'Uyuşturucu müptelası başkan' iddiası: Gerçek mi, dedikodu mu?
Bu yazıyı yazarken, zaman zaman konuştuğum sohbet ettiğim bir gazeteci olan Erhan Gülenç’in kendi adını taşıya internet sitesinde ki yayın politikasının geldiği noktanın artık gazetecilik sınırlarını aşan ve sistematik hal almış vaziyette… Zaman zaman biz gazeteciler ve siyasetçiler kendi aramızda konuşurken, siyasi kulis ve dedikodu yaparız…
Ancak; ortaya atılan bazı iddialar bir camiayı karama ve zan altına alınırsa işte o amacından sapmış bir hal alıyor… işte tamda bu durumu ele alan bir haberle ilgili sizinle kısa bir değerlendirme yapmak istedim…
Erhan Gülenç’in “İzmir'de uyuşturucu müptelası başkan kim?” başlıklı köşe yazısını okuduğumda, bir kez daha şunu fark ettim: Değişen sadece isimler ve başlıklar, gerisi aynı tas aynı hamam!
Gülenç, Yeni Asır’da haber müdürlüğü yaparken gazetenin yayın politikasından dolayı böyle bir tavır takındığını düşünüyordum.
Ama şimdi görüyorum ki bu, onun yaşam biçimi olmuş. Kendi ifadesiyle “bağımsız” medya olma iddiasının tersine, aslında bir “CHP karşıtı” medya yaratma çabasında. Bu durum, güya bağımsız medya olma iddiasındaki Yeni Asır’ın maskesini bir kez daha düşürüyor.
Yeni Asır’ın yayın politikasına bakınca, başta CHP’li büyükşehir belediyesi ve ilçe belediye başkanları aleyhinde yapılan haberlerle dolup taştığını görüyoruz.
Bu ne bağımsızlık ne de tarafsızlık!
Tam aksine, bu düpedüz bir siyasi ajandanın medyadaki uzantısı…
Erhan Gülenç’in, gazetecilik maskesi altında, CHP’ye karşı sistematik bir karalama kampanyası yürütme çabasını olduğunu ibretle izliyorum. Bunu sadece ben söylemiyorum bizim camiada herkes ifade ediyor…
Bir analiz yapmak gerekirse: Erhan Gülenç’in köşe yazıları, ne yazık ki, gerçeklerin peşinde koşan cesur bir gazeteciden ziyade, belirli bir siyasi görüşün sözcülüğünü yapan gibi duruyor. Gazetecilik, halkı bilgilendirme ve gerçeğin peşinde koşma mesleğidir.
Ancak Gülenç’in yazılarında gerçeğin değil, manipülasyonun izlerini görüyoruz.
Gülenç basın özgürlüğünü ve bağımsız gazeteciliği kendilerine kalkan yaparak, aslında sadece kendi siyasi görüşlerini ve hesaplarını yaymakla meşguller. Halkı doğru bilgilendirme sorumluluğunu unutmuş, kendi çıkarlarının peşinde koşan sözde gazetecilerle dolu bir medya ortamı, toplumun güvenini zedeler.
Erhan Gülenç’in bu tutumu, gazeteciliğin temel ilkelerine aykırıdır. Gazetecilik, halkın sesi olmalı, belirli bir siyasi partinin değil. Erhan Gülenç’e ve onun gibilerine hatırlatmak isterim: Gazeteci olmanın onuru, tarafsızlık ve gerçeğe sadakattir. Bu ilkelere bağlı kalmayanlar, tarih önünde hesap vermek zorunda kalacaklar.
Yazını başında ifade ettiğim gibi İzmir’de "Uyuşturucu müptelası başkan kim?" diye ortalığı ayağa kaldıran bir haber dolaşıyor. Ama işin tuhaf yanı, haberde isim yok, delil yok, somut bir şey yok. Sadece bir soru var: "Kim bu başkan?"
Bu tür söylentiler, şehir efsanelerine benzer. Adı sanı olmayan, ama kulağa hoş gelen dedikodular... Ancak bu sefer, mesele ciddi. Haberi yazan Erhan Gülenç, CHP'li 28 belediye başkanını zan altında bıraktı.
Şimdi sorarım: Bu, gazetecilik mi yoksa karalama kampanyası mı?
Gazetecilik, sorumluluk gerektiren bir meslek…
Gülenç, eğer bu iddialarında ciddi ve güvenilir bir kaynağa sahipse, isimleri açıkça paylaşmalı. Aksi takdirde, bu yazılanlar sadece dedikodudan ibarettir ve bu da yazılarının sorgulanmasına neden olacaktır. Gazetecilik, kamuoyunu bilgilendirme görevini yerine getirirken, aynı zamanda itibarları zedeleme riskini de barındırır.
Düşünün, İzmir'in seçilmiş belediye başkanları, gece gündüz demeden çalışıyor, halkın refahı için projeler üretiyor. Ve bir sabah kalkıyorlar, "Uyuşturucu müptelası" damgası yemiş olarak. Kimseye isnat edilen bir suç yok, sadece muğlak bir iddia var.
Peki, bu adalet mi?
Gülenç, elinde sağlam deliller varsa, buyursun ortaya koysun. Yoksa bu iddialar, gazetecilik etik ve sorumluluğuna ters düşer. Ortada isim yokken yapılan bu tür açıklamalar, ancak karalama ve manipülasyon olarak değerlendirilir.
CHP'li belediye başkanları, İzmir'de önemli projelere imza atıyorlar. İzmir'in gelişimi ve değişimi için gecesini gündüzüne katan bu insanlar, böylesi asılsız iddialarla karşı karşıya kalmamalı. Gazetecilik, sorumluluk ve etik gerektirir. Gülenç, eğer iddialarında samimiyse, elindeki belgeleri kamuoyuyla paylaşmalı. Aksi halde, bu tür yazılar, sadece dedikodudan ibaret kalacaktır ve güvenilirliği tartışılır hale gelecektir.
Unutmayalım, gerçek gazetecilik, doğruları ortaya koymakla yükümlüdür. Manipülasyon ve karalama, gazetecilikten çok uzak, başka bir dünyanın işidir.