Şengül: “Ne çevreden, ne sanayiden'
AK Parti İzmir Milletvekili ve TBMM Çevre Komisyonu Katip Üyesi Aydın Şengül, ne çevreden ne de sanayiden vazgeçmeyeceklerini ifade ederek, “Hem yatırımın önünü kesmeyeceğiz hem de çevrenin korunması için elimizden geleni yapacağız” dedi.
- Ege Postası
- 21.11.2012 - 17:10
- Aydın ŞENGÜL, İzmir Milletvekili
- Selçuk ÖZDAĞ, Manisa Milletvekili
- Zeki AYGÜN, Kocaeli Milletvekili
- Hüseyin Cemal AKIN, Malatya Milletvekili
- Osman BOYRAZ, İstanbul Milletvekili
- Mehmet S. HAMZAOĞULARI, Diyarbakır Milletvekili
- Prof. Dr. Eşref TAŞ, Bingöl Milletvekili
- Abdurrahim AKDAĞ, Mardin Milletvekili
- Mehmet Hilal KAPLAN, Kocaeli Milletvekili
- Melda ONUR, İstanbul Milletvekili
- Dr. Reşat DOĞRU, Tokat Milletvekili
- Emre KÖPRÜLÜ, Tekirdağ Milletvekili
- Ali AŞLIK, İzmir Milletvekili
- Musa ÇAM, İzmir Milletvekili
- Aziz KOCAOĞLU, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı
- Haluk TUNÇSU, İzmir Vali Yardımcısı
- İbrahim KEKLİK, Aliağa Kaymakamı
- Ahmet Ertan YÜCEL, Bergama Kaymakamı
- İnci Sezer BECEL, Çeşme Kaymakamı
- Fatih AKSOY, Karaburun Kaymakamı
- Ömer Turgut OĞUZ, Aliağa Belediye Başkanı
İstikrarlı bir büyümenin ancak sürdürülebilir kalkınma ile sağlanabileceği ilkesi doğrultusunda, kalkınma-çevre dengesini gözeterek, gelecek kuşakların gereksinimlerini karşılama imkanlarını tehlikeye atmaksızın gerçekleştirilebileceğinin farkındalığıyla hareket eden TBMM Çevre Komisyonu, özellikle Aliağa bölgesinde olmak üzere İzmir’deki çeşitli sanayi kuruluşlarının faaliyetleri ve bunların çevresel etkileri hakkında mahallinde inceleme ve araştırmalarda bulunmuş, birçok sivil toplum kuruluşunun temsilcileri, yerel yöneticiler ve özel sektör temsilcilerinin görüşlerini, şikayet ve taleplerini dinlemiştir. Bu kapsamda ortaya çıkan konu başlıklarını şöyle sıralamak mümkündür:
a. Su Kirliliği Ve Atıksu Yönetimi
2008 yılında kurulan Ülkemizde Yaşanan Çevre Sorunlarının Araştırılarak Sürdürülebilir Çevre Politikası İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu raporunda İzmir ili hakkında şu görüşlere yer verilmiştir:
• İzmir Büyükşehir Belediye sınırları dışında; Kiraz ve Selçuk belediyelerinde atık su arıtma tesisinin (AAT) mevcut olduğu, Selçuk’taki AAT’nin doğal arıtma yaptığı, Kiraz’daki geleneksel AAT’nin ise çalıştırılmadığı, havzada Beydağ, Tire, Bayındır, Torbalı, Ödemiş evsel atık su arıtma tesislerinin bulunmadığı,
• Torbalı İleri Atıksu Arıtma Tesisi 19.01 2010 tarihinde, Ödemiş Atıksu Arıtma Tesisi ise 22.10.2012 tarihinde işletmeye alınmıştır. Tire Atıksu Arıtma Tesisi’nin projelendirme işlemleri İller Bankası nezdinde devam etmektedir. Beydağ’da yapılacak tesisin proje onay dosyası İzmir Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne sunulmuştur.
• 5491 Sayılı Çevre Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 19. Maddesi ve bu çerçevede Bakanlıkça hazırlanan Çevre Kanununun 29 uncu Maddesi Uyarınca Atıksu Arıtma Tesislerinin Teşvik Tedbirlerinden Faydalanmasında Uyulacak Usul ve Esaslara Dair Yönetmelik ile alıcı ortamın su kalitesinin yükseltilmesi için, atıksu altyapı tesisi yönetimlerinden, kimyasal, biyolojik ve ileri atıksu arıtma tesisini kuran, işleten ve ilgili mevzuatta belirtilen yükümlülükleri yerine getirdikten sonra arıtılmış atıksularını alıcı ortama deşarj edenler veya geri dönüşümlü olarak kullananların arıtma tesisi işletme maliyetleri hafifletilmekte ve arıtma tesislerinin çalıştırılması teşvik edilmektedir.
• 2872 Sayılı Çevre Kanununun 9 uncu Maddesi uyarınca su ürünleri istihsal alanları ile ilgili alıcı ortam standartları Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca belirlenmekte olup, alıcı su ortamlarına yapılan atıksu deşarjları, Çevre Kanununa istinaden yayımlanan Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinde belirlenen alıcı ortam deşarj standartlarına göre yürütülmektedir.
• Kalkınma Bakanlığınca kabul edilmiş olan Türkiye Kıyılarında Yüzme Suyu Profillerinin Belirlenmesi ve Turizmde Atıksu Yönetimi Projesi 2012 yılında başlatılacaktır. Atıksu geri kazanım ve yeniden kullanım uygulamalarının seçilecek pilot bir tesiste gerçekleştirileceği projenin teknik şartname hazırlama çalışmaları devam etmektedir.
Komisyonumuz yerinde yapmış olduğu çalışmalarda, yukarıda da belirtildiği üzere İzmir’de kurulan 24 atıksu arıtma tesisinden 8’inin, 2009 yılı ve sonrasında faaliyete geçtiği, bu anlamda Araştırma Komisyonu Raporunda önemli bir eksiklik olarak belirtilen AAT eksikliğinin önemli ölçüde giderildiği bilgisini almıştır. Bunun yanında, yine Komisyon Raporunda değinilen İzmir Körfezi dip çamurunda iyileşme sağlanabilmesi için Körfez’deki su sirkülasyonunun sağlanması gerektiği tespitinden hareketle, Körfez Akıntı Modelleme ve İzmir Körfezi ve İzmir Limanı Rehabilitasyon Projelerinin başlatıldığı, iki adet dip tarama gemisi ve römorkları için ihale yapıldığı, bu gemilerin 2012 yılında teslim edileceği anlaşılmıştır.
• İzmir metropol alan sınırları dışında kalan ilçelerde, düzensiz depolama yapıldığı, ayrıca atıksu arıtma tesislerinde oluşan arıtma çamurlarının miktarı ve depolanması ile ilgili sorunlar yaşandığı,
• İlde tehlikeli atıklar için düzenli depolama tesisi bulunmadığı ve bertaraf tesislerinin de yeterli kapasitede olmadığı, tıbbi atıklar ile ilgili olarak, ayrı toplama faaliyetinin büyükşehir sınırları içerisinde devam ettiği,
• Katı atık düzenli depolama tesislerinin ivedilikle tamamlanması, atık su arıtma tesislerinde oluşan arıtma çamurlarının susuzlaştırılarak bu alanlara verilmesi imkanlarının araştırılması, tehlikeli atıkların ve tıbbi atıkların kaynağında ayrı toplanarak sağlıklı bir biçimde bertarafının sağlanması, atıklar ile ilgili olarak sektörel planların hazırlanması,
• Bergama Belediyesi katı atık bertaraf ve tıbbi atık sterilizasyon tesisine 24.10.2011 tarihi itibariyle geçici faaliyet belgesi verilmiştir.
• İzmir ilinde 2010/17 sayılı Genelge kapsamında tıbbi atık sterilizasyon tesisi kurulması için yer seçimi çalışmaları tamamlanmış ve “ÇED gerekli değildir” belgesi alınmıştır; ancak 03.12.2011 tarihli 28031 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliğinde yapılan değişiklik nedeniyle sterilizasyon tesisiyle ilgili çalışmalar durdurulup, yakma tesisi ile ilgili çalışmalara başlanmıştır.
• Düzensiz depolama alanı olarak kullanılan 22 saha kapatılmıştır.
• Küçük Menderes Havzası Çevre ve Altyapı Hizmetleri Birliği katı atık düzenli depolama tesisi inşaat ihalesi işlemleri tamamlanmıştır.
• Bergama Belediyesi katı atık bertaraf tesisi inşaatı tamamlanmıştır.
• İzmir ilinin 24 ilçesine ait ambalaj atıkları yönetim planı Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca onaylanarak kaynakta ayrı toplama çalışmalarına başlanmıştır. Bu ilçelerdeki toplam nüfus 3.636.431 kişi olup, bu nüfus İzmir’in toplam nüfusunun yaklaşık % 92’sine karşılık gelmektedir.
c. Hava Yönetimi
Meclis Araştırması Komisyonu konu hakkında aşağıdaki tespitlere yer vermiştir:
• Aliağa ilçesinde kurulması planlanan termik santralle ilgili endişeler olduğu,
• Aliağa Sanayi Bölgesi ile ilgili olarak, bölgede, sürekli on-line ölçme izleme sisteminin kurulması,
Çevre ve Şehircilik Bakanlığından alınan bilgiye göre:
• 2009’da yayımlanan Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliğinde kirletici vasfı yüksek olan tesislerden kaynaklanan baca gazı salımı ve hava kalitesi sınır değerleri yeniden düzenlenmiştir.
• Rafinerilerden kaynaklanan kükürtdioksit emisyonlarının azaltılması için düzenleme yapılarak tesislerde kullanılan kükürt içeren sıvı miktarının azaltılması gaz yakıt miktarının arttırılması sağlanmıştır.
• Demir-çelik tesislerinin toz tutma kapasitesi arttırılmış, kaçak emisyonlar önlenerek kısa inşa edilmiş bacalar yükseltilmiştir.
Kocaeli-Dilovası’nda olduğu gibi Aliağa’da da, kirletici özellik taşıyan mevcut sanayi tesislerine on-line takip sistemi kurulması ve sistemin yeni kurulacak tesisler için zorunlu hale getirilmesi hava kirliliğinin takip edilmesi ve gerekli önlemlerin süratle alınabilmesi açısından faydalı olacaktır.
d. Deniz ve Kıyı Yönetimi
Meclis Araştırması Komisyonu konu hakkında aşağıdaki tespitlere yer vermiştir:
• İzmir Körfezi’nde yürütülen temizleme çalışmaları kapsamında deniz dip çamurunda düzelme olmadığı, çözüm için sirkülasyonun sağlanması gerektiği,
• Balık çiftliklerinin daha çok Çeşme, Karaburun ve Urla ilçelerinde yoğunlaştığı ve uygun yerlerde yapılanmayan tesislerin kirliliğe neden olduğu,
• İzmir Körfezi dip çamurunda iyileşme olması için sirkülasyonun sağlanması,
• Balık çiftliklerinin ÇOB tarafından tüm paydaşların katılımıyla belirlenen yerlere taşınmalarının ve denetlenmelerinin sağlanması,
Çevre ve Şehircilik Bakanlığında alınan bilgiye göre:
• Denizlerde balık çiftliklerinin kurulamayacağı hassas alan niteliğindeki kapalı koy ve körfez alanlarının belirlenmesine ilişkin tebliğ ile koy ve körfezlerde balık çiftliği kurulması tamamen yasaklanmış değildir. Sadece kıyıdan belli bir mesafede ve uygun akıntı hızı ve derinlikte koy ve körfezlerin kirlenmesini önleyecek ve daha sağlıklı ve sürdürülebilir bir üretimin gerçekleştirileceği alanlarda faaliyette bulunulması sağlanmıştır.
• Balık çiftliklerinin izlenmesi ile alakalı ilke ve esasları içeren Denizlerde Kurulan Balık Yetiştiriciliği Tesislerinin İzlenmesine İlişkin Tebliğ yürürlüğe girmiştir.
• Balık çiftliklerinin Çevre Kanunu çerçevesinde denetlenerek gerektiğinde cezai müeyyidelerin uygulanması hususu Bakanlıkça kabul edilen usul ve esaslar doğrultusunda Sahil Güvenlik Komutanlığı ile Bölge Komutanlığına bağlı Bot Komutanlıklarına devredilmiştir.
• 2872 Sayılı Çevre Kanununun 9 uncu Maddesi uyarınca balık çiftliklerinin kurulacağı yerlerin belirlenmesi ile yetiştiricilik belgelerinin verilmesi Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının yetki ve sorumluluğundadır.
Türkiye’de balık çiftlikleri için kıyıdan bin yüz metre mesafe, en az
Komisyonumuz, İzmir Çevre İl Müdürlüğünden almış olduğu bilgide İzmir kıyılarında bulunan balık çiftliklerinin Bakanlık tarafından tespit edilen kriterlere uygun olduğu bilgisini almıştır. Su değişiminin uygun olduğu, akıntının yeterli olduğu alanlarda tüm çevresel parametrelerin dikkate alınmasıyla yapılan bir yetiştiriciliğin Türkiye’ye büyük faydalar sağlayacağı, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne ihraç ettiği tek hayvansal ürünün balık olduğu unutulmamalı; ancak ekonomik kazanç ile çevrenin korunması arasındaki dengenin iyi kurulması gerektiği göz ardı edilmemelidir. Balık dışkılarının deniz dibindeki ekosisteme olumsuz etkilerinin takip edilmesi, kirliliğin önlenmesi ve balık üretimi mevzuatındaki eksikliklerin giderilmesi, Avrupa Birliği’ne entegrasyon sürecinde olan ülkemiz tarafından müktesebata uyum çerçevesinde uyumlaştırılması gereken balıkçılık faslının konularındandır. (13 no'lu Balıkçılık faslı Balıkçılık müktesebatı, kaynakların ve av filosunun yönetilmesi, denetim ve kontrol, sektörde faaliyette bulunanlara yönelik yapısal eylemler ve bu bağlamda AB Balıkçılık fonunun yönetimi, ortak pazarlama standartlarının uygulanması, piyasanın ortak düzenlenmesini ve bu eylemlerin üretici örgütleri aracılığıyla yürütülmesine yönelik kurallardan oluşmaktadır.)
• Fıstık çamı üretimi bölge ekonomisi açısından ciddi bir gelir kaynağıdır. Söz konusu olumsuzlukların bir an önce giderilmesi için gerekli çalışmalar yapılmalıdır.
• Soğuk iklimlerde seralarda üretimin devam etmesi için seraların ısıtılması zorunluluk arz etmektedir. Ancak ısıtma masrafları toplam maliyetler içinde önemli bir yere sahiptir. Bu nedenle seralarda düzenli ısıtma yapılmamakta, yalnızca bitkileri dondan korumak amacıyla belli dönemlerde ısıtma yapılmaktadır. Bu durumun olumsuz etkisi verimin düşük olması ve üretimin çeşitlendirilememesi ve hormon kullanma gibi zorunluluklardır. Bu olumsuzlukların giderilmesinde ülkemizin önemli enerji kaynaklarından biri olan jeotermal kaynakların sera ısıtmasında kullanılması önemli bir rol oynamaktadır. Bu anlamda, seracılıkta jeotermal enerji kullanımının yaygınlaştırılması önem arz etmektedir. Özellikle başta kaynak açısından zengin olan Ege Bölgesinde jeotermal enerjinin birçok serada kullanımının teşvik edilmesi gerekmektedir. Jeotermal enerjinin kullanımı ülke ekonomimize de önemli katkılar sağlayacaktır. Bunun yanında ülkemizde birçok seranın ısıtılmasında fosil yakıtları kullanılmaktadır. Jeotermal enerjinin kullanımı emisyonların azaltılmasına da katkı sağlayacaktır.
İzmir 4 milyona yaklaşan nüfusu ; tarım, sanayi, ticaret ve turizme dayalı çok yönlü ekonomisi, 8 milyar liradan fazla yıllık ihracatı (2011), 28,5 milyar liralık vergi tahsilatı (2011) ile Ülkemizin önde gelen illerinden biri konumundadır. İzmir ilinde halen faaliyet göstermekte olan 10 OSB mevcuttur. Özellikle Aliağa ilçesi ülkemizin önemli ağır sanayi bölgelerinden birisidir. İlçede demir-çelik, enerji, rafineri, akaryakıt, lpg dolum tesisleri, gemi geri dönüşüm tesisleri gibi ağır sanayi tesisleri faaliyet göstermektedir. Tüpraş ve Petkim gibi önemli petrokimya tesisleri de bölgede yer almaktadır. Bölgenin tercih edilmesinde, ulaşım ve liman koşullarının varlığı ile birbirini tamamlayan sanayi tesislerinin bir arada olması etkili olmaktadır.
Bu önde gelen konumu itibariyle İzmir 70’li yıllardan itibaren bölge içinden ve dışından yoğun göç almaya başlamıştır. Buna bağlı olarak yaşanan çarpık kentleşme, nüfusun ve sanayinin artması çevre sorunlarını ister istemez kaçınılmaz hale getirmiştir. Bu hassasiyetin en yoğun olduğu ilçe Aliağa’dır.
Bölgede ön plana çıkan sorunların başında, çelikhane tesislerinin ana hammaddesi olan hurdaların yükleme boşaltma işlemleri ve üretim faaliyeti sonucu oluşan emisyonlar ile üretim atığı olan curufların taşınması, depolanması faaliyetleri sonucu oluşan emisyonların kontrolu gelmektedir. Aynı zamanda, demir çelik tesislerinden kaynaklanan atıkların bertarafı konusu da çözüm bekleyen problemlerin başında yer almaktadır. Bunun takip edilerek süratle sonuçlandırılması önem arz etmektedir.
Bölgede agır araç trafiği bakımından karayollarında da sıkıntılar yaşanmaktadır. Ağır ticari araçlar karayolu trafik yükünü arttırmaktadır. Ancak daha önemlisi oluşan hava kalitesi seviyelerine en fazla katkıyı yollardan kaynaklanan toz (partikül madde) emisyonlarının neden olmasıdır. Hava kalitesi seviyelerinin iyileştirilebilmesi için öncelikle bu yolların iyileştirilmesi gerekmektedir.
Tespit edilen bu hususlar dikkate alındığında, Aliağa’nın halihazırdaki durumunun Kocaeli-Dilovası ile benzer nitelik taşıdığı göze çarpan önemli bir noktadır. Kocaeli’deki olumlu sonuçların Aliağa için örnek teşkil etmesi ve her iki bölgedeki kurum ve kuruluşlar ile sanayi tesisleri arasında çevrenin korunması konusunda gerçekleştirilen faaliyetlerle ilgili iletişim ve işbirliğinin sağlanması önem arz etmektedir. Bunun dışında denetim, üretim süreçleri, yeni nesil teknolojilerin kullanılması konularındaki fayda ve maliyetler çevre faktörü de hesaba katılarak mülahaza edilmelidir. Bölgedeki insanların hassasiyetlerinin, akademik dünyanın görüşlerinin, STK’ların ve odaların tespitlerinin dikkate alınması ve kalkınma-çevre dengesinin gözetilmesi bölgedeki sorunların kalıcı çözüme kavuşturulmasında göz ardı edilmemesi gereken hususlardır.
Yorum Yazın