Dolar 34,5487
%0.2
Euro 35,9699
%-0.72
Altın 3.000,790
%1.31
Bist-100 9.481,00
%1.21

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°

İzmir için umut vakti: Tugay'ın vaatleri gerçeğe dönüşebilir mi?

Cemil Tugay'ın İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı için sahnelediği gösterişli proje lansmanını. Bu lansman, adeta İzmir'in kaderini değiştirecek, her türlü sorunu anında çözecek sihirli bir değnek vaadiyle doluydu. Tugay, bir nevi süper kahraman edasıyla, İzmir'i dünyanın en mutlu, en yeşil, en sorunsuz kentlerinden biri yapacak bir vizyon sundu.

 Fakat, bu kadar parlak vaatlerin arkasındaki gerçeklik ne kadar sağlam?

Öncelikle, Tugay'ın zeytin ağacı dikme hamlesi, rakibi Hamza Dağ'ın zeytin fidanı dağıtmasına bir nevi "ben bunu daha büyük yapıyorum" diyerek yaptığı politik bir şovun güzel bir örneği gibi. "Bakın, ben minik fidanlarla uğraşmıyorum, ben doğrudan ağaç dikerek işe koyuluyorum!" demeye getiriyor gibi. Ancak gerçek sorunlara dönüp baktığımızda, bu zeytin ağaçlarının İzmir'in karşı karşıya olduğu karmaşık sorunlara ne kadar etkili çözümler sunabileceği meçhul.

"Yetersizlik duygusu" bölümünde ise Tugay, kendisinin neden İzmir için en doğru seçim olduğunu geçmiş başarıları üzerinden anlatmaya çalışıyor. Ancak, aynı zamanda, sunum sırasında "insanları sıkmamak ve çok konuşmamak" yönünde aldığı tavsiyeleri de paylaşıyor. Bu, "Çok konuşup sıkma" tavsiyesinin kendisi bile, projelerin somutluğu ve gerçekçiliği hakkında bize ipucu veriyor aslında.

180 günlük eylem planı ise, adeta bir siyasi manifestonun doruk noktası. Su ve ulaşım ücretlerini düzenlemek, yolları tamir etmek, yapay zeka kullanımı... Bunların hepsi kulağa hoş geliyor elbette. Ancak "Dünyayı kurtaracağız ama pazartesi başlayamayız, pazartesi çok işimiz var" gibisinden bir hava var ortalıkta.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığını ilan etmesiyle birlikte gelen vaatler dalgası, şüphesiz pek çok İzmirli'nin umutlarını yeşertti. Ancak bu umutların gerçekçi bir zeminde mi yoksa sadece siyasi birer sözde mi kaldığı, elbette ki eleştirel bir gözle incelenmeyi gerektirir.

Tugay, geçmişinden bugüne uzanan "inanılmaz hikaye"sini bizlerle paylaşarak, kendisini bir nevi "külkedisi" hikayesinin modern bir versiyonunun kahramanı olarak konumlandırıyor. Fakat acaba bu hikaye, İzmir'in karşı karşıya olduğu gerçek sorunlara çözüm bulacak bir sihirli değnek mi, yoksa sadece geçici bir ilüzyon mu?

Evet, Tugay öğretmen bir baba ve ev hanımı bir annenin çocuğu olarak hayatın zorlukları içinde bir yerlere gelmiş olabilir. Ancak İzmir gibi büyük ve karmaşık sorunları olan bir kentte belediye başkanlığı yapacak birisinin, sadece kişisel hikayesiyle değil, somut ve uygulanabilir projeleriyle öne çıkması gerekmez mi?

Tugay'ın, Tunç Soyer ve Kemal Kılıçdaroğlu'na teşekkürlerini iletmesi, politik bir nezaket olarak görülebilir; ancak asıl mesele, bu teşekkürlerin arkasında yatan siyasi stratejiler ve İzmir'e ne gibi yenilikler getirebileceğidir.

"Yeni nesil belediyecilik" vaadiyle ortaya çıkan Tugay, İzmir'i 2050 yılına taşıyacak projelerden bahsediyor. Ancak bu projelerin detaylarına dair somut bilgiler, henüz masanın üzerinde değil. İklim krizi, enerji krizleri ve adaletsizlikler gibi küresel sorunlara yerel çözümler üretme iddiası takdire şayan; fakat acaba bu iddialar, gerçekleştirilebilirliği olan, maliyeti ve kaynakları hesaplanmış planlar mı, yoksa sadece seçim dönemine özgü popüler söylemler mi?

Cemil Tugay'ın, annesinin cebine harçlık, eşinin ise uğur getirsin diye “kaplangözü boncuk” koyduğu anıları, samimi ve insancıl yönlerini gösterse de, İzmir gibi büyük ve dinamik bir şehrin yönetimi, belki de bu tür kişisel dokunuşlardan çok daha fazlasını gerektiriyor.

Sonuç olarak, Cemil Tugay'ın vaatleri ve adaylığı, İzmir için yeni bir umut ışığı olabilir. Ancak bu umutların gerçekleşmesi, sadece samimi hikayeler ve iyi niyetlerle değil, aynı zamanda akılcı, sürdürülebilir ve uygulanabilir projelerle mümkün olacaktır. İzmir'in, gerçekten de "yeni nesil belediyecilik" anlayışına ihtiyacı var; fakat bu, somut adımlar ve gerçekçi planlarla desteklenmelidir.

Yoksa Tugay'ın hikayesi, masalsı bir anlatıdan öteye geçemeyebilir.

 Cemil Tugay'ın İzmir için sunduğu vaatler, kağıt üzerinde göz kamaştırıcı bir İzmir tablosu çiziyor: Daha ucuz su, daha iyi ulaşım, yapay zeka destekli belediyecilik, kentsel dönüşüm, yeşil dokunun geliştirilmesi...

Liste uzayıp gidiyor.

 Ancak bu parlak vaatlerin altında yatan gerçeklik ne kadar sağlam?

Öncelikle, su fiyatlarını düşürmekten bahsediyoruz.

 Su, hayati bir kaynak…

 Fiyatlarının düşürülmesi halk için sevindirici olabilir, ama bu öneri sürdürülebilir mi? Büyükşehir belediyesinin özverisiyle mi? Peki, bu özveri bütçede başka hangi alanlardan kesinti yapılacağı anlamına geliyor?

Ulaşım ve trafik rahatlama planları, İzmir'in kanayan yaralarına parmak basıyor. Fakat bu sorunlar yıllardır devam ediyor ve bir gecede çözülecek gibi değil. Yollar, alt geçitler, akıllı kavşaklar... Tüm bunlar, detaylı ve kapsamlı planlama gerektiren işler. Tugay'ın bu işlerin üstesinden gelip gelemeyeceği büyük bir soru işareti.

Yapay zeka daire başkanlığı kurma fikri ise oldukça yenilikçi. Ancak bu tür teknolojik atılımların, belediye personelinin eğitimi ve altyapı yatırımları gibi önemli ihtiyaçlarını da beraberinde getireceği unutulmamalı. İzmir'i teknoloji harikası bir kente dönüştürmek kolay olmayacak.

Kentsel dönüşüm ve deprem master planı gibi konular ise, gerçekten hayati öneme sahip. Ancak geçmişte de benzer vaatler defalarca yapıldı, yıllar geçti ama somut adımlar atılmadı. Tugay'ın bu konuda fark yaratabilecek bir stratejisi var mı, yoksa bu da mı sadece güzel bir hayal?

İleri yaş eylem planı, öğrencilere indirimli bilet, deniz taksi gibi sosyal projeler kesinlikle takdir edilesi. Ancak bunların finansmanı ve uygulanabilirliği konusunda ciddi şüphelerim var. İyi niyetle yapılan vaatler, gerçek dünyanın zorluklarıyla karşılaştığında ne kadar ayakta kalabilir?

Karşıyaka'ya stad yapma vaadi ve sağlık turizmi gibi projeler de oldukça iddialı. Ancak bunlar, yerel yönetimin asli görevlerinin çok ötesinde projeler. Acaba önceliklerimiz arasında nereye düşüyorlar?

Tugay'ın vaatleri, İzmir'i adeta bir Utopia'ya dönüştürme sözü veriyor…

 Ancak bu vaatlerin gerçekleşebilmesi için gereken kaynaklar, planlama ve özellikle zaman, büyük soru işaretleri yaratıyor. Gerçekten de bu projelerin kaçı hayata geçirilebilir, yoksa bunlar da mı seçim mevsiminin geçici rüyaları olacak? İzmirli seçmenlerin, bu vaatleri değerlendirirken bir yandan da geçmiş deneyimlerini ve mevcut imkanları göz önünde bulundurmaları gerekecek.

Sonuç olarak, Cemil Tugay'ın lansmanı, büyüleyici melodiler ve kıpır kıpır danslarla dolu bir müzikal tadında. Ancak, ışıklar söndüğünde ve müzik durduğunda, gerçek dünyanın karmaşık sorunlarıyla yüzleşme zamanı gelecek. Tugay, büyük vaatlerde bulunan bir sihirbaz gibi İzmir halkının karşısına çıkıyor, fakat bu sihirbazlık numarasının sonunda acaba gerçekleştirilebilir, somut sonuçlar mı alacağız, yoksa sadece göz alıcı bir performans mı izlemiş olacağız?

İşte bu, hepimizin merakla beklediği sorunun cevabı…