Gökyüzünde pilot, ihalelerde aktör: Murat Bakan hakkındaki çarpıcı iddialar
CHP’nin gölge kabinesinde ‘Gölge İçişleri Bakanı’ olarak anılan, İzmir Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Murat Bakan, sadece siyasetteki etkinliğiyle değil, havacılık tutkusuyla da tanınıyor. Bakan’ın, Gyroplane (cayrokopter) ve Ultra Light pilotu kimliği var ve sosyal medya hesaplarında zaman zaman uçuşlardan önce veya uçuş sırasında çektiği görüntüleri paylaşıyor.
Ancak asıl merak uyandıran konu, siyasete sıradan bir avukat olarak giren ve meclis üyeliğiyle başlayan bu hızlı yükselişin sırrı. Ekonomik ve siyasi kariyerindeki bu ani ivme nasıl sağlandı dersiniz?
İşte tam da burada öyle iddialar konuşuluyor ki, bunu herhalde sadece ben yazabilirim. Siyasetin koridorlarında yankılanan dedikodulara göre, Murat Bakan’ın başarı öyküsünün ardında 'basın, ihale ve gölgeli' ilişkilerle işleyen daha büyük bir hikaye var. Bu noktada devreye giren çarklar, İzmir’deki bazı projeler ve ihalelerle ilgili vahim iddialara kapı aralıyor.
Yükselişin perde arkasında yatan gerçekleri öğrenmek için uçuşlara değil, sanırım biraz da ihale dosyalarına bakmak gerekiyor. Gökyüzünde uçmanın keyfi başka, ama kamu ihalelerinden gelen ‘rüzgarla’ yükselmek başka bir hikaye…
Gelin, çarkın nasıl işlediğine birlikte bakalım!
CHP’nin gölge kabinesindeki "Gölge İçişleri Bakanı", Genel Başkan Yardımcısı ve aynı zamanda Rönesans’ın avukatı olarak bilinen Murat Bakan hakkında ortaya atılan iddialar gündeme bomba gibi düşüyor!
Geçtiğimiz gün, İZSU’yu avucunun içi gibi bilen eski bir dostumla oturuyoruz.
Sohbetin ortasında öyle şeyler anlattı ki, insanın ağzı açık kalır!
Anlattıkları arasında, Tunç Soyer döneminde devreye sokulan müthiş (!) bir üçlü ittifaktan bahsetti: Rönesans’ın avukatı Murat Bakan, eski genel müdür Ali Hıdır Köse ve bir gazeteci… İşte bu üçlünün tıkır tıkır işleyen rant mekanizması sayesinde bazı firmaların bavullarla parayı taşıdığı iddia ediliyor! Tabii, o paralar kimlere gidiyor dersiniz?
Tahmin etmek zor değil…
Dostum, sohbetin detayında isim isim, firma firma örnekler sıraladı:
Tezcan Asfalt,
Afşar İnşaat,
Özge İnşaat.
Bu firmaların, özellikle 21/b ve 21/f pazarlık usulü ile adrese teslim ihaleler kazandıkları konuşuluyor. Hani, “Davet bizden, ihale sizden!” usulü... Birilerinin cebine giren paraların yanı sıra, bu ihale dosyalarının incelenmesi durumunda çok daha büyük bir skandalın ortaya çıkacağı iddia ediliyor. Bu firmalar ile ilgili ortaya atılan idiaların ne kadar doğru olduğunu bilemem ama temiz bir toplum için bu iddiaların araştırlmasında fayda var...
İhale usulü böyle ‘davet’ odaklı olunca, adrese teslim işlerin nasıl yürüdüğünü herkes tahmin edebilir.
Şimdi sormak lazım: İZSU’da iş yapan firmalar, o gazeteciye bavulla para götürdüyse, acaba o paralar hangi odalarda, hangi masalarda bölüşüldü? Tunç Soyer’in döneminden kalan bu kirli izler, acaba bugün ne kadar temizlendi?
Rönesans’ın avukatının gölge kabinedeki pozisyonuyla tüm bu işlerin nasıl ilişkili olduğu sorusu bir kenarda öylece beklerken, kim ne kadar daha sessiz kalacak?
Ne diyelim, “Gölge bakanlık” dedikleri böyle bir şey olsa gerek!
Rantın gölgesi de epey büyükmüş anlaşılan…
Üçlü koalisyonun sırrı çözülürse, İzmir’deki İZSU hikâyeleri uzun süre dillerden düşmez. Bavullarla taşınanlar mı dersiniz, ihale oyunları mı… Anlaşılan o ki, bu hikayenin sonu daha çok konuşulacak!
İzmir’de bir kulis sohbeti…
Öyle şeyler duydum ki, şeytan bile kıskanır!
Baktım dostum anlatıyor da anlatıyor.
Ama bu sefer duyduklarım sıradan dedikodular değil. Anlatılanlara göre, İZSU’da Rönesans’ın avukatı Murat Bakan, eski Genel Müdür Ali Hıdır Köse ve bir gazeteci arasında işleyen öyle bir çark var ki, her şey saat gibi tıkır tıkır işliyor. İşte formül: Biraz haber, biraz açıklama, biraz ihale ve biraz da çanta…
Sistemi şöyle açıkladılar:
Muhalif bir milletvekili, İZSU’nun faaliyet alanında bir konuyla ilgili açıklama yapıyor.
Bu açıklama gazeteci tarafından hemen habere dönüştürülüyor.
Ardından Rönesans’ın avukatı Murat Bakan, sahneye çıkarak bu haberlerle ilgili karşı açıklamalar yapıyor.
İşte tam bu noktada, İZSU Genel Müdürü Ali Hıdır Köse devreye giriyor ve koşa koşa dönemin başkanı Tunç Soyer’in yanına gidiyor:
“Efendim, bu bölgede hakkımızda haberler çıkıyor. Kamuoyunda kötü algı oluşmasın, burayla ilgili hemen bir proje başlatmamız gerek!”
Bingo!
Proje derken, işler hızla 21/b ve 21/f pazarlık usulü ile belirlenen firmalara veriliyor. Öyle ya, bir yandan gazetede haberler basılıyor, diğer yandan “basını susturacak” projeler devreye alınıyor.
İhaleyi kapan firmalar ise ne yapıyor dersiniz?
Çantaları alıp, gazetecinin kapısını çalıyor. Çanta içindeki paranın paylaşımıysa artık kimler arasında yapılıyor, varın siz tahmin edin…
Eğer tüm bu iddialar doğruysa, durum gerçekten vahim. Çünkü bu sistem sadece rant sağlamakla kalmıyor, basın gücünü de “adrese teslim ihale” mekanizmasına alet ediyor. Haber mi yapmak istiyorsun?
Çantalar hazır. Eleştirileri susturmak mı gerek? Hemen 21/b usulü proje başlatılıyor.
Bu iddialar havada mı kalmalı?
Yoksa araştırılmalı mı?
İzmir’in göbeğinde 'gazeteciyle, avukatla, genel müdürle' işleyen böyle bir sistem varsa, bu durum sadece İzmir’in değil, ülke gündeminin de sorunu olmalı. Peki, biz şimdi Rönesans’ın avukatı Murat Bakan’dan bir açıklama bekleyelim mi?
Ya da “yanıt hakkı” sunup, firmalardan bir açıklama gelir mi?
Gölgenin de gölgesi varsa, işte o gölge burada…
Bu olayı araştıracak olan yetkilere önerim bu firma yetkilileri ile ismi gecenler arasında yapılacak araştırmada HTS kayıtlarına bakıldığından ne kadar sıklıkla görüştükleride orataya çıkar...
Bu çantaların içindekileri, bu ihalelerin gerçek sahiplerini öğrenmek gerekmez mi?
İzmir halkı, çantaları sayanların kim olduğunu bilmeye hakkına sahip değil mi?
Ne diyelim, açıklamalar gecikirse şaşırmayalım. Ne de olsa çanta işi, zaman alır…