İYİ Parti'nin kimlik bunalımı: CHP yolcusu mu, yoksa kendi rotasında mı?
Bir zamanlar, Türk siyaset sahnesinde yeni bir umut, farklı bir ses olarak beliren İYİ Parti...
Şimdi, kendi kimliğinden uzaklaşarak CHP'nin gölgesinde bir siyaset arayışı içinde… Peki, bu ne anlama geliyor?
İYİ Parti, siyasetin kıvrak dalgalarında kendi rotasını mı kaybetti, yoksa stratejik bir manevra mı yapıyor
Gelin, bu meseleyi irdeleyelim.
Öncelikle, İYİ Parti'nin kuruluş felsefesine bir bakalım. Kendi ifadeleriyle "merkez sağda", "milliyetçi" ve "liberal" değerlerle Türk siyasetine yeni bir soluk getirmek... Ancak son dönemde özellikle İzmir’de yapılan hamlelere bakıldığında, parti, CHP'li adaylarla siyaset arenasında var olma çabası içinde gibi görünüyor. Bu durum, partiye gönül vermiş, gece gündüz demeden emek verenleri nasıl etkiliyor dersiniz?
"Biz buradayız!" diyenlerin, kısa bir süre önce CHP'de adaylık peşinde koşanların, birdenbire İYİ Parti'nin vitrininde yer alması... Bu, acaba İYİ Parti'nin kendi kimliğine, kendi felsefesine ne kadar bağlı kaldığının bir göstergesi mi?
İYİ Parti, bu hamleler geçici bir başarı getirebilir gibi görünse de, parti içindeki emekleri ve sadakatleri yok saymanın, partiye uzun vadede ne gibi etkileri olacak?
Bir yandan, İYİ Parti'nin bu stratejisi,” CHP'den oy çalmak yerine, kendi tabanını sarsabilir.” Nitekim, seçmen "aslı varken suretine neden versin?" diye düşünebilir. Yani, eğer İYİ Parti, CHP'nin bir kopyası gibi hareket ederse, İYİ Partili seçmen neden CHP'den gelen bir adaya oy versin?
İşin aslı, İYİ Parti'nin bu stratejisi, partiye kısa vadeli bir kazanım sağlasa da, uzun vadede kimlik bunalımına ve seçmen kaybına yol açabilir. Parti, kendi kimliğini, kendi rotasını belirlemekte zorlanırsa, seçmenler de bu belirsizlik içinde kime oy vereceklerini bilemez hale gelir.
Sonuç olarak, İYİ Parti'nin bu siyaset stratejisi, partiye, "Kimiz biz?" sorusunu sorma fırsatı sunuyor. Belki de şimdi, parti için, kendi kimliğine, kendi felsefesine dönüp, "Biz, Türk siyasetine ne sunabiliriz? Nasıl bir fark yaratabiliriz?" sorularını yeniden değerlendirme zamanı.
Bakıldığında, İYİ Parti'nin önünde iki yol var: Ya kendi kimliğine sadık kalarak, farklı ve yenilikçi bir siyaset anlayışıyla yola devam etmek, ya da CHP'nin gölgesinde, kimliksiz bir siyaset yürüyüşüne devam etmek.
Seçim, tamamen İYİ Parti'nin kendi elinde…
Ve unutmayalım, siyasette asıl mesele, geçici başarılar değil, kalıcı izler bırakabilmektir. İYİ Parti'nin karşısında duran bu büyük soru işareti, belki de parti için bir dönüm noktası olacak. Peki, sizce İYİ Parti bu sınavdan nasıl bir not alacak?
İYİ Parti ve CHP adaylarıyla bir kimlik bulma yada günü kurtarma çabası nasıl bir sonuç vereceğini hep birlikte göreceğiz… İYİ Parti’nin son gözde CHP’lisi Suat Nezir, oda sanırım biraz fazla ileri gitti. Kendisi, bir CHP'li olarak İYİ Parti saflarına geçti ve Buca Belediye Başkanlığı için aday gösterildi. Ancak Nezir'in CHP seçmenini kızdıracak açıklamalar yapması ve sonrasında dün gerçekleşen aday tanıtımının” hüsranla” sonuçlanması,(kalabalık yoktu) durumun hiç de iç açıcı olmadığını gösteriyor.
Suat Nezir, CHP'den ayrılıp İYİ Parti'ye katılma kararıyla riskli bir yola girdi. Ama siyaset bu, risk almadan kazanım elde edilmez. Ancak Nezir'in durumu, risk almanın ötesinde, bir nevi siyasi “harakiriye” dönüşmüş gibi.
Diyebiliriz ki, Nezir'in CHP'den ayrılışı ve İYİ Parti'ye geçişi, İYİ Parti'nin CHP ile olan "aşkının" en son örneği. Ancak bu aşk hikayesi, Nezir için pek de "mutlu son" ile bitmedi. Dünkü aday tanıtım toplantısının” fiyasko” ile sonuçlanması, hem Nezir'in hem de İYİ Parti'nin, seçmenden gelen veto mesajını aldığını gösteriyor.
Bu durum, İYİ Parti'nin CHP'den gelenlere kapılarını açma politikasının, parti içinde ve tabanında ne kadar kabul gördüğünü sorgulatıyor. CHP tabanından gelen tepkiler ve dünkü toplantının başarısızlığı, İYİ Parti için bir uyarı niteliğinde. Belki de İYİ Parti, bu aşk hikayesinde biraz daha seçici olmalı ve kendi kimliğini, kendi tabanının beklentilerini daha fazla önemsemeli.
Sonuç olarak, Suat Nezir ve İYİ Parti'nin bu sınavı, siyasette "kimliğin" ve "sadakatin" önemini bir kez daha gözler önüne seriyor. Bu, sadece İYİ Parti için değil, tüm siyasi partiler için geçerli bir ders. Seçmenin beklentileri ve tepkileri, hiçbir zaman göz ardı edilemez. Ve tabii ki, siyasette her hamle, hesaplanmış bir risktir. Ancak bu riskler, partinin ve adayın geleceğini şekillendirirken, seçmenin nabzını tutmak da bir o kadar önemli…