Dolar 34,5424
%0.18
Euro 36,0063
%-0.62
Altın 3.005,890
%1.48
Bist-100 9.550,00
%1.94

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°

Gazeteciye dava açan Delican'a soruyorum...

AK Parti İzmir İl Başkanı Bülent Delican İl Başkanlığı koltuğuna oturduğu günden beri hem kamuoyundan hem de parti içinde eleştirilere maruz kalan isimlerin başında geliyor. Zaman zaman yaptığı açıklamalar ve parti içinde yaptığı uygulamalarla da adından en fazla bahsettiren isim…

Aslında yöneticilik konusunda bir eğitime ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. 

Yöneticilik şartlar ve koşullar ne olursa olsun durumu idare etmektir.

Bu anlamda AK Parti İl Başkanı Bülent Delican AK Parti’nin İl Başkanlığı koltuğuna oturduğundan beri sürekli kendisini ve partisini sıkıntıya sokan işlere imza atmıştır.

Ve büyük hatalar yapmıştır.

Özellikle İl başkanlığı koltuğundayken iki genel seçim döneminde yaptığı hatalar koltuğu hak etmediğini bir kez daha ortaya koymuştur. Ve özellikle 7 Haziran seçimlerinde idare ettiği seçim stratejisiyle bugün Başbakan koltuğunda oturan Binali Yıldırım’a yaptıkları belleklerden silinmemiştir.

AK Parti’de hala bunun öfkesiyle İl Başkanı Bülent Delican’a kızgın olan büyük bir kesim var.

Sadece onunla yetinmeyip Yıldırım’a yakın olan milletvekili adaylarına da yapmadığını bırakmamıştır. Ve ben bunun yanlış bir uygulama olduğunu defalarca dile getirmiş bir gazeteci olarak en ağır eleştirileri yapmışımdır. Sonuç olarak Başkan Delican söylediğim yere gelmiştir.

56. maddeden görevden aldığı kişiyi sadece koltuğunu korumak için güçten yana tavır alarak ilçe başkanlığı koltuğuna oturtmuştur. Zaten başına ne geldiyse bundan geldi. Güce karşı olan zaafı ona yanlış yaptırmıştır.   

7 Haziran seçimlerinde Genel Başkan Yardımcısı Nükhet Hotar’a olan ilgisinin tek nedeni de buydu. Ve AK Parti içinde vefaya değer verenlerle güce değer verenler karşı karşıya geldi. İl Başkanı Bülent Delican’ın o dönemki tavrı partiyi kamplaşmaya götürmüş ve “Binaliciler” ve “Hotarcılar” diye AK Parti İzmir teşkilatı ikiye bölünmüştü.

Oysa AK Parti’de “VEFA’nın” ne kadar önemli olduğunu ve kuruluşunda partinin tabelasını asan Başbakan Binali Yıldırım’a karşı olan tavrının AK Parti’ye gönül vermiş ve gerçekten teşkilatçı olan bir kişinin yapmayacağı bir davranış biçimiydi. O dönemde yazdığım köşe yazılarıyla bunu sürekli gündeme getirmiş ve Başbakan Yıldırım’a yapılan haksızlığı defalarca dile getirmiştim. Ben aslında Başbakan Yıldırım’a destek olurken esasında vefa olgusunun ne kadar önemli olduğunu ifade etmeye çalışıyordum.

Binali Yıldırım’ın Başbakan olmasının en önemli faktörü neyd? Yıldırım’ın yıllardan beri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iyi ve kötü günde yanında olması ve gösterdiği “VEFA” olduğunu gördük!

Oysa İl Başkanı Bülent Delican ne yapmıştı, 3. dönem nedeni ile görevini bırakmak zorunda kalan Binali Yıldırım’a sırtını dönmüş ve aday olmamasına rağmen İzmir’e gelerek partisine destek veren partinin en önemli ismini yok saymıştı.

Ve daha ileri giderek sistemli bir şekilde Bayraklı’da Binali Yıldırım’ın yapacağı büyük mitingin olduğu gün bütün milletvekili adaylarına o saatte televizyon programı konmuştu. Bir nevi alana gelmeleri engellenmişti. Bunu daha önceki yazılarımda da ifade etmiştim. Ben bunların yanlış olduğunu AK Parti teşkilatlarına zarar verdiğini dile getirirken AK Parti İl Başkanı Bülent Delican benim hakkımda yönetim kurulu toplantılarında “hakarete varan” sözlerle iftiralar atmıştı. Ve AK Parti Türkiye’de istediği sonucu alamamış ve yeniden seçim kararı alınmıştı.

1 Kasım seçimlerinde bu kez Yıldırım vekil adayı gösterilmiş ve İl Başkanı Bülent Delican 3 ay önce karşılamaya gelmediği, bir tane bile toplantısına katılmadığı Binali Yıldırım’ın için “efsane bakanımız” diyerek gölgesi gibi takip etmeye başlamıştı. Yine aday olan Genel Başkan Yardımcısı Nükhet Hotar bu kez yalnız dolaşmaya başlamıştı.

Ve İl Başkanı Delican 3 ay içinde iki farklı adayla dolaşmıştı.

Delican’ın bunun gibi onlarca hatasını yazdım.

Ve şunu çok net ifade edebilirim ki AK Parti İl Başkanı Bülent Delican o koltuğu dolduramadı… Kendine olan güveni olmamasından dolayı en yakınında olan biraz sivrilen isimleri tek tek önce görevlerinden aldı sonra yönetim kurulundan çıkardı. Bunu sadece ben söylemiyorum kamuoyu tarafından yapılan bütün eleştiriler bu yönde… Bütün bu eleştirileri yaparken ne birine yakın olmak ne de birilerine siyasi rant sağlamak adına yaptım.

Yıllardır bu işin içinde olan biri olarak ben sadece gazeteci olarak eleştiri hakkımı kullandım. Yıllarca AK Parti İl Başkanlığı koltuğuna oturan Ali Aşlık, Aydın Şengül, Ömür Kabak ve Ömer Cihat Akay gibi isimler hakkında da zaman zaman eleştirilerimiz oldu. Ancak bunlar siyasetin kendi rutininde devam eden ve bizleri gördüklerinde gazeteci siyasetçi ilişkisi içinde muhabbetimiz devam ederdi…  

Yaptığım eleştirilerden dolayı bana tek bir dava açan il başkanı yok. Yazdığım bütün yazı ve haberler için tek tek arayarak yanlış varsa düzelttiler.

Ve bunları onlarca defa yaşadım.

Zaten iktidar partisinin il başkanı olmak eleştirilmeyi kabullenmek ve bunlara hazırlıklı olmaktır. Doğanın kanunu budur, iktidar partisi her dönem eleştirilir.

Bu siyasetin doğasında var.

Şimdi AK Parti İzmir İl Başkanı Bülent Delican geçtiğimiz günlerde İzmir’de yayın yapan 5 internet haber sitesiyle ilgili suç duyurusunda bulunmuş…

Bunda hiçbir anormallik yok. Bir siyasetçi yanlış olduğunu düşündüğü bir yazı ya da haberle ilgili kendisini rahatsız eden bir durum için dava açabilir. Bunda hiçbir yanlış yok.

En doğal hakkıdır.

Ancak İl Başkanı Delican’ın şikâyet dilekçesinde kullanılan ifadeler ve sarf edilen sözler tam anlamıyla “skandal” 

Dilekçesini okuduğumda öncelikle çok amatörce yazılmış bir dilekçe. Yoldan birini çevirsem sanıyorum daha düzgün yazardı.

Zaten son çıkan infaz yasasıyla birlikte çok da anlamı olmayan bir şikâyet…

Neyse dönelim asıl konuya…

AK Parti İl Başkanı Bülent Delican dilekçesinin bir bölümünde  “İl başkanlığına sistemli bir şekilde terör örgütü üyelerinin yahut sempatizanlarının bilinçli bir şekilde propagandası biçiminde AK Parti kimliğini bozmaya, yıpratmaya yönelik biçimde açıkça iftira atıldığı ve bu eylemleri o kadar çok kendine güven duygusuyla işlemektedir ki, sanki bir terör örgütünün partimizi yıpratmaya yönelik hakaret eylemi ile özdeşleşmiş ve bire bir polemiğe girecek kadar yazarlık kalemini kötüye kullanacak vaziyete bürünmüştür” diyerek kendisi hakkında beğenmediği yazılar yazan gazetecileri neredeyse terör örgütü üyesi ilan edecek…   

Şaka gibi… Evet, yanlış duymadınız gazetecileri “terör örgütü” ile bir tutuyor.

Oysa kendisi hakkında eleştiri hakkını kullanarak yaptığı yanlışlarla yüzleşmesini sağlayan kişiler hakkında kurduğu ifadeler bu kişilerin görevlerini layıkıyla yapmaya çalışan gazetecilere iftira atmaktan başka bir şey değil.

Madem böyle bir şey vardı neden bu gazetecilerle ilgili böyle bir şikâyette bulundu. Benim neredeyse bir yıl önce yazdığım yazılarla ilgili şimdi suç duyurusunda bulunuyor.

Zamanlama çok manidar.  

Şimdi şahsımla ilgili ifadelerine yanıt vermek ve İzmir kamuoyunu aydınlatmak gerekiyor. Eminim İl Başkanı Delican kapalı kapılar arkasında benim yaptığım eleştirileri okurken bana hak vereceğini düşünüyorum.

Şimdi “terör örgütü” üyesi benzetmesi yaptığı benimle ilgili kısa bir bilgi vermek gerekirse, bu ülkede vergi veren, askerliğini yapmış bu topraklarda doğmuş, büyümüş bu ülkenin bölünmez bütünlüğü için bedel ödemiş bir ailenin çocuğuyum. Dedem İstiklal Savaşı gazisi,  Babam ise Kore gazisi… Böyle bir babanın evladı olarak yapılan ifadeleri hakaret sayarım.

“Gazi bir babanın oğlu olan ve evladı Diyarbakır’da askerlik yapan” vatansever biri olarak bu ifadeyi bir hakaret olarak görürüm. Bizim ailemizden sağcı çıkar, solcu çıkar, muhafazakâr çıkar ama asla ve asla vatan haini çıkmaz.  Bunu böyle bilmesi gerektiğini ve benden özür dilemesini bekliyorum.

Eğer İl Başkanı Delican bir terör örgütü üyesi basın organı arıyorsa “OHAL” kapsamında haklarında kapatma kararı bulunan ve onlar için Ankara’nın yollarını aşındırdığı kurum için bu ifadeleri kullanmasını öneririm. 

Bir de şikâyet evrakına ‘AK Parti İl Başkanlığının’ kaşesini vurarak şikâyette bulunmuş. Bu yaptığı savcılar üzerinde baskı kurmaktan başka bir şey değildir. Oysa İl Başkanı Delican’ın şunu çok iyi bilmesi gerekiyor ki, bu ülkede hala namuslu savcılar var. Ve ayrıca şunu ifade etmek isterim ki darbenin olduğu gece bizler alanlarda darbeye karşı tepkimizi gösterirken İl Başkanı ancak gece saat 02.00’da alana gelmişti.

Şahsımla ilgili şunu ifade etmek isterim ki, AK Parti’nin kuruluşundan bugüne kadar hiçbir zaman AK Parti hakkında ve bu hareketi aşağılayacak ve küçültecek tek bir kelime ifade etmemişimdir. Bir tek kelime bile yazdığımızı kimse iddia edemez. İl Başkanı Bülent Delican’ın bu iddiası “hayalden öte” değildir.

Oysa AK Parti İl Başkanı Bülent Delican bizimle ilgili “iftira” kampanyası başlatmadan önce biraz araştırma yapsaydı bizim kendi mesleğimizin ahlakı için neler yaptığımızı görecekti.

Başbakan Binalı Yıldırım’ın Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday olduğu yerel seçim döneminde Kanal 35 televizyonunda program yapıyorduk. Binali Yıldırım ile ilgili yaptığımız güzel değerlendirmeler, Kocaoğlu ile ilgili kentin çok şey kaybettiği eleştirilerinden sonra kanalın genel müdürü bizimle, programdan sonra görüşme yaptığında “Patron Aziz Kocaoğlu ile ilgili olumsuz bir eleştiri yapmamanızı istiyor” dediğinde “Patronunuza söyleyin gelsin kendisi program yapsın” diyerek kanaldan ayrılmıştık.

Burada AK Parti düşmanlığı yapmadım. Kanal yöneticilerinin uyarısını dikkate alıp yayına devam etseydim AK Parti’nin Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım için istemediğim sözleri sarf edebilirdim. Bu yapılan çirkin teklif karşısında kanalı anında terk etmiştim. Ve bu yaşananları Başbakan danışmanı Ömer Sertbaş ve Binali Yıldırım’ı da haberdar etmiştim.

O dönemlerde AK Parti aleyhinde yayınlar yapan ve partiye ambargo koyan kanal için tek kelime söylemeyen AK Parti İl Başkanı Delican hatta kanalın canlı yayınlarına çıkmaya devam etmişti. Daha sonra FETÖ operasyonu kapsamında kapanan kanal için tek kelime etmeyen İl Başkanı kendisi hakkında eleştiri yapan haber siteleri ve yöneticileri hakkında iftiraya varan dilekçesine ne demeli…

Kurulduğu günden beri ilkeli yayın politikasıyla İzmir’de siyasetçilerin ve kamuoyunun takdirini toplayan Ege Postası haber portalını ve yöneticilerini “Terör örgütü üyesi” yakıştırması yapacak kadar ileri giden İl Başkanı Bülent Delican’ı kınıyorum.

Oysa Ege Postası haber sitesini AK Parti başta olmak üzere CHP ve MHP gibi diğer siyasi partilerden önemli isimler zaman zaman gazetemizi ve yöneticilerini ziyaret ederek gerekirse verdikleri röportajlarla konuk olduklarını belirtmek isterim. Ve kamuoyunca önemsenen kurumla ilgili böyle çirkin bir ifadenin kullanılmasına asla ama asla sessiz kalmayacağımızı buradan ifade etmek isterim.

İl Başkanı Bülent Delican ile il yönetiminde yanlış yola sapan ve siyasi parti yöneticilerine yakışmayan tavırlar içinde olan bazı il yöneticileriyle ilgili tarafıma gelen bütün ihbarları belgeleriyle bundan sonra yayınlayacağımı da buradan ifade etmek istiyorum.  Koltuklarını hak etmeyen bu kişilerin AK Parti iktidarının gücünü kullanarak yaptıkları kanunsuzlukları bundan sonra İzmirlilerin önüne koyacağım. Bakalım, İl Başkanı Bülent Delican ne kadar bunların arkasında duracak.

Bizim için dilekçesinde kendisini eleştiren gazetecilerle ilgili “bu eylemleri kendilerine çok güven duyguları içinde yapıyorlar” diyerek gazetecileri nasıl bir sınıfa koyduğunu şaşkınlık içinde okudum. Gazeteci tabi ki doğru olduğuna inandığı bir konuyu özgüven içinde yazar.

Bu soruyu aslında İl Başkanı Bülent Delican’a sormak gerekiyor. Siz hangi güven duygusuyla insanları yazdıkları yazılardan dolayı “terör örgütü üyesi” benzetmesi yapabiliyorsunuz. Hayatımın her döneminde ülkeyi bölmeye çalışan bu ahlaksızlarla karşı mücadele veriyorum. Devlete olan sadakatimi her zaman ortaya koydum. Ona olan güvenimi asla ama asla kaybetmedim. Bu duygular içinde çocuklarımı devlet okullarında okuttum ve hala da okutuyorum.

Acaba sayın İl Başkanı ve onun çocukları hangi okullarda okudu. Bunu bize açıklarsa bende çok mutlu olacağım. 

Şimdi İl Başkanı Bülent Delican’a soruyorum.

1-      7 Haziran seçimlerinde AK Parti’nin tabelasını asan Başbakan Binali Yıldırım’ı yok saydığın için eleştirdiğimiz için mi “terör örgütü üyesi” benzetmesi yaptınız'

 

2-      İl yöneticilerinin Bozyaka Devlet Hastanesi’nde masum bir insana zorla ifade vermesi için imza attırmasını gündeme taşıdığımız için mi “Terör örgütü üyesi” benzetmesi yaptınız'

 

3-      Bu partiye yıllarca hizmet eden isimleri koltuğunuzu sallayacaklar diye 56. maddeden yönetim kurulu üyeliğini düşürdüğünüzü yazdığımız için mi “Terör örgütü üyesi” benzetmesi yaptınız'

 

4-        İl Başkanlığında başarılı olmadığınızı ve teşkilatların karışmasına neden olduğunuzu yazdığımız için mi “Terör örgütü üyesi” benzetmesi yaptınız'

 

5-      BESAŞ davasında yargılanan kişiyi AK Parti’den milletvekili olsun diye Ankara’ya götürmenizi eleştirdiğimiz için mi “terör örgütü üyesi” benzetmesi yaptınız'

 

6-      Kendi il başkan yardımcınızın gündeme getirdiği BESAŞ ile ilgili yolsuzluk iddiasında bulunduğu oda başkanını bir hafta sonra il başkanlığına davet ederek kendi partililerinizi kamuoyunda itibarsızlaştırdığınızı yazdığımız için mi “terör örgütü üyesi” benzetmesi yaptınız'

 

7-        MHP İl Başkan Necat Karataş’ın AK Parti’ye gelmeden önce “MHP il yönetimine girmek için geldi, yeterli bulmadığımız için yönetime almadık, ondan sonra AK Parti’ye gitti” dediğini haber yaptığımız için mi “terör örgütü üyesi” benzetmesi yaptınız'

Bu gibi onlarca eleştiriyi yaptığımız için yapılan çirkin benzetme ve bu siteler için yayın durdurma cezası talep etmek için yapılan müracaatı kınıyor ve bundan sonra eleştirilerimize devam edeceğimi buradan bütün İzmirlilere ifade etmek istiyorum. Oysa OHAL kapsamında kapatılan siteleri açtırmak için gösterdiğiniz çabayı sizi eleştiren haber siteleri için de göstermenizi bekliyoruz.

 

Bugünden itibaren AK Parti İl Başkanı Bülent Delican’ın özellikle şahsımla ilgili “bel altı” çalışmalarını sizinle paylaşacağımı ve mislisiyle yanıt vereceğimi bütün kamuoyuna duyuracağım.