Valiliğin ‘sıkıyönetim’ gibi kararına tepki yağmuru!
İZMİR Valiliği'nin kent genelinde siyasi parti, dernek, STK’ların kendi binalarının önünden farklı yerde, kamu kurumları yakınında basın açıklaması, protesto gösterileri ve yürüyüşü yapmaları yasaklaması kararı tepki gördü. Muhalefet partileri, kararı "Evlerimizdeki özgürlüğü kısıtlamayı unutmuşsunuz" diyerek eleştirirken hukukçular tepkilerini yasaklanmış basın açıklaması yaparak duyuracaklarını bildirdi. Valiliğin 'Sıkıyönetim' gibi kararına
- Ege Postası
- 10.03.2015 - 15:26
Valilik aldığı yeni kararla, kent genelinde siyasi partilerin, derneklerin, STK'ların başka parti, dernek ve STK önünde, kamu kurumları yakınında basın açıklaması, protesto gösterileri ve yürüyüşü yapmaları yasakladı. Bu kurala uymayanlara ise, 208 TL para cezasının verileceği açıklandı. Karara hukukçular, STK’lar ve siyaset dünyasından tepki yağdı.
Kamu Sen'den Toprak hakkında suç duyurusu hazırlığı... HABERİ İÇİN TIKALYINIZ!!!
Valilikten sıkıyönetim açıklaması... HABERİNİ OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!!!
BİR AN ÖNCE YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILSIN
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Vali'nin genelgesini eleştirdi. Başkan Kocaoğlu, "İzmir, tüm kamuoyunun da yakından bildiği üzere, sevecen ve demokrasiyi yaşamına sindirmiş insanların yaşadığı, katılımcı demokrasinin kalesi bir kent. Demokratik haklarını, protesto haklarını hem belediyemizde hem de her konuda açıklıkla ama demokrasiden, kurallardan ve yasal çerçeveden ayrılmadan kullanan bir kent. Burası Türkiye'nin en ileri, en aydınlık, en özgürlükçü kenti... Sayın Valimizin İzmirlilerin demokratik haklarına karşı sıkıyönetim yasalarını çağrıştıran bir genelge yayınlamasını anlayamadım, algılayamadım. Bu genelge son derece mahsurludur. Çağrım, Sayın Vali'nin bir an önce bu genelgeyi yürürlülükten kaldırmasıdır" dedi.
"EVLERİMİZDEKİ ÖZGÜRLÜKLERİ KISITLAMAYI UNUTMUŞ"
CHP İzmir İl Başkanı Bedri Serter, İzmir Valiliği'nin kararının mecliste görüşülmeye devam eden İç Güvenlik Yasası'nın uygulaması olduğunu söyledi. Serter, insanların özgürlük, hak ve yaşam alanlarını bile kısıtlamaya kalktıklarını öne sürerek şöyle dedi:
"O kadar derin yerler var ki kamu binalarının önü, polis merkezlerinin önünden geçerken bile hemen size içeri alabiliyorlar. Evlerimizi unutmuşlar. Evlerdeki özgürlükleri kıstlamayı unutmuşlar. Valiye rica edeceğim evleri de koysun o eksik kalmış. Makul kişi ne demek bin kişi mi, 100 kişi m? İzmir çok özgür bir kent. İnsanlar özgürlüklerine sadık. Makul şüphe makul sayı bunların aylardır geveledikleri sözler. Vali kime çalışıyor, halkına mı hükümete mi, Başbakan'a m? Çok yakışıksız tavırlar bunlar. Demokratik bir ülkede hiç olmaması gereken olaylar."
"BU ÇUVALA GİRMEYECEĞİZ"
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir İl Başkanı Cavit Uğur, bu karaların 'Gezi süreci' ile başlayan Soma eylemleri ile devam eden yasaklar silsilesinin son halkası olduğunu öne sürerek, şunları söyledi:
"Aklın almayacağı uygulamalarla karşı karşıyayız. 12 Mart, 12 Eylül gibi çeşitli diktatörlük zamanlarında bile insanların yürüyüş, gösteri ve ifade hakkı söz konusuyken ortada fol yok yumurta yokken İzmir Valiliği'nin bu uygulamaya başlaması, AKP'nin nasıl bir seçim stratejisi izleyeceğinin en önemli ipuçlarıdır. 'Bana 400 milletvekili verin' derken bir yandan da HDP'nin barajı aşıp aşmayacağı tartışılırken İzmir'den başlayan bu uygulamanın son derece manidar olduğunu düşünüyoruz. Hiçbir şekilde kabul edilemez. İnsanlar protesto hakkını, kendini ifade etme etme hakkını kullanmak istiyorlarsa bunun engellenmesi durumunda demokrasiden bahsedilmesi mümkün değildir. Hak ve özgürlükler açısından demokrasinin önünün alınması açısından tehlikeli bir uygulamayla karşı karşıyayız. Bir yandan çözüm süreci diyor diğer yandan her kürlü demokratik hakkın kullanılmasının önünde engeller çıkarıyor. Onun en iyi öğrencisi olan İzmir Valisi Mustafa Toprak, buna ilk adımı atmıştır. İzmir'de bu eşikten sonra çeşitli çatışmaların olabileceğinin en somut göstergesidir. Umarım aklıselim galip gelir ve bu tür uygulamalardan vazgeçerler. Çünkü insanlar kamu kurumlarının önünde neden protesto hakkını kullanıyorlar. Oradaki şikayetlerini kamunun duyması için valinin, emniyetin, okulların, belediyelerin, partilerin önünde bu tür açıklamalar yapıyorlar. Belli ki İzmir Valisi, Tayyip Erdoğan'ın aksarayda yapmış olduğu toplantıdan kendince ders çıkarmış. İzmir'e demokrasi güçlerini dar etme niyetindedir. Bu çuvala girmeyeceğiz. Demokratik gösteri hakkımızı kullanarak bu konuda gerekli mücadeleyi göstereceğiz. Bir yanda çözüm süreci diğer yanda mecliste güvenlik paketi görüşülüyor. Güvenlik paketi yürürlüğe girmeden ondan daha katı bir uygulama olmuştur. Sokaktaki sesimizin kimse tarafından kısılamayacağı bilinmelidir."
"YASAK DEĞİL YASALARI HATIRLATMA"
AK Parti İzmir İl Başkanı Bülent Delican, düzenleme ile yasak konmadığını mevcut yasaların hatırlatıldığını ileri sürerek, şunları söyledi:
"Bu yasak, sınırlandırma değil mevcut kanunları hatırlatmak için yapılan bir düzenleme. Anayasanın 25., 26. ve 34.'üncü maddelerine dayanılarak birde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kanaatleri açıklama ve yayma hürriyetine dayandırılarak hazırlanmış. Halkın temel olan ihtiyaçlarını engellememe üzerine bir düzenleme getiriyor. Mevcut düzenlemeleri hatırlatıyor. Okullarda, hastanelerde, siyasi partilerin STK'ların dernelerin ve sendikaların görüş açıklamaması yönünde nhatırlatma yapıyor. Halkın rutin yaşantısı içinde ulaşım sağlık gibi hizmetleri almasını engellememek için halkımızın temel özgürlüğünü yerine getirmesi için yapılıyor. İzmir'de acı bir olay yaşadık. Ege Üniversitesi'nde gencecik bir çocuk hayatını kaybetti. Hem öğrencilerin eğitim ve öğretim hakkını devam ettirebilmeleri ve düşünceleri için ortam sağlanması gerekir."
Çağdaş Hukukçular Derneği İzmir Şube Başkanı Şule Aslan Hızal da, İzmir'de Gezi olaylarından bu yana sürekli bu tip yasaklamaların gündemde olduğunu öne sürdü. Hızal, şöyle dedi:
"Ege Üniversitesi'nde yaşanan olaydan sonra bu yasaklamalar geldi. 13 Mayıs'ta öğretmenlerin boykot çağrısıyla fişleme ve yasaklama geldi. Ayrıca İzmir genelinde aramalar yapıldı herkes şüpheli durumuna getirildi. İzmir pilot bölge seçilmişçesine bu uygulamalar yapılıyor. Vali burada yetkilerini aşmıştır. Ayrıca yine bu düzenlemenin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'bin kişilik basın açıklamaları mı olur' şeklindeki tepkisinden sonra gelmesi de manidar. Bizler bu karar için tepkimizi basın açıklaması ile yasaklanmış bölge olan adliye önünde dillendireceğiz. Yasal olarak da hukuki yollara başvuracağız."
Hızal, "Topyekün yasaklamalar anti demokratiktir. Nasıl İzmir genelindeki arama kararı artidemokratikse, hak ve özgürlüklerini kullanılmasınını da yasaklanması saçmadır. İzin alınmadan basın açıklamalarının yapılması, anayasal haktır. Kimsenin görüşlerini açıklaması yasaklanmamalı. Zaten bir toplantıda, eğer kanun dışılık varsa, polis görevi gereği müdahale eder. Bunun da kanunda yeri var. Ancak bu yasaklara yenilerini eklemek kabul edilemez" diye konuştu.
Yasaklara hukukçular, gazeteciler ve siyasetçilerden tepki yağdı. Kent genelinde Ak Parti korumacılığının yapıldığı öne sürüldü.
İzmir Barosu Başkanı Aydın Özcan, "Demokratik bir toplumun önündeki engellerin kaldırılması gerektiği yerde, yeni engellerin konulması kabul edilemez. Bu yasaklarla, barışçıl gösteriler de yasaklanmış oluyor. İnsan hak ve ögürlüklerine baktığınız zaman, hak arama özgürlüğü, kamuoyunu bilgilendirme, özgürlükleri kısıtlanmaktadır. İzmir barosu olarak bu yasaklara karşıyız" dedi.
GAZETECİLERİN TEPKİSİ
İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC) Başkan Vekili Misket Dikmen de valilik kararını yazılı açıklamayla eleştirdi. Dikmen, "Valilik tarafından alınan bu kararlar İzmir gibi demokrasinin beşiği bir kentte büyük bir demokrasi ayıbıdır. Protesto ve ifade özgürlüğüne yasak koyan bu zihniyet 'tek adam' ve yasakçı zihniyetin yansımasıdır. İzmir Valisi Sayın Mustafa Toprak'ın imzasıyla yayımlanan son kararlar Meclis'te görüşülen 'İç Güvenlik Yasası'nın demosu niteliğindedir. İç Güvenlik Paketi tamamen yasalaşırsa ülkenin nereye gideceğinin, hangi akıl almaz kararlara imza atılacağının bir göstergesidir. Yayımlanan kararlara baktığınızda kamu düzenini korumaktan ziyade siyasi iktidarı koruma, kişilerin temel hak ve özgürlüklerini engelleme ve tek ses, tek adam yönetimini getirme amaçlı olduğu açıkça görülmektedir. İlk adımı atılan ve sonunun nereye varacağı belli olmayan, sıkıyönetim dönemini aratmayan bu kararları kınıyor, İzmir gibi demokrasinin beşiği bir kentte yapılan demokrasi ayıbından bir an önce vazgeçilmesini istiyoruz" dedi.
MOROĞLU: İZMİR ARTIK BU VALİYİ İSTEMİYOR
CHP İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu da AKP'nin dayattığı İç Güvenlik Paketi yasalaşmadan, bunun ilk provasının İzmir Valisi Mustafa Toprak'ın emriyle kent halkına karşı yapılmak istendiğini söyledi.
Vali Toprak'ın İzmir'de göreve başladığı günden bu yana hem kent halkıyla hem de kentin yerel yöneticileri ile sorunları olduğunu önesüren Moroğlu, "Bu yasakların 12 Eylül faşist darbesi sonrası uygulanan sıkıyönetim yasaklarından farkı yoktur, hatta daha ağırdır. AKP'nin binaları önünde zaman zaman yapılan demokratik protesto eylemlerinden rahatsız olan Vali Toprak iktidarın verdiği talimatla İzmir'de sıkıyönetim ilan etmektedir. Bu genelge düşünce ve ifade özgürlüğünü belirleyen 2191 sayılı yasaya, ifade özgürlüğünü belirleyen Anayasa'ya, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırıdır. Özgürlüklerin sınırı genelgeler ile belirlenemez. Vali suç işlemektedir. İzmir'in çağdaş, aydınlık, özgürlüğüne düşkün halkından rahatsız olduğunu tahmin ettiğimiz İzmir Valisi bu kentin valisi gibi değil iktidarın memuru gibi davranarak İzmir halkını baskı altına almak istemektedir. İzmir'den birçok vali geldi geçti. Kimi vali şefkatiyle, hizmetiyle sevildi. Vali Toprak ise sıkıyönetim ilan eden zalim vali olarak hatırlanacaktır" dedi. (Elif DEMİRCİ-Taylan YILDIRIM/ DHA)
Yorum Yazın