar eksikleri üzerine de konuşurum. Her zaman çok ciddi ve planlı çalışmalarını, günlük değil, gelecekle ilgili hedeflerinin olması gerektiğini vurguluyorum. Onların sporculuk kariyerinde bir kırılma noktası var ki; bunu da sizinle paylaşmak isterim. Basketbola ilk başladıkları zamanlarda bir gün ikisi birden bana gelip, 'Baba sen antrenörümüzü tanıyorsun. Bizim bugün canımız antrenmana gitmek istemiyor. Gidip onunla konuşur musun'' dediler.
Ben sporculuğumda antrenmanları çok önemserdim. Şimdi antrenörlük yapıyorum ve bu zamana kadar ne kendim için ne de başka biri için böyle bir şey istemedim. Onların bu istekleri karşısında kendilerine 'Madem antrenmana gitmek istemiyorsunuz, o halde malzemelerinizi toplayın ve gidip antrenörünüze basketbolu bıraktığınızı söyleyin' dedim. Bu konuşmam onların üzerinde çok olumlu bir etki yarattı ve ne kadar ciddi bir işin içinde olduklarını anladılar. O zamandan beri de basketbola dört elle sarıldılar.”
Beşiktaş taraftarı olan kızları ile futbol maçlarını da izlediklerini belirten Uzun, “Zaman zaman TRT3’de yayınlanan nostalji programında kızlarımla birlikte eski maçları benim attığım golleri izliyoruz. Onlar da iyi bir Beşiktaş taraftarı oldular. Özellikle Selin’in futbol sevgisi bir başka. Annelerinin Galatasaraylı olmasından dolayı başlarda Sevgi evde onu yalnız bırakmamak için bir bocalama dönemi geçirdi ama o da artık iyi bir Beşiktaşlı” diyerek sözlerini noktaladı.
“EVDE DE BİR ANTRENÖRÜMÜZ VAR”
Ünlü ve başarılı bir babanın kızları olarak evdeki spor ortamının kendileri için büyük şans olduğunu dile getiren Selin ve Sevgi ile Samsun’da sohbet ederken ilk olarak söze Sevgi başladı; “Ben Doğa Koleji’ne gidiyorum, Selin ise Oğuz Kaan Koleji’nde eğitim görüyor. Dolayısıyla okul maçlarında farklı takımlarda yer alıyoruz. Kulüpte ise aynı takımda forma giyiyoruz. Hem rakip hem takım arkadaşı olarak evimizde farklı bir atmosfer yaşanıyor. Okul maçları sonrasında genelde Doğa Koleji olarak ben eve kazanarak gelen taraf oluyorum ve bu durum tatlı bir rekabeti de beraberinde getiriyor” derken, Selin ise “Kardeşim galip geldiği maçlar sonrasında eve gerçekten haklı olarak pek bir havalı geliyor. Bizim birbirimiz ile olan şakalaşmalarımız sırasında ise en çok eğelenen annem ve babam oluyor.” dedi.
Babalarının kendilerini hiç yalnız bırakmadığına değinen iki kız kardeşten Sevgi, “Babamın tecrübeleri bizim için çok önemli. Antrenman ve maçlarımızı kaçırmamaya çalışır. İzlediği her çalışmadan sonra ise eksiklerimizi bize söyler” diyerek sözü Selin’e bırakıyor, “Sezona iyi başla, sonunu iyi getir, sonra gerisi gelir” sözü babama ait bir sözdür. Biz de bunu hiç aklımızdan çıkartmayız. Gerçekten çok çalışıyoruz. Öyle ki; yaz aylarında bile kendimize özel olarak ancak 2 saat ayırabiliyoruz çünkü babam bu dönemlerde de bizimle çalışarak kondisyon ve kuvvet antrenmanı yaptırıyor. Sizin anlayacağınız evde de bir antrenör olunca yaz-kış demeden çalışılıyor. Şikayetçi değiliz ve bunun avantajlarını sahada görüyoruz. O bizim tam anlamıyla yaşam koçumuz.” diye konuştu.
Selin aynı kulüpte forma giydiği Gülşah Duman’ı ve Fenerbahçe takımının başarılı oyuncusu Birsel Vardarlı’yı, Sevgi ise Nevriye Yılmaz’ı örnek aldığını anlatırken ilk hedeflerinin genç takımdan A takıma çıkmak olduğunu ve devamında da ellerinden gelenin en iyisini yaparak milli formayı taşımak istediklerini vurguladılar.
Selin’in sonradan Beşiktaşlı olduğunu anlatan Sevgi, “Ben ve babam gerçekten iyi bir Beşiktaşlıyız ama Selin’in ne yapacağı belli olmaz. Son yıllarda onu Beşiktaşlı yapabildik ama annemin tuttuğu takımı değiştiremedik bir türlü. Kendisi Galatasaray’dan vazgeçmiyor” diyerek sempatizanı olduğu renkleri açıklarken, Selin ise şunları söyledi:
“Annem Galatasaraylı olduğu için ben ilk zamanlarda onu evde tek başına bırakmak istemedim ve sarı - kırmızılı renklere bir yakınlık duydum. Ben ne zaman evde Beşiktaş’ın dışında bir takım ismi telaffuz etsem babam bana hep kapıyı açtı! O zaman ben küçüktüm ve basketbol yerine voleybolcu olmak istiyordum ama bir taraftan da Selin’in antrenmanlarını izlemeye gittiğimizde ona çok özeniyor ve hayran kalıyordum. Yine bir antrenman çıkışında ablamın antrenörü İlker Albeni beni boyumun uzun olmasından dolayı bir idmanda görmek istediğini söyledi. Ben de bu daveti kabul ettim. Eğer antrenman iyi geçmezse benim için önemli değildi, nasıl olsa voleybolcu olmak istiyordum. Ablamla birlikte çıktığım ilk antrenman sonrasında bir daha basketboldan kopamadım ve hiç de pişman değilim. Siyah - beyazlı formayı giydiğimden beri de başka takımın ismini evde telaffuz etmedim.”
Enerjileri ile bulundukları ortamı renklendiren, kendilerini çok iyi ifade edebilen bu iki genç kızın biraz da sosyal hayatlarını sorguladım. Sevgi’nin evde vakit geçirmeyi sevdiğini ve spor giyindiğini, Selin’in ise daha hareketli bir yaşamı tercih ettiğini ve kardeşinin tam zıttı olarak alışverişe daha meraklı olduğunu öğrendim. Bu iki kardeşin basketbol dışında nadir olarak buluştukları ortak nokta ise kitaplardı.
Okumayı çok seven Selin, Açlık Oyunları serisini yeni bitirirken, Sevgi ise sanırım ablasını daha iyi anlayabilmek adına Alışverişkolik adlı seriyi bitirmiş! Kulüpte de kitap okumaya teşvik edici bir yaklaşımın var olduğunu belirten Selin; “Kampta ve turnuvalarda takım olarak lobide buluşup 1 saat kitap okuyoruz. Bu gerçekten bize çok iyi gelen bir uygulama. Şu ana kadar okuduğum ve çok etkilendiğim kitap ise Phil Jackson’ın yazdığı Kutsal Çemberler.” dedi.
Basketbol içerikli yayınları çok sevdiğini söyleyen Sevgi’nin en sevdiği kitap ise Allen Iverson’ın hayatını konu alan kitap olmuş.
Küçükken birbirleriyle hiç iyi anlaşamayan Uzun kardeşler basketbol sayesinde paylaşmayı ve dayanışmayı da öğrenmişler. Sevgi aynı takımda forma giymenin kendileri için duygusal açıdan zor olduğuna değinirken, “Daha iki gün önce yaşadığımız bir olayı size anlatmak istiyorum. Bu zamana kadar maçlarda hep hafif sakatlıklar geçirmiştim ama Samsun’da iki gün önce bileğimi gerçekten kötü şekilde burktum. Sahada acı içinde kıvranırken Selin de yanı başımda hem beni öpüyor hem de ağlıyordu. O da daha önce iki kez ameliyat olmuştu ve o zamanlarda da ben çok duygusal anlar yaşamıştım. Maç içinde böyle şanssızlıklarla karşılaştığımız zaman oyunun içinde kalmak bizim için gerçekten zorlaşıyor. Küçükler kategorisinde Nevşehir’de Fenerbahçe ile final oynarken 5 sayı geride gittiğimiz bir maçta Selin kafasını yere vurarak kısa süreli bir baygınlık geçirmişti. Ben o sırada oyundaydım ve bir gözüm hep Selin’deydi. Selin ayağa kalkıp bana “iyiyim” işareti yaptıktan sonra 3 sayılık bir basket atmıştım. Bu iki örnekle yaşadığımız duygusallığı artık siz düşünün.” diyerek kardeş olarak aynı formayı terletmenin dezavantajlarını özetlerken Selin ise aynı takımda olmanın avantajlarını şöyle anlattı;
“Sevgi bir oyun kurucu olarak iyi özelliklere sahip, ben ise bu zamana kadar hep pivot oynadım ama boyumdan dolayı artık forvet oynamam gerekiyor. Sevgi ile bire bir olarak özel antrenmanlar yapıyorum ve onun sayesinde teknik özelliklerimi, hızımı ve savunmamı bu sene biraz daha geliştirdim. Aynı şekilde Sevgi’nin de bu çalışmalar sayesinde kendini geliştirdiğini görüyorum. Artık bana çarptığında sağa yada sola düşmüyor. Sertliği öğrendi.”
Altyapı ve A Takım antrenörlerinin kendileri üzerinde çok emeklerini olduğunu sözlerine ekleyen bu iki genç kızın son cümlesi ise şöyle oldu;
“Annemize ve babamıza bize verdikleri destekten dolayı çok teşekkür ediyoruz.”
Yorum Yazın