Dolar 34,1167
%0.02
Euro 38,2670
%0.26
Altın 2.920,290
%0.2
Bist-100 9.937,00
%-0.92

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
Tanrıkulu ekonominin gidişinden rahatsız

Tanrıkulu ekonominin gidişinden rahatsız

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu; Başbakan Erdoğan’ın son günlerde dile getirdiği ekonomik çarpıtmalarına karşı, ülkemizin gerçek ekonomik hakikatlerini içeren yazılı bir basın açıklaması yaptı.

  • Ege Postası
  • 10.04.2013 - 11:19
İZMİR - Tanrıkulu açıklamasında;”Siyasi ve ekonomik alanda her geçen gün hızla zemin kaybeden ve ekonomik yalanlara başvuran iktidar, 57’nci Hükümet dönemi hakkında yalan yanlış bilgileri, gerçekmiş gibi milletimize yutturmaya çalışmaktadır. Milletimize söylenen bu yalanlar öyle bir hal almıştır ki, belge niteliği taşıyan bölümler halinde cd’ler çıkar olmuştur. Yalanlarla milletimizi kandırabileceklerini zanneden ülke yöneticileri şunu bilmelidir ki; milletimiz bir akıl tutulması içinde değildir ve siyasî tercihlerini gözden geçirmeye başlamıştır.
57’nci Hükümet döneminde 2001 krizinde batan bankaların devlete maliyetinin 111 katrilyon TL olarak açıklayanların, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK)’nun Ekim 2003’te yayınladığı raporda yer alan 24,6 katrilyon TL rakamını, siyaseten nasıl abarttıklarını görmekteyiz. Diğer yandan kamu bankalarının görev zararları nedeniyle Hazine Müsteşarlığı’nın yüklendiği maliyetin 28,6 katrilyon TL olarak açıklandığını tüm ekonomi çevreleri ve kamuoyu da bilmektedir.
Uzun süreden bu yana gerek yabancı, gerekse yerli ekonomik kurumlar, Türkiye’nin bankacılık kesiminin 2008 finans krizinden daha az etkilenmesinin nedenini 57’nci Hükümet’in başarısı olarak göstermektedirler. O dönem; milletimizin menfaati bakımından, her türlü siyasî risk göze alınarak hayata geçirilen ‘Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı’ çerçevesinde, bankacılık alanında gerçekleştirilen reformların, ne kadar ayakları yere basan öngörüler olduğu da bu açıklamalar arasında yer almaktadır.
57’nci Hükümet döneminde kurulmuş veya el değiştirmiş bir tek banka yoktur. Tam tersine BDDK'nın kuruluşunu (23 Haziran 1999) takip eden 10 yıl içinde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) bünyesine alınan 22 bankadan 10'u kısa sürede satılmış ve yeniden sektöre kazandırılmıştır. Birleşme ve devir yoluyla çözümlenen 8 banka ile iflas ve tasfiye süreci devam eden 2 banka ve Fon bünyesinde halen 1 geçiş bankası bulunmaktadır. O dönem Bankalar Kanunu'nda yapılan değişikliklerle, banka kurulması yeni ve katı kurallara bağlanmıştır. Kamu bankalarının önceki yıllardan kalan birikmiş görev zararları tasfiye edilmiş ve sermaye desteği sağlanmıştır.
Kaldı ki; devlette devamlılık esastır ilkesini gözetmeyi beceremeyen mevcut iktidar bilmelidir ki; 57’nci Hükümet de, kendinden önceki hükümetlerin borcunu devralmış ve bu borçları şimdiki gibi siyasi rant malzemesi yapmamıştır.
Ancak bugün; asıl ‘nereden nereye‘ dedirtecek ekonomik gerçekleri de, milletimize bir kez daha hatırlatmak gerekmektedir.
‘Geçmiş dönemin IMF’ye borcunu Mayıs ayında biz kapatıyoruz’ hamasi söyleminde bulunanlara, 2005 yılında IMF ile imzaladıkları 19’uncu Stand-By antlaşmasından çektikleri 10 milyar dolar olduğunu hatırlatmak isteriz. Mayıs ayında kapatacakları borç, kendi yarattıkları borçtur.
57’nci Hükümet Türkiye brüt dış borç stokunu AKP iktidarına 129,5 milyar dolar olarak teslim etmiştir. 2012 yılı sonu itibariyle AKP bu borcu 336,8 milyar dolara çıkarmıştır.
2002’de özel sektör dış borcu 43 milyar dolardı, 2012 yılı sonu özel sektör borcu 226 milyar dolara çıkmıştır.
2002’de Merkezi Yönetim iç borç stoku 231,3 milyar TL olarak mevcut iktidara teslim edilmişti, 2012 sonu itibariyle bu borç 532,1 milyar TL’ye çıkmıştır.
Kasım 2002’de yüzde 10,3 olan işsizlik rakamı aradan 10 yıl geçmesine rağmen, Aralık 2012’de hala yüzde 10,2’dir. İstihdam alanındaki bu başarısızlığı gizlemek isteyen Hazine’den sorumlu Bakan uluslararası ekonomi çevrelerine Mart ayında yaptığı sunumda, Eylül ayı işsizlik rakamlarını dile getirmektedir.
2004 yılında yabancıya dolar bazında yıllık getiri bakımından, net yüzde 98 gibi dünyanın en yüksek getirisini sunan da bugünkü iktidardır.
2002-2012 dönemi ülkemizin birçok kamu kuruluşu adeta peşkeş çekilerek satılmış, 50 milyar doların üzerindeki özelleştirme geliri ise ülkemizde buhar olmuştur.
2002 yılında özel kesim tasarruf oranı (tasarruf/GSYH) yüzde 24,6 iken, bu oran 10 yıldır kan kaybetmekte ve 2012 yılında yüzde 11,6’ya gerilemiş durumdadır.
Son 10 yıllık dönemde yabancılara toplam 137 milyon 192 bin metrekare toprak satışı gerçekleşmiştir.
57’nci Hükümet döneminde işsiz kalan vatandaşlarımıza destek olunması amacıyla kurulan İşsizlik Sigortası Fonu’ndan bugüne kadar 10 yılda işsiz kalan vatandaşlarımıza yaklaşık sadece 6 milyar TL ödeme yapılırken, iktidarın 2008 ve 2009 yıllarında yaptığı düzenlemeler sonrası Merkezi Yönetim bütçesine aktarılan rakam 10 milyar TL’yi geçmiştir.
Ticaret hayatının risklerini ve gelişimini de gösteren protestolu senet ve karşılıksız çek miktarı 2002 yılı rakamlarının çok çok üzerine çıkarak adeta sosyal bir risk oluşturmaktadır.2012 yılında protestolu senet sayısı 1 milyon 74 bin adete, karşılıksız çek sayısı ise 904 bin 750’ye yükselmiştir.
2002’de dünyanın 16’ncı büyük ekonomisiydik, 2012’de yine 16’ncı büyük ekonomiyiz.
Yüzde 2,2 olarak açıklanan 2012 yılı büyüme rakamından tartışmalı hale gelen altın ihracatını çıktığımızda geriye yüzde 0,8 gibi korkunç bir daralma rakamı çıkıyor. 2012 yılında ekonomi yöneticilerinin başarısızlığı yüzünden ülke olarak adeta çakıldık.
Her geçen gün ithalata bağımlılığı daha da artıran başarısız dış ticaret politikaları neticesinde dış ticaret açığımız da rekorlar kırmaya devam etmektedir.
Yapısal olarak halen çözüm üretilemeyen cari açık problemimiz günü kurtarma anlayışı çerçevesinde ülkemizin kamburu olarak tarihi rekorlar kırmaktadır.
2013 yılı içinde kısa vadeli dış borçlar ile programdaki cari açık hedefi için 210 milyar doları aşabilecek bir finansman ihtiyacı bulunmaktadır. Merkez Bankası’nın 125 milyar dolarlık uluslararası rezervinin anlamını bilmeyenlere, kısa vadeli dış borç stokunu dahi karşılayamayan rezervin onlar için ne anlam taşıdığını sormak gerekmektedir.
Bir ülkenin dış varlıkları ile, dış yükümlülükleri arasındaki farkı (açığı veya fazlayı) gösteren uluslararası yatırım pozisyonundan bihaber olan Başbakan, 2002 yılında - 82,5 milyar dolar olan döviz açığının, 2012 sonu itibariyle - 425 milyar dolara yükselmesini acaba nasıl değerlendirmektedir'
Bugün vatandaşımız ve girişimcimiz artan siyasî sorunların yanı sıra, ekonomik sorunlarla da baş etmeye çalışmakta ve kimin doğru, kimin yalan söylediğini bu yalanların arkasına sığınmaya çalışanlardan daha net görmektedir.” diyerek, milletimizin ekonomik alanda olduğu gibi, siyasî alanda da sabrının tükendiği noktaya gelindiğini belirterek, iktidarın daha fazla yalanlarla uğraşacağına, dile getirilen ekonomik sorunların biran önce çözülmesini ve kendinden sonraki hükümetlere bırakacağı rekor seviyedeki borçları ödemelerini istemiştir.

Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.