İzmir medyası çuvalladı: Karabağlar'daki yolsuzluğa sessizlik
Karabağlar Belediyesi'nde yaşananlar, İzmir siyasetinin tam ortasına düşen bir bomba gibi patladı. Başkan Helil İnay Kınay’ın seçim çalışmalarında iş insanları, siyasiler ve meclis üyelerinden toplandığı iddia edilen 25 milyon TL’nin bir kısmının, kampanyayı yürüten Tuncay Baki Ugantaş’ın annesi Keziban Ugantaş’ın banka hesaplarına yatırıldığı ortaya çıktı.
Bu durumu öğrenir öğrenmez olayın peşine düştüm ve gözlerimle gördüğüm şey, İzmir’in nasıl bir çıkar ve menfaat batağına saplandığını bir kez daha ortaya koydu.
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, egepostasi.com haber sitesinde yazıyor olmak benim için büyük bir mutluluk kaynağı.
Çünkü buradan İzmir’deki pek çok gazetecinin görmek istemediği ya da görmekten korktuğu gerçekleri dile getirme şansım var.
İzmir’de belki de pek çok ilden daha büyük olan Karabağlar’da seçim kampanyasında toplanan 25 milyon liranın akıbeti ve toplanma şekli, sadece birkaç medya kuruluşu tarafından gündeme getirildi.
Oysa medyanın görevi, kamu adına denetleme yapmaktır. İzmir medyasında, egepostasi.com ve birkaç haber sitesi dışında bu konuda tek kelime eden olmadı.
Bugün belediye başkanı Helil İnay Kınay’ın yaptığı açıklama ise neredeyse bütün medya kuruluşlarında yer aldı. Tek kelimeyle söylemek gerekirse, “İzmir medyası” bitmiş durumda. İzmir medyasının bu teslimiyetçi tavrı, medyanın geleceği hakkında ciddi soru işaretleri doğurdu bende.
Hangi çıkar ilişkileri bu haberlerin üstünü örtüyor?
Hangi korkular kalemleri susturuyor?
Son olarak, belediye başkanı Helil İnay Kınay’a birkaç sözüm var. Yarın 24 Temmuz “Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü” ve kendisine sosyal demokrat diyen, laf gelince ifade özgürlüğü ve basın haklarından bahseden bir siyasetçinin, bu özel günde vereceği mesajı merak ediyorum.
Acaba “Basın özgürlüğü için mücadele günü”nün anlamını ne kadar idrak etmiş durumda? İzmir'in çıkar ilişkileri ve basiretsizlik batağından nasıl kurtulacağına dair bir açıklama yapacak mı?
Belki de en büyük ironi, İzmir'in bu karanlık günlerinde, gerçeklerin peşinde koşan birkaç cesur gazetecinin hala var olmasıdır.
Ve umarım, bizlerin mücadelesi, bir gün İzmir’in hak ettiği aydınlığa kavuşmasını sağlar.