Çiftçiyle racon kesmek: Yeni nesil CHP
Bir zamanlar, Türkiye’nin siyaset sahnesinde öyle bir an yaşandı ki, hafızalara kazındı. Mersinli çiftçi Mustafa Kemal Öncel, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a “Çiftçinin hali ne olacak, anamız ağladı” demişti. Erdoğan ise hiç unutulmayacak şekilde, “Ananı da al git” yanıtını vermişti. Bu olay, muhalefetin dilinden yıllarca düşmedi, iktidara yüklenmek için sürekli kullanılan bir koz oldu.
Aradan yıllar geçti.
Türkiye’nin siyasi sahnesi, aktörler değişse de, benzer olaylarla çalkalanmaya devam ediyor. Ama bu kez sahnede farklı bir isim var: CHP lideri Özgür Özel. Partisinin grup toplantısında, gündemdeki konuları değerlendirirken konuşmasını kesen bir çiftçiye kızıp “Sırası gelmeden laf kesenin konusunu atlayacağım. Burada 6 sayfa çiftçi notu var. Şimdi arkadaşların sana hesap sorsun” diyerek resmen rajon kesti.
Ah, eski güzel günler…
Bir zamanlar, “Toprak işleyenin, su kullananın” sloganıyla kırsal kalkınmayı hedefleyen, çiftçiyi baş tacı eden CHP, şimdi çiftçiyi azarlıyor. Bülent Ecevit’in seçim kampanyalarında çiftçilere verdiği vaatler hâlâ hafızalarımızda tazeyken, bugün aynı partinin genel başkanının çiftçilere yönelik skandal sözlere imza atması kafa karıştırmıyor mu?
Bir yanda iktidarı çiftçi politikaları üzerinden eleştirirken, diğer yanda kendi içindeki çiftçiyi susturmaya çalışmak, büyük bir tutarsızlık örneği. CHP’nin çiftçinin halini anlamaktan ne kadar uzak olduğunu gözler önüne seriyor. Türkiye’nin dört bir yanında zor koşullarda üretim yapmaya çalışan çiftçiler, böylesi bir muameleye layık değildir. Onların sorunlarını dinlemek, anlamak ve çözüm üretmek yerine susturmak, azarlamak, siyasetin en büyük ayıplarından biridir.
Özgür Özel’in bu tutumu, CHP’nin içindeki çelişkileri ve gerçek yüzünü bir kez daha ortaya koymuştur. İktidara yüklendiğinde mangalda kül bırakmayanlar, kendi içlerindeki çiftçiyi sustururken iki yüzlü siyasetlerinin açığa çıkacağını hesap edemiyorlar mı?
Yoksa mesele gerçekten çiftçi değil mi?
Mesele, kimin sesi daha gür çıkarsa ona kulak vermek mi?
CHP’nin, çiftçiyi sadece seçim dönemlerinde hatırladığı ve sonrasında unuttuğu gerçeği mi?
Evet, sevgili okurlar, görünen o ki, Türkiye’nin çiftçileri artık sadece siyasetin malzemesi olmaktan öteye gidemiyor. Özgür Özel’in çiftçiyle rajon kestiği bu olay, CHP’nin gerçek yüzünü bir kez daha ortaya koydu. Çiftçilerimiz, bu skandal sözleri unutmayacak ve hak ettikleri değeri görmedikçe, bu tarz tutumları affetmeyecekler.
İrfan Önal’ın İlk Krizi: Murat Bakan Yine İmdada Yetişecek mi?
Bayraklı Belediyesi’nde maaş krizinin patlak vermesi, çalışanların eylem yapma noktasına gelmesi ve sendikanın da devreye girmesiyle ilçede tansiyon iyice yükseldi. Seçimlerden önce benzer bir krizi Karşıyaka Belediyesi’nde yaşamıştık. Neyse ki CHP Genel Başkan Yardımcısı Murat Bakan, Hızır gibi yetişip meseleyi bir çırpıda çözmüştü.
Murat Bakan’ın o dönemki sözleri hala kulaklarımızda çınlıyor: “Sizlere destek olmaya geldim. Gerekirse 14 milyon tutan alacaklarınızı şartlı bağış yaparız ve meseleyi çözeriz.” Ne yüce gönüllü bir yaklaşım, değil mi?
Peki, şimdi Bayraklı Belediyesi de aynı sorunları yaşarken, Murat Bakan yine sahaya inecek mi?
Murat Bakan’ın İkinci Kurtarışı: Bayraklı’da Olur mu?
İrfan Önal’ın koltuğa oturur oturmaz böyle bir krizle karşı karşıya kalması, Bayraklı Belediyesi çalışanlarının maaşlarını alamaması, çalışanların ve sendikanın sabrını taşırmış durumda. Tam da burada bir soru akla geliyor: Murat Bakan yine “Hızır” rolünü üstlenir mi?
Eğer bir kez daha ortaya çıkıp, “Gerekirse 14 milyon tutan alacaklarınızı şartlı bağış yaparız” dese, fena mı olur? Bayraklı Belediyesi çalışanlarının yüzleri gülmez mi? Sendika rahatlamaz mı?
Başkan İrfan Önal bir nebze olsun derin bir nefes almaz mı?
Bir düşünelim: Murat Bakan yine sahneye çıksa, mikrofonu eline alıp, “Sevgili Bayraklılılar, ben geldim, kurtarıcı yine burada” dese, meydan alkıştan yıkılmaz mı? Bu sefer belki de, “Gerekirse 14 değil, 28 milyon bağış yaparız” diyerek çıtayı ikiye katlasa…
Hani derler ya, “Her şeyin daha fazlası makbuldür” diye, bu durum tam da öyle olmaz mı?
Gerçekten de, Murat Bakan’ın bu ikinci kurtarışı, Bayraklı’da bir kahramanlık destanı olarak anlatılmaz mı? Belediyeler arası “Hızır” yardımı diye bir kavram literatüre geçmez mi?
Sonuç Olarak…
Murat Bakan’ın bu kez Bayraklı Belediyesi’nin imdadına koşup koşmayacağını zaman gösterecek. Ancak bir şey kesin:
Şimdi, gözler Murat Bakan’da. Hadi bakalım, Murat Bey, sahne sizin! Bayraklı’dan alkışlarBayraklı Belediyesi çalışanları bu yardım eli için sabırsızlanıyor. yükseliyor, duyuyor musunuz?