Dolar 34,4347
%0.3
Euro 36,2908
%0.16
Altın 2.837,260
%0.1
Bist-100 9.390,00
%0

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°

Demokrasiye ve ahlaka sığmayan tepkiler: Cemil Tugay’ın adalet arayışı!

Türkiye’nin gündeminde, demokrasinin ve ahlakın en temel prensiplerini sorgulatan bir mesele var: İzmir Valiliği’nin, TUSAŞ saldırısını gerçekleştiren teröristlerden birinin kardeşinin İZENERJİ’de çalışmasında sakınca olup olmadığına dair soruya verdiği cevabı. Bu yanıt sadece sert değil, aynı zamanda ahlakın ve hukukun sınırlarını zorlayan bir bakış açısına da işaret ediyor.

Bu olayda İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’ın duruşu dikkat çekiyor.

Mesele, terörist bir kişinin kardeşinin işine devam edip edemeyeceği…

Elbette ki hepimiz terörle mücadelede hassasız; ancak suçun kişiselliği prensibi de demokrasi ve hukuk sisteminin en temel değerlerinden biridir. Cemil Tugay, bir teröristin kardeşinin işine devam edip edemeyeceği konusunda Valilik’e danışarak demokratik bir adım atıyor. Bu, "Kimseyi önyargılarla yargılamadan önce, hukuki ve ahlaki sürece başvurmalıyız," diyen bir tavır.

Fakat Valilik’ten gelen yanıt, önyargının ne kadar güçlü olduğunu gözler önüne seriyor. “Bir teröristin kardeşi çalışabilir mi?” sorusuna “Bunu bile sormanız abesle iştigaldir” gibi bir yanıt veriliyor. Oysa hukuk devletinde bir insan, yalnızca kendi eylemlerinden sorumludur; kardeşi veya bir başkasının işlediği suç nedeniyle yargılanması kabul edilemez.

Bu, demokrasiye, hukuka ve ahlaka aykırı bir durumdur.

Demokrasi ve Adaletin Ölçüsü

Cemil Tugay, Valilik’e danışarak sadece hukuki bir süreç başlatmakla kalmıyor, aynı zamanda demokrasinin gereğini yerine getiriyor. İnsanların eylemlerinin sonuçlarından yalnızca kendilerinin sorumlu olduğu bir düzeni savunuyor. Bu yaklaşım, “demokratik olgunluk” olarak adlandırılabilir. Ama demokrasiyi ve hukuk devleti ilkesini benimsemekte zorlanan çevrelerde, Tugay’ın bu adımı ‘abes’ olarak görülüyor.

Şu soruyu sormamız gerekiyor: Bir insan sadece akrabalık bağı yüzünden işinden edilecekse, demokrasi adına neyi savunuyoruz?

Eğer bir toplumda bireyler sadece doğdukları aile üzerinden yargılanacaksa, kimse kendini güvende hissedebilir mi?

Cemil Tugay, belki de bu riskin farkında olarak, akrabası terörist olan bir kişinin hakkını korumanın, demokrasiyi korumak anlamına geldiğini düşünüyor.

Çünkü gerçek demokrasi, en zor anlarda bile doğru olanı yapmaktan geçer.

Ahlaki Sorumluluk: Suçun Kişiselliği

Bir teröristin kardeşinin çalışıp çalışamayacağına dair Valilik’ten görüş istemek abesle iştigaldir, diyor Valilik. Oysa burada BaşkanTugay’ın vicdani ve ahlaki bir sorgulamaya gitmesi, kendine olan saygısından kaynaklanıyor. "Ben bu insanı işinden edebilirim, ama ya haksız yere bir insanın hayatını karartırsam?" İşte bu, gerçek liderlik.

Bu, gücünü hukuktan alan, adaletli bir yönetici profilidir.

Tugay, bu adımıyla “adalet herkese lazım” sözünü bir kez daha hatırlatıyor. Kardeşinin işlediği suçlar yüzünden işinden edilecek bu insanın hakkını korumak, toplumun tamamını korumaktır. Ahlaki ve hukuki sorumluluğunu yerine getirirken, ‘demokratik liderlik’ nedir, hepimize bir ders veriyor. Eğer bir insanın suçu olmadığı halde işinden edilmesine göz yumulursa, yarın bir gün herkes aynı tehditle karşı karşıya kalabilir.

İzmir: Demokrasi ve İnsan Hakları Mücadelesinin Kalesi

İzmir, tarih boyunca özgürlükçü ve demokratik değerlerin savunulduğu bir şehir oldu.

BaşkanTugay, işte bu demokratik ruhun bir yansıması olarak Valilik’e başvurarak bir vatandaşının hakkını korumak adına adım atıyor. İzmir halkının temsilcisi olarak adaletin, demokrasinin ve insan haklarının korunmasını istiyor. Ama Valilik’ten gelen cevap, sadece hukuka değil, İzmir’in tarihsel kimliğine de ters düşüyor. "Valilikten görüş istemek abesle iştigaldir" demek, İzmir halkının hassasiyetlerini hiçe saymaktır.

Önyargı Yerine Adalet

Elbette ki hepimiz terörün her türlüsüne karşıyız ve en ağır şekilde cezalandırılmasını istiyoruz. Ama bu cezalandırma, sadece suçlunun kendisine yöneltilmelidir. Başkan Tugay, bu süreçte kendine “suçun kişiselliği” ilkesini rehber edinmiş ve hukuk devleti ilkesine uygun bir adım atmıştır. Önyargı yerine adaletin, ayrımcılık yerine demokrasinin savunulmasını istemek bir belediye başkanının görevidir.

Vicdani Bir Mesele

Bu olay, siyaseti ahlak ve vicdanla harmanlayan BaşkanTugay’ın, sadece iyi bir yönetici değil, aynı zamanda erdemli bir insan olduğunu gösteriyor. O, haksız yere insanları yargılamak yerine “Bunu vicdanen yapabilir miyim?” sorusunu sormayı tercih ediyor. İzmir Valiliği ise, “sormak bile yanlış” diyerek bu süreci basitleştirmeye çalışıyor. Ama İzmir halkı basit cevaplarla tatmin olmaz; adalet ister, demokrasi ister, insan hakları ister.

Cemil Tugay, bu örnekte demokrasiye, hukuka ve vicdana uygun bir tavır sergileyerek İzmir’in temsil ettiği değerlere sahip çıkmıştır. Aslında tüm Türkiye’ye demokrasinin, insan haklarının ve ahlakın ne anlama geldiğini göstermiştir.