İmamoğlu ve Kaftancıoğlu'ndan ortak açıklama: Ok yaydan çıkmıştır
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu başkanlığındaki CHP Heyeti, hakkında yerel mahkemece 2 yıl 7 ay hapis ve siyasi yasak kararı verilen İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na destek ziyaretinde bulundu. Kaftancıoğlu ve İmamoğlu, İçişleri Bakanlığı'nın İBB’de terörle iltisaklı kişiler çalıştırıldığı iddialarıyla ilgili rapor hazırlayarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na göndermesine tepki gösterdi. Kaftancıoğlu, "Dün gece olanlar, bize bir kez daha bu kötülüğün sonunun olmadığını gösterdi” derken; İmamoğlu, "Bu tür iş ve işlemlere başvurarak, bir şey yapalım, ayağını kıralım; bir şey yapalım, kolunu kıralım; bir şey yapalım, önünü keselim; şunu yapalım, bunu yapalım; nafile. Nafile. Ok, yaydan çıkmıştır. Bu memlekette değişim olacaktır. Er ya da geç olacaktır” açıklamasını yaptı.
- Ege Postası
- 22.12.2022 - 13:54
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu başkanlığındaki il yönetimi, partinin İstanbul’daki 39 ilçe başkanı ve 14 belediye başkanı, hakkında yerel mahkemece 2 yıl 7 ay hapis ve siyasi yasak kararı verilen İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na destek ziyaretinde bulundu. Saraçhane’deki tarihi İBB Meclis Salonu’nda gerçekleştirilen buluşmada, birer konuşma yapan Kaftancıoğlu ve İmamoğlu, öncelikle İçişleri Bakanlığı'nca İBB'de terörist çalıştırıldığı iddialarıyla ilgili hazırlanan ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na sunulan raporla ilgili tepkilerini dile getirdi.
CHP İstanbul İl Başkanı Kaftancıoğlu, konuşmasında şunları söyledi:
"BAŞKANIMIZIN YANINDA OLDUĞUMUZ BİR KEZ DAHA GÖSTERMEK İSTEDİK: Seçilmiş yöneticilerimiz ve belediye başkanlarımız birlikte iki kez İstanbul'u kazanan iki kez İstanbul'un iradesini aldıktan sonra üç yıl boyunca İstanbul halkına engellemelere rağmen her türlü hizmeti sunan ve sunmaya da devam eden İstanbul'un seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı CHP'li Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu'na tüm İstanbul örgütünü temsilen geçmiş olsun demeyeceğim. Çünkü gelecek olacak bu yapılanlardan, tüm İstanbul örgütünü temsilen dayanışma desteğimizi iletme ve başkanımızın yanında olduğumuz bir kez daha göstermek üzere geldik.
ONLARIN KÖTÜLÜKLERİNİN SINIRI YOKSA BİZLERİN DE AZMİNİN, KARARLILIĞININ VE ÇALIŞMA İNANCININ SINIRI YOK: Başkanım geçmiş olsun demiyorum dedim, çünkü iktidardaki kötülüğün, yaptıklarının sınırı yok ve görünen o ki bundan sonra da yapacaklarının sınırı yok. Ancak biz biliyoruz ki hep birlikte sadece bizlere yapılan kötülükler nedeniyle değil, hep beraber omuz omuza bizler 85 milyonun başında bu kötülüğü defetmek için onlar ne yaparlarsa yapsınlar, onların kötülüklerinin sınırı yoksa bizlerin de azminin, kararlılığının ve çalışma inancının sınırlılığı yok diyorum ve dün gece olanlar şimdi başkanımızda mutlaka bilgisini verecektir. Bize bir kez daha bu kötülüğün sonunun olmadığını gösterdi. Biz biliyoruz ki hep beraber İstanbul örgütü olarak nasıl 31 Mart'ta, nasıl 23 Haziran'da inanarak çalışarak, sandıklara ve oylara sahip çıkarak İstanbul'u halka verdiysek bu kötülükler karşısında da aynı inançla hep birlikte mücadele edeceğiz ve sadece İstanbul'da değil, Türkiye'ye nefes aldıracağız diyorum."
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu da ziyaretten dolayı memnuniyetini dile getirerek, şöyle konuştu:
"BÖYLESİ ANLARDA BİR ARAYA GELMEK ÇOK DEĞERLİ: Sizlerle bir arada olmaktan çok mutluyum. Zira bizim siyasetteki büyük ailemizin, İstanbul'daki değerli ve kıymetli yöneticileri bir arada olmanın her zaman kıymeti var, her zaman insana kattığı bir motivasyon var. Ama elbette böylesi anlarda bir arada olmak çok daha değerli. Zira bu bir araya gelişimiz yüz yüze ya da fiziksel olarak olmasına gerek olmaksızın biz zaten aslında birbirini hisseden, bir arada değilken bile bu hukuksuzluğa ya da haksızlığa uğradığımız anlarda manen birbirimizi nasıl desteklediğimizi, çalışma alanlarında faaliyetlerimizle birbirimizi nasıl yüreklendirdiğimizi biliyoruz.
LİNÇ GİRİŞİMİNE UĞRAYAN GENEL BAŞKANIMIZA, YARGI SÜRECİNDE YAŞATILANLAR BÜYÜK BİR TRAVMA: Defalarca partimizin ve partililerimizin başına gelen hukuksuzlukları burada saysak herhalde bayağı bir zaman alır. Özellikle bu son 10 yılın içerisinde oldukça fazlasını sıralayabiliriz. Hepsi gerçekten üzücü, bazen, hatta çoğu zaman şaşırtıcı. Bazen de insanların 'Bu da mı yapılır' diyeceği kadar akla hayale gelmeyen tavırlarla ya da üsluplarla uygulanan birtakım süreçler. Ama bir kısmı var ki hani bam teli gibi. Gerçekten bam teli gibi. Ben örneğin linç girişimine uğrayan genel başkanımıza, yargılanma sürecindeki yaşatılan ve yaratılan o acı olayı Türkiye Cumhuriyeti tarihi açısından büyük bir travma, büyük bir hukuksal hezimet olarak görüyorum. Çok açık bir durum. Türkiye'nin ana muhalefet liderine yaratılan bu olayda hiçbir yöneticinin, hiçbir siyasi partinin çıkıp ortaya, siyasi parti derken iktidar bileşenlerinden bahsediyorum, çıkıp ortaya bu acı olayı kınamak veya ona karşı bir tavır almak şöyle dursun neredeyse hukuku adalet sistemini kışkırtan birtakım söylemelerde bulundular. Benim hayatımda çok enteresan acı ve derinden böyle kaygın hissettiğim anlardan birisidir. Yani tabiri caizse insanın kanını dondurur bu kadar acı bir şey. Çünkü neredeyse her şeyi göze almış, öldürmeyi bile göze almış bir ortamdan kurtulan Türkiye'nin en büyük ve geçmişi kuvvetli, en eski siyasi partisinin, ana muhalefet partisinin genel başkanına yapılan saldırıdaki hukuki sürecin analizinden bahsediyorum. Oradaki toplumsal olayın içeriğine girmeyeceğim. Onun ayrı boyutları var ama hukuktaki tarafının vahameti açısından bu altı çizilen, çizilmesi gereken bir olay."
"ADIM GİBİ SÖYLÜYORUM SİZ YAPAMAZSINIZ, ÇÜNKÜ SİZ DE İÇİNDESİNİZ DEDİM"
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, yaşanılan zaman dilinin "çok kolay, pamuklar içinde, çok renkli, çok hülyalı, çok romantik bir diyalogla geçeceğini" kimsenin hayal ettiğini düşünmediğini belirterek, henüz Beylikdüzü Belediye Başkanı olduğu dönemde 2015 Haziran seçimlerinin ardından koalisyon görüşmeleri sürerken, sonradan bakan da olan iktidar mensubuyla arasında geçen anısına değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Allah utandırmasın başarılar dilerim. O dönemde dönemin iktidarıyla partimiz arasında acaba bir koalisyon oluşturulabilir mi diye görüşmeler konuşuluyordu, sonra da o görüşmeler başlamıştı. Aynen şunu söylemiştim. ‘Türkiye'nin önünde bir fırsat doğdu. Böylesi yüksek oranlı bir koalisyonun Türkiye'ye muazzam bir rehabilite dönemi, restorasyon dönemi, demokrasinin iyileştirilmesi, hukukun iyileştirilmesi dönemini yaşatabilir’. Ve işte malumunuz 15 Temmuz süreci de yok. ‘Ve malum hepimizin şikâyet ettiği devletin içine sızan bir kısım süreçlerin, analiz edilip bunlarla ilgili düzenlemelerin yapılması için de bu bir fırsat olur ve adım gibi söylüyorum dedim bunu siz yapamazsınız’. Bugün onun ilavesini yapayım o gün demedim, çünkü siz de içindesiniz Türkçesi bu. Çıkıp dediler ya şu tarihten öncesini saymıyoruz diye. İşte o tarihten öncesine denk geldiği için 'Siz de içindesiniz yani dedim’ Milletvekili sonradan bakan olmuş bir şahsiyete. ‘Onun için gelin uzlaşıyla bu iki partinin bir araya gelmesini destekleyelim önemli değil iki yıl çalışsınlar Türkiye için. Hukuk düzeni için siyasetin iyileşmesi, ahlakı. Bu size de iyi gelecek, bize de iyi gelecek, Türkiye’ye de iyi gelecek. Sonra da herkes çıksın gene bir siyasal süreçte, yarışsınlar ve demokratik sonuç çıkar ortaya ülke inanılmaz gaza basar’ dediğim de aldığım cevap aynen şuydu ‘Ya ne diyorsun Ekrem Allah'ını seversen’, arkadaşız ya geçmişten tanışıyoruz yani öyle diyelim. ‘Biz daha hırslı geliyoruz. Kafa göz yaracağız’ dedi. Bu kulaklar duydu, böyle dinledim. ‘Kavgalar edeceğiz. Bu ne ki’. Tabii o iki seçim arası başka acılar yaşandı ama o tarihten itibaren nasıl kafa göz yarmaya gayret ettiklerinin, Meclis çatısı altında da yaptıkları saldırıları da yaşıyoruz.
HERKESE 'HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR' HADİSİNİ HATIRLATIRIM: Tabii bunun yanı sıra ülkemizin farklı noktalarında da nasıl bir tutum, tavır aldıklarını da görüyoruz. Bu nerede? Bürokraside. Nerede? Hukukta. Nerede? Devletin belli kademelerinde. Nerede? Atanmış bakanlarında. Çünkü; süreç en tepelerden aşağıya kadar bu şekilde yapılması yönünde talimat aldıklarını o gün o kişi bana söylemişti. 'Bize talimat verdi' dedi. 'Daha sert olacağız' dedi. 'Ya ne biçim konuşuyorsun sen? Burası boks arenası mı? Yüce Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden bahsediyoruz' dedim. Ben bu cümleyle ilgili başka şeylerde söyleyeceğim ama buradan, bu meclisten, sizleri misafir ettiğimiz bu meclisten şunu söylemek istiyorum. Ben iyi biliyorum ki AK Parti içerisinde vicdanlı, ahlaklı, adaletli ve bu duyguların yüksek seviyede olan nice dostlarımız var. Görev yapanlardan bahsediyorum. Özellikle bu mecliste olup da İBB Meclisi'nde olup da bu süreçleri izleyip vicdanı ‘cız’ eden, kafası öne eğilen, eve gidip kafasını iki elinin arasına alıp 'Bu iş yapılır mı' diye kendi kendine vahlanan arkadaşlar var ise ki var olduğuna ben inanıyorum, sesini çıkarma zamanıdır. Yani herkese 'Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır' hadisini hatırlatırım.
SİYASET VE SİYASETTE KAZANMAK İÇİN HER YOL DA MÜBAH DEĞİLDİR: Biz eğer böyle bir ahlaka, böyle bir vicdana sahip isek her siyasi mevzuda ses çıkarmanın anlamlı olmadığı anlar var ama biz İstanbul'dan bahsediyoruz. İstanbul seçiminden bahsediyoruz. Bu meclisin başkanından bahsediyoruz ve bu şehrin tarihi boyunca en fazla oy almış belediye başkanından bahsediyoruz. Bu zaman diliminde 'Ben niçin ses çıkartmadım, konuşmadım' diyene, ben şöyle düşünüyorum. Ben öyle bir şey yapsam hayat boyu utanç duyarım. Çünkü; bu koltukta oturmanın sorumluluğu var. Böyle bir şey yapsam hayat bu utanç duyarım. Daha ileri gideyim. Bu vicdana sahip bireyler AK Partili bireyler, meclis üyesi arkadaşlar ya da belediye başkanı arkadaşlar fark etmez, her şey siyaset değildir. Siyaset ve siyasette kazanmak için her yolda mübah değildir. Böyle bir ahlakı bu toplum kabul etmez. Geçmişte de etmemiştir bundan sonra da etmeyecektir. Er ya da geç utanç duyulmuştur, bu ülkede asılın delikanlılar hala milletin kalbindedir ama o kararın altına imza atanlar yerle bir olmuştur. Aileleri de utanç duymuştur. Ya da bu memlekette asılan bir ülkenin başbakanı hala konuşulur ve üzüntü duyulur herkes başını öne eğer. Ama o mahkemede bu kararın altına imza atanlar yerle bir olmuştur.
KENDİ EVLERİNDEKİ EŞİ, ÇOCUĞU, ANNESİ, BABASI HESAP SORAR: Dolayısıyla hangi konu olursa olsun, hukuksuzluğa karşı susmak, yetki dahilindeyse, yetkinizin içindeyse, sizi direkt birebir ilgilendiriyorsa buna karşı susmak ve asla bu memleketin insanına yakışmaz. Ben daha ileri gidiyorum, bizim inancımıza sahip, inanan insanlar için konuşuyorum, inancımıza sahip bireylere de yakışmaz. O bakımdan hazır bu meclisteyken bunu benim kıymetli yol arkadaşlarımın huzurunda duyurmak istedim. Ben size bir şey söyleyeyim. Haksızlığa uğrayan kim var ise kimi duydum ise ya aradım ya yanına gittim ya kapısından içeri girdim ve mağduriyetinin yanında olduğumu, ona destek olduğumu söylediğim nice farklı siyasi görüşlerde insanlar vardır. Siyasetten önce de yaptım, siyasette de yaptım. Yani sadece CHP'li mağdurların üzüntüsünü yaşamadım bunu söyleyeyim. Bunlarla gurur duyuyorum. Her zaman da aynı şeyi yapacağım. Adalet, CHP'ye ya da AK Partililere göre düzenlenmedi. Her ne kadar Türkiye’de öyle uygulanmasa da öyle düzenlenmedi. Hem yüce Türk yargısı, Türkiye Cumhuriyeti'nin yargısı, adalet sistemi öyle düzenlenmedi hem de manevi adalet öyle düzenlenmedi. Herkesi eşit gören herkese eşitliğini hissettiren temelde bir duruştur. O bakımdan mecliste bulunmuşken bu duygumu sizlerin huzurunda dile getiriyorum. Şu ilave edeyim. Bunu yapmayanlara ben kalbimdekini söylemeden duramam. Kendi evlerindeki eşi, çocuğu, annesi, babası hesap sorar. O bu koltuğu işgal eden ve sesini çıkartmayan her yol mübahtır diyen siyaset anlayışına sahip bireylere kendi çocuğu bile hesap soracak. Bugün soracak. Hani dün dedim ya bu yargı kararına imza atan hâkim ve savcının çocukları için biz kazanacağız. Yani onların çocuklarının, eşlerinin, annelerinin, babalarının hukuksuzluklara muhatap olmaması için de biz önümüzdeki seçimi kazanmak zorundayız. Onlar içinde çalışacağız.
BİR PARTİNİN MENSUBU OLABİLİRSİNİZ AMA BİR DURUŞ GÖSTERMEK BÜYÜK BİR ERDEMDİR: O bakımdan çok enteresan bir süreç. Tabii hem yargı sürecindeki siyasi kararın karşısında, sadece bizim ilişkilerimizi konuşmaya ve konuşturtmaya çalışan akıl, ama yargı kararıyla ilgili tek bir yorum yapmayan ki iktidar partisinin önemli kişilikleri var. Çok değerli açıklamalar yaptılar onlara teşekkür ediyorum. Yani hukuk adına, yargı adına çok kıymetli açıklamalar yaptılar. AK Parti'nin kurucularından en önemli görevleri yapmış kişilerinden onların açıklamaları için gerçekten teşekkür ederim. Tam da az önce bahsettiğim mesele o aslında. Ben hem sayın Abdullah Gül'ün açıklamasını okudum, hem sayın Bülent Arınç, sayın Cemil Çiçek'in, Hüseyin Çelik'in belki ihmal ettiğim olabilir ama birebir okuduklarımdan bahsediyorum. Bir partinin mensubu olabilirsiniz, ama yargısız bir infaz ya da adaletli bir yargılanmanın olmamasının karşısındaki bir duruşu göstermek büyük bir erdemdir, olması gerekendir devlet insanlığıdır. Devletin insanı olmak o sorumluluğu yaşamak ve yaşatmaktır. Bu bakımdan ben bu çağrımı asıl mecliste sizlerle otururken söylemek istedim.
TRABZON'DA, OF'TA GİDECEK, ÇAY İÇECEK KAHVEHANE BULAMAYACAK: Dün itibariyle bir de uydurma bir terör soruşturmasının savcılığa başvurma hali var. Birkaç gün önce, malum bakan çıkıp, ‘Şöyle olursa görevden almam, ama böyle olursa, şu hallerde görevden alırım’ dedi. Bu ne kibir, bu ne aymazlık… Ben samimiyetle söyledim; İstanbullu olarak İstanbul'un hizmetinde olmaktan onur duyan bir kişi olarak söylüyorum: Bu dil ve bu akıl, Gaziosmanpaşa'da gidip kahve, çay içeceği kahvehane bulamayacak. Doğduğum toprakların insanı, evladı olduğum yerin insanı olarak söylüyorum: Trabzon'da, Of'ta gidecek, çay içecek kahvehane bulamayacak. Selam verecek adam bulamayacak. Bu kadar net. Ben milletimin vicdanını biliyorsam, o vicdan yoksunu akıldan, adalet yoksunu akıldan, insan sevgisi yoksunu akıldan çıkan bu sözlerden sonra, gelecekle ilgili tarifim net: Bulamayacak. Ama ben, Allah'ıma şükür, 86 milyon insanın yaşadığı bu ülkede, hangi köye gitsem, o köyün evinde misafir olacağımı biliyorum. Bu tür iş ve işlemlere başvurarak, ‘Bir şey yapalım, ayağını kıralım; bir şey yapalım, kolunu kıralım; bir şey yapalım, önünü keselim; şunu yapalım, bunu yapalım; nafile, nafile. Ok, yaydan çıkmıştır. Bu memlekette değişim olacaktır. Er ya da geç olacaktır.
ÖNÜNDE HİÇBİR ENGEL TANIMAYAN, MİLYONLARCA İNSAN VARDIR BU ÜLKENİN: Önünde hiçbir engel tanımayan, milyonlarca insanı vardır bu ülkenin. Bu inisiyatifi ortaya koymuş on milyonlarca insanı vardır. Ve aldığımız bu karara, otomatik olarak, direkt, en az yüzde 75-80 civarında ‘Bu kararınız yanlıştır’ diyen vicdanı yüksek bir millete sahibiz. Ne yaparsanız yapın. Yüzde 10-12 seviyesinde hırsı, aklının önüne geçmiş bazı insanlar olabilir. Olabilir. Var. Hırsı, aklının önünde. Kibri, ihtirası aklının önünde insanlar vardır. Ama biz, milletimizin bütün o yüce duygularına inanıyoruz. Ve milletin vicdanında, adaletinde karşılık bulmayan bir karar, zaten bizim de vicdanımızda yok hükmündedir. Biz, dünden fersah fersah daha umutluyuz. Dünden, fersah fersah daha güçlüyüz. Dünden, fersah fersah daha kararlıyız. Çünkü biz, buraya geldiğimiz gün, zaten ceketimizi alıp çıkacakmış gibi görevimizi yapıyoruz. Birileri gibi, bir şeyleri doldurup gidecek gibi görev yapmamış. Ceketimizi alıp gideceğiz. Dolayısıyla bizim bu konumla ilgili bir derdimiz yok.
KOLTUKTAN GÜÇ ALMAYA DEĞİL, GÜÇ KATMAYA GELDİK: Biz koltuktan güç alan değil, koltuğa güç katmaya gelmiş insanlarız. Bundan da asla vazgeçmeyeceğiz. Kararlıyız. Tabi ki burada insanın kendi ailesi, kendi siyasi ailesi, en büyük güç aldığı kaynağıdır. Hem Genel Başkan’ımıza son Ankara'daki buluşmamızdaki, gösterdiği o derin sıcaklığa yürekten teşekkür ediyorum. Hem de sizlerin bugün bizimle bir arada olması, benim için elbette çok kıymetli. Bir aradayız. Her zaman bir aradayız. Hep bir arada olacağız. Özellikle burada halkımızla buluştuğumuz hem kararın verildiği çarşamba akşamı hem bir sonraki gün, milletimizle buluştuğumuz o kalabalıkla, sohbet ettiğimiz o büyük buluşma hem de orada Genel Başkan’ımızla birlikte Altılı Masa’nın bir arada coşkuyla bizi kucaklaması, liderlerin bize katkı sunması, beni oldukça mutlu etmiştir. Altılı Masa dışında beni destekleyen tüm siyasilere de teşekkür ediyorum. Dolayısıyla büyük bir mutabakatla, muhalefetin güçlü duruşuyla, bu aklı, ülkemizin zihninden inşallah hep birlikte böyle tarihin derinliklerinde bırakıp, önümüze pırıl pırıl aydınlık bir geleceğe bakacağız. Güçlü bir geleceğe bakacağız. Dünden daha güçlü olduğumuzu unutmayın. Dünden daha muteber ve daha kabul gördüğümüzü unutmayın."
Yorum Yazın