Dolar 35,1564
%-0.01
Euro 36,6793
%0.01
Altın 2.956,540
%-0.72
Bist-100 10.025,00
%0

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°

Kooperatiflerin gölgesinde İzmir siyaseti: Hesaplaşma mı, soruşturma mı?

Yerel seçimler bitti, sandıklar kapandı, koltuklar yerine oturdu. Ama bir baktık ki kayyım tartışmaları ülke gündeminden eksik olmuyor.

Eh, Türkiye’nin havası kayyımsız çekilmiyor artık.

Ancak İzmir’de işler biraz farklı. Burada sahneye kayyımlar değil, kooperatif soruşturmaları çıktı.

Şimdi diyeceksiniz ki, “Kooperatif dediğin ne ki? Ege’nin güzelim zeytinyağını mı tartışacağız, yoksa domates salçasını mı?”

Ama mesele öyle değil.

Meğer geçmiş yönetimlerin kooperatiflerle olan münasebeti öyle bir hal almış ki, bu işin içine siyaset de girmiş, dedikodular da. Hatta bazılarına göre, bu soruşturmalar tam bir “hesaplaşma” aracı.

Şimdi durup düşünelim: İzmir gibi demokrasinin ve muhalefetin kalesi olan bir şehirde, kooperatifler üzerinden açılan bu soruşturmalar neyi hedefliyor?

Yoksa amaç sadece “geçmişten hesap sormak” değil de, mevcut yönetimlerin üzerine gölge düşürmek mi?

Yine bir “soruşturma” haberiyle karşı karşıyayız.

Bu kez hedef, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve onun kentsel dönüşüm projelerinde kullandığı kooperatif modeli. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, daha önce Karabağlar ve Gaziemir’deki projeleri mercek altına aldıktan sonra, şimdi de Karşıyaka Örnekköy’ü radarına aldı. Gündemde: İZBETON’un kooperatiflere iş devri, geciken projeler, hatalı imalatlar ve kamu zararı iddiaları.

Ama esas mesele hukuki mi, yoksa siyasi mi?

Gelin, bunu tartışalım.

Kooperatifleşmenin Günahı Ne?

CHP’li belediyelerin kooperatif modelini benimsemesi, sosyal demokrat bir yönetim anlayışının temel taşlarından biri… Kooperatifleşme, vatandaşı müteahhitlerin insafına bırakmadan, kentsel dönüşüm projelerinde hak sahiplerini sürecin merkezine koyuyor.

Peki, bu model neden sürekli soruşturmalarla gölgeleniyor?

Neden “kooperatif” kelimesi geçtiği an müfettişler kapıya dayanıyor?

Dikkatinizi çekerim; bu soruşturmaların siyasi arenadaki tartışmalarla örtüşmesi tesadüf olabilir mi?

Tam CHP lideri Özgür Özel, “adalet ve demokrasi” vurgusuyla yola çıkmışken; tam yerel seçimler yaklaşırken; birden İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kooperatif projeleri ardı ardına soruşturma kıskacına alınıyor. Hukukun terazisi bu kadar hassas mı gerçekten, yoksa biraz siyasi rüzgâra mı kapılıyor?

Elbette, İZBETON’un projelerde gecikmesi, alt yüklenici seçiminde protokole uygun davranılmaması ve hatalı imalatların tespiti önemli sorunlar. Ama bu hatalar, projelerin amacını ve işleyişini tamamen suçlu ilan etmek için yeterli mi? Burada eleştirilecek bir durum varsa, bu hataların giderilmesine odaklanılmalı. Ancak soruşturmaların sadece CHP’li belediyelere odaklanması, akıllara ister istemez siyasi saiklerle hareket edildiği şüphesini getiriyor.

İddialara göre İZBETON, kooperatiflere iş devri yaparak kamu zararı oluşturmuş. Ama unutmamak gerekir ki bu işler ticari bir kâr amacıyla değil, halkın konut ihtiyacını karşılamak ve dönüşüm projelerini hızlandırmak için yapılıyor. Eğer kooperatif modeli başarıyla uygulanırsa, vatandaş kazançlı çıkacak, kent nefes alacak.

Peki ya, bu süreç sürekli kesintiye uğratılırsa?

O zaman mağdur olan kim olacak?

Tabii ki halk.

Şimdi sormamız gereken asıl soru şu: Bu soruşturmalar bir tür “kooperatifleşme karşıtı” siyaset mi?

CHP’li belediyeler bir çözüm modeli geliştirdiğinde, neden hemen devreye müfettişler giriyor?

Eğer bu bir siyasi strateji ise, bu durumun

uzun vadede hem yerel yönetimlere hem de vatandaşa zarar vereceği açık.

Sonuç: İzmir Halkı Ne Diyor?

İzmir, demokrasinin ve özgürlüğün başkenti olarak bilinir. Bu kent, siyasi manipülasyonlara karşı güçlü bir direniş kültürüne sahip. Eğer bu soruşturmalar gerçekten siyasi birer araçsa, İzmir halkı bunun farkına varır. Ancak asıl mesele, yerel yönetimlerin iş yapamaz hale gelmesi değil mi?

Vatandaş, sonuç ister, bahane değil.

Seçimlere aylar kala, bu soruşturmaların neden yapıldığı ve ne amaçla gündeme geldiği konusunda herkesin biraz daha düşünmesi gerekiyor. Yoksa bu operasyonların altında kooperatif değil, demokrasi kazısı mı yapılıyor?

Bu sorunun cevabını, sandık gösterecek.

Son olarak: İşin en enteresan kısmı, geçtiğimiz dönemin siyasi aktörlerinden İZBETON’un eski Genel Müdürü Heval Savaş Kaya ve CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu’nun isimlerinin hâlâ ortalıkta dolaşıyor olması.

Ne hikmetse, Heval Savaş Kaya görevden ayrılmış, Şenol Aslanoğlu ise partinin aktif bir yöneticisi olarak başka gündemlerle anılması gerekirken, ikisinin de adı bu soruşturmalarla bağlantılı şekilde zikrediliyor.

Bu durum ister istemez insanın burnuna kötü kokular getiriyor.

Acaba işin içinde yalnızca hukuki meseleler mi var, yoksa CHP içinde bir güç mücadelesi mi yaşanıyor?

İzmir gibi siyasetin her daim hareketli olduğu bir kentte, bu tür isimlerin sürekli gündeme gelmesi tesadüf mü?

Yoksa parti içindeki çekişmeler bu tür tartışmalar üzerinden mi yansıyor?

Eğer bu mesele gerçekten iç çekişmelerden kaynaklanıyorsa, bu yalnızca bireylerin değil, İzmir halkının da kaybı anlamına gelir. CHP’nin sosyal demokrat politikalar üretmeye çalıştığı bir dönemde, bu tür iç hesaplaşmalar partinin vizyonuna zarar vermekten başka bir işe yaramaz. Halk ise projelerdeki gecikmelerden, tartışmaların yarattığı güvensizlikten doğrudan etkilenir. İzmir gibi demokrasiye bağlı bir şehirde, parti içi kavgaların projelerin önüne geçmesi, ne halkın ne de partinin faydasına olacaktır.