Dolar 34,5424
%0.18
Euro 36,0063
%-0.62
Altın 3.005,890
%1.48
Bist-100 9.550,00
%1.94

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°

100 gün sonra Soyer sahneye geri döndü: Yeniden doğuş mu, yoksa veda mı?

100 gün sonra eski İzmir Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Tunç Soyer sessizliğini bozdu ve karşımıza bir dizi açıklama ve iddialarla dolu bir manifesto ile çıktı.

Peki, bu açıklamalar ne anlama geliyor?

 Soyer, siyasi sahneye bomba gibi bir dönüş mü yapmak istiyor, yoksa sadece kendini mi temize çıkarmaya çalışıyor?

Bu suskunluk, ne bir Himalaya meditasyon sessiyonu, ne de düşünce fırtınaları ile dolu bir yalnızlık dönemi.

 Görünen o ki, Soyer, bu süre zarfında nasıl bir strateji izleyeceğini kurgulamış.

 Ve nihayetinde, “şimdi konuşma zamanı” demiş!

Her zamanki gibi Soyer, politik arenada bir kahraman gibi değil, daha çok haksızlığa uğramış bir entelektüel gibi boy gösteriyor. Hani, hepimizin sevdiği o eski film kahramanları gibi: Zarif, düşünceli ve her daim doğrucu. Bir politikacının ağzından çıkanlarla bu kadar barışık olmamızın sebebi ne?

Soyer’in bu son çıkışı, onun siyasi kariyerinde yeni bir dönemin başlangıcı mı, yoksa sadece bir güncelleme mi?

Soyer, kendisine yöneltilen eleştirilere “algı” ve “olgu” üzerinden değerlendirmelerle cevap veriyor. Yani, “bana saldıranlar aslında gerçekleri görmüyor” demeye getiriyor. Belki de Soyer’in en çok dikkat çeken yanı, her zamanki gibi iddialara karşı “rakamlarla konuşması”. İBB’nin borçlarından tutun, işe alınan personel sayısına kadar her şeyi açıklıyor. Bu, “ben şeffafım, sorunları gizlemem” demenin politikadaki en şık halidir, değil mi?

Peki ya sonrası?

 Soyer, sosyal demokrat belediyecilik anlayışından, İzmir için hayata geçirdiği projelere kadar geniş bir yelpazede savunmada bulunuyor. Bu da bize “İzmir’in ruhu”nu hatırlatıyor. Belki de Soyer’in en büyük başarısı, İzmir’in bu özgün karakterini koruyup, kollamak olmuştur. Şimdi, bu projelerin durdurulmasıyla İzmir’in DNA’sının değişip değişmeyeceğini merak ediyor insan.

Sonuç olarak, Tunç Soyer’in bu dönüşü, İzmir’de bir dönemin sonunu mu, yoksa sadece bir ara verişin mi olduğunu zaman gösterecek. Ama şunu unutmayın, politika da bir nevi tiyatrodur; perde bir kapanır, bir açılır.

Ve Soyer, bu oyunun en renkli karakterlerinden biri olmaya devam ediyor. Eski başkan, sahneden inmiş olabilir ama replikleri hala yankılanıyor kuliste.

Soyer, siyasi kariyerinin belki de en net, en sakin dönemini geride bırakıp, yeni bir rota çizmeye karar vermiş gibi duruyor. Ancak bu seferki rota, klasik politika manevralarından uzak, daha çok bir 'doğruyu söyleme' serüveni.

 İddialı, cesur ve tabii ki oldukça stratejik…

Yerel siyaset arenasında genellikle rastlanan çamur at izi kalsın taktiklerine karşı, Soyer "ben buradayım ve gerçekler bunlar" diyor.

Yazının ilk satırlarında Soyer, 100 gün boyunca neden suskun kaldığını ve neden şimdi konuştuğunu anlatıyor. Dikkat çeken, Soyer'in bu süreçte algılar ve gerçekler arasındaki çizgiyi nasıl belirginleştirdiği. Malum, politikada algılar çoğu zaman gerçeklerin önüne geçer, ancak Soyer bu klişeyi yıkmaya ant içmiş gibi.

 Peki, gerçekten başarabilecek mi?

Soyer’in bir diğer çarpıcı iddiası ise, partisi CHP’nin başarısını ileriye taşıma sorumluluğu. Bu, sadece İzmir için değil, tüm Türkiye için bir mesaj aslında. Soyer’in bu söylemi, parti içi dengeleri sarsacak nitelikte.

Acaba CHP içinde bu söylemler nasıl karşılık bulacak?

Soyer bu açıklamalarıyla, adeta partideki muhafazakâr kanadı bir kenara itip, daha ileri görüşlü bir politika izlenmesi gerektiğinin altını çiziyor.

Eski başkanın bu dönüşü, bazılarına göre cesaretin ta kendisi. Ancak skeptikler, Soyer’in bu hamlelerinin aslında bir “siyasi yeniden doğuş” mu yoksa “güçlü bir veda” mı olduğunu tartışıyor. Soyer’in bu stratejik çıkışı, onun siyasi kariyerinde yeni bir başlangıç mı yoksa bir epilog mu, zamanla göreceğiz.

Net olan bir şey var ki, Soyer politika sahnesindeki yerini sağlamlaştırmak ve belki de yeni bir hareketin öncüsü olmak istiyor. Kim bilir, belki de İzmir kıyılarından yükselen bu ses, Türkiye'nin genelinde bir değişimin habercisi olacak. Soyer'in "sessizlikten gürültüye" bu geçişi, siyaset sahnesinde yeni bir dönemin başlangıcı olabilir mi?  

Bekleyip göreceğiz