Bayraklı'da iktidar oyunları: “Rozetler üzerindeki güven savaşları"
Bayraklı'da esen siyasi rüzgarlar, bu kez biraz daha sert, biraz daha keskin. CHP'nin ilçe başkanı Didem Gültekin ile belediye başkan adayı İrfan Önal arasındaki gerilim, adeta bir güven fırtınasının habercisi.
Ve bu fırtına, yerel seçimlerin eşiğinde partinin içindeki örgütsel yapıyı sarsacak gibi duruyor. Peki, bu durum Bayraklı için ne anlama geliyor? CHP'nin iki başlı bir ejderhaya dönüşmesi, yerel seçimlerde başarı şansını nasıl etkileyecek?
Bir yanda Didem Gültekin, diğer yanda İrfan Önal...
Ve ortada, güven eksikliğinden beslenen bir gerilim. Bu iki isim arasındaki güvensizlik, adeta bir kara delik gibi, çevresindeki her şeyi içine çekiyor. Örgüt içindeki bu iki başlı yapı, parti üyeleri arasında kimin hangi tarafı tuttuğunu, kimin ne düşündüğünü anlamayı güçleştiriyor. Ve elbette, bu durum seçmen nezdinde de kafa karışıklığı yaratıyor.
"Kavgalı eve kız verilmez" derler ya, işte Bayraklı'da durum tam da bu. İkili arasındaki çekişme, partinin seçim stratejisini belirleme, seçmenle iletişim kurma ve özellikle de birlik ve beraberlik mesajı verme konularında ciddi bir engel teşkil ediyor.
Ve bu engel, seçim sonuçlarını doğrudan etkileyebilir.
Bayraklı'da CHP'nin karşılaşabileceği "ciddi bir başarısızlık" ihtimali, sadece yerel bir mesele değil; aynı zamanda parti genelinde de dikkatle izlenmesi gereken bir durum. Çünkü bir ilçedeki başarısızlık, diğer bölgelerdeki seçmen davranışlarını da etkileyebilir. Bir nevi domino etkisi yaratır.
Öncelikle, Didem Gültekin ve İrfan Önal'ın bir araya gelip, Bayraklı'nın ve partinin çıkarlarını öncelikli tutacak bir yol haritası belirlemeleri gerekiyor. Bu, kolay bir süreç olmayacak; çünkü güven, bir gecede yeniden inşa edilecek bir şey değil. Ama siyasette imkansız diye bir şey yoktur. Eğer her iki taraf da, partinin ve Bayraklı'nın geleceğini düşünerek hareket ederse, bu güven fırtınasını sağ salim atlatabilirler.
Ya bu rüzgar ne tarafa eser…
Sıradan bir siyasi rüzgarın estiği bir yerden değil; adeta bir politik fırtınanın göbeğinden. CHP'nin Bayraklı ilçesinde yaşananlar, tam anlamıyla bir "siyasi dizi" bölümü gibi. İşin içinde “sevgi var, sadakat var, ihanet yok ama gerilim tavan yapmış durumda”.
Didem Gültekin, Bayraklı'nın sevgi yolunda, bir açıklama yapmıştı hatırlarsanız. Bu açıklama, adeta bir sevgi manifestosuydu; ama sadece Bay Kemal'e değil, aynı zamanda siyasi ilkelerine olan bağlılığının da bir göstergesiydi. "Bir kurultay geçirdik," demişti Gültekin. "Bay Kemal'in yol arkadaşı olmaktan da gurur duyuyorum."
Ah, ne güzel!
Politikanın soğuk yüzünde böyle bir sıcaklık görmek gerçekten umut verici...
Ama her güzel hikayenin bir kırılma noktası vardır, değil mi?
İşte bu nokta, CHP’nin Bayraklı Belediye Başkan adayı İrfan Önal'ın sahneye çıkışıyla belirginleşiyor. Belediye başkan adayı olarak atanması, bir nevi "siyasi satranç" oyununun yeni hamlesi…
Ve bu hamle, Gültekin ile Önal arasında, belki de hiç beklenmedik bir gerilimin fitilini ateşliyor…
Rozet takma töreni, bu oyunun kritik sahnelerinden biri... Tören, AK Parti ve MHP'den CHP'ye geçiş yapan vatandaşlar için düzenlenmiş bir "hoş geldiniz" partisi gibi. Ama, bir kişi eksik: Didem Gültekin. İlçe başkanı, bu törene katılmıyor ya da daha doğrusu davet edilmiyor.
Bu durum, "Rozetler kimin üzerinde?" sorusunu akıllara getiriyor.
Burada asıl mesele, rozetlerin fiziksel olarak nereye takıldığı değil; siyasi bağlılık, sadakat ve sevginin nereye ait olduğu… Gültekin'in yokluğu, belki de Bayraklı'nın siyasi haritasında yeni sınırların çizilmesinin bir işareti. Bir yandan sevgi ve sadakatle dolu bir siyasi dil, diğer yandan gerilim ve rekabetin hüküm sürdüğü bir arena.
Bu olay bize siyasetin sadece kürsülerde yapılan konuşmalardan, verilen vaatlerden ibaret olmadığını hatırlatıyor. Aynı zamanda, arka planda süregelen ilişkiler, rekabetler ve elbette ki insanların duygularıyla şekillenen bir dünya. Bayraklı'nın siyasi sahnesi, şu an için belirsizliğin ve merakın hakim olduğu bir dizi bölümü gibi. Ve biz izleyiciler, sonraki bölümde neler olacağını merakla bekliyorum.
Kısacası, Bayraklı'da rozetlerin kimin üzerinde olduğu belirsiz olsa da, siyasetin ve insan ilişkilerinin karmaşık dünyasında emin olunan bir şey var: Her hareket, her söz, bir sonraki sahneyi belirliyor. Ve bizler, bu sahnelerin tanıkları, belki de yorumcuları olarak, siyasi arenanın dışından, bu hikayenin nasıl sonlanacağını büyük bir merakla bekliyorum…