DİSK'ten Büyükşehir'e yaylım ateşi
Geçtiğimiz aylarda sendika ve İzmir Büyükşehir Belediyesi arasında ipleri kopma noktasına getiren “YHK krizi” sonrasında İZELMAN ve İZENERJİ’deki toplu sözleşmeler ile ilgili tartışmaların arından eleştirin adresi olan Genel-İş yönetimi bir basın toplantısı düzenledi. Kendilerine karşı izlenen tutumun bir karalama kampanyası olduğunu savunan DİSK ve Genel-İş Genel Başkanı Kani Beko, eleştirilere sert yanıt vererek, “Sendika 10 bin işçiyi sattı” şeklindeki söylemlere ateş püskürdü.
- Ege Postası
- 13.09.2013 - 10:25
“GREV HAKKIMIZ GASP EDİLDİ”
Genel-İş Genel Başkanı Beko, “Son günlerde İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne ait İZENERJİ ve İZELMAN Şirketleri’nde grev kararlarına rağmen grev hakkımızın, Yüksek Hakem Kurulu’nca hukuksuz ve anti-demokratik bir şekilde gasp edilmesi ve Sendikamıza yönelik başlatılan karalama politikalarına karşı, bugün bu basın açıklamasını yapmayı gerekli gördük. Bilindiği üzere İzmir’deki üyelerimizden yaklaşık 10.000 işçiyi kapsayacak olan toplu iş sözleşmesini bağıtlamak üzere İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İZENERJİ ve İZELMAN işverenleri ile yürüttüğümüz toplu iş sözleşmesi görüşmeleri uyuşmazlıkla sonuçlanmıştı. Ardından İZENERJİ ve İZELMAN işverenleri yani esasında İzmir Büyükşehir Belediyesi: işletmenin bazı işyerlerinin “grev yasağı” kapsamında olduğu gerekçesiyle YHK’na başvurmuştur. Ancak, aynı işletmenin grev yasağı olmayan işyerleri için alınmış grev kararı olduğunu ve bu kararın varlığı ile Yüksek Hakem Kurulu İşverenin başvurusunu esastan görüşmesinin ve karara bağlamasının yasal ve hukuki bir dayanağı olmadığı ortadayken, esastan görüşüp karar vermesi bir hak ihlalidir. Tam bir hukuksuzluk örneği olduğu gibi özel de Genel-İş Sendikamızın ve üyelerimizin genelde de Türkiye işçi sınıfının grev hakkının gasp edildiği gerçeğini ortaya çıkarmıştır” dedi ve grev haklarının ellerinden alındığını belirterek geçtiğimiz aylardaki tepkisini yineledi.
HUKUKSAL MÜCADELE ULUSLARARASI BOYUTTA DEVAM EDİYOR
Beko devam eden süreci özetleyerek, “Sendikamız yaşananları ayrıntılı olarak üyesi olduğumuz uluslararası sendikal örgütlere bildirmiştir. PSI (Kamu Hizmetleri Enternasyonali) ve EPSU (Avrupa Kamu Hizmetleri Sendikaları) tarafından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na ve Yüksek Hakem Kurulu’na birer mektup göndererek durumu protesto etmişler ve bu kararın, uluslararası hukuka ve sendikal sözleşmelere aykırı olduğuna dikkat çekmişlerdir. Yüksek Hakem Kurulu’nun bu anti demokratik kararının iptali ve aldığımız grev kararının kaldığı yerden devam etmesi yönünde mahkemeler nezdinde dava açmak suretiyle her türlü hukuki girişimlerde bulunduğumuzu ve bundan böyle her türlü eylem ve mücadeleyi sendika olarak yapacağımızın bilinmesini istiyoruz. Ancak bütün bu olumsuzluklar yaşanırken, Yüksek Hakem Kurulu’nun hukuksuzluğunu görmezden gelerek, Genel-İş Sendikamız için “10 bin işçiyi sattı” diyerek dergilerinde ve internet sitelerinde haber yapan ve çıkar peşinde koşanlar, gerçekle bağdaşmayan, kamuoyunu yalan yanlış beyanda bulunarak kargaşa çıkarmayı, Genel-İş Sendikamızı kamuoyunda ve emekçiler nezdinde itibarsızlaştırmayı kendilerine misyon edinmişlerdir. Bu tür davranışların hiç bir anlayışla bağdaşmayacağını ve bu tür mesnetsiz söylemleri, Genel-İş Sendikası olarak kabul etmeyeceğimizin bilinmesini istiyoruz” ifadelerini kullandı.
“KARALAMA KAMPANYASI”
Genel Başkan Beko bir süredir basında yer alan haberlere de tepki göstererek, kendileri hakkında bir karalama kampanyası başlatıldığını savundu ve, “Bir süre önce malumunuz olduğu üzere Avukat Taylan Tanay’ın iş sözleşmesinin sona erdirilmesi ile ilgili gerek bazı örgütlerce yapılan basın açıklamalarını gerek bazı dergilerde yapılan haksız ithamları üzüntüyle karşılıyoruz. Bu açıklamalarda Sayın Tanay’ın işçilere yaptığı hizmetlerden söz edilerek yasal çerçevede de olsa iş sözleşmesinin sona erdirilmesinin dayanışma ruhuna zarar verdiği anlamına gelecek ifadeler kullanılmıştır. Ancak bilinmelidir ki, sendikamızın İstanbul’da yeterli avukatı olmasına rağmen, Sayın Tanay’ın işe alınarak avukat olarak atamasının yapılması, dayanışma bilincimiz gereğidir. Sendikamız bir sınıf örgütüdür. Önceden belirlenmiş ayrım gözetmeksizin herkesin uyduğu, herkese uygulanan kurallar ve kararlar ile yönetilir. Sendikamızın avukatlığını yürütmüş olan Sayın Av. Taylan Tanay’ın iş sözleşmesi konusunda Sendikamızın önceden belirlenmiş, bütün personelimiz için konulmuş kurallar çerçevesinde tasarrufta bulunulmuştur. Örgütümüz içerisinde konulmuş kuralların eşit, objektif bir biçimde uygulanmasını sağlamak konusunda Sendikamız Genel Yönetim Kurulu Örgütümüze karşı sorumludur. Keyfi davranma lüksüne sahip değildir. Anılan tasarruf da Sendikamızda yürürlükte bulunan ve Sayın Tanay’ın tabi olduğu İş Yasası’ndan da ileri hükümler getiren toplu iş sözleşmesi çerçevesinde yapılmıştır. Kaldı ki, Genel-İş çalışanlarının üye olduğu Sosyal-İş sendikamız ile yaptığımız toplu iş sözleşmesinin ilgili maddesine göre 180 gün izne ayırma kararının alındığı Genel Yönetim Kurulu toplantısının Başkanlığını o dönem Genel Başkanımız olan Sayın Erol Ekici yapmıştır ve o karar Erol Ekici’nin başkanlığında 5 Şubat 2013 tarihli Genel Yönetim Kurulu’nca alınmıştır. Özellikle Erol Ekici’nin dillendirilmemesi Genel Yönetim Kurulu Üyelerimizin aylardır dergilerde resimleri ile adeta hedef gösterilmesi, Sendikamızın yaşadığı Olağanüstü Genel Kurulun birilerine hedef gösterilerek devam ettirildiği ve bu durum sonunda hedef tahtası haline getirilen Genel Yönetim Kurulu Üyelerimizin yaşayacağı herhangi bir olumsuzluğun sorumlusunun karalama kampanyası yapan çevrelerin olacağını ilan ediyoruz. Sınıf mücadelesinde ben merkezci tavırlarla kendi dışındaki mücadeleyi yok saymak; kendisini toplumsal mücadelenin merkezinde görmek, doğru ve gerçekçi değerlendirmeler yapmayı engeller ve bizzat toplumsal mücadelenin engeli haline dönüşürler. Bu nedenle bu kendine özgü durumdan yola çıkılarak sendikal mücadelemizin değersiz gösterilmesi, yok sayılması ve Sendikamızın tarihsel çizgisinden uzaklaştığı iddiası doğru değildir” ifadelerini kullandı.
“SENDİKA OLARAK GÖREVİMİZİ YERİNE GETİRDİK”
Beko sözlerinin sonunda, yöneltilen eleştirilere sert şekilde yanıt verdi ve şöyle devam etti; “DİSK/Genel-İş, mücadelesini tutarlılıkla sürdürmek azminde olduğu gibi mücadelesinde başlıca muhatap her zaman olduğu gibi işçi sınıfını örgütsüzleştirmeye çalışan hükümetler ve sermayedir. Sınıf mücadelesinin gereği de budur. Sınıf mücadelesinde sınıf dostlarımızın uyarıları ve bizi geliştirmeyi hedefleyen eleştirileri bizim zenginliğimiz olarak görmekle birlikte haksız ithamlara karşı cevap verme zorunluluğumuz da örgütümüze karşı olan sorumluluğumuzdan kaynaklanmaktadır. Tüm bu gelişmeler ve yaşananlarla sendikamızın eksik bıraktığı ya da ihmal ettiği bir konu bulunmamaktadır. Buna rağmen bu konunun işçi sınıfı adına siyaset yaptığını söyleyen ya da Sendikamıza karşı husumet içinde bulunan bazı çevrelerce laf kalabalığı ile değerlendirilmesi; buradan yola çıkılarak Sendikamızın tarihsel kimliğinin karalanmaya çalışılmasına, Sendikamıza haksız ve dayanaksız suçlamalar yapılmasına seyirci kalmayacağımızı herkesin bilmesi gerekir. Sendikamızın tüzel kişiliğine karşı işçi sınıfı kültürü içinde değerlendirmediğimiz tavırlara hoşgörü göstermeyeceğimizi herkesin bilmesini istiyoruz. DİSK ve Sendikamız tüm baskılara rağmen mücadelesine devam edecektir. Bizim dayanışma anlayışımız bütün bunlara karşı emek ve demokrasi güçleri ile beraber birlikte durma anlayışıdır.”
Yorum Yazın