Bir zamanlar Şemikler
1957 milletvekili genel seçimlerine bir hafta kalmıştı. Şemikler’de öğleden sonra Kazancı Halil’in kahvesinde DP’nin propaganda toplantısı yapılacaktı. Her zaman 46 Demokratı olmakla övünen Kazancı Halil, Şemikler çarşı meydanını ikiye bölen demiryolunun diğer yakasındaki Kovacının Kahvesinde geçen hafta büyük bir coşkuyla yapılan CHP’nin toplantısından kendi toplantılarının daha görkemli olması için hiçbir masraftan kaçınmadı.
Kahvesini baştanbaşa boyattı. Eski sandalyelerin yerine yenilerini getirtti. Ufak tefek kırıkları olan pencere camlarını, duvarlardaki aynaları yeniletti. Kahvenin içi dışı DP’nin bayrakları, afişleriyle donatıldı. Toplantının başlamasına daha saatler varken Arap Kamil’in iki oğluyla çaldığı davul zurna ve dümbelekle kahvenin önü kol kola horan tepen DP’lilerle bayram yerine dönmüştü.
Öğleden sonra korna sesleriyle ortalığı birbirine katarak gelen DP konvoyundan inenlerin hıncahınç dolan kahvenin içi “yaşa”, “Varol” ve alkış sesleriyle inlemeye başladı. Coşkulu tezahüratların ardından Türk Bayrağı serili kürsünün önünde konuşmalar başladı. Kalabalığın coşkusuyla galeyana gelen konuşmacılar gırtlakları yırtılıncaya kadar bağırıyordu. Ne söyledikleri pek anlaşılmıyordu ama sözleri alkışlarla yaşa var ol sesleriyle sık sık kesiliyordu.
Bu arada yaşamını Şemikler İlkokulu önünde çocuklara keten helva satarak sürdüren minyon tipli, ön dişleri kırık dökük olduğundan doğru dürüst konuşamayan Kamil dayı, kahvenin içindeki kalabalığı omzuyla yara, yara orta yere kadar sokuldu. Fanatik bir CHP’li olduğunu bilmeyen yoktu. “Hayrola Kamil Dayı kürkünü mü değiştirdin'” Diye laf atanlara bulaşmamak için sadece gülümsüyordu.
Toplantıda konuşma sırası, DP Şemikler Ocak Başkanı lim Beye gelmişti. Konuşmasının bir yerinde, “Aynı İnönü şunu yaptı aynı İnönü bunu yaptı,” diye İnönü’yü eleştirirken, “Aynı İnönü” sözlerini öyle usturuplu söylüyordu ki, o sözler ağzından çıkarken “Hain İnönü,” diye anlaşılıyordu. O öyle konuştukça kalabalık coştukça coşuyordu. Kamil Dayı’nın sabrı taşmıştı. Elini lim Beye doğru kaldırdı. Ç ırtlak sesiyle gırtlağı yırtılıncaya kadar bağırdı: “Ulan! Hain sensin... Utanmaz herif!”
Aradan, birkaç saniye ya geçti ya geçmedi, Kamil Dayı’nın önce kalabalığın elleri üstünde havada birkaç kez lastik top gibi zıpladığı görüldü. Sonra birden gözden kayboldu; yaka paça yere indirilerek ayaklar altına alındı. Önüne gelen tekmeyi, tokadı, yumruğu patlatıyordu.
Şemikler Meydanındaki bir sergiden evine götürmek için karpuz seçmekte olan Kamil Dayı’nın yeğeni arabacı bücür Selim’in yanına nefes nefese koşarak gelen yalınayak çocuklar,
“Selim ağabey, Selim ağabey, çabuk koş, Kâmil Dayı’yı Kazancı Halil’in kahvesinde öldüresiye dövdüler. İşte bak orada kahvenin önünde yerde yatıyor…”
Kısacık boyuyla ağır delikanlı havasından geçilmeyen Arabacı Bücür Selim, elindeki karpuzu olduğu yere bırakıverdi. Sergideki karpuz bıçağını kaptığı gibi Kazancı Halil’in kahvesine doğru koşmaya başladı.
Kazancı Halil’in kahvesinde biraz önce Kamil Dayıyı öldüresiye pataklayan kalabalık coştukça coşuyordu. Heyecan doruktaydı. “Yaşa” “Varol” sesleriyle inleyen kahvenin içinde aniden bir ses duyuldu:
“Kaçın... Bücür Selim, elinde bıçakla buraya doğru koşturuyor.”
Kahvenin içinde aniden müthiş bir panik oldu. Herkes çil yavrusu gibi kahveden dışarıya kaçışmaya başladı. Kaçışanların çoğu can havliyle kendini kahveden dışarıya atmaya çalışırken birbirlerine çarpıp yerlere yuvarlanıyordu. Panik sırasında kahvenin içinde kırılmadık masa, sandalye kalmadı. Kapı, pencere camları, duvardaki aynalarının hepsi yere indi.
Yarım kalan toplantının ardından 46 Demokratı Kazancı Halil, bomba atılmış gibi enkaz yığınına dönen kahvesinin içinde şaşkın şaşkın dolaşırken, Şemikler meydanında herkes, Kâmil Dayının dayak yiyişini, arabacı Bücür Selim’in elinde bıçakla Kazancı Halil’in kahveye doğru koşturuşunu konuşuyordu