Dolar 34,4823
%0.06
Euro 36,4113
%0.17
Altın 2.953,450
%0.62
Bist-100 9.308,00
%0

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°

Siyasetin rüzgar gülü: Murat Bakan’ın yön değiştiren yolculuğu

Değerli okurlar, bugün sizlerle öyle bir hikaye paylaşacağım ki, demokrasinin ve özgürlüklerin bizzat kendileri, kahkahalarla gülmekten karnına ağrılar girecek.

Oyunumuzun baş kahramanı: CHP Genel Başkan Yardımcısı ve ne tesadüftür ki, ‘Saray'ın müteahhidi Rönesans Holding'in avukatı’ olan Murat Bakan. Bu çok yönlü ve çoğul kimlikli kişiliğiyle Bakan Bey, bize "Nasıl Her Taşın Altından Çıkılır?" konulu bir masterclass sunuyor.

Hikayemiz, gazetemizin kıdemli köşe yazarlarından Mithat Umutoğullarının, kaleme aldığı bir yazı ile başlıyor.

Ah, ne yazı ama!

Okurken, adeta bir bahar sabahında uyanmış gibi hissediyorsunuz. Ancak bu taptaze duygular, Sayın Bakan'ın yüzünü ekşitti.

Neden mi?

Çünkü yazı, iğnenin ucuyla Sayın Bakan'a dokunmuş.

Ve bilirsiniz, iğne ucuyla dokunulmak, bazen kılıç darbesinden daha ağır gelir.

Sayın Bakan, birdenbire 'masanın diğer tarafına geçiyor' ve voila, bir kamu görevlisi oluveriyor. Bu dönüşüm öylesine hızlı oluyor ki, Kafka'nın "Dönüşüm"üne taş çıkartır. Hani derler ya, bir göz kırpımında ne kadar değişebilirsiniz diye; işte Sayın Bakan tam da bu sorunun canlı örneği.

Daha dün, basın özgürlüğünü göğsünü gere gere savunan Sayın Bakan, bugün yargı sopasını eline almış, "Kamu görevlisine hakaretten dava açacağım" diye ortada dolaşıyor. Demokrasi ve özgürlük, bu sahnede arka planda hafifçe kıkırdayarak, "Biz buradayız, ama sanırım siz bizi unuttunuz" der gibi.

Peki, sevgili okurlar, bu hikayeden çıkarmamız gereken ders nedir?

 Şayet bir iğnenin ucuyla siz de dokunulacak bir konumdaysanız, hemen kamu görevlisi kimliğinizi cebinizden çıkarıp, masanın diğer tarafına geçmeyi unutmayın.

Sonra?

 Sonra tüm özgürlüklerin ve demokrasinin savunucusu olun, tabii ki kendi özgürlüğünüz ve demokrasiniz tehlikede değilse.

Yani kısacası, bizim Sayın Bakan'ın terazisi öyle bir terazi ki, sadece kendine dokunanları tartıyor. Geri kalan herkes?

Ah, onlar için basın özgürlüğü ve demokrasi lafta güzel şeyler...

Son söz: Sayın Bakan, bir dahaki sefere iğne ucu bize dokunmadan önce, lütfen biraz daha demokrasi ve özgürlük kremi sürün, belki o zaman her şey daha az acıtır.

SİYASİ RÜZGARIN PEŞİNDE: MURAT BAKAN'IN SERÜVENİ

Sevgili okurlarım, sizlere siyaset dünyasının en renkli figürlerinden birinin, adeta bir rüzgar gülü gibi dönüp duran siyasi hayatını anlatacağım: Murat Bakan.

Bu hikaye, politikanın ne kadar esnek, değişken ve zaman zaman da ironik olduğunun kanıtı niteliğinde.

Murat Bakan, 2014 yılında İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı için aday adayı olduğunda, "Ben olacağım" diyerek iddialı bir başlangıç yaptı. Ancak rüzgarlar döndü ve Tunç Soyer cephesi güçlendiğinde, Bakan Bey, "Yanındayım başkanım" diyerek hızla pozisyonunu değiştirdi. Bu hızlı manevra, onun siyasi esnekliğinin ilk örneklerinden sadece biriydi.

Daha sonra CHP içindeki dinamikler değiştiğinde, Bakan Bey bu kez Kılıçdaroğlu yerine Özgür Özel'i desteklediğini açıkladı. Ancak ne olursa olsun, Tunç Soyer'e olan sonsuz desteğini her fırsatta dile getirmekten geri durmadı. Özel'in zaferi sonrası, "her adaya eşit mesafedeyim" diyerek yeni bir politik akrobasiye imza attı.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı yarışı kızıştıkça, Bakan Bey'in destekleri de çeşitlendi. Buğra Gökçe'den Olgun Atila'ya, Tunç Soyer'den Cemil Tugay'a, Alaattin Yüksel'den Abdul Batur'a kadar herkese "kardeşimsin" demekten çekinmedi.

İzmir politikasının nasıl bir rüzgarı eserse, Bakan Bey o yöne yelken açtı.

Ve nihayetinde, adaylar belirlendiğinde, Bakan Bey'in siyasi zekası ve esnekliği tam anlamıyla parladı. Cemil Tugay'ın yanında yer aldı, ancak son gün, İZSU Genel Müdürlüğü’nün tamamlanan devam eden ve gelecek dönemde yapılacak yatırımları kapsayan 28 milyar liralık altyapı yatırımlarının önemli bir kısmının toplu açılış ve temel atma törenine "Ya Tunç Soyer atanırsa" endişesiyle poz vermekten de geri durmadı. Cemil Tugay atandığında ise, "Ben hep Cemil Başkan'ı destekledim" diyerek, siyasi rüzgar gülü olmanın nasıl bir şey olduğunu tüm İzmir'e gösterdi.

"Biz 40 kişiyiz; birbirimizi biliriz," diyerek, kendi içindeki çelişkileri ve politik manevraları örtbas etmeye çalışan Bakan Bey, aslında siyasetin en büyük gerçeğini itiraf ediyor: Rüzgar nereden eserse, politikanın yelkenleri oraya dönük olur.

Bu serüven, Murat Bakan'ın politika dünyasında bir rüzgar gülü gibi dönüp durduğunu, rüzgarın yönüne göre pozisyon aldığını ve siyasetin sadece sabit fikirlerle değil, aynı zamanda rüzgarın yönüne göre de şekillendiğini gösteriyor.

Belki de siyaset, gerçekten de kimin daha iyi "dans" ettiğiyle ilgilidir.

Sevgili okurlar, siyaset arenasında yer alan herkesin bir ders çıkarabileceği bu hikaye, politikanın değişken doğasını ve siyasi sadakatin zaman zaman nasıl rüzgar gibi değişebileceğini bir kez daha önümüze seriyor. Murat Bakan'ın hikayesi, siyasetin karmaşık dünyasında bir pusula olmanın ötesinde, rüzgarın yönünü takip eden bir rüzgar gülü olmanın hikayesidir.