Bir zamanlar Şemikler
Şemikler’in en güzel kızı sevgilisi Şebnem’i babası inat olsun diye bir trenciyle evlendirince kahrından okuduğu Karşıyaka lisesini yarım bırakarak melankolik duygular içine düşen Şemiklerin şen şakrak gençlerinden Bombili Ahmet, Karşıyaka Osman Bey parkının bitişiğindeki “Hollywood” Açık hava sinemasında makinist yardımcısı olarak çalışıyordu.
Sinemadaki işi geç bittiği için gece on iki de Karşıyaka’dan geçen Basmane-Çiğli banliyö trenine yetişememişti. Demiryolunu kenarından yürüyerek Şemikler’e gidiyordu. Yolunun üzerindeki Nergiz’e yaklaşmıştı. Karanlık bir sokağın köşesinden aniden önüne fırlayıveren bir köpeğin havlamasıyla olduğu yerde irkilip durdu. İri bir köpekti. Havlaya havlaya, sağında solunda fırıldak gibi dönüyor, hücum edip geri çekiliyor sonra tekrar hücum ediyordu. Isırdı ısıracaktı meret!
Bombili baktı olacak gibi değil; parmaklarını şaklatarak birkaç kez “Kuçukuçu,” diyerek seslendi. Bir iki hırlamadan susan köpek, kuyruğunu sallayarak gelip ayaklarına dolandı. Eğilip sırtını okşayınca uysal uysal mızıkladı.
Bombili doğrulup tekrar yürümeye başlayınca baktı köpek de arkasından geliyordu. Ses çıkarmadı. Gecenin ikisinde sokak lambası bulunmayan yarı karanlık tenha yolda o önde köpek arkasında iki başıboş mahlûk gibi yürüyorlardı.
Şemikler tren istasyonunun yanındaki tantan’lara yaklaşmıştı. İki katlı bir evin aniden bağırış çağırış içinde açılan iki kanatlı kocaman kapısından yola, önce bir oğlan çocuğu, arkasından da don gömlek elinde büyük bir odun parçasıyla posbıyıklı orta yaşlı bir adam fırladı. Bu, önünden fırıldak gibi kaçan çocuğun arkasından küfür ederek koşturan Şemikler’in ünlü Gece Bekçisi Halilaki’ydi. Çocuk da Karşıyaka Lisesinde okuyan ortanca oğlu selimdi.
Nasıl olduysa, elindeki odunla oğlanın arkasından deli danalar gibi koşturan Halilaki ile Bombili yolun karanlık bir yerinde küt! Diye birbirlerine tosladı. Halilaki bir tarafa Bombili bir tarafa yere sere serpe yuvarlandılar. Bombili’nin arkasından gelen köpek de onların yere yuvarlandığı görünce havlayarak gerisin geriye kaçtı korkusundan.
Bombili oflaya puflaya dizlerinin üstünde doğrulmaya çalışırken, ondan önce ayağa fırlayan boğa gibi güçlü Bekçi Halilaki bombili’nin yakasına yapışmıştı. Elindeki odunu küfrederek tam kafasına indirmek üzereyken Bombili feryadı bastı, “Dur Halil emmi. Yapma benim.”
Halilaki’nin eli odunla havada kaldı. Eğilip Bombili’nin yüzüne baktı. Tanımıştı. Önce yakasını bıraktı. Sonra “Eşşoğlueşek! Defol! Şurdan” diyerek kıçına okkalı bir tekme yapıştırıp kovaladı.
Bu gece başı beladan bir türlü kurtulmamıştı Bombili Ahmet’in. Ortasından demiryolunun geçtiği Şemikler meydanındaki içkili lokantaların önünden geçerken bir kavganın içinde buldu kendini. İki kişi gırtlak gırtlağa birbirine girmişti. Kavga edenler herhalde aralarında bir kadını paylaşamayan iki pezevenkti.
Ayı gibi cüsseli olanı, alttakinin sırtını yere yapıştırmış, kürek gibi iri elleriyle boyna boğazını sıkıyordu. Alttaki, gitti gidiyordu. Can havliyle debelenmeye başladı.
Bombili, dayanamadı. Önce bir nara attı. Ardından kavga edenlerin üstüne çullandı. Ortalık allak bullak oldu. Açılan pencereler, kapılar, bekçi polis düdük seslerinin ardı arkası kesilmedi. Hepsi birden soluğu Şemikler Karakolunda aldılar.
Bombili’nin yüzü gözü kan revan kalmıştı. Canı sıkılan babacan tavırlı Komiser Sami Bombili’ye bağırdı:
“Ulan! Bırak gebertsinler birbirlerini! Sana ne oğlum.'
Bombili Komiser Sami’ye cevap vermedi. Göz ucuyla karakolun penceresinden dışarıya baktı; arkasından takılıp gelen köpek karakolun önünde kıçının üstüne oturmuş ona bakıyordu.