İstilacı balıklar, akarsu ve göllerdeki eko sistemi tehdit ediyor (Özel)
Türkiye’nin iç suları, menşei belli olmayan ve kontrolsüzce salınan balıkların tehdidi altında. Birçok göl ve akarsu, Türkiye faunasına ait olmayan sivrisinek balığı, sudak, İsrail sazanı, gümüş balığı, yeşil sazan, güneş balığı...
- Ege Postası
- 04.05.2013 - 11:48
Türkiye’nin iç sularında, 310 balık türü yaşıyor. Bunlardan 110’u endemik (tek bölgeye ait) türlerden oluşuyor. Tatlı su faunasının yüzde 30-35'i endemik. Bu türlerin korunması ve yönetilmesi büyük önem taşıyor. Türkiye’de bulunan 14 havzanın beşinin açık olması, istilacı balık türlerinin iç sulara girmesini kolaylaştırıyor. Hasan Sarı’nın verdiği bilgiye göre dışarıdan Türkiye’ye giren 22 istilacı tür var. Bunların 11’i halen iç sularda yaşıyor, diğerleri ise ya kayboldu ya da kontrol altında.
EN TEHLİKELİSİ SİVRİSİNEK VE GÜMÜŞ BALIKLARI
İstilacı balıkların en tehlikelilerinden Akdeniz sivrisinek balığı, sıtma hastalığıyla mücadele için Fransızlar tarafından Amerika’dan getirilerek Akdeniz’e aşılandı. Daha sonra Türkiye’ye giren bu balık, diğer türlerin yüzgeçlerine saldırarak ölmelerine yol açıyor. Büyük göllerde balıkçılığın geliştirilmesi için getirilen sudak ise yırtıcı bir balık. Özellikle sazanlar için büyük tehdit oluşturan sudak, diğer balıkların üremesine de ciddi zarar veriyor. Türkiye’ye Avrupa’dan geldiği tahmin edilen İsrail sazanı, Trakya bölgesine yerleşmiş durumda. Balıklandırma faaliyetleri çerçevesinde diğer sazanlarla birlikte Trakya’daki göllere aşılanan İsrail sazanı, renginden dolayı kontrolsüzce başka göllere de taşındı. Üreme potansiyeli yüksek olan bu balık, girdiği ortamdaki faunayı tahrip ediyor, birçok türün yok olmasına sebep oluyor. Küçük olduğu için ticari avlanamıyor. Son zamanlarda ortaya çıkan gümüş balığı da İsrail sazanı gibi tatlı sulardaki biyolojik çeşitliliği tehdit ediyor. Ticari amaçlı olarak İznik ve Sapanca göllerine salınan bu balık, daha sonra kontrolsüzce Beyşehir ve Eğirdir göllerine de taşındı. Çekirge sürüsü gibi girdiği ortamdaki canlıları silip süpürerek besin zincirini kırıyor. Son zamanlarda kontrolsüz bir şekilde barajlara da aşılanan gümüş balığı, istilacı türlerin en tehlikelisi olarak gösteriliyor. Bazı göllere otla mücadele için salınan yeşil sazan ise ot yerine balık larvalarıyla besleniyor. Bunun yanında son dönemlerde iki zararlı istilacı tür daha tespit edildi. Balıklandırma çalışmaları çerçevesinde Türkiye’ye girdiği tahmin edilen güneş balığıyla ilgili henüz net bilgi yok. Avrupa’dan girdiği tahmin edilen çakıl balığı ise yüksek metabolizmaya sahip olması sebebiyle diğer türlere zarar veriyor.
‘BALIKLANDIRMADA DA ÇED RAPORU İSTENMESİ LAZIM’
Göl ve akarsulara salınacak balıkların doğal dengeye zararına ilişkin hiçbir çalışma yapılmadığına dikkat çeken Prof. Dr. Sarı, “Balıklandırmanın rastgele değil, bir ön çalışmayla yapılması lazım. Yapılmadan önce aynı ÇED raporu gibi bir rapor düzenlenmesi lazım.” diye konuşuyor. İç sularda yönetim sıkıntısı olduğuna da dikkat çeken Sarı, “Akarsular ve barajlar Orman ve Su İşleri Bakanlığı'na, göller ise Gıda Tarım ve hayvancılık Bakanlığı'na bağlı. Balıklandırmayı da kendilerine göre yapıyorlar. Bu çalışmaların tek elde toplanması lazım. Sorunun çözümü için göl kiralama yönetimi yapılabilir. Bunun dışında balıklandırmada, yavru balıklar yerine biraz daha büyük balıklar salınabilir.” önerisinde bulunuyor.
Yorum Yazın