Dolar 34,1763
%0.04
Euro 38,2359
%0.18
Altın 2.900,360
%-0.68
Bist-100 9.686,00
%-0.93

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
Beko'dan fon çıkışı!

Beko'dan fon çıkışı!

DİSK’a bağlı sendikalardan Emekli-Sen tarafından düzenlenen panele Genel Başkan Kani Beko’nun şok “Fon” çıkışı damga vurdu. “Emeklinin Dünü, Bugünü, Yarını” başlıklı panelde kıdem tazminat ve fon uygulamasına değinen DİSK Genel Başkanı Beko, “Biz bu fonların akıbetini biliyoruz ve fonlara kesinlikle karşıyız" dedi.

  • Ege Postası
  • 29.11.2013 - 15:00
ERMAN ŞENTÜRK/HABER SERVİSİ- Konak Selahattin Akçiçek Kültür Merkezi’nde DİSK Emekli-Sen tarafından organize edilen panele CHP İzmir Mileltvekili Birgül Ayman Güler, Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan, CHP Eski İl Başkanı Tacettin Bayır, DİSK Genel Başkanı Kani Beko ve Genel Merkez yöneticileri, Emekli-Sen Genel Başkanı Veli Beysülen, Emekli-Sen Konak Şube Başkanı İbrahim Yılmaz ve şube yönetim kurulunun yanı sıra Dr. Zeki Gül konuşmacı olarak katılım gösterdi.

“CAYIR CAYIR SATTILAR”

Panelde emekçilerin dertlerine değinen ve son günlerde sıkça tartışılan kıdem tazminatları hakkında konuşan DİSK Genel Başkanı Kani Beko, “Aslında bizim yüzleşmeye ihtiyacımız var. Bizim kendimizi ve birbirimizi sorgulamamız gerekiyor. Ülkenin geldiği noktayı içimize sindirmiş görünüyoruz. Ulusal Kurtuluş Savaşı sonrasında mücadele eden dedelerimizin kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin öz değerleri olan Şekerbank, Sümerbank, demiryolları, kara yolları ve diğer kamu malları AKP hükümetinin yandaşlarına peşkeş çekiliyor. Güzelim fabrikalar cayır cayır satıldı. Özelleştirmeler sonrasında güvencesi, geleceği, sendikası olmayan taşeron iççilerin sayısı da 2,5 milyona ulaştı. Kamu kurumlarında ve belediyelerde bugün toplam 2,5 milyon taşeron işçileri var. Bunlar bizim çocuklarımız...”

BEKO’DAN ÖZELEŞTİR: SEBEBİ BİZİZ


Beko konuşmasının devamında taşeronlaşma sonucunda yaşanan iş kazalarındaki artışa da değinerek, “Bu kardeşlerimiz bu işyerlerinde maalesef ölüyorlar ve ölmeye de devam edecekler. Ben bunu başbakanın ve bakanların olduğu yerde de söyledim. Bize kömür madeninde ölen işçi arkadaşlarımız için bakanın kendisi bizzat “Öldüler ama, güzel öldüler” dedi. Bizim görevimiz onları yaşatmaktır. Bunun sorumlusu biziz. AKP hükümetinin geleceğimizi ipotek altına almasının sebebi biziz. Bu memlekette AKP hükümeti geldiğinden bu yana en az on tane ayaklanma olması lazımdı. Bu salonun da boş kalması bunun sebeplerinden birisidir. İş kazalarında Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü olduk. Pakistan’ı, Bangladeş’i, Afganistan’ı geçtik. Bu dünyada Uganda var, Uganda.. İş kazalarında yaşanan ölümlerde orayı bile geçtik. Iraktan bile öndeyiz. Orada da ölenler var, ama savaşta. Biz geçtiğimiz yıl iş kazalarında 11 bin arkadaşımızı kaybettik” dedi.

“VATANI BÖLDÜKLERİ GİBİ İŞÇİLERİ DE BÖLECEKLER”


Önümüzde çok tehlikeli bir yasa taslağı var” diyerek ulusal istihdam stratejilerine de değinen DİSK Genel Başkanı Kani Beko, “AKP hükümeti İMF ve Dünya Bankası’ndan aldığı şartlı kredilere karşılık meclisten ulusal istihdam stratejisini geçirmek zorunda. Meclis açıldığında bunu getirdiler, sonra da geri çektiler. Bunu bir şekilde geçirmek zorundalar. Esnek çalışma modeli ve özel istihdam büroları ile taşeron sistemini yasallaştırmak istiyorlar. İşçilerimiz bile bunun farkında değil. Eğer bu yasayı yırttırıp attıramazsak, toplu iş sözleşmesi yapacak sendika bulmayacaksınız. Kıdem tazminatlarını da bu kapsamda kaldırmak istiyorlar. Kaldıramazlarsa fona devredecekler. Bölgesel asgari ücret uygulamasını getirecekler. Vatanı böldükleri gibi işçileri de bölecekler. Yine yasa kapsamında 375 tane özel istihdam bürosu kurmuşlar, bunlar da tarikatların elinde. Şimdi onları da yasallaştırmak istiyorlar. Bu sistem sonrasında biz bu şartlarda emekli olabilir miyi? Bizim bunu kabul etmemiz mümkün değil” ifadelerini kullandı.

BAKAN YILDIRIM’A SERT ELEŞTİRİ

DİSK Genel Başkanı Beko, konuşmasının sonunda Ulaştırma ve Denizcilik Bakanı Binali Yıldırım ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e sert eleştiriler getirerek, “Konut edindirme fonu çıktı, tasarruf teşvik fonu çıktı. Peki bu fondan söz verdikleri gibi para alan, ev alan, araba alan var m? Zamanında 54’üncü hükümet fonda para kalmadığını kendi ağzı ile itiraf etti. Zamanında fakir fukara fonu vardı, bu fondaki parayla bakanlık müsteşarları ailelerine ruj almışlar. Yazıklar olsun… Bunu kendilerine yakıştıranlara yazıklar olsun… İzmir’e aday Bakan Binali Yıldırım, şu kadar yatırım yaptık, yol yaptık, köprü yaptık diyen Bakan Yıldırım, leş kargası gibi bizim işsizlik fonundaki paraya pençesini vurmuş 15 milyar TL’lik parayı buradan alarak kullanmış. Maliye Bakanı da işsizlik fonundan 3 milyar TL para almış. Bu iş m? Bu fonların akıbetini biliyoruz. Bizim bu fonlara kesinlikle güvenimiz yok. Kıdem tazminatlarının kaldırılması ya da fona devredilmesi bizim olmadığımız üçlü zirvede dile getirilmiş. Bize düşen de sokaklardır dedik ve bu ay toplam 25 miting yaptık. Kıdem tazminatları bizim son kalemiz. Bu da olmazsa işçi arkadaşlarımızın başka güvencesi olmaz. DİSK olarak bu düzenlemelere kesinlikle karşıyız. Biz kesinlikle genel grev yapma konusunda kararlıyız” diyerek sözlerine son verdi.

GÜLER: ÖZELLEŞTİRME POLTİKASININ İFLASI

CHP İzmir Milletvekili ve PM Üyesi Birgül Ayman Güler, yaptığı konuşmada kıdem tazminatların kaldırılmasına yönelik düzenlemenin neden gündeme geldiğini sorgulayarak, “Birinci yakın hedef, taşeron işçinin mahkeme yolu ile kazandığı hak ve bu tutarın devlet tarafından ödenmemek istenmemesidir. Devlet bütçesinden bu para çıkmaz m? Çıkar ama, hükümet kıdem tazminatlarını ödemek istemiyor. Bu duruma özel sektör caz yapıyor. Kıdem tazminatlarının kaldırılması, özelleştirme fiyaskosundan başka hiçbir şey değildir. Özelleştirme ile doğan taşeron işçi sisteminin iflasıdır. Ya işçinin hakkını gasp edecekler, ya da fon üzerinden bunu unutturacaklar. Ama bu işçinin unutabileceği bir konu değildir. Kıdem tazminatlarının kaldırılmasına yönelik girişimler özelleştirme politikasının da iflasını gösterir. 30 yıldır devam eden özelleştirme politikasının hesabını sorabileceğimiz çok sağlam bir mesele ortaya çıktı. Özelleştirme politikasının bu kadar somut şekilde iflas ettiği başka bir alan yoktur. Aslında bu olay hükümet için önemli bir istifa gerekçesidir, ama bunu düşündükleri yok” şeklinde konuştu.




“TAŞERON TBMM’YE BİLE GİRDİ”

Fonların ortak özelliğinin hükümet kurumları tarafından yönetilmesi olduğunun altını çizen Birgül Ayman Güler, “Bu para esas hak sahiplerine verilmelidir. Bugüne dek fonlara kesilen tutarlar, kesildiği kaynağa hizmet edecek şekilde kullanılmadı. Hükümetlerin fon karnesi kırıktır. Sadece AKP’nin değil, tüm kamu yönetiminin fon karnesi kırıktır. Eğer bir fon oluşturulacaksa, bu kamunun eline verilmemelidir. Çünkü fonlar hırsızlık gibi bir şeydir. Diğer yandan, bunu piyasaya verin önerisi var. Bireysel emeklilik şirketleri de bu konuda çok istekli. Önerileri, kıdem tazminatlarını yönetmek doğrultusunda. Böylece hükümet ya da kamu tarafından kötü kullanılmaz diyorlar. Bugün kıdem tazminatlarının fona değil, doğrudan piyasaya devretme konusu tartışılıyor. Ancak, piyasanın büyük bir kısmını uluslararası şirketlerin eline geçiyor. Bu parayı küresel güçler kullanacak. Gariban işçinin emeklilik parası uluslararası güçleri besleyecek. Ama bir kriz olursa da devlet güncesinde olsun diyorlar. Herhangi bir sallantıda devlet garantör olarak devreye girecek. Hem devlete vermeyin diyorlar, hem de devleti de kendilerine garantör seçmekten vazgeçmiyorlar” dedi. Güler, belediyeler dahil olmak üzere, taşeronlaşmanın kamu kurumlarında hızla arttığına da dikkat çekerek, “TBMM’ye bile taşeron soktuk. Belediye kanunu, kamu ihale kanunu gibi düzenlemeler bizler için önemli bir mücadele noktasıdır. Hükümet bu konuda geri adım atmaya başladı. Sendika bu konuda mücadele etmeye devam ederse, kendilerine mecliste ve meclis dışında destek vermeye hazırız” diyerek sözlerine son verdi.

“ZAM YÜZDE ÜÇ, SİSTEME AKTARILAN PARA 836 MİLYON TL”


Emekli-Sen Genel Başkanı Veli Beysülen, SSK’ya bağlı hastanelerinin Sağlık Bakanlığı’na devri sırasında yaşanan sıkıntılara değinerek, “Sorun tabelalarda değil, kafalarda. Yaşanan dönüşümün arkasında bir Dünya Bankası gerçeği var. Bu sistemde emekliliği sürdürmek mümkün değil diye düşünüyorlar. Yaşanan bu dönüşüm sonrasında sağlığa olan bakış açısı tamamen paraya endekslendi. Sağlığın geldiği noktada gelir adaletsizliği göz ardı ediliyor. Sistemin bu yönü dikkate alınmıyor ve sosyal güvenliğin yük getirdiği gerekçe gösterilerek, kamu sağlık sistemi ile kamu emeklilik sitemi yok edilmeye çalışılıyor. 4632 sayılı bireysel emeklilik yasası ile bazı düzenlemeler çıkartıldı. Özel bireysel emeklilik sistemini teşvik ederek, özel şirketlere kaynak aktarımı yapmaya çalışıyorlar. Bu özel bireysel emeklilik sistemine devlet tarafından teşvikler de getirildi. Vergi muafiyetleri gibi. Yetmedi, devlet hazinesinden, özel bireysel emeklilikten faydalanmak isteyenlere vatandaşa yüzde 25 oranında yardım yapmaya başladı. Bizlere bile yüzde 3 oranında zam yapan hükümet, hazineden bu sisteme 836 milyon TL para aktardı” diyerek sağlıkta gelinen noktayı özetledi.

“YENİ SAĞLIK SİSTEMİ İLE CANIMIZA OKUYACAKLAR”


Emeklilerin işsizlerden sonra en mağdur kesim olduğunu vurgulayan Beysülen, sözlerini şöyle sürdürdü; “Bugün 20 yıl çalışan bir insan açlık sınırının altında yaşıyor. Emeklilerin yüzde 74’i açlık sınırın altında yaşam mücadelesi veriyor. Emeklilerin yüzde 60’ı bankalara borçlu durumda. Emekliler kredi kartlarına borçlarını bile ödeyemiyor. Hükümet önümüzdeki yıl daha çok kemer sıkma politikası izleyecek. Ücretlilere daha az zam verecekler. Emek düşmanlığı gösteren bir siyaset anlayışı söz konusu. Muhafazakar bir anlayıştan sosyal adalet beklemek de zor. Bayram öncesi 9 günlük tatili fırsat bilen iktidar, sağlıkta yüzde 200’lere varan zamma olanak veren düzenlemeyi Bakanlar Kurulu’na gönderdi ve sağlıkta özelleştirme anlayışı devam ediyor. Şimdi otel sistemi gibi özel sağlık anlayışını getirmeye çalışıyorlar. Bununla da canımıza okuyacaklar. Artık paranız varsa hastaneye gideceksiniz. Sağlığa en çok ihtiyacı olan yaşlılar bu konuda en büyük mağdur konumuna geldi. Bugün Van’daki depremzedeler bile çadırda kalırken, hükümet Suriyeli mültecilere her türlü imkanı sunuyor. Milli gelir düzeyinin arttığını söylüyorlar. Aslında, burada anlatmak istedikleri yandaşlara aktarılan paranın arttığı. AKP artık yeni liberal anlayışın temsilcisi konumunda. AKP mağduru oynayarak kendi çevresini ve kendi yandaşlarını zengin etti. Kendisine demokrat olan bir anlayıştan demokrasi beklemek mümkün değil. Çifte standarda sahip bir anlayıştan bu ülkenin bir an önce kurtulması gerekiyor.”

“GENEL SAĞLIK SİGORTASI MI, ARABA KASKOSU MU'”


Panele konuşmacı olarak katılan Tabip Odası Eski Başkanı Dr. Zeki Gül ise sağlıkta hayata geçirilmeye çalışan yeni düzenlemelerin detaylarına değinerek, “Nasıl bir ülke, nasıl bir sağlık'” konusunu konuşuyoruz. Sağlık ve sosyal güvenlikteki durum ortada. Sosyal devlet algısını hangi noktaya geldiği sorgulanmalı” dedi. Genel sağlık sigortasını binek araçlara uygulanan kasko uygulamasına benzeten Dr. Gül, ek teminat paketleri ile bu sigortanın kapsamının arttırabileceğini ancak bunun da özel sigorta firmalarına bırakıldığını söyleyerek, “Özel sigorta şirketlerinin uygulaması ticari amaçlar güder. Ek teminat paketi gibi uygulamalar ile sağlık haklarımız ellerimizden alınmaya çalışılacak. Primlerinizin yetmediği yerde, ek ücretler ödeyerek tedavi olacaksınız. Bazı hastalıklar da kapsam dışında alacak. Bunu da özel sigorta şirketlerinin merhametine bırakıyorlar. Mesele sadece bir özelleştirme süreci değil. Sağlık ve sosyal güvenliği kullanarak totaliter toplum yapısı kurmaya çalışıyorlar” dedi.

SAĞLIK HİZMETLERİ İSTİHBARAT KAYNAĞI OLDU

Sözlerine sağlık hizmetlerinde yaşanan değişimin kandırmacadan ibaret olduğunu belirterek devam eden Dr. Gül, “Ülkenin son on yılında zenginler sağlık alanından çıktı. Sağlık sayesinde dünün çulsuzları bugünün en zenginleri oldu. Kamu hastanelerinin özelden bir farkı kaldı m? Şirket gibi kentleri ikiye ayırdılar. Bu bir işletme modelidir. Bunun adi tıbbi yokluktur. Neo liberalizmin sağlığa yansımasıdır. Sağlık hakları gerçekten ücretsiz m? Sizlerden kar ediliyor mu, evet. Sağlık yüzde yüz ücretlidir. Katkı payı gibi kavramlar ile bizlerin algılarını yöneterek, bizlerin sağlık hakkına yönelik girişimlerde bulunuyorlar. Sağlık ve sosyal güvenlik ortamı olması gerekenin aksine güvensiz bir ortam haline getirildi. Sağlık hizmetlerini istihbarat ortamına çevirdiler. Özel hastaneye yatan tüm herkes emniyete bildiriliyor. 80 milyonluk ülke suçlu m? Nasıl bir ülkede yaşıyoru? Sizlerden veri toplanıyor. Bu yolla riskli hastaları devlet eli ile saptayıp, özel sigorta şirketleri ile paylaşılıyor. Sizlerin verileri bilginiz dışında paylaşılıyor” diyerek sözlerine son verdi.

Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.