Murat Bakan 'uzlaşı adayı'nı ne güzel tarif etmiş!
CHP’de kongre takvimi henüz netleşmese de İzmir’de son günlerde kulisler hareketlendi.
Kamuoyuna yansıyan haberlere göre; CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan ve İzmir Büyükşehir Belediyesi CHP Grup Başkanvekili Mustafa Özuslu’nun birlikte hareket ettiği ortaya çıktı.
İki ismin Devrim Barış Çelik’i il başkanı adayı olarak vitrine çıkardıkları ve partilileri ikna turuna başladıkları öğrenildi.
Bu haber üzerine partililerin büyük bir bölümü “henüz takvim açıklanmadı. Bu neyin acelesi'” diyerek tepkilerini gösterdi.
Bakan ise katıldığı bir internet televizyonunda imza sürecinde CHP liderinin arkasında duran isimlere ithafen “Kılıçdaoğlu’nun kimseye diyet borcu yok” açıklamasını yapma ihtiyacı duymuş.
Öncelikle burada bir yanlışı düzeltmemiz gerekiyor.
Bir kere o “diyet” değil “vefa” olacak.
Diyet başka bir şey vefa başka bir şey...
Diyet ödenir, vefa duyulur.
Hatta parti içinde sizin ne kadar ‘vefa’lı birisi olduğunuz hep konuşulur!
Karabağlar’da belediye başkanı sizin için köy köy dolaşıp oy isterken, siz milletvekili olduktan sonra kendi arkadaşlarınızı belediye başkanı olarak sunma çabalarınız partililerin hala “vefa” hafızasında.
Vefa ve diyet tartışmasını bir kenera bırakıp esas konumuza dönelim.
Kılıçdaroğlu, seçimlerde elde edilen zaferlerin gölgelenmemesi ve parti imajının kamuoyunda zedelenmemesi adına “uzlaşı adayı” çağrısı yapmıştı.
Daha önceki yazımda Kılıçdaroğlu’nun bu çağrısının doğru ve yerinde olduğunu nedenleriyle tek tek açıklamıştım.
Ancak görüyoruz ki; vekil Bakan, il danışma kurulunda olduğu gibi yine Kılıçdaroğlu’nun çağrısını kendi penceresinden yorumlayarak aktarmayı tercih ediyor.
Kılıçdaroğlu’nun çağrısı için ne diyor Bakan'
“Birilerinin bir siyasal güç devşirmeye çalışması doğru değil. Birilerinin ‘genel başkan beni işaret etse de ben il başkanı olsam’ mantığını doğru bulmuyorum”
Doğru olan ne peki sayın vekil'
Saysak iki elin parmaklarını geçmeyecek ekibinizle kafa kafaya verip üstünde uzlaştığınız bir ismi ilçe ilçe gezip “bizim adayımız” demek mi doğru'
Kapalı kapılar arkasında genel başkanın uzlaşı adayı çağrısını sert sözlerle eleştirip... Ekranda biz genel başkanın mesajını böyle yorumluyoruz demek ise tam anlamıyla partililerin aklıyla alay etmektir.
Bakan hayalindeki uzlaşı adayını ise şu sözlerle açıklıyor;
“İzmir’deki uzlaşı, tüm siyaset yapanların, her kesimin gönül bağıyla, sevgiyle gerçekten arkasında olacağı aday çıkarsa olur. Tek aday da olabilir. Bu kadar sevilen istenilen insan olur ki adı ‘uzlaşı adayı’ olur. Ama ‘uzlaşı’ diyerek birkaç kişinin dayattığı insan uzlaşı adayı olamaz. Üzerinde uzlaşmak, kucaklayıcı olmak lazım”
Sayın vekil uzlaşı adayını ne de güzel tarif etmiş!
Ama söylemleriyle eylemleri sizce de çelişmiyor mu'
Sayın vekil “il başkanı adayımız” diye lanse ettiği Devrim Barış Çelik’in İzmir’de herkesi kucaklayacağını mı düşünüyor'
Partililerin bu isim üzerinde uzlaşacağına inanıyor mu'
CHP’nin iktidar yürüyüşünde Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun partiyi bir arada tutma çabalarının karşısında siz İzmir’deki hamlelerinizle bu yürüyüşe zarar verdiğinizin farkında mısınız'
“İzmir’de bundan sonra siyaseti biz dizayn edeceğiz” gibi iddialı ifadelerle parti içi kavgalara şimdiden zemin hazırlamıyor musunuz'
Sayın Bakan, Kılıçdaroğlu ile çok yakın çalıştığını ifade etse de durumun perde arkasında böyle olmadığı anlaşılıyor. Bakan ile CHP liderinin arasına çoktan "kara kedi girdiği" kulislerde konuşuluyor. Kuşadası'nda CHP liderine yönelik yumurtalı saldırının ardından Kılıçdaroğlu'nun havalimanında Murat Bakan'a söylediği sözler iki ismin arasında soğuk rüzgarlar estiğinin en büyük göstergesi. Kılıçdaroğlu'nun Murat Bakan'ın yüzüne esprili bir dille de olsa "Yoksa o yumurtaları atan sen miydin" sözlerini sarf etmesi Kılıçdaroğlu'ndan beklenmeyen bir tutumdu. Kılıçdaroğlu bu ifadeleriyle etrafında bulunan partililere Murat Bakan'dan duyduğu rahatsızlığı açıkça hissettirdi.