Çıray: “Bu faciaları yaşamazdık”
CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray, Ankara’daki hain saldırıyı Uğur Dündar’a değerlendirdi.
- Ege Postası
- 15.10.2015 - 12:58
Sayın Çıray, her gün şehitler veriyoruz son olarak Ankara’da Türkiye tarihinin en kanlı saldırısını yaşadık. Adeta Ortadoğu’nun 3. sınıf devletlerinden biri gibi görünüyoruz. Size göre bu olanların nedeni seçimler mi'
Öncelikle ülkemizin başı sağ olsun. Bu saldırı Türk Milleti’ne ve demokrasimize karşı yapılmış en canavarca saldırılardan biridir. Devletin MİT’i, Emniyet’in istihbaratı, askerin istihbaratı nered? “Ülkede büyük bir olay tezgahlanacak” diye bangır bangır yazılırken bir miting alanını koruyamayan yönetim olur m? 1 Kasım seçimlerini kazanmak adına 90’ların derin yapıları, sokak çeteleri tekrar ortalığa salındı, mitingler yaptırılıyor. Ama istihbarat siyasi muhaliflere kumpas kurmaktan gerçek işini yapmıyor. ‘Saray’daki karanlık ve yetkisiz bir takım danışman kılıklı adamların devletin resmi görevlileriyle bir arada operasyon düzenlemesine Başbakan dur demelidir. Devlet artık idare edilmesi gereken yerden yani Başbakanlıktan idare edilmelidir. Kurucu başkan olma vehmiyle, dördüncü bir partiyi baraj altında bıraktırma planları, yabancı istihbarat örgütleri için ülkemizi terör cenneti haline getirdi. CHP-AKP koalisyonu engellenmeseydi bu faciaları yaşamazdık.
SEBEBİ BAŞKANLIK HAYALİ
“Kurucu başkan olma vehmi” derken neyi kastettini? Bizi hangi süreçler buraya getirdi'
Önce bir tespitte bulunalım. 7 Haziran’dan bu yana 150 şehit verdik. Türkiye “Ortadoğu’nun Balkanları”na dönüştürülüyor. Peki buraya nasıl geldi? Her şey saray muktedirinin siyasi İslamist yeni bir devlet kurgulaması ve kurguladığı bu yeni devletin kurucu başkanı olma planları ile başladı. Sayın Dündar bunun için ne yapmaları gerekiyorsa onu yaptılar. Öncelikle başta Atatürk olmak üzere kurucu ve kurtarıcılarımızın sürekli aşağılanması gerekiyordu. Aşağıladılar. İkinci olarak kurucu değerlerin yok edilmesi için onları var eden tarihimizin yerine saray muktedirinin yeni devletini meşrulaştıracak kendi resmi tarihlerini yazmaya kalktılar. “Yurtta sulh cihanda sulh” diye kavramlaştırılan dış politikamızı değiştirmeliydiler. Onu da “pasif ve statükocu” dış politika olarak suçladılar. Yerine “Stratejik Derinlik” adını verdikleri siyasetle düşman ürettiler. Yanlış olan her şey, yaşadığımız acılar sırf Erdoğan’ın kendisine yeni bir devletin kurucu başkanı olma gücünü vehmetmesinin vahim sonuçları olarak ortaya çıktı.
TERÖR HEPİMİZİ VURUYOR
Bu kanlı sürecin nedeni de bu tür bir başkanlık vehmi midir'
Kesinlikle siyasi İslâmcı bir yeni devletin kurucu başkanı olma vehminin acı sonuçlarını yaşıyoruz. Ancak Sayın Dündar, kötü niyetlere dayalı planlar nadiren başarıya ulaşılırlar. Dolayısıyla saray muktedirini bir hayal kırıklığının beklediğini söyleyebiliriz. 1 Ekim’de Sayın Erdoğan Meclis’te yaptığı konuşmada “Terör akrep gibidir onu sırtında taşıyanları sokar” dedi. Keşke o kadarla kalsaydı. Ama sadece temmuz ayından bu yana 150 şehit verdik ve bir günde yüzden fazla (bu röportaj yayımlandığında kurban sayısı maalesef 100’ün bir hayli üzerine çıkmış olacağı için değiştirdim) yurttaşımız katledildi. Çünkü sırf başkanlık hayali uğruna ırkçı ve bölücülerle koalisyon yapıldı. Aslında çözüm süreci hiç olmadı. Olan şey seçimlere endekslenmiş anlaşmalı barış ve çatışma süreçlerinden ibaretti. Sonuç: terör akrebi sokuyor ama sadece taşıyanı değil. Bu yüzden bile 1 Kasım’da hayal kırıklığına uğrayacak.
PKK’YA GÖZ YUMDULAR
Siz olan biteni Sayın Cumhurbaşkanı’nın başkanlık vehmine bağlıyorsunuz ama Sayın Başbakan kamu düzeninin bozulması olarak tanımlıyor ve düzeni sağlayacağını iddia ediyor'..
Olguları küçültmeye çalışıyorlar. Kanlı olaylar kamu düzeni sorunu olmanın çok ötesinde artık. Sınırlarımız delik deşik. Kendimizi kandırmaktan vazgeçelim. Türkiye Güneydoğu’nun bazı yerlerinde adeta egemenliğini kaybetmiş durumda. PKK’yı “Yarı devlet” haline getirdiler. AKP bunlara göz yumdu. Şimdi dökülen kana suçlu arıyorlar. Göz yuman ne olacak'
Sayın Cumhurbaşkanı planının başarısızlığa uğramasına izin verir m? 1 Kasım’da saray muktedirinin hayal kırıklığına uğrama ihtimalinin yüksek olduğunu neye dayanarak ileri sürebiliyorsunuz'
Konjonktürün ortaya çıkardığı fırsatlar saray muktedirinin şansı oldu ve uzun süreli bir başarı imajı yarattı. Ancak bu imajın gerçekliği yoktu, altı boştu. Ancak bu imkânsızlık liberal denen aydınlar tarafından kavranamadı. Sonuç “yetmez ama evet” felaketi oldu. Bu felaketti. Çünkü saray muktediri muazzam bir kibrin etkisi altına girdi. Bütün bir milleti kendi kulu, bütün devleti tüm kaynaklarıyla kendi malı gibi görmeye götürdü. Her cümlesinde ‘benim genelkurmay başkanım, benim adalet bakanım’ gibi laflar etmesi bu kibri yüzündendir. Böyle laflar eden bir rövanşist kendini devletin ikinci yeni kurucusu olarak da görür, bunun ispatlamak için saraylar da kurmaya kalkar. Ne plan yaparsa başarıya ulaştıracağına vehmeder. Ama vehimlerle yönetemezsiniz. Acı verirsiniz. Millet acıya ve ümitsizliğe oy vermez.
Barış döneminin kapıları ardında kadar açılacak
Gerek Ahmet Hakan’ın uğradığı organize saldırı ve gerekse Digitürk platformundan 7 televizyon kanalının atılması hadiselerinde vurguladığınız gibi medyaya sürekli darbe yapan bir saray iktidarı karşısındayız. Medya özgürlüğü için mücadeleniz yeterli mi sizce'
Öncelikle size de geçmiş olsun. Fikirleriniz yargılandı ve mahkûm edildi. Ancak Türkiye’de medyanın medeni demokrasilerin standartlarına kavuşacağı günler çok yakın. İşlerinden edilmiş gazeteciler tekrar hem de şanlarına yakışır bir şekilde işlerine dönecekler. Patronlar işlerinden etmeyi akıllarından bile geçirmedikleri yazarları-yorumcuları işlerine döndürerek sahici bir özre imza atmış olmanın onurunu yaşayacaklar. Bir barış ve karşılıklı anlama döneminin kapıları ardına kadar açılacak. Ancak basın özgürlüğünü diğer bir deyimle milletin haber alma özgürlüğünü sağlama mücadelesinde ben, sütre gerisine saklanan bazı gazetecileri size şikâyet ediyorum. Patronun servetini riske etmiş, gazeten bayrak açmış, sen o kurumun lüks ofisine saklanmış statükonu korumaya çalışıyorsun… Bu ayıp değil m? Bu arada basın özgürlüğü dendiğinde bu karanlık döneme ışık olan Sözcü’den söz etmeden geçemeyeceğim. Tarih, Sözcü ailesini hak ettiği şerefli makama şimdiden oturtmuştur. Lütfen tevazu gösterip bu sözlerimi kayıttan çıkarmayın.
Davutoğlu’nun dış politika tercihi bize pahalıya patladı
Peki 1 Kasım seçimlerinden sonra Sayın Davutoğlu, ‘Saray’ın yönlendirmesinden bağımsızlaşıp özgürleşerek koalisyon kurabilir mi'
Umarım. Dış politikada yol açtığı hasar elbette çok büyüktür. Onun ideolojik keskinliği ve dış politika tercihleri toplumumuza çok pahalıya patlamıştır. Eminim bir bilim adamı olması nedeniyle bu olgusal gerçeklerin doğruluğunu iç dünyasında teslim etmektedir. Sayın Davutoğlu’nun saraydan özgürleşmesi onun bir yönetici onuru meselesidir. Kaldı ki, Taşkent çevresinde Davutoğlu’nun ailesi izzeti nefislerine verdikleri önemle tanınırlarmış. Böyle bir aileden gelen bir bilim adamının bir yönetici olarak saraydan kendisini ilk fırsatta özgürleştireceğinden şüphem yok. Doğrusu bu konuda yanılırsam çok üzülürüm.
Peki ya saray muktedirinin plânı 1 Kasım’da kıl payı bir skorla da olsa tutarsa'
Tutmayacak çünkü; seçmenlerimiz hayatlarına, özgürlüklerine, geleceklerine, kısaca ülkelerine sahip çıkacaklardır. Seçmenimiz “Önce insan, önce birlik, önce Türkiye” diyecektir.
FİKİRLERİNİZ YARGILANDI VE MAHKÛM EDİLDİ
CHP Milletvekili Aytun Çıray, Uğur Dündar’ın sorularını yanıtladı. Dündar’a köşe yazısından dolayı verilen hapis cezasını hatırlatan Aytun Çıray, “Fikirleriniz yargılandı ve mahkûm edildi. Ancak medyanın medeni demokrasilerin standartlarına kavuşacağı günler çok yakın” dedi.
Yorum Yazın