Tunç Soyer'in Büyük "Sırt Dönüşü": Bir İzmir Macerası
Ah, Tunç Soyer!
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı tahtında otururken, siyasi arenada bir "gizli kahraman" gibi...
Ta ki, CHP'nin onu yeniden aday göstermeme kararı alana dek…
Ve sonra ne mi oldu?
Bizim Tunç başkan, bir anda siyasi sahnenin "Phantom of the Opera"sına dönüştü. Maskesini çıkarıp, CHP'ye sırtını döndü ve İzmir'deki seçimleri, sanki bir “tiyatro oyununu” izler gibi, tarafsız bir gözlemci edasıyla takip etmeye başladı.
Soyer'in bu tavrı, "Ben buradayım, ama aslında yokum" diyen gizemli bir karakteri andırıyor. Sanki CHP'de geçirdiği on beş yıl, bir rüyaymış gibi. Ve şimdi, rüyadan uyanmış, ama etrafındaki gerçeklikle yüzleşmek istemeyen biri gibi davranıyor.
"CHP'ye sırtını dönme" meselesi, tabii ki, politik arenada yeni bir hikaye değil. Ancak Soyer'in durumu, biraz daha “melodramatik” bir hal alıyor. Adeta, "Beni aday göstermediniz, o zaman ben de bu oyunun dışında kalırım" diyor.
Peki, bu durum İzmir için ne anlama geliyor?
İzmir'in sevilen, sayılan belediye başkanı, birden bire nasıl oldu da bu "tarafsız gözlemciye" dönüştü?
İşin ironisi, Soyer'in bu tarafsızlığı, aslında siyasi bir pozisyonun ta kendisi. CHP'ye olan bu tavrı, "Siyasette dostluklar kalıcı değildir, çıkarlar kalıcıdır" sözünü akıllara getiriyor. Ancak Soyer, sanki bu oyunun bir adım ötesinde, bir nevi siyasi "sulh hakimi" gibi hareket ediyor. Kendi çapında İzmir'in sorunlarıyla ilgileniyor, belediye açılışları yapıyor, ama “CHP ile olan bağını koparmış bir büyükelçi” edasıyla...
Bu durum, akıllara "Soyer, CHP'yle olan ilişkisini tamamen mi kesti, yoksa bu, büyük bir stratejinin parçası mı?" sorusunu getiriyor. Belki de Soyer, siyasi bir "comeback" peşinde ve bu, onun büyük planının sadece ilk adımı.
Soyer'in bu "sırt dönüşü", İzmir'in siyasi tarihine nasıl geçecek?
"Bir zamanlar CHP'li olan adam" mı, yoksa "CHP'ye rağmen İzmir'i yöneten başkan" mı olarak anılacak? Bunlar, gelecekteki siyasi analistlerin, yazarların ve belki de halkın tartışacağı konular.
Tunç Soyer'in CHP'ye "sırt dönüşü" ve tarafsız gözlemci pozisyonu, İzmir'in siyasi sahnesinde bir "cliffhanger" bırakıyor. Acaba bu hikayenin sonraki bölümünde neler olacak?
Şunu unutmayalım…
İzmir tarih boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış, Türkiye'nin en özgür ruhlu şehri. Ve şimdi, sahneye yeni bir kahraman çıkıyor. Şehrin geleceğini şekillendirecek bir dönemde, Tunç Soyer'in CHP'nin adayı Cemil Tugay'a desteğini esirgemesi gibi bir gündem olsa da, İzmirlilerin coşkusu ve inancı Tugay’a tam…
Kıskançlık mı?
Ah, o eski dünya politikasının tozlu raflarında kalsın.
İzmirliler, büyük bir vizyon ve umutla, kentlerinin yıldızını daha da yükseklere taşıyacak bir liderin etrafında kenetleniyor. Cemil Tugay, adeta bir umut ışığı gibi, İzmir'in sokaklarında, caddelerinde, bağrında yerini alıyor.
Bu destek, sadece politik bir tercihten öte, İzmirlilerin kentin geleceğine dair büyük umutlarının bir göstergesi. Tugay, kendini sokaklara atıyor, insanlarla iç içe oluyor, onların sesine kulak veriyor. Ve İzmirliler, kucak açıyor; umutları, beklentileri, hayalleriyle onu sarıyor.
Tugay'ın yolu, kolay değil; engeller, zorluklar, siyasi çekişmeler...
Ancak İzmir, tarih boyunca zorlukları aşmış, küllerinden yeniden doğmuş bir şehir… Ve şimdi, Tugay'la birlikte, yeni bir zaferin eşiğinde. İzmirlilerin desteği, bu zor dönemi, bir bayram, bir zafer şarkısıyla taçlandıracak.
Hatırlayalım kurultayda, tek başına mücadele eden ve sonunda zaferle taçlanan Özgür Özel'i...
İşte Tugay'ın yolu da böyle olacak.
İzmir, bir kez daha gösterecek ki, umut, inanç ve toplumsal destekle, her zorluk aşılır, her zirve fethedilir.
Cemil Tugay ve İzmirlilerin bu destek kucaklaşması, Türkiye'nin siyasi tarihine altın harflerle yazılacak bir hikaye olacak… İzmir'in sokaklarında yankılanan bu destek, bir zafer şarkısına dönüşecek; ve Tugay, İzmir'in yeni yıldızı olarak, şehri daha aydınlık, daha yaşanabilir, daha özgür bir geleceğe taşıyacaktır...
Tugay'ın ve İzmirlilerin bu büyük yolculuğunda bu zafer yolculuğunun tanıkları olarak, İzmir'e ve Tugay'a CHP’lilerin umudunu tazeleyecek…
Ve bunu hep birlikte göreceğiz…
Bir kelamda Soyer medyasına…
Ah, ne güzel günlerdi...
Tunç Soyer'in adaylığı etrafında iyere göğe sığdırılamayan, övgülerin havada uçuştuğu, kahraman ilan edilmedikçe rahat edilmeyen o muhteşem zamanlar. "Soyer Medyası" sanki dünyanın en büyük mucizesini keşfetmişçesine, günlerini Soyer'e methiyeler düzerek geçiriyordu…
Ancak şimdi?
Bir sessizlik, bir sükut...
Hayır, bu sadece "düşünceli bir sessizlik" değil, adeta bir sessiz fırtına!
Soyer'in yeniden aday olması için göklere çıkarılan, her fırsatta "İzmir'in altın çağı"ndan, "Soyer'in büyülü dokunuşundan" bahseden o medya, birden bire miskin bir kedi gibi köşesine çekilmiş durumda.
Neden mi?
Ah, sevgili okurlar, siyasetin o eşsiz dünyasında her şey bir yana, "timing" her şeyin başıdır.
Ve görünen o ki, "Soyer Medyası"nın saati biraz durmuş, takvim yaprakları karışmış.
Soyer Medyası" şimdi sessizken, İzmir'in sokaklarında, kafelerinde, vapurlarında halk kendi yorumunu yapıyor. "Acaba?"lar, "belki"ler havada uçuşuyor. İzmirliler, bir yandan bu sessizliği merakla izlerken, bir yandan da "Hayır olsun inşallah" duaları ediyor. Çünkü İzmir sevgisi, siyasi görüşlerin ötesinde, kalplerde yatan o eşsiz duygu.
Ve biz, bu sessizlik içinde, "Soyer Medyası"nın ne zaman, nasıl bir "comeback" yapacağını, hangi yeni övgü şarkılarının besteleneceğini, hangi yeni öykülerin döşeneceğini merak ediyorum. Belki de şu anda, kulislerde, kapalı kapılar ardında, yeni bir hikaye yazılıyordur kim bilir?