Dolar 34,4806
%0.06
Euro 36,4255
%0.21
Altın 2.955,680
%0.7
Bist-100 9.355,00
%0

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°

Utandım!

İzmir sabah saatlerinden itibaren yangınlarla uğraşırken, ben size bununla ilgili iyi bir haber vermek isterdim. Ancak, bugünkü Meclis toplantısında yaşananlar, Türk demokrasisi adına tam bir utanç tablosu oluşturdu.

Türkiye Büyük Millet Meclisi...

 Demokrasimizin kalbinin attığı yer.

 Milletvekillerinin kürsüye çıkıp halkın sesi olduğu, sorunlarını dile getirdiği, çözüm aradığı, yasalar yaptığı yüce makam. Ancak, ne yazık ki, o kutsal kürsü, artık demokrasimizin kara bir lekesi olarak tarihe geçti.

 

Ahmet Şık, Meclis'te konuşurken bir anda ortalık karıştı.

 Ne mi oldu?

AK Parti İzmir Milletvekili Alpay Özalan, sanki eski futbolculuk günlerinden kalma bir refleksle, kendini tutamayarak Şık’a saldırdı.

Evet, yanlış duymadınız; Meclis kürsüsünden bahsediyoruz, futbol sahasından değil!

 

Bu olay bize neyi gösteriyor?

Meclis’in artık tartışma kültüründen, fikir çatışmasından, medeni bir uzlaşmadan uzaklaştığını mı? Yoksa birilerinin hoşgörüsüzlük ve tahammülsüzlüğüyle, adeta bir arenaya dönüştüğünü mü?

 

Türkiye’nin en önemli kararlarının alındığı yer olarak bildiğimiz Meclis’te, böylesine bir olay yaşanmasını beklemiyorduk doğrusu. Hani derler ya, "Sözün bittiği yerde yumruklar konuşur" diye, işte biz o günlere gelmişiz de haberimiz yokmuş!

 

Bir zamanlar sözlerin ve fikirlerin çarpıştığı yer olan Meclis, bugün yumrukların konuştuğu bir arena haline geliyorsa, hepimizin durup düşünmesi gerekmez mi? Ahmet Şık’ın kullandığı üslup ve takındığı tavır ne kadar sert olursa olsun, milletin temsil edildiği bir mecliste, konuşma özgürlüğüne saygı duyulması gerekir.

Ancak, biz neyle karşılaştık?

İzmir’in milletvekili olarak Meclis’e gönderdiğimiz bir kişinin, kaba kuvvete başvurmasına şahit olduk.

Peki, sorarım size, Alpay Özalan İzmir’e ne kattı?

Bu kadim şehrin sorunlarına nasıl bir çözüm getirdi?

 Meclis'teki performansına baktığımızda, kocaman bir sıfırdan başka bir şey görebiliyor muyuz? İzmir gibi demokrasinin ve özgürlüklerin başkenti olan bir şehirden, böyle bir kişinin vekil olarak seçilmesi bile başlı başına düşündürücü.

Bir İzmirli olarak, vekilim diye gönderdiğimiz bir kişinin kabadayılık yapmasından utanıyorum. Bu kent, demokrasinin, hoşgörünün, farklı görüşlerin bir arada yaşadığı bir yerdir. Ancak bu kimlik, Alpay Özalan gibi birisi tarafından temsil edilemez.

Demokrasiye, özgürlüklere ve İzmir’in değerlerine aşık bir gazeteci olarak söylemeliyim ki; Alpay Özalan, bizi, yani İzmir’i temsil etmiyor. İzmir, kabadayılığı değil, demokrasiye olan saygıyı temsil eder.

Ve Alpay Özalan, o rozetle bu şehri temsil edemez.

Sonuç olarak, Meclis'te yaşanan bu olay, Türkiye’nin geldiği noktayı göstermesi açısından oldukça düşündürücü… Bizler fikirlerin çatışmasını, medeni tartışmaları beklerken, karşımıza çıkan bu manzara hepimizi endişelendirmeli. Milletvekillerimiz, halkın temsilcileri olarak, her şeyden önce saygıyı ve hoşgörüyü korumalı, birbirine karşı şiddeti değil, saygıyı ön plana çıkarmalı. Yoksa Meclis’in o kutsal çatısı altında biriken bu gerginlik, bir gün hepimizi etkileyen daha büyük patlamalara yol açabilir.