Dolar 34,2712
%0.04
Euro 37,2449
%0.39
Altın 3.071,830
%0.49
Bist-100 9.007,00
%0.68

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°

Gizli saklı dedikodu uzmanı Deniz Doğan'a; İronik bir tebrik

Medya, bazen gerçeği anlatmaz; onu eğip, büküp çarpıtarak sunar.

Bunu en iyi biz gazeteciler biliriz, çünkü içimizde ne yazık ki bu tür oyunları oynayanlar var. İzmir’de 24 yıldır bu mesleğin içindeyim, iftiraların, yalanların en büyüğünü gördüm.

Ama şunu gururla söylüyorum:

Asla sıçan gibi lağımda dolaşmadım.

Neye inandıysam, ne doğruysa onu yazdım.

Karnımdan konuşmadım, gölge oyunları oynamadım.

Dün yazdığım yazı, işte bu gerçekler yüzünden büyük tepki çekti: “İzmir’de Son Dakika’nın SOLOTÜRK Masalı: Körfez Kokusu Bahane, Manipülasyon Şahane!” Malum sosyal medya hesabı, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’a yönelik manipülatif bir haber bombardımanı başlatmıştı. İlk etapta, “İzmir’de tasarruf, Adana’da gösteri! SOLOTÜRK krizine tepkiler büyük!” diye attıkları manşeti, kısa süre sonra "İzmir Körfezi'nde kirlilik ve kötü koku SOLOTÜRK gösterisini engelledi" gibi gülünç bir iddiaya çevirdiler. Adım gibi biliyorum ki bu haberlerin amacı gerçeği anlatmak değil; sadece İzmir Büyükşehir’i ve Cemil Tugay’ı hedef almaktır...

Peki, gerçek ne?

SOLOTÜRK gösterisi iptal edilmiş olabilir ama bunun Körfez’deki koku meselesiyle uzaktan yakından ilgisi yok. Sadece, manipülatif haberlerle İzmirli’nin zekâsıyla alay ediliyor. İzmir gibi bilinç düzeyi yüksek bir kentte, bu tür manipülasyonlarla halkın algısıyla oynamaya kalkmak, boşuna bir çabadır.

Şimdi gelelim esas meseleye…

Herhalde yazımdan rahatsız olan biri var ki eski tanıdıklar ortaya çıkmaya başladı. Deniz Doğan, meslek hayatımda zamanında yanımda çalışmış, ancak işyeri kurallarına aykırı davranışları yüzünden yollarımızı ayırmak zorunda kaldığım biriydi. Anladığım kadarıyla, benden çıkardığı hıncı almaya karar vermiş.

Ama nasıl?

Tabii ki, gizli saklı yazışmalarla, dedikodularla…

Deniz Doğan...

Öyle bir isim ki, sektörde yıllardır var olan ama pek de ilerleyemeyen bir figür. Kendisi meğer dedikodu üstadıymış, bunu da gizli saklı yazışmalarından anlıyoruz. Ama gelin görün ki, yazdıklarına kendisi bile inanmıyor olacak ki bunları kamuya açık bir şekilde yazamıyor!

O cesur yüreği nerede, neden açık açık meydan okuyamıyor dersiniz?

İzmir’de son dakikadan ses çıkmadı ama yaverinden geldi!

Evet, yanlış duymadınız. Deniz Doğan, ortalığı yine karıştırmayı başardı. Ama bu sefer sahne arkasında, gizli WhatsApp gruplarından. Kendisi, gizli kapaklı işlerin büyük ustası olarak benimle ilgili yazışmalar yapıp eşim üzerinden yalan yanlış dedikodular yayma yoluna gitmiş.

Hayır, ben anlamıyorum.

Madem o kadar cesursun, çık medya üzerinden konuş.

Benim gibi açık açık yazsana!

Ama yok, bizim yaver, fare gibi yeraltından tünel kazmayı tercih ediyor.

Hani o fareler vardır ya, ortalıkta görünmezler ama yer altından gizli gizli işler çevirirler.

İşte Doğan tam da bu tanıma cuk oturuyor.

Bir de şu var: İftirayla bir şeyler yapacağını sanıyorsun ya, o iş öyle olmuyor sevgili Doğan. Dedikodularınla eşime saldırmak mı?

Yazık, gerçekten yazık…

Bir de gazetecilik kariyerine bakıyorum, hâlâ başladığı yerde. Yıllar geçti ama Doğan hâlâ aynı yerde debelenip duruyor.

Ama ne bekliyoruz ki?

Fare gibi gizli gizli WhatsApp gruplarından dedikodu yaparken ilerlemek zor.

Eğer gerçekten cesur biriysen, hadi bakalım, çık ortaya. Benim yaptığım gibi yaz, konuş, kendini savun. Ama yok, fareler gibi yer altında saklanıp dedikodu yapmak varken niye medya üzerinden açık açık yazsın ki?

Sözün özü, cesareti yer altı tünellerinde bırakanlar, ne yazık ki gün ışığında pek varlık gösteremezler. Biz ise doğruyu ve gerçeği her zaman olduğu gibi gün yüzüne çıkarmaya devam edeceğiz. Birilerinin saklandığı yerden çıkıp gölgede bırakmak istediği doğrular, er ya da geç ortaya çıkar.

İzmir’de son dakikanın avukatlığını yapmak sana mı kaldı?

Evet, öyle görünüyor ki, birileri gerçeği çarpıtıp, itibarsızlaştırma peşine düşünce hemen savunma mekanizmaları devreye giriyor.

Ama dur bir dakika!

Haberi çarpıtarak itibar suikastını savunmanın gazetecilikle ne ilgisi var?

Herkesin bildiği bir şey var: gazetecilik, doğruyu bulmak, araştırmak ve gerçeği söylemek için yapılır, dedikodularla insanların arkasından iş çevirmek için değil. Sen, önce bir yazılanların ne kadar yanlış ya da doğru olduğuna bak, sonra gel konuşalım.

Ben bir tespit yaptım ve bu tespitimde ne kadar haklı olduğumu görmek isteyenlere meydan okuyorum. Cevap vermeye cesaretin varsa buyur! Ama yüreğin yetmiyorsa, kapalı kapılar ardında dolaşmayı bırak, sahibin gelsin cevap versin. Öyle itibar cellatlığı yapmak kolay, ama eleştiri geldi mi işler değişiyor. Sanki ben bu durumu eleştirdiğim için “eşimi Büyükşehir'e aldırmak istiyormuşum” diyorsun.

Küçük kafaların uydurması, kapalı kapıların dedikodusu!

Bir kadının başka bir kadın üzerinden hesap görmeye çalışması ise ahlak sınırlarının çok ötesinde. Eğer böyle bir yola başvuruyorsan, bil ki yaptığın en büyük ahlaksızlıktır. Bunun farkında ol ve şunu da unutma: Ben böyle bir ahlaksızlığa sessiz kalmayacağım!

Ah, unutmadan söyleyeyim, Doğan bir de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elinden ödül almış bir gazeteciymiş!

Ama ne için mi? "Toplumsal sorunlara dikkat çeken haberleri gündeme taşıması nedeniyle…" Aldığı ödülün hikâyesi böyle yazıyor ama kulislerdeki gerçek hikâye çok daha ilginç.

Meğerse ödüllü dedikoducu olmak da mümkünmüş!