'Ben Şenol geliyorum!’
Konuşmam o kadar etkili olmuş olacak ki gün boyu telefonum hiç susmadı. CHP’de eskiden görev yapan milletvekili, belediye başkanı ve il ve ilçelerde yöneticilik yapmış birçok isim beni arayarak, cesur bir şekilde, çekinmeden parti içinde yaşanan hukuksuzluğu, haksızlığı konuştuğum için yanımda olduklarını ifade ettiler.
Bu da eleştirilerimin ne kadar doğru ve haklı olduğunu ortaya koyuyor…
Örgütte önemli görevler almış bu isimler yaklaşan tarihi seçim öncesi kaygılarını dile getirirken, İl Başkanı Şenol Aslanoğlu bakıyorum, sorunlara eğilmek yerine kendi dünyasında yaşamaya devam ediyor.
En basit örneklerle dile getirmem gerekirse CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İzmir’e geldiğinde katıldığı üç programda da belediye çalışanları tarafından protesto edilirken, siyasi sorumluluğu olan İl Başkanı Aslanoğlu’nun, Genel Başkanı’nın yanında deyim yerindeyse ‘bostan korkuluğu gibi’ durması beni çok rahatsız etti.
Diğer taraftan dün yayında ifade ettiğim Dikili’de örgütü bitirecek olan Belediye Başkanı Adil Kırgöz’ün müdahalesine sessiz kalması anlaşılır gibi değil.
İlçe örgütünden gelen şikayetlere kulağını tıkayan Aslanoğlu’nun atanan yönetimden haberi yok mu?
İlçe Başkanı olarak seçilen kişinin Belediye Başkanı Kırgöz’ün akrabası olması, hatta oğlunun yönetim kurulunda yer alması hiç mi rahatsız etmedi?
Ben de bütün parti kamuoyu da merak ediyoruz.
Şimdi ben bunları, örgütten gelen şikayetleri ekranlara taşıyınca bu duruma sessiz kalan İl Başkanına hakaret mi etmiş oluyorum?
Özelliklle Yeni Asır dışında neredeyse basınla ilişki kuramayan, eleştiriye tahammülü olmayan ve bir adım öteye gideyim “İl Başkanı olmasının kibriyle” birçok kesime tepeden bakan bir il başkanı profiliyle karşı karşıyayız.
Bir il başkanı düşünün kendisine “Hayırlı olsun” demek için gelen ve özellikle kitle örgütlerinin başında olan “Dernekler” ile yaptığı görüşmeleri bir angarya olarak gören bir il başkanı yönetim kurulu toplantısında yöneticilerine; “Bunlar bitmiyor, benim çok işim var. Bundan sonra derneklere başkan vekilimiz baksın”diyerek bunları küçük gören bir anlayış…
Ne söylenebilir ki…
Türkiye açısından bu kadar kritik bir seçime gidilirken, il başkanının sivil toplum örgütlerine bakışını gördüğümüzde “VAY CHP’NİN HALİNE” demekten başka bir şey gelmiyor insanın aklına!
Diğer taraftan ise bir siyasetçinin hele hele kendisini ‘sosyal demokrat’ diye adlandıran bir siyasetçinin kendisiyle ilgili yapılan haberler ve eleştirilere tahammülsüzlüğü ise tam anlamıyla fiyasko…
Bir il başkanı düşünün ‘eleştiriye açık’ olduğunu ifade edecek ama diğer taraftan ise ilk yaptığı basın toplantısında “Basını üstü kapalı tehdit edecek” ondan sonra DEMOKRASİDEN, ÖZGÜRLÜKTEN VE İNSAN HAKLARINDAN bahsedecek.
İşte o zaman; “Yesinler senin demokratlığını” derler…
Oysa CHP İzmir İl Başkanlığı koltuğuna oturan birçok kişi Aslanoğlu’nun yaşadığı sorunu yaşamıştır. CHP içinde kulis çalışmalarının nasıl yapıldığını en iyi İl Başkanı kendisi bilir…
İl Başkanlığına uzanan serüvende birlikte hareket ettiği siyasetçilerin aldığı kararları, kendisine yakın olan gazetecilere isminin yazılması için sızdırması, o zaman o gazeteciler sizin için ne anlam ifade ediyordu?
O zaman o gazetelerde otururken, sevgili İl Başkanı kendisiyle ilgili kulisini yazdırması nasıl bir duyguydu, ben de çok merak ediyorum…
Şimdi ise hakkında çıkan haberlerle ilgili sürekli “bir günah keçisi aramak” ve yoldaşlık yaptığı yöneticileri suçlamak dünyanın en büyük saçmalığıdır.
Ve bunu yapan bir yöneticinin sağlık durumuyla ilgili bir sıkıntısı olduğunu düşünürüm.
Sevgili okuyucularım düşünebiliyor musunuz? Bir il başkanı il yönetim kurulu toplantısında kendisiyle birlikte atanmış il yöneticilerine dönerek “Toplantıya beş dakika ara veriyorum. Bu konuşulanları gidip kime yazdıracaksınız yazdırın” diyerek ithamda bulunabilir mi?
Bunu yapan İl Başkanı için ne söylenebilir…
Düşünün Türkiye’nin 3. büyük kentinin CHP il başkanı, il yönetim kurulu toplantısında yapılacak çalışmaları konuşmak yerine, 15 dakika boyunca hakkında çıkan haberlerle ilgili konuşması ve bu haberleri yapan gazetecilerle gıyabında yorumlar yapması ne kadar zayıf bir karakter olduğunun açık bir göstergesi değil midir?
Oysa yıllardan beri CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili hatta çok uzağa gitmeyelim, CHP’li Büyükşehir Belediye Başkanı hakkında, ‘flört ettiği ve beyanat verdiği’ o gazeteler neler yazdı, neler neler yaptı? Burada bir haksızlık varsa gidip dava açtılar.
İl Başkanı gibi oturup saatlerce çıkan haberleri konuşmadılar…
Sayın İl Başkanı da gazetecilerin kendisiyle ilgili hakaret ettiklerini düşünüyor ise yargıda hakkını arayabilir.
Ya da kendisinin ifade ettiği gibi; “Örgütünü de arkasına alarak” mücadele edebilir!
Ama ona tavsiyem ilk mücadele edeceği gazete her gün partisini ve ona bağlı belediye başkanlarıyla ilgili taraflı haberler yapan gazeteler olmalı! Hatta kapılarına dayanarak yapılan yalan yanlış haberlerin hesabını sormalı ki alnından öpelim!
Son günlerin modası biliyorsunuz!
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, haksızlık ve hukuksuzluk yaptıklarını düşündüğü kurumların kapılarına dayanarak “Ben Kemal geliyorum.” diyor ya…
CHP İl Başkanı da Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nu örnek almalı. Partisine, partisinin belediye başkanlarına haksızlık yapan, iftira atan, itibar cellatlığı yapan o gazetelerin kapısına dayanarak “Ben Şenol geliyorum” demeli.
Yoksa arkası olmayan yerel medya yönetcilerinin karşısında öyle atmak tutmak kolay!