Kılıçdaroğlu'ndan dış politika eleştirisi
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu, "Suriye politikasında öteden beri yanlış yapıyorlar. Defalarca söyledik. Suriye bataklığının bize maliyeti bir hayli ağır oldu" dedi.
- Ege Postası
- 18.02.2020 - 14:49
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Gezi Parkı olaylarını, "aydınlanma hareketi" olarak değerlendirerek, "Her şeye rağmen hepimiz bu davanın adalet içinde sonuçlanmasını bekliyoruz. Her şeye rağmen adalet, güzellik olmalı, her şeye rağmen birlikte yaşamalıyız." dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin güzel bir ülke olduğunu belirterek, farklı görüşlere rağmen, birlikte huzur içinde yaşamak istediklerini söyledi.
Ancak huzur bırakılmadığını savunan Kılıçdaroğlu, "Asla ve asla umutsuzluğa kapılmayın. Bu ülkeye güzel baharı hep beraber getireceğiz. Demokrasi içinde getireceğiz, halkın oylarıyla getireceğiz. Öteden beri söylerim, yine söylüyorum; ben bu milletin ferasetine güveniyorum." diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, milletin bir noktada "yeter artık" diyerek oyunun rengini değiştirebileceğini, halkın çıkarlarını savunan, kul hakkı yemeyen, kararlı bir kişiyi, kararlı ve onurlu bir partiyi iktidara taşıyabileceğini dile getirerek, "Biz bunu yapacağız." ifadesini kullandı.
Gezi Parkı olaylarına ilişkin davanın sürdüğünü hatırlatan Kılıçdaroğlu, bu olayların, ülkenin genç, yetenekli, okumuş, hayatı sorgulayan gençlerinin, baskı rejimine karşı bir tepkisi olduğunu öne sürdü.
Kılıçdaroğlu, bu gençlerin ülkelerini, doğayı, ağacı, kuşu sevdiğini, farklı görüşte olsalar da bir araya gelip tartışmaktan keyif aldıklarını kaydederek, "Biz düne kadar 'gençler acaba bu ülkenin sorunlarıyla ilgileniyorlar mı' diye düşünürken bir baktık ki gençler bizden çok daha iyi düşünüyorlar, dünyayı bizden daha iyi sorguluyorlar." değerlendirmesinde bulundu.
"HİÇBİR ZAMAN GENÇLERİMİZ ELİNE SİLAH ALMADI"
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Gezi eylemini, bir baskının ortaya çıkardığı aydınlanma hareketi olarak görmemiz gerekiyor. Dolayısıyla gençlerin yaptıkları eylemleri de saygıyla, sevgiyle karşılamamız gerekiyor. Bir dönemin savcılarının hazırladığı iddianamelerle, ki o savcıların bir kısmı kaçtı bir kısmı hapiste, bizim gençlerimiz, akademisyenlerimiz, sanatçılarımız yargılanıyor. Bunlar doğru değildir. Buna izin vermemek lazım. Adalet dediğimiz kavramın içini boşaltmamamız lazım. Adalet dediğimiz kavramın yüce bir kavram olduğunu, insanlığın temelini oluşturduğunu unutmamak gerekiyor. Gezi olaylarının üzerinden çok zaman geçti. Çok sayıda gencimiz hayatını kaybetti, iktidarın kurduğu baskı sonucu gençlerimiz hayatını kaybetti. Hiçbir zaman gençlerimiz eline silah almadı. Kimisi eline gül, kimisi karanfil, kimisi piyano, kimisi gitar, kimisi saz aldı. Ramazan Bayramı'nda beraber namaz kıldılar. Bu kadar güzel, bu kadar hoşgörülü bir eylemi kalkıp da bir darbe eylemi gibi tanımlamak asla ve asla doğru değildir."
"BU CESARETİ NEREDEN ALIYOR'"
AİHM'in, Gezi Parkı davası sanıklarından iş insanı Osman Kavala'nın serbest bırakılması kararı verdiğini ancak bu kararı uygulayacak mahkeme bulunmadığını öne süren Kılıçdaroğlu, "Nasıl bir hukuktur, nasıl bir adaletti? Bir üst mahkemenin verdiği kararı bir alt mahkeme 'sen ne okursan oku ben buna uymayacağım' diyebiliyor. Bu gücü, bu cesareti nereden alıyor'" diye sordu.
Alt mahkemelerin, istinaf mahkemelerinin, Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesinin neden kurulduğunu soran Kılıçdaroğlu, "Kaldırın bunları. Bir kişiyi oturtun, saraydan bir yetkiliyi, kararı versin, mesele de bitsin. Sorunu bu noktaya getirdiler." dedi.
AİHM kararlarının uygulanmasının, anayasada yer aldığına işaret eden Kılıçdaroğlu, ancak hakimlerin, Anayasa Mahkemesini de anayasayı da tanımadığını iddia etti. Kılıçdaroğlu, bundan Türkiye'nin ve itibarının zarar gördüğünü belirterek, bu saatten sonra dünyaya Türkiye'de hukuk ve adalet olduğunun anlatılamayacağını savundu.
Gezi Parkı olaylarına yönelik 1376 kişinin "Ben de oradaydım" diye bir metin hazırladığını ve dağıttıklarını anlatan Kılıçdaroğlu, "Ne kadar masum ve güzel" diye nitelendirdiği metni okudu.
Anayasanın "Herkes önceden izin almadan silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir" dediğini belirten Kılıçdaroğlu, ancak anayasanın, "saray iktidarı ve yargıçlar" için geçerli olmadığını ileri sürdü. Kılıçdaroğlu, "Dolayısıyla her şeye rağmen hepimiz bu davanın adalet içinde sonuçlanmasını bekliyoruz. Her şeye rağmen adalet olmalı, her şeye rağmen güzellik olmalı, her şeye rağmen birlikte yaşamalıyız." değerlendirmesinde bulundu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Hepimiz şu soruyu soruyoruz. Bu Türkiye ne zaman düzelece? Ne zaman hepimiz huzura kavuşacağı? Hiç endişe etmeyin, Türkiye'yi huzura kavuşturmak, namuslu, dürüst, vatandaşla arasında ayrım yapmayan politikacıların görevidir." dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada her inanca, her kimliğe ve her yaşam tarzına saygı göstereceklerini, Türkiye'nin böyle güzel olacağını söyledi.
Farklılıklarıyla zenginleşen bir Türkiye'nin inşa edilmesi gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Siyasetteki kini, öfkeyi, intikamı bir tarafa bırakmalıyız. Yargı kullanılarak gençlerden intikam alınmaz. Yazıktır, günahtır. O çocukların tamamı bizim çocuklarımız, bizim evlatlarımız. Hapse atsan ne olur, hapiste tutsan ne olur, ellerine kelepçe vursan ne olu? Sen mi kazanırsın, yoksa gençleri mi kaybedersi? Gençlere delikanlı diyoruz. Bazen dozu aşabilirler, kabul edelim. Bize düşen gençliği hoşgörüyle karşılamaktır. Anneler de babalar da öyle düşünür." şeklinde konuştu.
Allah'ın insanlara verdiği en değerli hazinenin "akıl" olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, akıl kullanıldığında bütün sorunların aşılabileceğini ifade etti.
Kılıçdaroğlu, aklın kullanılmasıyla işsizliğin, yoksulluğun önlenebileceğini, devlette liyakatın esas alınabileceğini anlattı.
Aklın birilerine kiralanmaması gerektiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, "Herkes hayatı sorgulamalı, herkes yanlış mıdır doğru mudur bunu oturup düşünmeli ve tartışmalı. Aklımızı kullanarak, bizim gibi düşünmeyen insanlarla bir araya gelip özgürce konuşmalı ve tartışabilmeliyiz." ifadelerini kullandı.
Yaşanan günlük sıkıntıların akılla sorgulanması gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Emekli neden geçinemiyo? 8 milyona yaklaşan işsizlik neden va? Neden hapishaneler tıka basa dol? Neden Orta Doğu bataklığından şehitlerimiz geliyo? Neden sırtını saraya dayayanlar hapse girmiyor da garipler, Harp Okulu öğrencileri sürünüyo? Parası olan dışarıya çıkıyor da neden parası olmayan yıllarını, aylarını hapiste geçiriyo? Neden görüşünü açıkladı diye üniversiteden yüzlerce akademisyen atılı? Bir alimin, bir bilginin kendi toplumumuz için değil dünya için ne kadar değerli olduğunun acaba farkındalar m? Biz yüzlerce kişiyi kapının önüne bırakıyoruz; niçin, 'Benim beğenmediğim görüşleri açıkladın, ben de seni sivil ölüme mahkum ediyorum...' Bunu aklını kullanan her vatandaşın kendi vicdanına sorması lazım: Bu adaletli midir'"
"BİR TARAFTA İŞSİZLİK, BİR TARAFTA YEDİKÇE DOYMAYAN GRUP"
Türkiye'de 83 milyon vatandaş vergi verirken, devleti yönetenlerin vergi vermemek için yasayı dolandığını öne süren Kılıçdaroğlu, vicdan sahiplerinin bu durumu sorgulaması gerektiğini söyledi.
Kemal Kılıçdaroğlu, "Milyonlarca insan işsiz iken, milyonlarca insan asgari ücretle geçinirken, milyonlarca insan asgari ücretin yarısının altında gelirle geçinirken, yüzbinlerce insan çöp konteynerlerinden beslenirken neden saraya yakın bazıları ikişer, üçer büyük maaş alıyo? Milletvekili, bakan, yönetim kurulu maaşını alırsın. Memlekette bu kadar açlık, sefalet var, çöp konteynerlerinden geçinenler var. Gözün doymuyor, gidiyorsun 4-5 yerden aylık alıyorsun." diye konuştu.
Elindeki bir karikatürü de göstererek Türkiye tablosunun burada anlatıldığını dile getiren Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu tablonun arkasında milyonlarca işsiz var, geçinemediği için intihar eden vatandaşlar var, çocuğunu akşam yatağa aç yatıran annenin dramı var. Bu karikatür, bir Türkiye gerçeğini bundan daha iyi anlatamaz. Bir tarafta işsizlik var, bir tarafta da önünde dolarlar, yedikçe doymayan bir grup var.
Neden on binlerce aile çöp konteynerlerinden besleniyo? Bunu da inkar ediyorlar. Ama hayatın gerçeği bu. Çıkın sokaklara, caddelere pek çok insan göreceksiniz çöp konteynerlerinin başında. Neden on binlerce aile pazar artıklarından besleniyo? 'Akşam gidin pazara…' Zaten o insan akşam gidiyor pazara. Pazarcı tezgahı toplar, artıkları atar, o fakir fukara da gelir o artıklardan yiyecek toplar. Bu gerçeğin bilinmemesi, anlatılmaması mümkün değildir. Ben 21. yüzyılın Türkiyesi'nden, 17 yıldır iktidardakilerin acziyetinden söz ediyorum."
Türkiye'nin bu kadar bereketli toprakları, çalışan insanları varken yurt dışından neden saman ithal edildiğini soran Kılıçdaroğlu, en son İsviçre'den saman ithal edilmesini eleştirdi.
Kılıçdaroğlu, vatandaşların bu gidişe dur demesi ve yapılanın yanlışlığını söylemesi gerektiğini belirtti.
"HER PAKETİN SONUNDA İŞSİZLİK ARTTI"
Türkiye'nin "sarayın Türkiyesi" ve "halkın Türkiyesi" olarak ikiye ayrıldığını öne süren Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Sarayda yaşayanların Türkiyesi'nde işsizlik diye bir dert yoktur. Onların yedi göbek işi hazırdır. Para, pul, dolar, avro her şeyleri var. İşsizlik diye bir dertleri yok. Gündemlerinde işsizlik de yok. Arada bir 'İşsizliği keseceğiz, önleyeceğiz.' diyorlar. 'Paket açıkladık.' diyorlar. 17 paket, 20 paket, 50 paket oldu ve her paketin sonunda işsizlik arttı. Çünkü onların gündeminde işsizliği samimi olarak gidermek diye bir şey yok. Halkın gündeminde ise işsizlik var.
Sarayın gündeminde yoksulluk yok. Saray sosyetesi, yoksulluğun ne olduğunu da bilmemektedir. Saray sosyetesine göre vatandaşın simitle geçinmesi bile bir lütuftur. Arada bir 50 bin dolarlık çantayla yoksul evlerine ziyarete gidilir ve yoksulluk afişe edilir, yoksulluğu çözecekmiş gibi. 50 bin dolarlık çantayla gidiyorsan kusura bakma sen yoksulla alay ediyorsun."
Kılıçdaroğlu, halkın yaşadığı Türkiye ile sarayın yaşadığı Türkiye'nin, beyaz ile siyah kadar birbirinden ayrıştığını ileri sürerek, şöyle konuştu:
"Saray sosyetesinin asla bir gelecek endişesi yok. Hepsinin geleceği güvence altında. O kadar ki sadece Türkiye'de değil, Amerika'da, İngiltere'de bunlar geleceklerini güvenceye aldı. Manhattan'da gökdelen diken kimle? Gariban vatandaş mı, konteynerden çöp toplayan kadın m? Kim bunla? Saray sosyetesi. Yakınları, akrabaları, vakıflar ve kamunun kaynakları aktarılarak kendilerine gökdelen dikiyorlar. Ne diy? 'Öğrenci yurdu yapıyoruz.' Manhattan'da kiranın metrekaresi 10 bin dolar. Hangi öğrenci kalacak burada'"
"GENÇLER UMUDUNU KESTİ"
Kılıçdaroğlu, halkın yaşadığı Türkiye'de herkesin bir gelecek endişesi yaşadığını savunarak, gençlerin umudunu kestiğini, geleceklerini gelişmiş ülkelerde aradıklarını söyledi.
"Sarayda hayat pahalılığından asla eser yoktur." diyen Kılıçdaroğlu, orada yaşayanların kira parası, doğal gaz, elektrik, ulaşım, eğitim, mutfak masrafının bulunmadığını, bu masrafların vatandaşlarca karşılandığını ifade etti.
Hayat pahalılığının arttığını anlatan Kılıçdaroğlu, aile boyu intiharların da Türkiye'nin gündemini meşgul ettiğini dile getirdi.
Kılıçdaroğlu, "Hepimiz şu soruyu soruyoruz. Bu Türkiye ne zaman düzelece? Ne zaman hepimiz huzura kavuşacağı? Hiç endişe etmeyin, Türkiye'yi huzura kavuşturmak, namuslu, dürüst, vatandaşla arasında ayrım yapmayan politikacıların görevidir." şeklinde konuştu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Egemen güçler ateşi elleriyle tutmazlar, maşa kullanırlar. O maşalardan birisi de Erdoğan'ın kendisidir." dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, "saray sosyetesi"nin vatandaşa hesap vermeyi doğru bulmadığını, "vatandaşı, ezilmesi gereken bir sinek olarak gördüğünü" söyledi.
"Saray sosyetesi, TBMM'yi kendi çıkarlarına hizmet eden bir organ olarak görüyor. Meclis'e verilen talimatların AK Parti ile MHP oylarıyla yerine getirileceğini biliyorlar." diyen Kılıçdaroğlu, halkın ise temiz ve dürüst siyasetle Meclis'te kendi sorunlarının çözümünü beklediğini dile getirdi.
Kılıçdaroğlu, sandığa giden vatandaşın milletvekillerini seçtiğini zannettiğini ancak bunun büyük bir aldatmaca olduğunu savunarak, "Vatandaş, sadece parti liderlerinin seçtiği milletvekili listesine mühür basar. Milletvekillerini millet seçtiği zaman bu ülkeye demokrasi gelir." şeklinde konuştu.
"Saray sosyetesi"nde hak, hukuk, adalet kavramları bulunmadığını, vatandaşın bu kavramları aramasının ise çok pahalı olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Saray sosyetesinin gözünde, devlet soyulacak bir organ olarak görülür. Devletten dolarla iş ve garanti alanlar, saray sosyetesi gözünde makbul vatandaşlardır. İhale değil, büyük yatırımlar dolarla, garantilerle kendisine tahsis edilmiştir. 'Sen buradan beslen, ben de besleneyim.' demiştir. Bunlar vatandaşın değil, sarayın gözünde makbul vatandaşlardır. Sarayın gözünde, milletin anasına küfredecek kadar makbul vatandaşlardır."
Kemal Kılıçdaroğlu, "saray sosyetesinin, vatandaşın, vergilerinin akıbetini sormasını makbul saymadığını, vergi vermeyi de enayilik olarak gördüğünü" savunarak, "Ne vergis? Kendi yönettiği ülkeye vergi vermemek için aile boyu Man Adası üzerinden vergi kaçırıyorlar." dedi.
"YE YİYEBİLDİĞİN KADAR"
Kılıçdaroğlu, Başkentgaz'ın Kızılay'a yaptığı bağışa da değinerek, şunları söyledi:
"Saray sosyetesi vergi ödemez. Ama doğduğu andan itibaren her vatandaş vergisini verir. Hem vergi verir hem saray sosyetesinin makbul adamları olan dolar bazında ihale ve garanti alanların masrafları da vatandaşın sırtına yüklenir. Saray sosyetesi devleti bir çiftlik gibi görür; 'ye yiyebildiğin kadar.' Vergiler yetmezse, dışarıdan, içeriden borç alır. O da büyük masraftır, o masrafı da vatandaşın sırtına yıkar. Vatandaş çoğu zaman bunların farkında değildir, çünkü en büyük derdi (Ay başını nasıl getireceğim, taksitleri, doğal gaz faturasını nasıl ödeyeceğimdir.)"
Türkiye'de 20 milyon 521 bin icra dosyası bulunduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "saray sosyetesi"nin bundan haberdar olmadığını dile getirdi.
Bu kişilerde "vatan sevgisi bulunmadığını, bireysel ve saray çıkarlarının esas olduğunu" ileri süren Kılıçdaroğlu, "Tank palet fabrikasını, bedelsiz olarak hiçbir para almadan Katar ordusuna peşkeş çekenler vatansever olamaz. Saray sosyetesine tank palet bağlamında destek verenler de ne milliyetçi ne de vatansever olabilir." diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz hain darbe girişimi ile Beşiktaş saldırısında şehit olanların yakınları ve gaziler için toplanan paraların akıbetini CHP olarak takip ettiklerine dikkati çekerek, "Gözünüzü toprak doyursun. Biz dile getirmesek onu da yiyecekler. Nasıl doymaz adamlarsını? Allah korkusu yok mu, kuldan utanmıyor musunu? Pes. İnsan olarak utanıyorum. Devleti yönetiyorlar. Elektrik, pul, uçak paran karşılanıyor. Bari bu şehitlerin parasına dokunma." dedi.
"İSRAFI, İTİBAR OLARAK GÖRÜYORLAR"
Kemal Kılıçdaroğlu, "Saray sosyetesinin emirleriyle Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir vatan toprağının, Süleyman Şah Türbesi'nin terk edildiğini" söyledi.
Kılıçdaroğlu, "Vatanseverlik ve ülke çıkarlarını düşünme dertleri de yok. Nasıl zenginleşeceklerinin hesabını yapıyorlar. Saray sosyetesinde israf esastır. İsrafı, itibar olarak görüyorlar. Halkın yaşadığı Türkiye'de ise israf haramdır, tasarruf esastır." değerlendirmesini yaptı.
Cumhurbaşkanlığının 13 uçağı bulunduğunu savunan Kılıçdaroğlu, "Arkadaş ne yapacaksın 13 uçağ? Bir tane, iki tane yetmez m? Allah'tan korkar insan. Bu kadar israf. Yazlık sarayı var Muğla'da. Van Ahlat'ta bir yazlık saray daha yapıyor. Kışlık sarayı var. Nedir bu Allah aşkın? Bu sarayların yapımı, onarımı ve araç kullanımı için 2020 yılı Cumhurbaşkanlığı bütçesine konulan para 610 milyon lira." ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı bütçesinde menkul (taşınan) malların onarım giderleri için ayrılan tutarın, 2017 ve 2018 yıllarında 3'er milyon lirayken, 2019 yılında 100 milyon, 2020'de ise 140 milyon liraya çıktığını belirterek, "Milletim adına tekrar soruyorum, ne oldu da 3 milyon 100 milyona çıkt? Neyin onarımı b? Bu nasıl bir sara? Ye ye bitmez bir saray. Aklım, vicdanım, adalet duygum, insanlığım almıyor." dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu, Bahattin Karakoç'un "Şu şaşkın dünyada yer gök alçaldı/Bir yağma başladı çalanlar çaldı/Kefenmiş, rütbeymiş, makammış derken/Ne ehliyet kaldı, ne mezar kaldı." dizelerini okudu.
"SURİYE'YE O YANDAŞLARINI GÖNDER"
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, hükümeti, Suriye politikası konusunda uyardıklarını, Suriye politikasının Türkiye'ye maliyetinin ağır olduğunu söyledi.
Bölgede vekalet savaşları yapıldığını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Egemen güçlerin taşeronluğuna saray sosyetesi soyunuyor. Orduyu da kullanıyorlar. Ölen bizim askerimiz. Mitinglerinde kefen bezi giymiş yandaşların seni karşılıyorlardı. Suriye'ye o yandaşlarını gönder. Ellerine silahı ver gitsinler. Fakir fukaranın çocuğunu niye, hangi amaçla gönderiyorsun'" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, resmi olarak 3,6 milyon Suriyelinin Türkiye'ye geldiğini ve bu sığınmacılar için toplam 40 milyar dolarlık harcama yapıldığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Emevi Cami'sine 24 saat içinde gidip namaz kılacaklardı, şimdi İdlib'den bir milyon kardeşimiz gelecek, hepimizin gözü aydın. Bu mudur başarı, dış politika, Türkiye'nin itibar? Saray sosyetesine sesleniyorum: Devleti böyle yönetirsen çıkmaz sokaklarda kaybolup gidersin. Devletin dini adalettir, ehliyetle yönetilir. Sen Dışişleri Bakanlığını tamamen devre dışı bırakıp sarayda bir avuç adamla dış politikayı belirlersen Türkiye'yi böyle açmaza sürüklersin. Egemen güçler ateşi elleriyle tutmazlar, maşa kullanırlar. O maşalardan birisi de Erdoğan'ın kendisidir."
"5 KURUŞLUK"
Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin geçen haftaki grup toplantısında FETÖ'nün siyasi ayağına ilişkin açıklamalarda bulunduğunu hatırlatarak, "söz konusu ifadelerinin Cumhurbaşkanı Erdoğan ve cephesinde büyük yankılar uyandırdığını" ileri sürdü.
Arzu edilmesi halinde 15 Temmuz darbe girişiminden sonraki döneme yönelik de açıklama yapabileceğini ifade eden Kılıçdaroğlu, geçen hafta yönelttiği 7 soruya yanıt beklediğini söyledi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kendisine yönelik açtığı davaya ilişkin şunları kaydetti:
"Benimle ilgili 500 bin liralık dava açtı. Çok korktum. Avukatım 'Biz de dava açacak mıyız'' dedi. 'Açacağız.' dedim. 'Biz de 500 binlik açalım mı'' dedi. 'Adamına göre, 5 paralık dava aç.' dedim. Avukatım dedi ki 'Vallahi 5 para yok.' 'O zaman 5 kuruşluk olsun' dedim. Davayı o yüzden 5 paralık değil, 5 kuruşluk açtık. Değeri biraz yükseldi ama idare edeceğiz."
Yorum Yazın