Dolar 34,1521
%0.05
Euro 37,9814
%0.17
Altın 2.887,000
%0.06
Bist-100 9.888,00
%0

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
''Tünelin öbür ucunda kalmış' sol gruplara, marjinallere bir şey demiyorum'

"'Tünelin öbür ucunda kalmış' sol gruplara, marjinallere bir şey demiyorum"

Hak ve Özgürlükler Partisi (Hak-Par) Genel Başkanı Kemal Burkay, hükümetin ve valiliğin kaygılarının haklı olduğunu belirterek sendikaların bunu anlayışla karşılayıp bu yıl gösterileri başka bir alanda yapması gerektiğini söyledi....

  • Ege Postası
  • 05.05.2013 - 15:36
Hak ve Özgürlükler Partisi (Hak-Par) Genel Başkanı Kemal Burkay, hükümetin ve valiliğin kaygılarının haklı olduğunu belirterek sendikaların bunu anlayışla karşılayıp bu yıl gösterileri başka bir alanda yapması gerektiğini söyledi. Düşünce ve davranış biçimleriyle hala 1970'li yıllarda yaşayan 'tünelin öbür ucunda kalmış' kimi sol gruplara, marjinallere bir şey demediğini vurgulayan Burkay, ancak sendikacı arkadaşlarının sorumluluğunun büyük olduğunu ifade etti.

    Partisinin internet sitesinde '1 Mayıs ve dostça bir eleştiri' başlıklı bir yazı kaleme alan Burkay, 1 Mayıs kutlamalarının Cumhuriyet döneminde uzun yıllar işçi sendikaları, sosyalist düşünce ve örgütler, Kürtlerin Nevruz bayramı gibi yasaklı olduğunu hatırlattı. Sistemin, işçilerin bu birlik, mücadele ve dayanışma gününü 'bahar bayramına' çevirmeye çalıştığı ve onların sokağa, meydanlara çıkmasına izin vermediğini dile getiren Burkay, 1960 ve 70'li yıllarda gelişen işçi hareketinin bayramını kutlamak için de bir hayli direndiğini ve bunu başardığını ifade etti.

    Bunun da diğer birçok hak ve özgürlüğün kazanılması gibi kolay olmadığını belirten Burkay, 1976 yılında İstanbul'da Taksim Meydanı'nda yapılan 1 Mayıs'a yüzbinlerin katıldığını ve bunun rejimi ürküttüğünü, engelleme, provoke etme çabalarının devreye girdiğini söyledi.

    Bu nedenle 1977 yılının 1 Mayıs'ının kanlı geçtiğini ve 35 insanın bazıları silahla, çoğu ise çıkan kargaşada ezilerek hayatını kaybettiğini anlatan Burkay, "12 Eylül rejimi 1 Mayısı bir kez daha yasakladı ve yıllar içinde bu yasak aşılsa bile 1 Mayıs kutlamaları özellikle İstanbul'da hep olaylı geçti; son 2-3 yıla kadar. 2010 yılında hükümet 1 Mayıs'ı işçi bayramı olarak kabul etti ve Taksim'de kutlanmasına izin verdi. Böylece artık, yıllar içinde alışılan, yasallaşan Nevruz kutlamaları gibi 1 Mayıs'ın da artık barış içinde, kavgasız gürültüsüz kutlanacağını sandık. Ne var ki bu yıl öyle olmadı, bir tür başa döndük. Taksim ve çevresi yine savaş alanına döndü. Bunun nedeni hükümetin bu yıl, Taksim alanında yapılmakta olan düzenleme nedeniyle buranın kitlesel kutlamalara uygun düşmediğini söyleyip Kazlıçeşme, Kadıköy gibi başka alanları göstermesiydi. Ama Taksim'in sembolik önemini gerekçe gösteren sendikalar orada kutlamakta ısrar ettiler. Bu yüzden polis Taksim'e çıkan yolları kapadı, metro ulaşımı durdu, yer yer köprüler trafiğe kapandı ve Taksim'e yürümekte ısrar eden gruplara karşı su ve biber gazı kullanıldı. İşin içine taş ve molotoflar karışınca ortalık ana baba gününe döndü." dedi.

    Taksim'in gerçekten de şu dönemde bir inşaat alanı görünümünde olduğunu dile getiren Burkay, yer yer motorlu araç ve yaya trafiğine kapandığını, büyük çukurlar açıldığını kaydetti. Normal günlerde bile Taksim'de gidiş gelişin bir sorun olduğuna dikkat çeken Burkay, oraya yüzbinlerin yığılması durumunda ise herhangi bir kargaşada insan hayatı bakımından ciddi riskler çıkabileceğinin altını çizdi.

    Bu ülkede provokatörlerin boş oturmadığı ve kimi sorumsuz-marjinal grupların varlığının da öteden beri bilindiğini hatırlatan Burkay, şöyle devam etti: "Bu nedenle hükümetin ve valiliğin kaygıları haklı sayılırdı. Sendikalar bunu anlayışla karşılayıp bu yıl gösterileri başka bir alanda yapabilirlerdi. Ben de daha 29 Nisan günü yaptığım açıklamada bu kaygıları dile getirmiştim. Bence işçiler, emekçiler bakımından amaç bağcı dövmek değil, üzüm yemek olmalıydı. Ama iş inada bindi ve bildiğimiz tatsız manzaralar yaşandı. Bundan kim ne kazındı bilemiyorum. 1 Mayıs'ın yasaklı olduğu dönemlerde, bedelini de ödeyerek meydanlara çıkma çabası elbet haklı bir direnişti ve anlaşılır bir şeydi. Ama 1 Mayıs'ın artık serbestçe kutlanabildiği bir dönemde işi, ille de Taksim'de kutlayacağım diye böylesi bir kavga dövüşe vardırmak, sonunda da bayramı kutlayamamak bana mantıklı ve haklı görünmüyor. Taksim'de 1 Mayıs kutlama adına böylesi bir 'direniş' gösteren sendikacılarımızın, acaba işçi hakları, özgürlükleri ve genel olarak ülkemiz insanının hak ve özgürlükleriyle ilgili olarak yaptıkları nedi? Tüm mesele 1 Mayıs'ı kutlamak ve hele Taksim'de kutlamak m? Bu ülkede çalışanlar için iş güvenliğinin durumunu biliyoruz. Tuzla tersanelerinde hayatlarını yitiren işçilerin trajedisi malum. Her gün ortalama 3-4 işçi iş kazalarında hayatlarını yitiriyor. Sendikalarımız bunun için ne yapıyorla? Miting, gösteri filan… Bir hareket var m? Ya sendikal haklar içi? Örneğin AB standardında sendikal haklar için son yıllarda herhangi bir işçi gösterisi yapıldığını duydunuz m? Oysa İstanbul gibi 15 milyonluk bir kentte, sendikalar ha dese bunun için yüzbinler toplanır. Ayrıca bu türden gösteriler için uygun alanlar da vardır. Ya yeni anayasa içi? Ülke darbecilerin 1982 anayasasından, bu deli gömleğinden kurtulmaya çalışıyor. Sivil ve demokratik bir anayasa yapılması için yoğun istek ve çaba var. Öte yandan böyle bir anayasa istemeyen, darbe anayasalarının kayıt ve şartlarını korumak için direnen statükocu güçler de az değil. Böyle bir durumda sendikalardan ses çıkıyor m? Onların yeni anayasa için dişe dokunur bir önerileri var m? Kürt sorununun çözümü için, Alevilerin talepleri için ne diyorla? Bu ülkede herkes için özgürlük ve demokrasi onları ilgilendirmiyor m? Listeyi uzatmak mümkün, ama bu kadarı da yeter."

    Düşünce ve davranış biçimleriyle hala 1970'li yıllarda yaşayan 'tünelin öbür ucunda kalmış' kimi sol gruplara, marjinallere bir şey demediğini vurgulayan Burkay, onların halkın ne düşündüğünü, ne istediğini bilme, onlarla kaynaşma gibi bir sorunları bulunmadığını ifade etti. Ama sendikacı arkadaşların sorumluluğunun büyük ve bunun gereğini yapmaları geniş emekçi kitlelerin ve bir bütün olarak ülkemiz insanlarının özgür, demokratik, gelişkin bir hayata ulaşmaları için zorunlu olduğunu belirten Burkay, "Umarım ki hayatını özgürlük ve sosyalizm mücadelesine vermiş bir sosyalistin bu eleştirilerinin, haklı ya da haksız, ama dostça olduğunu kabul ederler." dedi.

Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.