'Bir cenaze, bir ahlak çöküntüsü'
Sevgili okurlar!
Bir cenazede bile siyaset yapmaya çalışanları görüp de insanlığa olan inancınızı yitirdiğiniz o anı bilir misiniz?
İşte ben, Cemil Tugay'ın yakın çalışma arkadaşı ve adeta evladı olan Haydar İnanır'ın cenazesinde tam da bunu yaşadım.
Bu ahlaksızlar...
Evet, başka türlü tanımlayamıyorum onları. İnsanlıktan nasibini almamış, vicdanlarını siyaset için pazara çıkarmış, en acılı anları bile fırsata çevirmeye çalışan bu güruh, bana insan olduğumu bir kez daha sorgulattı. Hele bir de o ahlaksızlar ki, hayatları boyunca bir baltaya sap olamamışlar, neden olamadıklarının en güzel açıklaması bu cenazede sergiledikleri tavırda saklı.
Neden mi böyleler?
Çünkü ahlak çöküntüsü yaşamışlar.
Toplumda karşılıkları yok, olamaz da. Vicdanları siyaset için satmışlar, onurlarını ayaklar altına almışlar.
Böyle insanlardan ne beklenir ki?
Ahlaksızlıklarını fark edip değişecekler mi?
Elbette hayır, çünkü ahlak çöküntüsünün dibindeler.
Ve işte bu yüzden, Haydar İnanır'ın cenazesinde gördüklerim, duyduklarım, beni insanlığa olan inancımdan uzaklaştırdı…
İzmir’in gökyüzüne çöken kara bulutlar, dün hepimizi sarstı. Cemil Tugay’ın yakın çalışma arkadaşı ve evladı gibi sevdiği Haydar İnanır’ın hayatına son vermesi, derin bir şok etkisi yarattı.
Daha cenaze evinde, Haydar’ın Halasının feryatları gökyüzünde yankılanırken, öyle dedikodular, öyle iftiralar atıldı ki; aklınız hayaliniz almaz. Bu dedikoduları yayanların vicdanı olmadığı gibi, ahlaktan da zerre nasiplerini almamışlar. Daha Haydar’ın cansız bedeni toprağa verilmeden, siyasetin karanlık yüzleri devreye girdi.
Siyasi çıkar peşinde koşan bu vicdansızlar, acı üstünden prim yapmaya çalışıyor. Düşünün ki, bir insanın ölümü bile bu ahlaksızlar için fırsata dönüşüyor. Haydar’ın trajik sonunu, Cemil Tugay’a zarar vermek için kullananlar, insanlıktan nasibini almamışlardır. Be ahlaksızlar, be vicdansızlar!
Sizin hiç mi utanmanız yok?
Cemil Tugay’ın nasıl bir insan olduğunu bilenler, onun çalışma arkadaşlarına olan sadakatini de bilir. Tugay’ın etrafındaki insanlara nasıl değer verdiğini herkes bilir. Ama gelin görün ki, bazıları bu acı üzerinden bile çıkar peşinde. Dedikodularla, iftiralarla, siyasi rant devşirme peşindeler.
Yuh artık, yuh!
Haydar’ın ardından ortaya atılan bu iftiralar, siyasi rekabetin ne kadar kirli olabileceğini bir kez daha gösterdi. Cenaze evinde bile dedikodu peşinde koşan bu utanmazlar, siyasi çıkarları uğruna her türlü ahlaksızlığı yapmaya hazır. İnsan bir defa utanır, bir defa düşünür.
Ama ne gezer...
Eğer bu dedikoduları yayanlar, birazcık insanlıklarını hatırlarlarsa, belki o zaman rahmetli Haydar’ın ruhu biraz huzur bulur. Ama sanmam, çünkü vicdansızlığın sınırı yoktur. Dedikodunun zehri, insanların kalplerini kirletir. Ve bu kirliliğin izi, kolay kolay silinmez.
Cemil Tugay’ın yüreğinde kopan fırtınaları anlamadan, Haydar’ın Halasının çığlıklarını duymadan, dedikodu yapmak ne demektir?
Bu nasıl bir vicdansızlıktır?
İnsan bir defa utanır, bir defa düşünür.
Ama ne gezer...
Sonuç olarak, İzmir’in sessiz çığlığına kulak vermek yerine, dedikodu yaparak bu acıyı daha da derinleştirenlere tek bir sözüm var: Utanın!
Ama sizin utanacak yüzünüz var mı, onu da bilmiyorum. Siyasi çıkar uğruna bir insanın ölümünü dahi fırsata çeviren bu ahlaksızlar, insanlık adına kara bir leke olarak kalacaklar.
Kaleme aldığım bu yazıyı bitirirken, umuyorum ki bir gün, belki bir gün, bu ahlaksızlar da insan olmanın ne demek olduğunu anlarlar.
Ama o gün, ne yazık ki, bugün değil.