Dolar 34,5424
%0.18
Euro 36,0063
%-0.62
Altın 3.005,890
%1.48
Bist-100 9.550,00
%1.94

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°

Düşler ülkesi

Herkes uykudayken, sadece gece yolcuları ve fahişeler ayakta olur hep. Bir de kanla beslenen yarasalar, katiller.

Gece iş dönüşü, St. Pauli’de metrodan indi. Sokakların ıssızlığı ürkütücüydü. Shiller Oper’de kaldığı pansiyonun önünde park lambaları yanık bir otomobil görünce, vampir yarasaların pusuda onu beklediğinin hissine kapıldı.

İki hafta önce yine böyle bir gece yarısı, pansiyonun yanındaki İtalyan birahanesinde kibarca tehdit etmişlerdi. “Git bu ülkeden… Seni burada barındırmayız.”
On beş dakika süren bir yolculuktan sonra Hamburg’un, hiç  görmediği dış mahallelerinden birinde, iki katlı geniş bir evin bodrum katında dört duvardan oluşan geniş bir yere indiler.
Rutubet kokusundan buranın boş bir depo olduğunu anlamıştı.
Etrafındakilerin kaç kişi olduğunu bilmiyordu. Birer karaltı gibiydiler. İçeriye girer girmez ellerini arkadan bağlayıp ağzını bantladılar. Hemen kana susamış vampirler gibi tekme tokat üstüne çullandılar... Bir yandan da ölümcül bir ses tonuyla, ” Ulan! Sana git bu ülkeden… Seni burada barındırmayız demedik mi'”

Almanya’da 1971 kışı genellikle sert geçiyordu. Dışarıda ortalığın buz kestiği  bir Pazar günü,  pansiyonun lobisinde  televizyon izliyordu. Alman Devlet Radyosundan biri çıkıp geldi. Türk işçilerinin konuştuğu “Anavatana Selam” programının yapımcısıymış.  O program için arkadaşları onun adını vermişlerdi. Kabul etti.
Almanya’da çalışan işçilerin sorunlarını içeren bir metin yazıp mikrofona okudu. Bir hafta sonra yayınlandı. Konuşmasında, Almanya’nın bir düşler ülkesi olmadığını, sokakları süpürenlerin, maden ocaklarında çalışanların yüzde sekseninin Türk işçisi olduğunu söyledi. Bütün suçu buydu.

“Git bu ülkeden.Seni burada barındırmayız.”
Almanya’da son gecesiydi. Hamburg’un ünlü semti St. Pauli’nin Reeperbahn caddesinde dolaşmaya çıkmıştı. Halk arasındaki adı, “Günah yolu” olarak bilinen  Reeperbahn Caddesine her gelişinde, özgürlüğünü sonuna kadar yaşayan, gelecek kaygısı olmayan mutlu insanları görürdü hep.

İnsanın, hiç kimseye bağımlı olmadan sadece kendisi tarafından yönlendirilmesi muhteşem bir duyguydu.