Dolar 34,4653
%0.01
Euro 36,3655
%0.04
Altın 2.962,370
%0.93
Bist-100 9.264,00
%0

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°

Konak’ta şeffaflık, Karabağlar’da kaçış: İki başkan, iki farklı dünya

Dün yazdığım köşe yazısı sonrası telefonlar susmadı!

Konak’tan, Karabağlar’dan arayanlar çok…

Herkesin dilinde aynı konu: CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in kadınlar ve gençlerle ilgili aldığı radikal kararlar. Anlaşılan, CHP örgütleri bu kararı hararetle tartışıyor. Tabii, tartışmalar bir yana, asıl mesele şu: Bu kadınlar ve gençler ne kadar başarılı olacak?

Gelin açık konuşalım.

Başarı olursa CHP Genel Merkezi derin bir nefes alır, belki de "işte aradığımız kan" derler.

İzmir'de iki belediye başkanı düşünün: Biri halkla iç içe, projeler üretiyor, şeffaf, hesap verebilir bir yönetim sergiliyor.

Öbürü ise?

 Hadi adını koyalım, "mahkemeye gitmeden günü geçiremiyor!"

Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu ile Karabağlar Belediye Başkanı Helil Kınay’dan bahsediyorum. Bu iki başkan arasındaki fark, siyaset anlayışının nerelere gidebileceğini net bir şekilde gözler önüne seriyor.

Başlayalım Mutlu Başkan'dan…

 Konak’ta kadının gücü, çalışkanlığı ve halka hesap verme kültürü resmen yeniden yazılıyor. Kadın ve Demokrasi Çalıştayı'nda sahneye çıkıyor ve "Biz kadınlar çok güçlüyüz" diye haykırıyor. İzmir’in kalbinde, Konak’ta hemşerilerinin önünde duruyor ve diyor ki: "Biz buradayız, hesap verebiliriz, çalışıyoruz!" Ne güzel, değil mi?

 Şeffaflık dersi veriyor adeta.

 Konak’ta değişim rüzgarları esiyor, kadınlar siyasetin ön saflarında yerini alıyor. Halka hesap veren bir başkan, işte tam da bu noktada farkını gösteriyor. Yani, kadınların siyasetteki yeri sadece 'vitrine koy' diye değil, tam anlamıyla sorumluluk almak için var.

Sonra dönelim komşu ilçeye: Karabağlar’a...

Belediye Başkanı Helil Kınay.

Adı neyle anılıyor desek?

 Yolsuzluk iddialarıyla, halkın önünde hesap vermek yerine, "Ben mahkemeye giderim!" diyerek... Bir nevi hukuki sürecin müptelası olmuş gibi. Hangi iddia gelse, hangi şaibe patlasa, hop soluğu mahkemede alıyor.

 Hangi şaibe patlasa, hangi iddia ortaya atılsa, hop mahkeme salonu. Sanki hayatını mahkeme koridorlarında geçirmek gibi bir hobisi var. Halkın önüne çıkıp, "Bu iddialar gerçek dışıdır, işte belgeler" diyecek yerde, hemen yargıya başvuruyor.

Adeta hukuki sürecin sadık bir abonesi!

Ama işin komik tarafı, iddiaların odağındaki isimler aslında başkaları. Ortada başka kişiler var, başka aktörler var, ama başkan bir kahraman edasıyla onların yerine mahkemeye koşuyor. Sanki yolsuzlukla suçlanan o  kendini bu işin merkezine koyuyor.

Tabii bir de bu sürekli mahkeme koşuşturması, iddialardan kaçmanın en zahmetsiz yolu olabilir mi diye düşünmeden edemiyor insan. Yani, halkın önünde yüzleşmektense, yargı süreciyle zaman kazanmak... "Ben hesap vermem, mahkeme versin!" modunda bir yönetici profili.

Eğer bu hızla devam ederse, yakında belediye toplantılarını adliye binasında yapar, biz de gider izleriz! Ama halk mı?

Halkla yüzleşmek?

Yooo, o kadar da cesur değil.

 O soruları yargı koridorlarında savuştursun yeter!

İşin ironik tarafı şu: Konak’ta, Nilüfer Hanım kadınların siyasette nasıl fark yaratacağını gösteriyor. Karabağlar’da ise, Helil Başkan yargının kapısından çıkmayarak siyaset sahnesinde nasıl kaybolunacağını sergiliyor. "Ben bunlarla uğraşmam, mahkemeye giderim" yaklaşımı bir başkan için ne kadar 'vizyoner' bir duruş, değil mi?

 Şaşmamak elde değil!

Nilüfer Çınarlı Mutlu’nun "yürüyelim arkadaşlar" dediği yerde, Helil Kınay "mahkemelere koşalım arkadaşlar" diyor adeta. "Biri projeleriyle halkın güvenini kazanıyor, diğeri ise şaibelerin arasında boğuluyor."

İşte size İzmir siyaseti: Bir yanda kadının gücü ve başarı hikayesi, öbür yanda ise hesap vermekten kaçınan, sadece mahkemelere oynayan bir başkan profili.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in kadın ve gençlerle ilgili radikal kararlarını tartışanlar, bu iki örneğe bir baksın derim. Eğer Konak’taki gibi başarılar devam ederse, CHP Genel Merkezi derin bir nefes alır. Ama Karabağlar gibi yönetim anlayışlarıyla CHP, şeffaflıktan ne kadar uzak kalırsa, bu işlerin sonu nereye varır?

Şimdi bu iki başkanı yan yana koyduğumuzda, CHP'nin gerçekten nereye gitmek istediğini sormak lazım. Bir tarafta halkıyla açık iletişim kuran, projeleriyle örnek olan bir kadın lider; diğer tarafta ise eleştirileri hukuki süreçlerle bastırmaya çalışan, halkıyla yüzleşmekten kaçınan bir başka lider. Bu iki tabloyu kıyaslamak bile, aslında durumu özetlemiyor mu?

Siyaset, halka hizmet ve şeffaflık gerektirir. Helil Kınay’ın sürekli kendini mahkemelerde savunmak zorunda kaldığı bir atmosferde, Nilüfer Çınarlı Mutlu’nun halka hesap vererek ilerlemesi, siyasetin nasıl yapılması gerektiğini gösteriyor. Kınay, mahkemelerde dolaşmayı bırakıp sorulara halkın önünde cevap verene kadar da, bu tablo böyle kalacak gibi görünüyor.

Son sözümüz: Konak’ın Mutlu Başkanı gibi başkanlar CHP’yi geleceğe taşır.

Ama Helil Hanım gibi başkanlar, ancak hukuk bürolarının, mahkemelerin yolunu açar.

 Kim hangi yolu seçer, orasını siz düşünün!